Türkülerin senfoniyle dansı

SERİN ama üşütmeyen bir eylül gecesinde Anadolu türkülerinin senfoniyle kucaklaşmasını izledik.

Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası'nın seslendirdiği, Mehveş Emeç'in piyanosuyla daha bir anlam kazanan, Yavuz Bingöl'ün değişik yorumlarıyla lirizmin doruklarına ulaşan türkülerimiz, insanı koparıp götürüyordu.

Bazen uçarcasına dans eden bir balerin kıvraklığıyla sarıp sarmalıyor, bazen de kayaları döven hırçın dalgalar gibi yürekleri sarsıyordu.

Ben hep bir dinleyici olarak Anadolu'nun bağrından kopup gelen ezgilerin çoksesli müzikle buluşturulmasını, böylece evrenselliğe taşınmasını hayal ederdim.

Bunu Mehveş Emeç ile Yavuz Bingöl gerçekleştirme yolunda çok önemli adımlar atmışlar.

Biri Anadolu'nun çilekeş topraklarından makus talihini yırtıp gelmiş, öteki üstün yeteneğini Avrupa'da aldığı eğitimle doruğa taşımış iki müzik insanının buluşmasıydı önceki geceki konser.

Bu iki genç sanatçı çok zorlu bir savaşa girmişler.

Öyle bir savaş ki bir ömrü feda etmeye değer.

* * *

Konserin ilk bölümü Mehveç Emeç'in müzik yaşamının çeşitli evrelerinde yaptığı bestelerden oluşuyordu.

İlk parçayı babası Çetin Emeç (13 yıl önce hain bir saldırı sonucunda şehit edilmişti) için yazmıştı.

Mehveş'i dinlerken yıllar öncesine gidiverdim.

Yıllarca yan yana çalıştığım Çetin Emeç, kızı Mehveş'in konserine günler kala strese girerdi.

Ne çok severdi Mehveş'i ve çaktırmadan nasıl gurur duyardı onunla.

Şimdi onu bambaşka bir müzik yolculuğunda dinleseydi kimbilir ne kadar mutlu olurdu.

Anadolu'nun yüreğinden doğan müziği, evrenselliğe taşıma çabasını kimbilir nasıl çılgınca alkışlardı?

Keşke yaşasaydı da Mehveş'le Yavuz Bingöl'ün nasıl birbirlerini tamamladıklarını görseydi.

* * *

Bana Anadolu türkülerini babaannem sevdirmişti.

Yaşamı savaşlarla, yokluklarla geçmiş, çocuklarını büyütüp okutmak için inanılmaz mücadeleler vermiş çilekeş bir Anadolu kadınıydı.

Zaman zaman, içinde hiç bitmeyen hüzünle ne kadar yanık yanık söylerdi Doğu, Güneydoğu türkülerini.

Benim o zamanlar hüzün nedir bilmeyen gönlüm onun türküleriyle ezilir gibi olurdu.

Hüzünlendiğimi görünce hemen susar, sarılıp öperdi.

Arkasından da, ‘‘Siz bizim çektiklerimizi inşallah çekmeyeceksiniz’’ derdi.

Yavuz Bingöl'ü dinlerken aynı hüznü duydum sanki. Yine yer yer yüreğimin dağlandığını hissettim.

Yavuz Bingöl'ün de türkülerini söylerken aynı duygu denizine sürüklendiğini gördüm.

Mehveş'le birlikte büyük bir hedefe, büyük bir cesaretle kilitlenmişler.

Beni umutlandıran en önemli nokta, halkın, bu iki sanatçının gerçekten büyük emek vererek hazırladıkları Açıkhava Tiyatrosu'ndaki konserini tıklım tıklım doldurmasıydı.

Halkın bu ilgisi, iki genç sanatçının emeklerinin boşa gitmediğinin en belirgin göstergesiydi.

Hele salondaki alkışların, onlara her türlü yorgunluğu unutturacak yoğunlukta olması sevindiriciydi.

Önceki geceki konserde, türkülerin senfoniyle dansı gerçekten muhteşemdi.
Yazarın Tüm Yazıları