Ucuzla pahalının mantık evliliği

Üzerinde taşıdığı her şeyde, paltosundan donuna kadar, tasarımcı imzası arayanlara bir haber.

Artık platin, pırlanta, altın kredi kartlarıyla şıklığı satın alamıyorsunuz maalesef. Yeni akım ucuzla pahalıyı karıştırmak. Ancak zeki ve zevkli bir şekilde...

Bu yazıyı süsleyen fotoğraflar Chanel’in önümüzdeki Sonbahar-Kış Koleksiyonu’ndan. Doğruyu söylemek gerekirse, şu fani dünyada Chanel marka bir cüzdancığınız bile yoksa bu yazı sizi pek ilgilendirmiyor. Yine de okumaya devam ederseniz çok memnun oluruz. Merhum John Lennon’ın İngiltere Kraliçesi’nin de bulunduğu bir konserinde dediği gibi; "Arkalarda oturanlar alkışlasın, önlerde oturanlar mücevherlerini şıkırdatsa da olur..."

Ey mücevherlerini şıkırdatabilen sevgili Kelebek okurları! Size iyi bir haberimiz var; artık utanıp sıkılmadan ucuz markalardan da alışveriş yapabilirsiniz. Zira şıklığın yeni ’altın oranı’ ucuzla pahalıyı ustaca karıştırmaktan geçmekteymiş.

Bu durum mecburiyetten ucuza kaçan büyük kitleleri doğrudan ilgilendirmiyor tabii ki. Konunun esas muhatabı burnunu bile Hermes eşarpla silenler. Yani markaların ne menem bir statü sembolü olduğunu iyi bilenler.

ANGELINA JOLIE’NİN UCUZ SİYAH ELBİSESİ

Bu akımı ilk başlatanlardan birinin Angelina Jolie olması tesadüf değil. Ne de olsa sosyal duyarlılığıyla tanınan bir hanımefendi. Ödül törenlerinde kendisini giydirmek için sıraya giren markalar olmasına rağmen, zaman zaman son derece ucuz ve basit elbiseler giyiyor. Köşe başındaki herhangi bir mağazadan alınmış gibi duran ucuz bir siyah elbiseyi gayet başarıyla taşımış ve epeyce konuşulmuştu mesela. ’Çuval giyse yakışır’ Hollywood güzelleri de yakın zamanda severek kullandıkları ucuz markalardan söz eder oldular.

Kendilerini stiliste, alışveriş danışmanına, imajcıya, şuna buna emanet ederek annesinin giydirdiği küçük Aslınaz gibi görünmek de istemiyor olabilirler tabii. Çünkü bu şekilde birkaç pahalı markayı bir araya getiren vasat bir moda takipçisinden başka bir şey olamazsınız. Görünüşünüzü ucuz markaların dokunuşuyla havalandırmak zevk, espri ve görgü sahibi olduğunuzun bir nişanesi.

Chanel de olsa Balenciaga da olsa tepeden tırnağa aynı tasarımcıya bürünmek uzun bir süredir ’korkunç bir moda hatası’ sayılıyor. Ayrıca ucuz parçalar kullanmanın bir başka avantajı da, şahane bir tasarımı vurgulayarak altını çizmesi.

Son derece hayati bir önem taşıyan bu operasyonun püf noktası seçilecek ucuz ürünün niteliği. Sadece ucuz olduğu için mi ucuz, yoksa belli bir özelliği ve standart bir kalitesi var mı? Gardırobunuza belli bir hareket, eğlence ve renk katacak mı, yoksa diğer pahalı parçaların da ucuz görünmesine mi yol açacak? İşte göz, zevk ve öngörü sahibi olmak tam da bu noktada, doğru ucuz parçayı seçmekte devreye giriyor. İş bu kadarla da kalmıyor, ucuz elemanı hangi lüks arkadaşla eşleştireceğini bilmek ve pahalı görünmesini sağlamak da büyük maharet.

UCUZ MARKA BAHARAT GİBİ

Gördüğünüz gibi ucuzla pahalıyı karıştırmak o kadar da basit bir hadise değil. Çirkin bir çatışma olmadan sakin ve serin bir mantık evliliği yapmak epey ustalık gerektiriyor. Biraz yemekte baharat kullanmak gibi. Ucuz ve dahiyane keşfinizin görünümünüze tat katan kişniş, zencefil ya da fesleğen gibi olması tamamen sizin elinizde. Yine de birkaç küçük hatırlatma yapalım; asla ama asla büyük markaların birebir ucuz taklitlerini kullanmayın, kesimlere ve kumaşlara dikkat edin, rafları dolduran parıltılı yığınlardansa sade şeylere yönelin ve iyi bir ayakkabının gücünü asla hafife almayın.

Bu hesaplı markalara dikkat

n Koton: Giderek kendini yenileyen bu markanın Braganza ve Bora Aksu gibi tasarımcılarla yaptığı işbirliğinin sonucu epeyce verimli.

n Adil Işık: Genellikle Osmanbey piyasasına seslenen cayırtılı bir durum söz konusu olsa da ürün yelpazeleri çok geniş olduğu için arada iyi parçalar bulunabiliyor.

n Collezione: Belli ki yurtdışındaki tekstil fuarları günü gününe takip ediliyor, çünkü bazı ürünleri son derece güncel. Özellikle bütçesi kısıtlı üniversite öğrencilerinin favorisi.

n Peacocks: Fazla para harcamadan stiller arası test sürüşü yapmak isteyenler için ideal bir İngiliz markası.

n GAP: Kıyafetleri sade ve tatlı ama ne yazık ki, Türkiye’de olması gerektiğinden pahalı. Amerika’da üniversite markası, burada hafiften lüks.

n Mahalle tuhafiyeleri: Hakikaten kendine güvenen yaratıcı bir tipseniz çok enteresan keşifler yapmak mümkün.

Haftanın Kanatsız İlham Perisi:

Hazır sinemalarda iki filmi birden oynuyorken bu hafta da Charlize Theron’u çekiştirelim. Sarışın yıldız klasik bir Hollywood oyuncusu oldu sayılır. ’Harikulade bir kadını çirkinleştirerek ve acayip hallere sokarak Oscar’ı kap’ kontenjanından kutsal heykelciği de evinin banyosuna taşıdı. Sanırım artık kimse oyunculuğuna ’gık’ diyemiyordur. Oysa Theron beyazperde söz konusu olduğunda feci burun kıvrılan manken-model kabilesine mensup. Ülkesi Güney Afrika’yı bırakıp kendini Hollywood tepelerine vurduğunda bir süre bu meslekle iştigal etmiş. En önemli avantajıysa uzun yıllar dans eğitimi almış bir balerin olması.

’Şeytanın Avukatı’ filminde Al Pacino ve Keanu Reeves ile oynama şansını elde ederek şeytanın bacağını kıran Theron’un güzelliği gibi giyim tarzı da klasik. Daha doğrusu moderne yakın bir ’klasiğimsi’. Kendini mesleğinde kanıtlamış ve bundan dolayı da biraz rahatlamış, hırslı ama hırsını zarif bir şekilde kamufle etmeyi becermiş bir kadın nasıl giyinirse, aynen öyle giyiniyor. Tabii bu kadının hali vaktinin epey yerinde olduğunu da hesaba katın. Her zaman şık, sağlıklı, bakımlı ve ölçülü. Saçlar ve makyajda deneyselliğe geçit verilmiyor ve kusursuzluk ön planda. Aşırılıklara, moda kurbanlığına, riske, sürprizlere ve gelgeç heveslere yer yok bu görünümde. Kızımızın eski bir model olması da giyinme işini epeyce kolaylaştırarak stresini büyük ölçüde azaltıyor.

Charlize Theron’un kötü kalpli ve dedikoducu biri tarafından kolaylıkla ’sıkıcı’ olarak tanımlanabilecek giyim tarzı gece kıyafetlerinde birazcık coşuyor. Tedbiri yine elden bırakmasa da, canlı renklere ve cesurca taşıdığı dekoltelere yönelebiliyor. Otuzlarının başını keyifle süren oyuncunun en sevdiği tasarımcıysa Armani. Ne o, yoksa şaşırdınız mı?

Tuz Gölü’nde bir süper model

Fotoğraftaki güzel hanım Brezilya’nın en ünlü modellerinden Fernanda Delforno. Kendisi Koçak Pırlanta’nın ’sonsuzluk’ temalı yeni koleksiyonu için Tuz Gölü’nde poz verdi. Hazır yeri gelmişken Tuz Gölü kurumasın, ormanlar cayır cayır yanmasın, Türkiye çöl olmasın, içimiz kararmasın...

Bikini alışverişi stresine son

Bazen işleri ertelemenin de yararı oluyor. Mesela mayo-bikini alışverişinizi hálá yapmadıysanız şanslısınız. Mendo’s mağazalarında Calvin Klein ve Emporio Armani’den Selmark ve Maiden Form’a, Gottex’ten, bir beden küçülten Maryan Mehlhorn’a kadar yüzlerce ürüne yüzde 50’ye varan indirimlerle sahip olabilirsiniz.

Sutyenin de yazlığı mı olurmuş

Demeyin, oluyor. Laura Baresse’in yaz için özel ürettiği ’Adore’ modelinin içi pamuk ve dışı mikro kumaşlar kullanılarak tasarlanmış. Markanın yaz aylarında en çok satılan modeli olma unvanını kazanan bu ürünün siyah, beyaz ve ten renkleri mevcut. www.laurabaresse.com

Tişörtün senden daha çatlak

Tiffany ’çatlak tişört’ yarışması açmıştı ya, şimdi de kazananların komikliklerini tişört haline getirip satışa sundu. Raflarda dereceye giren eserlerin yanı sıra Tayyar Özkan’ın ’Mağara Adamı’na ve Leman dergisinin Timsah, Gönül Adamı, Daral ve Bezgin Bekir karakterlerine rastlamak da mümkün.
Yazarın Tüm Yazıları