Susturamazsınız

BU hikâye yeni başlamadı... Diktatörlerle “Buna hakkın yok” diyenler arasındaki mücadelenin bugüne kadar belki binlerce örneği yaşandı. Sırf gerçekleri insanlara iletme uğruna sayılamayacak kadar çok gazeteci hayatını verdi. Son olarak 2000’den bu yana sadece Rusya’da öldürülen gazeteci sayısı 17’yi buldu.

Haberin Devamı

Ama gerçekleri halka iletmeye ilelebet engel olabilen kimse çıkmadı.

Bizdekine bakalım:

Sultan Abdülaziz kızdığı gazetecileri, çıkardığı “Nizamname”lerle ve Âli Paşa Kararnamesi ile susturmaya çalıştı. O gazetecilerden ve aydınlardan bir kısmı çaresiz canını yabancı ülkelere attı. İlk Jön Türkler hareketi bu yüzden doğdu. Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Suavi ve Şinasi susmadılar. İlk “Hürriyet” gazetesi bu sırada yayımlandı.

Bazılarının pek beğendiği hatta Ulu Hakan dediği Sultan Abdülhamid özgürlüğü sadece basına değil, bireylere bile çok gördü. Şimdi “kanunsuz dinleme” yoluyla işletilen “jurnal” sistemini o, paralı jurnalcıları vasıtasıyla kurdu. O zaman “jurnalcı” denenlerin bir kısmına şimdi “gazeteci” deniyor hatta sütun tahsis ediliyor. Onlar da meslektaşlarını savcılara ihbar ediyor.

Haberin Devamı

Ama asıl önemlisi Sultan Hamid’in basını susturmak için kullandığı metotlar idi. O “hapse atma”yı göze alamadı. “Sansür” koydu. Baş edemediklerine maaş bağladı. Kese dolusu altın gönderdi. Hazineden rüşvet dağıttı. Milleti 33 sene inletti. Ama bir gün onun da sonu geldi ve tüm ipliği pazara çıktı.

Sonra İttihat Terakki’nin “kurşunla susturma” dönemi yaşandı. Onlar hem imparatorluğun hem de kendilerinin sonunu getirdiler. Ülkeye yaptıkları kötülüklerin bedelini milyonlarca masum ödedi.

Devrimlerin uygulandığı Anadolu İhtilali devrinde basın, İstiklal Mahkemeleri eliyle susturuldu. Ama o dönemde hiç değilse devrim atılımları gerçekleştirildi. Bugün kör topal işlettiğimiz demokratik sistemin temel taşları o devrimlerle konuldu.

Ama çok partili dönem yine insanların ağzını açtı. Gerçekler yine ortaya döküldü.

Adnan Menderes beğendiklerine “havuç” verdi. Kızdıklarına “sopa” kullandı. Ama o da hiçbir zaman istediği sonucu alamadı.

Şimdilerde iktidar yandaşı medyaya devletin olanaklarını sonuna kadar açan, kızılan medya organlarını dünyada eşi görülmedik ağırlıkta vergi cezalarıyla susturmayı kendine hak gören -öte yandan da herkese eşit davranmakla iftihar eden- bir “zulüm” düzenini yaşıyoruz.

Haberin Devamı

Öyle bir zulüm düzeni ki, medyanın görevini özgürce yapmak isteyen kesimini öldürmek için bir seri katil soğukkanlılığıyla hazırlanmış öldürme planları uyguluyor.

Siz dünyada yıllık cirosundan büyük miktarda vergi cezasına çarptırılmış hiçbir kuruluş -veya medya kuruluşu- gördünüz mü?

İşin daha da vahimi, bu gerçeği göre göre Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Bizim amacımız Türkiye’de basın özgürlüğünü gerçekleştirmektir” diye demeç veriyor.

Bugünkü iktidarın -veya Davutoğlu’nun- özlediği “özgürlük” ancak kabristanda olabilir. Çünkü orada özgürlüksüzlükten kimse şikâyet etmez.

Bir dostumuz, gazeteci Osman Arolat’ın “Hiçbir iktidarın ömrü, öldürmeye çalıştığı gazete kadar uzun olamaz” dediğini bildiriyordu.

Haberin Devamı

Merak eden bu kafayla devam etsin.

Yazarın Tüm Yazıları