Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Turist sayısı arttı mı, azaldı mı?

Bir histeri halinde casinoları kapattık. Hem de 30 bin çalışanıyla birlikte...

Çünkü, kimilerine göre Susurluk'un müsebbibi casinolardı.

Casinolar olmasa, Türkiye'de karapara aklanmayacaktı. Çeteler ortaya çıkmayacaktı. Vergi kaçakçılığı yapılmayacaktı.

Ve casinolar olmasa, Türkiye'de bir daha Susurluklar yaşanmayacaktı.

Casino işinde birtakım aksaklıklar olduğu, rüşvetlerin verildiği, ocakların söndüğü doğruydu ama, çözüm kapatmak değil, ıslah etmek olabilirdi.

Her yıl yollarda da binlerce ocak sönüyor, oralarda da rüşvetler veriliyor. Yolları kapatıyor muyuz?

Şimdi yeni bir turizm sezonunun içine giriyoruz.

Turizm Bakanlığı'nın ilgililerine sormak istiyorum.

Geçen yılın ilk 4 ayı ile 1998'in ilk 4 ayında Türkiye'ye gelen turist sayısı aynı mı?

Aynı dönemde bu turistlerin Türkiye'ye bıraktığı döviz miktarı azaldı mı, arttı mı?

Ve ayrıca casinolardan masa ve makine başına alınan peşin vergi ile harçların artık alınamamasından dolayı Turizm Bakanlığı'nın ve Maliye'nin kaybı ne kadar?

Turizm Bakanlığı'na bir de ekstradan sorum var:

‘‘Otellerde zina yapılıyormuş ve yuvalar yıkılıyormuş. Bu nedenle otelleri de kapatmayı düşünüyor musunuz?’’

Bakanlık için güvenilir test

SİZE komik bir hikâye... İster gülün, ister ağlayın.

Başbakanımız Mesut Yılmaz, Rusya'yı ziyaretinde Gorbaçov'la karşılaşır.

Yılmaz, Gorbaçov'a iltifat etmek ister.

‘‘Genel Sekreterliğiniz, Rusya için dönüm noktasıydı, kutlarım. Fakat en çok takdir ettiğim yönünüz, insan seçmedeki ustalığınız oldu. O gün politbüroya seçtiğiniz herkes bugün bir cumhuriyetin başında. Bravo doğrusu’’ der.

Gorbaçov, ‘‘Çok zor değil. Ben, adamlarımı seçerken onlara bir zekâ sorusu sorarım. Bilirlerse zeki olduklarını anlar, önemli görevlere getiririm. Mesela Şevarnadze'yi seçerken ona bir soru sordum. Dedim ki, 'Eduard, senin anan-babandan doğan, ama kardeşin olmayan kişi kimdir?' Şevarnadze buna 'Ben' yanıtını verince onu politbüroya aldım. Şimdi devlet başkanı oldu’’ diye anlatır Yılmaz'a.

Yılmaz bunu beğenir. Türkiye'ye dönünce aynı yöntemi uygulamak ister ve İçişleri Bakanı Başesgioğlu'nu çağırır, sorar:

‘‘Murat. Senin anan-babandan doğan, ama kardeşin olmayan kişi kimdir?’’

Başesgioğlu şaşırır, kem küm eder ve ‘‘Mesut Bey, ben biraz düşüneyim’’ diyerek odadan çıkar.

Başbakanlığın koridorlarında dolaşırken Güneş Taner'e rastlar.

Uyanık ya, aynı soruyu Taner'e sorarak işin doğrusunu öğrenmek ister.

‘‘Güneş, sana bir sorum var. Senin anan-babandan doğan, ama kardeşin olmayan kimdir?’’

Taner cin gibi. Hemen yanıtlar: ‘‘Benim.’’

Başesgioğlu tüyoyu almanın rahatlığıyla Yılmaz'a koşar:

‘‘Efendim düşündüm ve buldum. Güneş Taner'dir’’ deyince Yılmaz küplere biner:

‘‘Kabahat bende, seni bakan yapmışım. Ne Güneş Taner'i oğlum. Doğru cevap Eduard Şevarnadze olacaktı.’’

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Balık kıçtan kokunca.













Yazarın Tüm Yazıları