Söz konusu Hadise ise Türkçe ve oryantalist yaklaşım teferruat

SON tartışmalar toplumsal hafızamızın zayıf olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Çok değil, 6 yıl önce 48.Eurovision Şarkı Yarışması öncesi ve sonrası yaşananlar çok çabuk unutuldu. Ve bugün halen Hadise’nin yarışmada şarkısını Türkçe mi, yoksa İngilizce mi okuması gerektiği tartışmalarını yaşıyoruz. Daha da önemlisi, düne kadar İngilizce şarkı söylemeye şiddetle karşı çıkan AKP İktidarı bugün tam tersi görüşleri savunuyor.

Şöyle bir hatırlayınÖ Sertap Erener’in, şarkısını İngilizce seslendirmesinden ve şovunda oryantalist bir yaklaşım sergilemesinden dem vurup, gidişini engellemeye ve eleştiri yağdırmaya çalışanlar, birincilik ülkemize gelince sanatçıyı alkış yağmuruna tutmuştu. Hatta işi daha da ileri götürüp Meclis’e soru önergesi verenler, bakanlık soruşturması açanlar, sanki hiçbir şey olmamış gibi tebrik mesajları çekmişti. Bakın o dönem siyasiler yarışma öncesi ne demişti.

O sıralar TRT’den sorumlu Devlet Bakanlığı görevinde bulunan, şimdiki İçişleri Bakanı Beşir Atalay, "Niye İngilizce şarkı seçildi?" diyerek TRT yönetimine soruşturma açmıştı. Bunun üzerine Sertap Erener’e ülkeyi temsil görevini veren o zamanki TRT Genel Müdürü Yücel Yener, bu soruşturma karşısında basın toplantısı yapmış ve "Ortada bir suç varsa bu bana aittir, ama biz İngilizce parçayla katılmaya kararlıyız" demişti.

Genel Müdür Yücel Yener’in bu basın toplantısı üzerine, o dönemde ki Meclis Başkanı Bülent Arınç başta olmak üzere, birçok AKP’li milletvekilinin sert demeçler verdiğini ve hatta işi daha da abartıp söylemlerini soru önergesi haline dönüştürdüğünü görmüştük. Üstelik bir AKP Milletvekilinin verdiği soru önergesi, birçok yandaşı tarafından destek bulmuştu. İşin komik tarafı, eleştiri yağdıran AKP’li siyasilerin safına bazı müzisyenlerle köşe sahibi yazarlar da katılmış ve koro halinde aynı nameyi söyleme başlamışlardı.

DÜN SERTAP ’A KARŞI ÇIKANLAR BUGÜN HADİSE’YE SARILIYORLAR

Ve yarışma sonrası birçoğunun sessiz sedasız kenara çekileceğini beklerken, saf değiştirip, övgü yağdıran kitlenin içine karıştıklarını görmüştük. "Macarca şarkıyla katılsak daha iyiydi" diyerek, daha önce dalgasını geçen dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç, yarışma sonrası Sertap Erener ve ekibini ilk kutlayanlardan biri olmuştu.

Şimdilerde aynı içerikli tartışmaları bir kez daha yaşıyoruz. Kimi siyasiler, bürokratlar, hatta sanatçılar geçmişi çabuk unutup, Hadise’nin şarkısını İngilizce söylemesine karşı çıkıyorlar. Dahası, "Düm Tek tek" şarkısının İngilizce söylenmesine onay verenler ise ne oryantalist yaklaşımdan söz ediyor, ne de Türkçe söylenmesi gerektiğini söylüyor. Kısacası, bundan 6 yıl önce savundukları fikirler, nedense kendi dönemlerinde gündeme bile gelmiyor. Buradan, dik durmasını bilen eski TRT Genel Müdürü Yücel Yener’i ve yanlıştan dönme cesaretini gösteren şimdiki Genel Müdür İbrahim Şahin’i kutlamak gerekiyor.

Bu arada muhalefeti sürdürenlere bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Eurovision’da oy kullanan izleyici ve dinleyiciler ağırlıklı olarak Avrupa ülkeleri vatandaşları. Hal böyle olunca da insanlara bildiği dilden seslenmek gerekiyor.

TRT ŞEŞ TAMAM DA TÜRKİYE’DEKİ DİL PANORAMASINA GÖRE REYTİNGİ NE OLUR?

Avrupa Birliği’ne uyum çabası içindeki Türkiye, ana dilde eğitim ve yayın gibi sorunlarla da mücadele ediyor. Hatta bu uyum çerçevesi içinde TRT’nin Kürtçe kanalı TRT 6 bile yayın hayatına başladı. Dahası, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın, üniversitelerde, "Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü" açılması önerisi Üniversitelerarası Kurul toplantısında tartışılmaya başlandı. Peki, hiç düşündünüz mü, ülkemizde konuşulan ve ana dil olarak kabullenilen dillerin panoraması ne durumda? İşte bu sorunun yanıtını öğrenmek için tam 49 yıl öncesine gittim ve herkesin merak ettiği yanıtlara ulaştım.

Türkiye’de yapılan nüfus sayımında, "Ana diliniz nedir?" sorusu en son 1960 yılında sorulmuştu. O sıralar ülkemizin nüfusu 27 milyon 754 bin 820 kişiydi. Bu sayıma göre verilen cevaplar birazdan aktaracağım rakamları oluşturmuştu. Hiçbir yorum yapmadan istatistiki verileri bilginize sunuyorum.

Türkçe: 25 milyon 172 bin 535 kişi, Kürtçe: 1 milyon 847 bin 674 kişi, Arapça: 347 bin 690 kişi, Rumca: 65 bin 139 kişi, Çerkezce: 63 bin 137 kişi, Ermenice: 52 bin 756 kişi, Gürcüce: 32 bin 944 kişi, Pomakça: 24 bin 098 kişi, Lazca: 21 bin 703 kişi, Yahudice: 19 bin 399 kişi, İngilizce: 18 bin 477 kişi, Boşnakça: 14 bin 570 kişi, Arnavutça: 12 bin 25 kişi.

22 bin ile 100 kişi arasındaki yelpazede de beyan edilen ana diller ise şöyle sıralanıyor: Sırpça, Rusça, Hırvatça, Bulgarca, Lehçe, Portekizce, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Almanca, Abazaca, Acemce ve diğer diller ile ana dili bilinmeyenler.

ONLARI SAKIN ÇAKMA KONSOLOS ZANNETMEYİN!

Siyaset ve bürokrasinin olduğu kadar diplomasinin de merkezi olan Ankara’da şehrin en güzel alanları yabancı büyükelçiliklere ait. Özellikle ABD, Almanya, İngiltere gibi ülkelerin binaları ve bahçeleri Ankara’nın en gözde yerleri. Dolayısıyla da ülkelerini temsil eden büyükelçiler ise kalburüstü kitlenin baş rol oyuncuları. Tüm bu şatafatın yanı sıra Türk vatandaşı olup da, yabancı bir ülkenin Türkiye’deki temsilcileri de var ki, tam olamasa da diplomatik ayrıcalıklardan yararlanırlar. Peki kim mi bu kişiler? Cevabı uzatmadan vereyim, "Gönüllü elçi" de denen "Fahri konsolos"lar. Görevleri ise temsil ettikleri ülkenin yaşadığı şehirdeki veya bölgedeki sorumluluğunu üstlenmek.

Fahri konsolos olmanın yoluna gelirsek... Yabancı bir ülke önce bu görevi üstlenebilecek isim belirleyip, ona teklif götürür. Kişinin fahri konsolosluğa sıcak bakması halinde, ismi önce Türkiye’nin Dışişleri Bakanı’na, ardından da Cumhurbaşkanı’na bildirilir. Detaylı bir şekilde incelenen söz konusu isim hakkında olumsuz bir rapor yoksa fahri konsolosluğu onaylanır. Cumhurbaşkanları ve dışişleri bakanları tarafından onaylanan kişiye verilen yetki mektuplarıyla göreve başlayan kişi, böylece başka bir ülkeyi kendi ülkesinde temsil etmeye başlar.

İKİ ÜLKE İLİŞKİLERİNİN YANI SIRA KENDİ İŞLERİNİ DE GELİŞTİRİYORLAR

Fahri konsoloslar, şöhreti yaşadığı şehri aşmış, maddi sorunu olmayan, kariyerinin zirvesine çıkmış kişiler arasından seçilir. Büyükelçi gibi çalışan, ancak bu iş karşılığında bir ücret almayan fahri konsoloslar, bu görevleri daha çok prestij için üstlenirler. Davetlerde protokolde yer alır, kırmızı pasaport kullanır, yarı diplomat sayıldıkları için konsolosluk plakası takabilirler. En önemlisi de askerlikten muaf tutulurlar. Arşiv ve belgelerinin dokunulmazlığı olduğu gibi koruma da alabilirler. İki ülke arasında köprü kurup, ilişkileri güçlendiren fahri konsoloslar, bu sayede kendiişlerini de geliştirebilirler.

Gelelim Ankara’da görev yapan fahri konsoloslara. Antalya, İzmir, Adana, İstanbul gibi birçok şehirde bulunan fahri konsoloslar, ülkemizde faaliyet gösteren büyükelçilik ve konsoloslukların uzantısı gibi. Onlar bulundukları şehrin işleriyle uğraşırken, muhatapları büyükelçiler. Ankara’dakilerin farkı ise Türkiye’de Büyükelçiliği olmayan ülkelerin diplomatik misyonunu üstlenmeleri. Yani fahri elçisi olduğu ülkenin Türkiye’deki tek temsilcileri.

Şu anda Ankara’da 11 ülkenin fahri elçisi görev yapıyor. Bir çoğu ülkemizin yakından tanıdığı simalar. Örneğin Gabon’un fahri konsolosu Kaya Toperi, bir zamanlar Türk Dışışleri Bakanlığı’nda büyükelçilik görevlerinde bulunmuş, Rahmetli Turgut Özal’ın döneminde Cumhurbaşkanlığı sözcülüğünde bulunmuş bir kişi. Keza son Osmanlı olarak bilinen Enver Paşa ve Nacıye Sultan’ın torunu Peru fahri konsolosu Ahmet Osman Mayatepek gibi. İşte Ankara’da görev yapan fahri konsolosların isimleri ve ülkelerinin listesi.

Gana: Yalçın Çevikel, İzlanda: Faruk Okandan, Mali: Hüseyin Başaran, Myanmar Birliği: Ercan Aygun, Orta Afrika Cumhuriyeti: Kemalettin Özdemir, Sierra Leone Cumhuriyeti: Sözer Özel, Sri Lanka Demokratik Sosyalist Cumhuriyeti: Celasin Egel, Togo Cumhuriyeti: Ali İhsan Kaya, Uruguay: Yüksel Erimtan.
Yazarın Tüm Yazıları