Tek yastık

Geçen gün yazdığım “Tek Kişilik Yatak” başlıklı yazımın üzerine sizlerden yine pek çok güzel e-posta aldım.

Haberin Devamı

Bazılarınız seviyor bu durumu bazılarınızsa bunu bir sorun olarak görüyor. Kiminizse kararsızsınız.
Bir kısmınız da kendimizi kandırdığımızı söylüyor. Bakalım zaman ne gösterecek, kimler haklı çıkacak bu konuda, yaşayıp göreceğiz her birimiz.

4 ev, 16 yastık ve bir sevgili 4 yıllık... Buyrun okuyun

37 yaşındayım, hiç evlenmedim. Evliliğin, hatta birlikte yaşamanın, birine artık katlanmak olduğunu, katlanabilecek sebebin varsa da evlilik olabileceğini anladığım yaşlardayım. Annem ve babam ben 3,5 yaşındayken ayrıldılar, onları evlendirdim ama…
Bir ev annemin evi, çift kişilik yatak, 4 yastık, ikisi başımın altında, ohhh bir o yana bir bu yana dönüyorum.
Sarılma yastıklarım kollarımın altında, yatak ohhh benim. Babamın evinde aynı sistem devam.
Sevgilimin evinde aynı sistem, hatta ona sarılmaktansa yastıklara sarılmak daha keyifli.
 İstediğim gibi sıkıyorum ya da atıyorum yastıkları, tabi bir adama bunları yapamazsın.
Üstelik yastıklar bana sarılamıyor, daralmıyorum da… Öfff, biraz öteki tarafa git de demek zorunda kalmıyorum.
 Ayıp belki ama n’apim.
Ohhh özgürüm.
Koşa koşa bu sefer kendi evime geliyorum, aynı sistem bu defa daha çılgınca kendini gösteriyor. Nerdeyse yastıkları, yorganımı öpeceğim o kadar rahatım, ohhh tek başımayım diyorum.
Eeee sevgilim de var, yastıklarım da ama tercihim tek' li huzur, ben' li rahatlık. Çünkü insanın bir saatten sonra kendine tahammülü yokken bir başka kişiye katlanmaya çalışması hele uykuda en zor olanı. Hepimizin kopup bu dünyadan birkaç saatliğine de olsa ruhumuzu koyverip bıraktığı en özgür olduğumuz an uyku. Biriyle uyumak sevişmekten daha zor ve özeldir.
Haa bu arada bir de küçük kuştüyü yastığım var 5. Yastık olarak, en sevdiğim, onsuz olamadığım, her evde beni bekleyen. Ben sizden daha patolojik olabilirim ama bunun tanımı YALNIZLIĞIN EN GÜZEL ÖZGÜRLÜK OLMASI!

Sevgilerimle.

B.
…. 

Ayşe’m;

Haberin Devamı

“Özgür Yatak Sendromu” bu canım. Ya da “Kendini özgür Sanan kadın Sendromu”
 Bu tespitlerimin tıpla, bilimle hiç bir alakası yok, tamamen benim uydurmalarım ama bizzat tecrübeyle sabit olaylara istinaden çıkarımlardır bu sonuç.
Öyle oluyor bu, yani bu “yatak benim” moduna geçiş süreci şöyle oluyor canım bak anlatayım.

Haberin Devamı

Uzun süren bir ilişki yeni bitmiş. Sevgi, saygı, aşk, tutku, özlem, muhteşem seks, sadakat yerini hayal kırıklığı, ihanet, öfke, kin, nefret, kızgınlık, bir kaşık suda boğma isteğine bırakmış. Ayrıldık da dünyanın sonu mu geldi arkadaş, vur patlasın çal oynasın, aman sabahlar olmasın moduna hızla geçilir.
Silkelen ve kendine gel dürtüleriyle AVM, kuaför, güzellik merkezleri tarafımızca zengin edilir.
Endamım yeter bee diye aynada kendimize gaz verirken bak işte dimdik ayaktayım beni kaybedenler utansın diyerek ego tatmini yaşarız.
Hâlbuki atı alan Üsküdar’ı geçmiştir ama bizim egomuz o kadar yüksek moddadır ki o süreçte “aşkın gözü kör işte Aydemir Akbaş'tan Brad Pitt yarattım” diyerek yediğimiz kazığı eşe dosta anlatırız.
Deli gibi işe güce saldırırız. İşte başarının en doğru zamanıdır bu dönemler. Aşktaki başarısızlığı bastırmanın ve unutmanın en iyi yolu deli gibi çalışmaktır çünkü.
Kariyer yaptıkça para kazandıkça kendimize güvenimiz gelir. Yeni ufuklara yelken açmak fikri kulağımıza hoş gelir. Sütten ağzımız yandığından yoğurdu vantilatör tutarak yediğimiz için güven duygusu eksilmiştir bizde. Tuhaf bir bencillik üstümüze yapışmıştır. Eskiden severek bayıla bayıla yaptığımız şeyler artık zul gelir bize.
Evin içinde mini etekler, topuklu terliklerle dolaşan alımlı işveli hatun artık yoktur.
Basit bir yemeği bile şölene çeviren marifetli huyumuzdan eser yoktur, “aman dışarıda yiyelim”ler dilimize dolanmıştır. Hayatımıza sızmasına izin bile vermeyiz. Hiçbir özel eşyası evimizde kalmasın diye köşe bucak kontrol ederiz.
Unutulan bir gömlek gözümüze batar, hemen bir poşet içinde kapı yanına konur ki hemen geri gitsin. Asla dolabımızda yer almasına müsaade etmeyiz.  Çünkü artık o dolap sadece bizimdir. Yatak sadece bizim. Eskisinden yediğimiz kazığın acısını bu yeni adamdan çıkartırız belki de.
Ve tabi adamcağız da dayanamaz ve kaçar. Biz yine aynı modda, burnumuz düşse gururdan dönüp bakmaz hallere devam ederiz.
Bu haller hep savunma mekanizmasıdır. Aşk acısından korunma yolları. Duvarları ördükçe öreriz etrafımıza. Ne zaman ki akşam olup o yatağa tek başımıza yatarız, işte o zaman yalnızlığımız yüzümüze bir tokat gibi vurur. Uyurken sarılacak birisi olsun isteriz. Gece yarısı öksürük tuttuğunda hiç üşenmeden kalkıp su getirecek birisi olsun isteriz. Rüyamızda sıçradığımızda sımsıkı sarılıp öpecek “yok bir şey, rüyaydı, geçti, bak ben buradayım” diyen birini isteriz. Yandaki yastıklara mis gibi kokusu sinen birini isteriz... Sabah kalktığımızda mutfakta çayı demlemiş birinin olmasını isteriz.

Haberin Devamı

Bunların hepsini deliler gibi isteriz de gururdan kimselere söyleyemeyiz.
ASLI

…..

Sayın Ayşe Aral,
Tek Kişilik Yatak yazınızı okuyunca, hazır siz de “bana yazsanıza” dediğiniz için içimden size yazmak geldi. Tam da bugünlerde tek kişilik yataktan çift kişilik yatağa geçmek üzere olunca konu ilgimi çekti. On bir yıldır boşanmış bir kadınım. Nisanın ilk haftasında da gençlik aşkımla evleniyorum.
İlk sekiz yıl kızımla birlikte uyudum. Biraz duygusal, biraz evde yalnız olmanın verdiği endişe derken kızım liseyi bitirene kadar bu durum devam etti.
Üç yıl önce eski eşten kalma battal yatağı evden attım ve kendime tek kişilik bir baza aldım. Bu sırada kızım üniversite sınavını kazandı, başka bir şehirde yaşamaya başladı.
Hem yatakta hem evde yalnız kaldım.
Dahası aynı sırada on bir ay işsiz kaldım. Fenaydı...
Kendimi uykuya verdim, depresyona girmemek için direndim.
Daha önemli sıkıntılarım varken yatakta yalnız uyumayı pek dert etmedim. Sonra tekrar iş buldum, kötü günler geçti. İki yıldır çalışmaya devam ediyorum.
Kızım bu yıl üçüncü sınıfta. Artık onun da yuvadan uçma zamanı yaklaştı. Ne zamana kadar yalnız yaşarım diye düşündüm.
Uzun süredir görüştüğüm gençlik aşkıma peki dedim evlenmeye karar verdik. O yurt dışında yaşıyor. Ben hemen onunla gitmeyi düşünmüyorum. Antalya'da evleniyoruz. Onun Ege'de yazlığı var. Hal böyle olunca evde çift kişilik yatak yok. Nikah sonrası bir otele gitmek istiyoruz. İnsan ikinci defa evlenirken de heyecanlanabiliyormuş. Ben kırk yedi yaşındayım müstakbel eşim elli. İkimiz de heyecanlıyız. Gecelik, iç çamaşırı falan hazırlıyorum.
Bunca yıl sonra O'nun yanında, omzunda uyuma fikri hiç de kötü gelmiyor. Güven duyduğum ve sevgisine inandığım birisi O.
İnsan gençken kırklı yaşlar yaşlı gibi geliyor ama kendimi pek de yaşlı hissetmiyorum. Sağlığım yerinde, çalışıyorum, eli yüzü düzgün güzel bir kadınım. Hormonlarım halen tıkır tıkır çalışıyor menopoza da girmedim. Her ne kadar çocuk yapmayacak olsak da.
Yatağımı yeniden bir erkekle, sevdiğim ve beni sevdiğine de inandığım bir erkekle paylaşacak olmak bana heyecan veriyor. O benden önce uyanır beni seyreder. Gözümü açınca bana bakan gözlerini görürüm. Sevgisiyle sarar sarmalar. O beni sevdikçe cildimin güzelleştiğini, ışıldadığımı fark ederim. Bunları yeniden ve eşi olarak yaşamak güzel olacak diye düşünüyorum.
Size gelince Ayşe Hanım sizin hislerinizi elbette bilemem ama şayet yanınızda bir nefes istiyorsanız lütfen benim kadar geç kalmayın derim.
Sevgiler.
Z.K.
…..

Haberin Devamı

Sevgili Ayşe merhaba,
Zaman zaman sana yazıyorum, şimdi de yazmak istedim. Sen gerçekten son derece sıcakkanlı, şeffaf, sevecen ve samimi bir insansın. Bu yüzden (sen diyorum kusura bakma) sana yazmak seninle paylaşmak hoşuma gidiyor.
Bazen insan neye sahip olduğunu kaybedince anlar. Yatak konusuna gelince: Bunu anlamak zaman alır aslında, her şey istediği gibi gidiyor diye aslında insan kendisini kandırır. Ya da öyle olduğunu hissetmek ister. Bunu ancak yaşayanlar bilebilir.

Ben kesinlikle hayatımızın bir bölümünü yalnız geçirmemizin gerekli olduğunu düşünüyorum. Neden böyle diyorum, çünkü kaybettiklerimizi ya da Nasreddin Hoca misali bulunca mutlu oluyoruz.
Aslında yatağımız bizim mabedimiz, burayı ne kadar paylaşacağımız önemli, eğer gerçekten seven bir eşin varsa ne horlaman, ne tuvalet, ne uykusuzluktan dolayı onu uyandırman asla ama asla rahatsız etmez, beni etmiyor kendi adıma konuşacak olursam. Ama konu sensin, bence artık; bir dost, sevgili, koca ne dersen de yatağını paylaşma zamanın geldi diye düşünüyorum.
Yastıklar her ne kadar seni rahatlatsa da sıkıntını hafifletmez, uyumana yardımcı olabilir ama o sıcaklığı, yumuşaklığı hassasiyeti veremez. Bu yüzden yastıkları bırak bir yakışıklı  bul.
Ama seni gerçekten seven, seni sana kraliçe gibi hissettirecek bir yakışıklı olsun.
Sevgiyle, mutlulukla kal.
Bilal
…..

YATAK MESELESİ

Ayşe Hanım;

Haberin Devamı

Size çok şahane ama öyle ki “yok artık bu benim başıma nasıl geldi yahu” diyeceğiniz bir sevgili ve 2x2 bir yatak diliyorum, hem döne döne yatar hem de canınız bir sıcaklık istediğinde bir el tutarsınız.
Bende durum şöyle; işyerinden görev falan olacak da yatağımda sevdiğim adamla yatamayacağım diye ödüm kopuyor ama bir denk getirip yalnız da yatarsam, tüm yatağa yayılıp dünyanın yorgunluğunu atıyorum. İki kişi yatınca aynısı olmuyor. Allah hepimizi kadir kıymet bilecek, bizim de yaşadığımızın kıymetini bileceğimiz, iyi insanlarla karşılaştırsın. Annem bana hep yıllarca “denk getirsin” diye dua etti, hiç anlamamıştım, ta ki denk gelene kadar. Allah size de sizin gibi güzel birisini denk getirsin.

Sevgiler,

Zeynep 
 
….

CEVAP: KARARSIZLIK

Erkek gibi hisseden veya yaşayan kadın olmak lazım
Toplumu boş verip, ne zaman istersek o yatağı doldurmalı veya boşaltmalıyız.

Tek başına yaşamak, ayrı bir bencilliği getiriyor çünkü
Akşamki bardağın salonda sehpa da duruyor, kime ne?
Sabah eve çalışan bayan gelip nasılsa kaldıracak, bu da paylaşımı azaltıyor.
Ben de çözemedim ama güzel yazı.

Funda

….

Merhaba Sevgili Ayşe,
Bu yazından kendini kandırdığın anlaşılıyor. Hatta buna kendini bile inandırmaya çalışıyorsun ama ruhun buna inanmamakta kararlı.
Özgürlük istiyorsun ama yalnızlık değil, hesapsız kendine buyruk bir yaşam. Hepsi bir arada oluyor mu bilmiyorum bu iş kediyle, köpekle çözülmez zaten.
Başını dayayıp dert ortağı olacağı bir kişi ister insan yaş ilerledikçe bunun daha çok farkına varacaksın ama iş işten geçecek. Bence iş işten geçmeden sana değer veren, seni seven, sana dert ortağı olacak birine ihtiyacın var, sevmeye, sevilmeye ihtiyacın var.
Gelecek ömrünü yalnız geçiremezsin, geçirmemelisin, hep böyle kalmayacağız ki. Öyle değil mi?

Bizim yatakta ki durum ise çok komik, bizde yatak diye bir şey kalmadı, 2 velet anne ve babayı paylaşır, bir grup yatak odasında, diğer grup oturma odasında. haftada 1 tüm yataklar birleşir, bundan güzeli de olmaz zaten.

Sevgiyle kal.
Ayşe

…..


Ayşe Hanım,

Eşinizden ayrıldığınız zamanki yazınıza yorum yapmıştım aradan tam 6 yıl geçmiş ama dün gibi hatırlıyorum o anki halinizi, bugün tek kişilik yatak yazınızı tatlı bir tebessümle okudum, benim dikkatimi çeken konu, geçen zamanın sizde yarattığı olumlu gelişmelerdi çok sevindim, mutlu oldum.
Yaptığınız her neyse aynen devam, bugünkü tebessümler sanki gülümsemeye dönecek gibi.

Saygılarımla

Osman

…..

Sevgili Ayşe Hanım,

Yazınızı okurken hem güldüm, hem düşündüm, bir o kadar da keyif aldım.  Yalnızlık ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.

Yatak da dönenlere gelince her yalnız kadının oluşturduğu, mutlu olduğuna inandırdığı bahaneler kısacası bizim burada züğürt avuntusu derler.
 Aynı avuntuları ben de kendime ve arkadaşlarıma yapmaktayım. Ve yalnızlığımdan aldığım keyfi anlatırken mutlaka iki kişilik ama tek kişilik dünya kurduğum yatağımdan bahsederim.

Benim de 15 sene oldu yatağımı özel biri ile paylaşmayalı. Arada tabi ki sevgililerim oldu ama birileri ile yaşamayalı, ortak bir hayat paylaşmayalı 15 sene oldu. Ama sizin yataktaki durumdan farklı olarak yatağımda biri varken hiç o kaygıları duymuyordum, öyle ağır bir uykum var ki bomba patlasa duymam diyenlerdenim.
Ama yazınızdan anlıyorum ki artık birilerinin hayatınıza girme zamanı gelmiş. Yalnız geceler üstünüze üstünüze gelmeye başlamış.
Diliyorum ki inşallah zamanı geldiğinde yatağınızı, özelinizi birileri ile paylaşacaksınız ve diliyorum bu kadar endişeyi barındırmadan sadece yanında olmasının verdiği keyfi tadarak güzel güzel uyursunuz. Aynı şekilde diliyorum ben ve tüm yalnız kadınlar da.

Sevgilerle,

Nehire
 

Ayşecim,

Bence sen yatakta tek başına özgür olmaktan memnunmuş gibi görünüp kendini kandırıyorsun. Yastıklara sıkı sıkı sarılman bundan. İnşallah seveceğin bir insan en kısa zamanda karşına çıkar da yastıkları fırlatıp atarsın.

3,5 yıl önce boşandım, bende de durum farklı sayılmaz. Ama sorun şu ki tek olmama rağmen yatağın tamamını kullanamıyorum. Evliyken de hep sağ tarafta yattığım için bir türlü yatağın ortasını bulamıyorum. Koca yatakta sığıntı gibi yine sağ köşede küçücük bir alan kaplıyorum.

Arada da 2 kızımı yanıma alıyorum ve birlikte uyuyoruz. Onlara sarılıp uyumanın yerini de hiçbir şey tutmaz şu koca dünyada.

Sevgiler
”Bir dost”

….
Önceki “Tek Kişilik Yatak” başlıklı yazımın linki
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22790519.asp

Yazarın Tüm Yazıları