Washington, Osmanlı kaftanlarını konuşuyor

GEÇEN ocak ayında ‘Türkler’ sergisi için Londra’daydık, bu ay ‘Osmanlı İmparatorluk Giysileri’ için Washington’da.

Bir yıl içerisinde yurtdışında iki önemli sergi.

‘Osmanlı Kaftanlar- Stil ve Statü’ adını taşıyan sergi, geçtiğimiz günlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Washington’da ünlü Smithsonian arasında imzalanmış olan anlaşma çerçevesindeki ilk faaliyet.

Hatırlatmakta yarar var.

Bünyesinde çok sayıda müze ve galeri barındıran Smithsonian kuruluşu ile bakanlık arasında sergi alışverişi için 10 yıllık anlaşma imzalanmıştı.

Sergilerin ana sponsorluğunu da Koç Holding üslenmişti.

Önceki gece, Arthur Sackler Galerisi’ndeki ‘Stil ve Statü’ Sergisi’nin açılış konuşmasını Koç Holding Başkanı Mustafa Koç yapıyor.

Holdingin kültür alanındaki faaliyetlerini yurtdışına taşımanın mutluluğunu yaşadığını söylüyor.

Serginin küratörü Osmanlı sanatı uzmanı, sanat tarihçisi Profesör Nurhan Atasoy.

Yaklaşık 10 yıldan beri bu projeyi geliştiren Atasoy sergi için 70’e yakın kaftan, şapka ve tekstil ürününü bir araya getirmiş.

Topkapı Sarayı ve Konya’daki Mevlana Müzesi’nin yanı sıra Saint Petersburg’daki Hermitage Müzesi’nden de parçalar getirtmeyi başarmış.

Sergideki çoğu ipek kaftanlar Osmanlı padişahlarının haşmetini gözler önüne seriyor ancak önemli bir mesaj da veriyor.

Türklerin tekstil konusundaki deneyimlerini, becerilerini.

Nitekim serginin diğer sponsorları arasında İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birlikleri (İTKİB) de var.

Türkiye’nin tekstilin yanı sıra moda dünyasında da artık önemli bir yere geldiğine tanık oluyoruz Arthur Sackler Galerisi’nde.

Ünlü modacılar Atıl Kutoğlu, Hüseyin Çağlayan, Yıldırım Mayruk ve Gönül Paksoy’a birer teşekkür plaketi veriliyor.

Geçenlerde New York moda haftasında adından söz ettirmeyi başaran Atıl Kutoğlu, Osmanlı kaftanlarının modern versiyonlarını giymiş olan mankenleriyle gecenin yıldızlarından.

Kutoğlu, 29 Ekim-22 Ocak tarihleri arasındaki ‘Stil ve Statü’ Sergisi için tişört gibi hediyelik eşya üreteceğini söylüyor.

Peki serginin açılışında kimler vardı?

Mustafa Koç ve Caroline Koç’un İstanbul’dan gelen misafirlerinin dışında ABD’nin eski Ankara elçisi Marc Grossman, ABD’nin eski İstanbul Başkonsolosu David Arnett, Ahmet Ertegün, Fahir Atakoğlu, Kraliçe Nur gözümüze ilişenlerden.

Tussaud Müzesi’ndeki Atatürk heykeli değişiyor

WASHINGTON gezisinde ilginç bir şey öğrendik.

Londra’daki ünlü Tussaud Müzesi’ndeki Atatürk heykeli yakın zamanda değişiyor.

Müzeyi gezenler bilir.

Atatürk heykeli müzenin en başarısız çalışmaları arasında.

Yanından geçtiğinizde fark etmeyeceğiniz kadar başarısız.

Koç ailesi yaklaşık bir yıldan beri Tussaud Müzesi’yle Atatürk heykelini değiştirmek için görüşüyormuş.

Nihayet müze yetkililerini ikna etmeyi başarmış.

Ailenin katkılarıyla yapılan yeni Atatürk heykeli önümüzdeki günlerde yerine konacakmış.

Hazreti Musa’nın asası Topkapı Sarayı’ndaymış

SERGİ nedeniyle Washington’a gelmiş olan Kültür ve Turizm Müsteşarı Profesör Mustafa İsen ile konuşuyoruz.

İsen, Londra’daki ‘Türkler’ Sergisi’nden pek memnun.

‘İnanıyorum ki sergiyi gezenler arasında yüzde 98’inin Türkiye’ye karşı bakış açısı değişmiştir’ diyor.

Yurtdışında peşpeşe yapılan sergileri soruyorum.

Mustafa İsen, Türkiye’yi tanıtacak bu tür sergilerin devamının geleceğini söylüyor.

Bir kere Smithsonian ile imzalanmış 10 yıllık anlaşma var.

‘Sadece Topkapı Sarayı öylesine zengin ki? Kaftanlar sergisi gibi temalı yüze yakın sergi yapılabilir’ diyor.

‘Biliyor musunuz ki Hazreti Musa’nın asası da Topkapı Sarayı’nda. Bizanslardan bize geçmiş. Ben bile bunu müsteşar olduktan sonra öğrendim’ diye ilave ediyor.

En değerli Çin porselen ve seramik koleksiyonlarının Çin’de değil bizde olduğunu söylüyor.

Ama yazık ki, Topkapı Sarayı’nı içindeki nadide parçalarla tanıtmayı beceremiyoruz.

Mustafa İsen bundan sonra bazı şeylerin değişeceğine inanıyor.

Müzecilikte yeni bir anlayışa dikkat çekiyor.

1970’li yıllarda ‘sahip olanı koruma’ gibi bir görüş hakim iken, 2000’lerde UNESCO başka bir anlayış geliştirmiş:

‘Koruma ve tanıma’?

Yani korumaya insan boyutu katılmış.

‘Anlaşıldı ki, insan olmayan yerde tahribat çok daha büyük oluyor’ diyor İsen.

Yani sergiler olacak, tarihi eserler korundukları yerlerden çıkarılacak ki daha çok kıymet kazansınlar.

Müze işletmeciliği de başlı başına bir alan.

Dünyadaki belli başlı müzeler hediyelik eşya mağazalarından önemli bir gelir sağlarken bizde bu yeni yeni gündeme geliyor.

‘Topkapı Sarayı’ndaki ürünlerin replikaları yapılsa kapışılır’ diyen Mustafa İsen, bazı müzelerin işletmeciliği için bir İspanyol firmasıyla görüşmeler yapıldığını belirtiyor.

Topkapı Sarayı’nın yanı sıra, Anadolu’daki 19 müzenin de işletmeciliğinin özelleştirilmesi gündemde.
Yazarın Tüm Yazıları