Paylaş
İlk sorularda gündeme uygun olarak siyaset öne çıktı:
- Siyasette sıklıkla gerilime yol açabilecek gelişmeler oluyor. Bu durum ekonomiyi nasıl etkiliyor?
- Türkiye, ekonomide temel rotasını oturttu. O yüzden artık siyasi gelişmeler ekonomiyi daha az etkiliyor.
- Dışardan da öyle mi görünüyor?
- Bugün Türkiye’de Merkez Bankası’nın bağımsızlığının oturduğunu herkes biliyor. Bundan geri dönülmesinin söz konusu olmayacağı farkediliyor.
- Başbakan zaman zaman Merkez Bankası’nın bağımsızlığını istemiyor gibi konuşuyor.
- Bunu doğal karşılamak gerek. Her bağımsız kurum, bütün işleri dört dörtlük götüremeyebilir. Gerçi Merkez Bankası çok başarılı işler yaptı ama yine de siyasi bakışla eleştiriler de olacaktır.
Babacan, ekonominin rotasına oturduğuna Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) da örnek verdi:
- Bizim döneme kadar Türkiye, IMF’yle 17 ayrı stand-by imzalamış, hiçbirini takviminde bitirememişti. İlk kez 18’incisini biz tamamlamış olduk.
- Zaman zaman demokratik rejime dönük tehditler gündeme geliyor..
- Türkiye’de demokrasi bilinci oturdu, özgürlükler arttı. Artık demokrasi dışı çözümler aranması söz konusu olamaz. En azından “kurumsal arayışlar” olmaz. Sadece kurumların içindeki kişilerin böyle arayışları olabilir.
- Amerika’yla ekonomide yeni adımlar atılmasına dönük çalışmalarınız vardı, ne aşamada?
- Bir “Stratejik Ekonomik İşbirliği Çerçevesi” oluşturmak üzere çalışmalara başladık. Bunu ben Dışişleri Bakanı’yken Hillary Clinton’la yaptığımız görüşmede gündeme getirmiştim. Sonra Başkan Barack Obama Ankara’ya geldiğinde de bunun üzerinde durduk.
- Neler olacak?
- Bizim taraftan ben ve Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, ABD’den de aynı düzeyde yetkililerle periyodik olarak biraraya geleceğiz. Bakın Türkiye, Amerika’nın ithalatında 40’ncı sırada. Ayrıca Türkiye’de 3 milyar doları Citibank’ın Akbank’a ortaklağından olmak üzere bugüne kadar toplam 6 milyar dolarlık Amerikan yatırımı gerçekleşmiş. Bunları büyütmemiz lazım.
- Hangi sektörlere yoğunlaşmak söz konusu olabilir?
- Enerji, savunma sanayi, ticaret... 2010’un ilk aylarında bu konuda
İşsizlik ciddi sorun
ALİ Babacan, işsizlik konusunda pek olumlu mesaj veremedi:
- İşsizliği azaltabilmek için planlarınız var mı?
- Global krizle birlikte işsizlik ABD, Japonya, Avrupa ülkeleri, yani bütün dünyanın önemli sorunu haline geldi. Biz bu yılı yüzde 14.8’lik işsizlik oranıyla kapatacağız. Önümüzdeki 3 yılda da yüzde 13 dolayında gerçekleşecek. Aslında istihdam artışı var ama...
- İstihdam artıyorsa neden işsizlik azalmıyor?
- Her yıl 800 bin yeni işgücü ekleniyor.
- Yani nüfus artış oranımız hâlâ yüksek değil mi?
- Nüfus artışından şikayetimiz yok.
Hatta nüfusun artmasını teşvik de ediyoruz...
Babacan’ın sözleri, hükümetin işsizlikle “üç çocuk” arasında sıkıştığını ortaya koyu-yor...
5 milyar dolarlık yatırıma gelmeyi düşünen şirket anında e-muhtıra’yı sormuştu
DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “demokrasi dışı arayışlar”la ilgili soruyu yanıtlarken, yaşadığı bir örneği anımsadı:
- Bakın e-muhtıra’dan sonraki gün arkadaşlar önüme bir mail mesajı getirdiler. Türkiye’ye kademeli olarak 5 milyar dolar yatırım yapması için çekmeye çalıştığımız bir dev şirket, bize e-muhtıra’yı soruyordu.
- Ne demişlerdi?
- Army (ordu) yazıp, karşısına soru işaretleri koşmuşlardı.
- Başka?
- “Eğer böyle bir olasılık varsa, Türkiye’ye gelmeyiz, en az 10-15 yıl gündemimizden çıkarırız” diyorlardı.
- Ne tür bir şirketti?
- Teknoloji alanında faaliyet gösteriyor. Türkiye’ye de teknoloji yatırımıyla gelecek, dünyaya yönelik iş yapacaktı.
- Vaz mı geçtiler?
- Dünyadaki hava yatırımları yavaşlatınca, onlar da yavaşladılar...
Babacan, “Siyaset artık ekonomiyi daha az etkiliyor” dese de, bu örnek aynı şeyi söylemiyor...
IMF’yle piyasayı etkilemem son çeyrek büyümesi artı çıkabilir
ALİ Babacan’a IMF’yle görüşmeleri de sorduk:
- IMF’yle görüşmeler ne aşamada?
- Genel çerçeve tamam ayrıntılar üzerinde görüşüyoruz...
- Görüşmeler daha önce sözünü ettiğiniz gibi mail yoluyla mı oluyor?
- Elbette... Sürekli haberleşiyoruz.
- Anlaşma olacak mı? Olacaksa ne zaman?
- Hiçbir şekilde beklenti yaratacak, piyasayı etkileyecek mesaj vermek istemem.
- 2009’un son çeyreğinde büyüme beklentiniz ne?
- Artıya geçebilir diye düşünüyorum... Tabi bu kesin değil...
İyi ki rasyoyu yüksek tutmuşuz, bankalar krizde dimdik durdu
ALİ Babacan’a bir süre önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) yönelttiği eleştiriyi anımsattım:
- Başbakan, “Sermaye yeterlilik rasyosunu dünyadaki gibi yüzde 8 yerine 12 olarak benimsediler. Sektörün rasyo oranı daha yüksek. Bu durumda reel sektöre kredi vermiyorlar. Gevşetmek lazım” demişti.
- Bankalara “stres testi”ni ben yaptırmıştım. Hem BDDK, hem de Merkez Bankası yaptı. Sonra Tevfik Bilgin’le (BDDK Başkanı) oturup konuştuk. Kanuna bankaların sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 8 olarak yazılmış olsa da fiili olarak yüzde 12’ye çıkardılar.
- Bankacılar başlangıçta eleştirseler de şu anda “iyi ki 12 olmuş” diyorlar...
- Doğru. Eğer rasyo oranı yüzde 8 uygulansaydı, o zaman bankalarımız global kriz karşısında bu kadar dim dik duramazdı.
- Şu anda sektör ortalaması yüzde 20 gibi...
- Öyle ama bu durum bankaların kredi vermesini engellemiyor. Bankalar aslında likit... Yani, kredi kullandırabilecek durumdalar...
Gerçek notu Türkiye’ye yatırıma gelen veriyor
TÜRKİYE’nin notunu iki basamak birden artıran kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, iki ay kadar önce Ali Babacan’ı ziyaret etmiş, ekonomik ve siyasi gelişmeleri ayrıntılarıyla sormuş:
- 2010 bütçemizin daha önce açıkladığımız orta vadeli programa uygun olduğunu da görünce, bizim işleri ne kadar ciddi götürdüğümüzü anladılar. Notumuzu artırdılar.
- Not yükselmesinde geç kalmışlık söz konusu mu?
- Aslında bu konuda pek yorum yapmak istemedim. Diğer kredi derecelendirme kuruluşları S&P ve Moodys’in başkanlarıyla da ABD’de görüşmüştüm. Onları da Türkiye ekonomisini yeniden incelemeleri için çağırdım. Aslında son 1.5 yılda dünyada birçok denge değişti. Dünyada artık yeni bir ekonomik düzen oluşuyor.
- Krizin etkisi Türkiye’de şimdiye kadar nasıl yansımış görünüyor?
- Eskiden krizlerde enflasyon ve faizler çok yükselirdi. İlk kez bu krizde tersini yaşadık. Bunda yaptığımız reformların da rolü büyük. Türkiye, global krizden 1994 ve 2001’de yaşadığı kendi krizleri kadar etkilenmedi.
Babacan, sonra güvene dikkat çekti:
- Güven çok önemli. Hazırda ne kadar paranız olursa olsun, güven olmayınca krediniz de hazırdaki paranız kadardır.
Ardından yatırımcıların güvenine vurgu yaptı:
- Kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar elbette önemli. Ancak bugün Türkiye’ye yatırıma gelen uluslararası şirketlerin gözündeki notumuzun daha yüksek olduğunu görüyoruz. Derecelendirme kuruluşu sadece not veriyor. Oysa şirket, parasını getirip, risk alıyor.
Paylaş