’Sen, ben, bizim oğlan...’

DEĞİŞEN bir şey yok.Tam da bildiğiniz gibi.

Olan, yine vatandaşa oluyor.Yuvacık Barajı’na değinmek istiyorum.

Tartışmaları izliyorsunuzdur.

Tabii ki, İzmitlilerden söz etmiyorum.

Onlar, kendileri yaşamasalar, inanamayacaklar.

Kısacası, asla inanamayacaklarını yaşıyorlar.

Hem de bütün acımasızlığıyla...

İzmit susuz, çaresiz.

İzmitliler su bekliyor.

İzmit Büyükşehir Belediyesi, yeni barajlar müjdeliyor!

Ne diyelim; hayırlı, mübarek olsun!

Yönetim anlayışınız, "sen, ben, bizim oğlan" olunca...

Sonuç da bu oluyor.

Gazetelerde yazılanları, televizyonlarda tartışılanları duyunca, kulaklarıma inanamıyorum.

Biliyorum ki, İzmitliler de inanamıyor.

İzmitliler su bekliyor.

İzmit Büyükşehir Belediyesi, "Baraj yapımında yolsuzluklar yapıldı" diyor.

Halkın su beklentisi ile bu açıklamanın ne alakası var?

* * *

Ağdalı, tumturaklı sözlere gerek yok. Gelin soruları sıralayalım.

İzmit’e bu barajın yapılmış olması, doğru mudur?

Elhak doğrudur.

Maliyeti, işletim sözleşmesi, başka barajlarla karşılaştırıldığında tartışmalı mıdır?

Evet tartışmalıdır.

Peki, bugün İzmit’in çektiği susuzluğun sebebi nedir?

Cevabı beceriksizliktir, burnunun ucunu görememektir.

Üç yıldır ne yaptınız?

Yapılan kuraklık ikazlarına ilişkin ne tedbirler aldınız?

Ya da borcu yeniden yapılandırmak için yaptıklarınız nelerdir?

Tankerlerle de olsa, su taşıyacaklarmış!

Anlayışınız, "sen, ben, bizim oğlan" olunca...

Sonuç budur, değişmez.

Yöneticilik, karar vermeyi gerektirir.

Hızlı ve doğru karar vermeyi.

Hele, yerel yönetimlerde sorumluluk taşıyorsanız...

Sokakta yürürken karar verebilmelisiniz.

Elbette her kararın riski de vardır.

Size düşen onu üstlenebilmektir.

Risk almaktan ürker, kararsız kalırsanız...

Bunun cezasını önce halk öder.

Sonra partiniz öder.

Ve siz ödersiniz.

* * *

Salı günü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile konuşacağımı yazmıştım.

Konu, Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’ne ilişkin yerel yönetim olarak ne düşündükleriydi.

Sayın Başkan, şahsı adına kutlama mektubu yazdıklarını ve "başka hiçbir şey vermeyi düşünmediklerini" ekledi.

Size söz verdiğim görüşmeyi, böylece aktarmış olayım.

Ne demişler, elçiye zeval olmaz.
Yazarın Tüm Yazıları