Sağlık sistemi çöküşte...

SAĞLIKTA işler hiç iyi gitmiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarında çizdiği 'pembe tablo'ya uymayan tam tersi olaylar yaşanıyor.

Haberin Devamı

Bu durum, sağlık sistemini çöküşe sürüklerken haliyle reform söylemlerinin de herhangi bir anlamı kalmıyor. Eleştirilerin odağında daha çok Sosyal Sigortalar yer alıyor. SSK'lı hastalara hizmet veren hastanelerin alacakları sigorta tarafından ödenmiyor. Veya çeşitli engelleyici gerekçelerle altı ay gecikmeli olarak verilebiliyor.

Trilyonlarca lira alacakları olan görüştüğümüz bazı hastane sahipleri birçok hastanenin batma noktasına gelmiş durumda olduğunu belirterek, bayram üzeri personel maaşlarını ödeyemediklerini söylediler.

Bu iddia ise ilginç:

"İktidar yandaşlarını kolluyor. Dinciliğini öne çıkaran hastanelere ödeme yapıyor."

Tedavi faturalarının ödenmesi konusunda SSK Genel Müdürlüğü'nden umudunu kesmişler; Maliye Bakanı ve Başbakan'dan ilgi bekliyorlar. SSK'nın eczanelere olan borçlarının ödenmesi belirli ölçülerde başlamış ancak İstanbul'daki özel hastanelere bir ödeme yapılmamış... Bazı hastanelerin de ödeme yapılmadığı için hasta kabul etmek istemediği belirtiliyor.

Haberin Devamı

Maliye Bakanlığı çevrelerinden öğrendiğine göre, müteahhitlere ve hastanelere devletin 4-5 katrilyon borcu bulunuyor.

Maliye, bütçeyi fazla göstermek için harcama kalemlerini kısıyor. Bütçeyi tutturmak için borçlarını öteliyor.

Hükümet, borçlarını yeni yıla aktarıyor.

Peki bunlar nasıl ödenecek? Vatandaş hizmet alamayacak mı?

İşte AKP'nin kadrolaşmasının belgesi

"OSMAN Kaplan ve Ramazan Özkanlı'yı seçimi kazansam da kaybetsem de, kadrolu iyi bir işe sokacağıma söz veriyoruz. AKP'de aktif çalışan işsizlere yardımcı olup adaletli şekilde işe sokmaya çalışacağım. (Gençlik kolları dahil.) Bu konuda parti dışından kimseye öncülük vermeyeceğimize söz veriyoruz."

Bu kağıdı imzalayanlar, 2004 seçimlerinde AKP'nin, İzmit'in Kuruçeşme Belde Belediye Başkan aday adayları Ali Kahraman ile Hüseyin Dağlaroğlu... Ancak bunlardan Ali Kahraman 'tayin' edilip başkan seçiliyor. Kendilerine iş vaadinde bulunulan Osman Kaplan boyacı, Ramazan Özkanlı ise seramikçi... İşe alınmayınca belgeyi ortaya çıkartıyorlar. Çünkü "bugün git, yarın gel" diye oyalanmaktan usanmışlar.

Haberin Devamı

Skandal belge AKP İzmit İl Başkanı'na, bölge milletvekillerine (Osman Pepe de dahil) de gönderilmiş... 'Mavi Kocaeli' ve 'Sabah'ta belge yayınlanınca Belediye Başkanı Ali Kahraman, "Hata yapmışım gibi..." demek gereğini duyuyor. Ki bu başkan 28 yıllık bir devlet memuru olduğunu söylüyor. Acaba görevinde ne vaatlerde bulundu?

İşte 'oy tacirleri'nin, vatandaşı nasıl kandırdıklarının çok önemli bir belgesi...

Neşe'nin çağrısı

BOĞAZİÇİ Üniversitesi öğrencisi Neşe Bilgen 'Oy kullanma bilinci' yaratmak için bir kampanya açmış. Üniversiteli arkadaşlarıma şu öneride bulunuyor:

"Oy kullanın, Türkiye'nin geleceğinde söz hakkın olsun.

Oy kullanın, yönetimde söz hakkın olsun.

Oy kullanın, şu anki yönetimden memnunsanız da, memnun değilseniz de oy kullanın.

Geçen dönemki seçimlerde üniversite öğrencilerinin oy kullanma oranı %3'tür.

Öğrencilerin ikametgahları memleketlerinde bulunduğu için, gidip oy kullanmak bir külfet olmaktadır. Bu sebeple öğrencilerin, kendi üniversitelerinin bulunduğu şehirde ikametgah aldıkları takdirde oy kullanma işlemini kolayca yapabileceklerdir."

Aferin Neşe'ye...

Mesaj Panosu

- SAYIN Fahri Kasırga; Adalet Bakanlığı Müsteşarı... İyi bir yönetici sorun yaratmaz, sorun çözer. Lütfen tecridi kaldırın, ülke gerilimden kurtulsun.

Tevfik KEMALİ

Türksat'ın Genel Müdürü Osman Dur, kurumu nereye götürüyor

TÜRKSAT'ta neler oluyor böyle? Türkiye'nin uydu ve kablo işletmeciliği yapan 480 kişinin çalıştığı ve Genel Müdürlüğü'nü Dr. Osman Dur'un yaptığı

Haberin Devamı

Türksat'ta iddialara dayalı dedikodular bitmiyor. Önümüze bir süre belge ve bilgi ve milletvekillerinin soru önergeleri geliyor.

Milliyet'ten Metin Münir'in geçen ekim ayında "Uydumuz nerede başlıklı?" yazılarının ardından kurum içinde huzursuzluğun had safhaya geldiği anlaşılıyor.

Özellikle yeni uydunun gecikmesinin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından itiraf edilmesi ve yörüngedeki hakkımızın elimizden gitmesi durumu ile karşı karşıya kalınması, TMSF'nin alacaklarını tahsil edebilmek için iki kez polis baskınına uğraması gözleri Genel Müdür Dr. Osman Dur'un üzerinden ayırmıyor.

Osman Dur'un başında olduğu Türksat'ın çektiği sıkıntılar sadece TMSF ile bitmiyor.

Haberin Devamı

Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile uydu üretimi noktasında tartışmaya giren, CIA'nın Türk uyduları aracılığıyla İran'ı 'gözetlemesi' iddiaları karşısında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün tepkisini çeken Dur'u, Ulaştırma Bakanı Yıldırım tarafından korunmaya devam edilmesi, gerek bakanlık koridorlarında ve gerekse de Meclis kulislerinde sorunun daha büyük olaylara gebe olacağının işareti sayılıyor.

Savunma Sanayi ile uydu üretiminde polemik yaşayan Türksat, TMSF olayında pesederek borcunu ödediği gibi gözlem amaçlı uydu üretim işinde de Savunma Sanayii hızlı davrandı ve ihale sürecini başlattı. İhale süreci de, Türksat'ın 3A uydu ihalesi gibi gizlilik ile değil, kamuoyuna açıklanarak

Haberin Devamı

yapılması özellikle Türksat açısından dikkat çektiğini de vurgulamak gerekiyor.

BİR 'DUR' PORTRESİ

Uydu ve kablo sektöründe hizmet veren bazı firma sahiplerinin anlatımına göre, Dur'la ilgili şöyle bir portre ortaya çıkıyor:

"Aslında fizik mühendisi olan uydu ve kablo üzerinde yeterli bilgi ve birikime sahip olmadığı bilinen Dr. Osman Dur'la Türksat hiçbir yere gidemez. Eski Eurasiasat Genel Müdürü İlhami Aygün'le kıyas edildiğinde Türksat'ın nasıl yönetildiği ve nereye gittiği gün gibi ortada; bu müdürün sizin de yazdığınız gibi gerek kurum ve gerek kurum dışındaki 'diktatoryal tavrı', bu kurumu tanıyan AKP'lilerin bile tepkisini çekiyor. Gerçekten gelen gideni aratıyor. Dünyanın hangi teknik bir kurumunda yeni gelen genel müdür bir anda 200 kişi işten çıkartmıştır? Elinde tespihle dolaşarak, volta atarak, yetişkin personele posta koyarak, bankamatik memurlarını koruyarak ve de milletvekili hayali ile yaşayarak, kurumsal bir yapı ayakta tutulamaz. Bugün kurumda birçok kişi ne zaman atılacağı endişesi yaşıyor ve hukuk müşaviri yaptığı kayınbiraderi ile işe aldığı Ilgınlılar'a imreniliyor. Kuruma yönetici yaptığı öteki akrabaların sayısı bilinmiyor.

Ne yazık ki, bütün bu olan bitenleri bakan nedense izlemekle yetiniyor. 'Osman Dur'u getirdiğime pişman değilim, şu an için' diyen Yıldırım'ın hala izleyici durumunda mıdır? Neden!.. Daha sonra mı pişman olacak? Bu ismi kendisine tavsiye eden 'ortak dostu' kim acaba?"

ÇERCİOĞLU, TÜRKSAT'IN TAKİPÇİSİ

Türksat'ı çok iyi izlediği bilinen ve yönelttiği soru önergeleriyle kurumdaki açmazları ve skandalları gündemde tutan CHP Aydın Milletvekili Özlem Çercioğlu'nun sorularına bakıldığında, kurumun nasıl idare edildiğini gösteriyor.

Çercioğlu, Bakan Yıldırım'a diyor ki:

"Osman Dur kaç personel alacağına, kaç personel atmıştır? Kendisine kaç mühendis aldın diyoruz, '88'i üniversite, 46'sı tekniker ve teknisyendir' diyerek mühendis sayısını gözden uzak tutuyor. Çorum'da sıradan bir Baro Başkan Yardımcılığı yapmış bir avukat olan kayınbiraderi Suat Evcimen'i, uluslararası bir uydu ve kablo operatörü olan Türksat'ta hukuki sorunları hangi bilgisi ve tecrübesi ile gözetmektedir? 7 Ağustos 2006 tarihinde Türksat AŞ taşeronlarının, Türkiye genelinde kablo TV şebekelerinde işletmecilik görevini tek taraflı ve dayanaksız elde etmeleri sonucunda müşteri mağduriyetine uzanan bir dişi ve teknik problem yaşanmasına sebebiyet vermiş midir? Yeni seçilen taşeron firma sayısı nedir? Hangi teknik kriterlere göre belirlenmiştir? Bunların içinde yönetime yakın kişilerin akrabaları ve AKP Konya yönetiminden isimler var mıdır? Uydu yapmak için fizibilete çalışması yapılmış mıdır? Projelere konunun uzmanı olan birçok kişi ve kurumun görüşü alınmadan girişilmesi doğru mudur? Türksat uydu projesi ile ilgili kamuoyunu neden bilgilendirmiyor?"

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türksat 1C'nin yerine geçecek uydu olan 3A'nın gecikeceğini itiraf ederek beş aylık bir boşluktan söz etmişti.

Peki bu süre içinde haberleşme alanında yaşanacak sıkıntı nasıl giderilecek ve bir başka uydu operatöründen bir kiralama yapılacaksa bunun maliyeti ne olacak?

Halbuki son bütçe görüşmelerinde Başbakan Erdoğan, 2014 yılında 5A uydusunun üretimine Türkiye'nin kendi kaynakları ile gerçekleştireceğini açıklaması dikkat çekmiyor mu?

"Başbakan bu beş aylık boşlukta kiralamanın maliyeti hakkında bilgilendirildi mi?" sorusunu da gündeme getirmek gerekiyor.

Çünkü bu olay, AKP'li belediyelerin yandaş firmalardan araç kiralamasına benzememesi gerekiyor.

Türksat'la ilgili o kadar çok iddia var ki, yazılanlar roman olur.

Milliyet'ten Metin Münir bunun bir ipuçlarını gayet güzel ortaya koymuştu.

Bunun, seçimlere giderken devamı olmalı!

İHH, Büyükşehir'i alet ediyor

İSTANBUL'un değişik yerlerinde İnsani Yardım Vakfı (İ.H.H) adlı kuruluşun vekaleten kurban kesmek ve dünyanın her köşesinde dağıtmak için vatandaşlardan para bağışı talep ettiği büyük boy afişler asmışlar. Bu afişlerde bana ilginç gelen sağ tarafında kurbanlık bedeli 200 YTL üstünde de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İ.B.B) isminin ve ambleminin olmasıydı. Bunu öğrenmek için daha öncede kullandığım İBB'nin veb sitesindeki bilgi edinme bölümüne kimlik bilgilerimi vererek şu soruları sordum

1- İnsani Yardım Vakfı adlı kuruluşun vekaleten kurban kesmek ve bunu dünyanın her köşesinde dağıtmak için vatandaştan para toplamasında İBB'nin bir katkısı ve anlaşması var mı? Anlaşması varsa kurbanlık kesim ve dağıtımındaki sorumluluğu nedir?

2- İBB'nin bu vakıfla vatandaştan para bağışı toplayarak vekaleten kurban kesmek ve bunu dünyanın her köşesinde dağıtmakla bir ilgisi yoksa, o zaman bu İnsani Yardım Vakfı, İBB'nin ismini ve amblemini kullanarak vatandaşı kandırarak belediyeye zarar veriyor. İBB'si olarak bu vakıfla ilgili hukuki bir işlem başlatarak İBB'nin haklarını koruyacak mı ve bu afişleri toplatacak mı?

Fakat bilgi edinme bölümünde soruları gönderdiğimde bana şöyle bir metin çıkıyor: "Aynı kimlik no ile aynı bilgiyi bir gün içersinde sadece bir kez talep edersiniz."

Halbuki o gün ilk defa gönderiyordum. Daha sonraki 2-3 gün içinde değişik bilgisayarlardan ve farklı kimlik bilgisi ve ile sorularımı gönderip bilgilenmeye çalıştım fakat devamlı yukarıda yazdığım aynı metin karşıma çıkıyordu. Ben de ilgisiz bir konuda bilgi edinme bölümüne soru sordum anında işleme alındığını ve kayıt numarasını bildirdiler. Bence bu belediyenin bazı konularda vatandaşa sansür uygulaması...

Sizden ricam eğer belediye bilgi edinmeye ulaşırsanız benim bu sorduğum sorularının cevaplarını alır mısınız veya köşenizden sorar mısınız?

Ahmet SERVİDAL

Bayrampaşa'da 'Kurban Fuarı'

BAYRAMPAŞA Belediyesi; kurban vecibesinin anlamına uygun şekilde gerçekleşmesini sağlamak amacıyla Türkiye’nin en modern Kurban Satış ve Kesim Tesislerini hazırladı.

Bayrampaşa’da bu yıl 12 bin kurbanlık hayvan satışının yapılacağı ve toplam 35 bin m2 kapalı alandan oluşan Modern Kurban Satış ve Kesim Tesisleri;

1- Mega Center kurban plaza

2- Mega Center otopark alanı,

3- Bayrampaşa şehir parkı yanı kurban fuarı

4- Eski gümrük alanı Kurban Fuarı.

Belediye Başkanı Hüseyin Bürge, Türkiye'de ilk kez 2003 yılında başlattığımız

'Modern Kurban Satış ve Kesim Merkezi' örnek uygulaması, geçtiğimiz yıl

'Kurban Plaza ve Kurban Fuarı' alanlarında hizmet vermiş ve yine bir ilk gerçekleştirilmişti. Geçtiğimiz yıl hizmet veren Kurban Plaza ve Kurban Fuarı'nın hizmet kapasitesi ve fonksiyonları bu yıl artırılırken, Mega Center otopark alanı ve eski gümrük alanı da Kurban Fuarı olarak hazırlanarak kurban satıcı ve alıcıların hizmetine sunuldu" diyor.

Bürge şunları söylüyor:

"Belediye olarak bu yıl bir ilke daha adım atıyor. Kurban alıcılarının satın aldığı hayvanın yaşı, ırkı, sağlık durumu vs. hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamak amacıyla Veteriner hekimlerimiz tarafından sağlık kontrolünden geçirilen kurbanlık hayvanların kulak küpelerine eklenecek Bayrampaşa logosunun yer aldığı barkod sistemiyle bütün bilgilerin bilgisayara aktarılması sağlanacak. Böylece, kurban satış alanlarında kurulan KİOKS’lar ile kurban alıcıları satın aldıkları hayvan hakkında her türlü bilgiye ulaşabilecekler. Ayrıca halkımız KİOKS’lar yardımıyla kurbanlıkların nereden getirildiği, hangi çadırda bulunduğu bilgilerine de ulaşabilecekler.

Kurban yerlerinde kesim yapılabilecektir.

Ayrıca kurban merkezleri dışında kesim yapmak isteyen vatandaşlarımız için

Bayrampaşa'da tespit edilen 27 oto yıkama istasyonu ve kurban kesimine uygun 8 caminin avlularında da kurban kesimi yapılabilecek şekilde hazırlandı."

Biz dinci bir vakıf değiliz

GEÇEN pazar günü yayınlanan 'kurban' ile ilgili yazınızda kurban kesen ve güvenilen kuruluşlar arasında LÖSEV’in adının geçmemesi bizi bir hayli üzmüştür.

Milyonlarca okuyucunuzda da "tamam LÖSEV dinci bir vakıf değil ama acaba güvenilir de değil mi" şeklinde soru işaretine sebep olmuştur. Bu yönde çok sayıda uyarı aldık.

Şayet bizi de güvenilir bir kuruluş olarak takdim ederseniz seviniriz. Dürüst ve amacı doğrultusunda yaptığımız örnek çalışmalarla bunu hak ettiğimize inanıyorum. Her kuruşun da hesabını vermeye hazırız.

Dr. Üstün EZER -LÖSEV Yönetim Kurulu Başkanı-ANKARA

(0312-447 06 60, www.losev.org.tr; Hesap no: 0660 tüm Banka Şubelerinden, havale masrafı ödemeden.)

Doktorun ilaç yazma hakkı tescil edildi

DANIŞTAY’ın Maliye Bakanlığı’nın ilaç ve tedaviye kısıtlama getiren tebliğini durduran kararının gerekçesi basında yer aldı. Danıştay, "doktorun hastasına uygulayacağı tedaviyi belirlerken mesleki bilgisi ve vicdanı ile karar verme hakkı olduğuna ve bunu engellemenin hukuka aykırı olduğuna" vurgu yaptı. Böylece IMF güdümlü, yasakçı AKP sağlık politikalarının birisi daha iflas etti.

Bir doktor ne zaman gereksiz ilaç yazar ve bu durumda devlete ne gibi görevler düşer?

Gereksiz ilaç yazılmasının en önemli nedeni bilgisizliktir. Bu da yetersiz eğitimin sonucudur. Teşhisine güvenemeyen doktor, açığını çok ilaç yazarak kapatmak ister. Siyasi nedenlerle alt yapı ve hocasız açılan tıp fakültelerinin tıp eğitiminin kalitesini düşürmesinin en çarpıcı sonucu budur.

İkinci neden ilaç firmaları ile kurulan etik dışı ilişkilerdir. Bu durum, parlamento, bakanlıklar ve başbakanlara kadar uzayan bir çürüme zincirinin sadece bir ayrıntısıdır. Sağlık Bakanının savcıların üst üste suç duyurusu yapıp bakanlığı göreve çağırmasına kulak tıkayıp, adı yolsuzluklara karışmış ilaç firmaları ile ortak kampanyalar düzenlediği bir ortamda şaşırıcı da değildir.

Çözüm tıp fakültelerinin kalitesini artırıp yolsuzlukla mücadele etmekten geçer. Bu amaçla yeni açılacak tıp fakültelerinde, 'Tıp Eğitimi Konseyi' tarafından belirlenecek koşullar sağlanana kadar eğitime başlanmaması koşul olarak getirilmelidir. Yeni tıp fakültesi açmaktan söz eden Sağlık Bakanının bu önerimizi dikkate almasını dilerim.

Etik dışı davranışların “balığın koktuğu baştan” başlanarak engellenebileceği gerçeği de, temiz siyaset ve milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının önem ve gerekliliğine bir kez daha vurgu yapmaktadır.

Prof.Dr. Mehmet NEŞŞAR- CHP Denizli Milletvekili

Milletin vebali içimi sızlatıyor

İŞADAMI memur, işçi, çiftçi mesleği ne olursa olsun hepimiz bir

aile sorumluluğu taşıyoruz. Anneyiz, babayız ve yavrularımıza kol kanat

germek gibi, yaratılışımızdan gelen ulvi bir duygumuz var.

Varlık ile yoksulluk arasında gidip-gelen insanlarımızın sayısı o

kadar çok ki, imtihandır diyoruz, günahlarımıza karşılıktır diyoruz, ama hiç isyan etmiyoruz.

Toplumumuzun belli bir kesimi saatlik yaşayacak kadar risk altında.

Yoksullukla birlikte gelen sağlık problemleri de çabası..

Devletin muhtaç insanlara sunduğu 'yeşil kart' alabilmekte mucize gibi

bir şey; neden mi? Nedeni malum, memurun vatandaşı dinlemeye vakti yok.

Memurun vatandaşı dinlememesi bakın nelere mal olacaktı:

Birkaç gün önce tablacılık yapan yaşlı bir teyzem geldi, damadı

kızını döverek kulaklarını sağır etmiş, torunu da 3 yaşında özürlü bir

çocuk. Yeşil kart çıkarmak istemiş, yeşil kart bürosundaki memur, "Git bu

belgeyi Kars'tan onaylat gel" demiş. Belgelerini inceleyince iş ortaya çıktı ki, teyzem Kars'a değil, Çorum'a gitmesi gerekiyormuş,

Bu zulüm, bu eziyet, bu işkence dini imanı olan birisi tarafından

yapılabilir mi?

Bu millet ve devlet ne eziyetler gördü, ne katliamlar yaşadı,

soykırımlara göğüs gerdi, kardeş kavgasını tattı ama emin olun bana en ağır

geleni, devletimin memurunun kendi vatandaşına reva gördüğü ihmal ve

merhametsizliktir.

Vakıf heyeti tarafından kira ve nakdi yardım yapılması uygun görülmüş, ailesi ile sokakta kalan şahsa memure hanım "Git haftaya gel senin evrakın heyete girmemiş" diyebiliyor. Ben bu vatandaşın evrakını soruyorum, "Çeki hazır gelip alabilir" diyorlar.

Bu lakaytlık hangi helal süt emmiş insana yakışır.

İşte beni yaralayan budur, sıcak evinde oturduğuna şükredip, dertli olana el uzatarak maaşını hak edeceğine, vatandaşa zulüm ederek, maaşını haram ettirenlerdir.

Ama bu ihmalkar, merhametsizler bizi yıldırmamalı, onlar bu dünyada bir garibanın duasını almaya layık olamayacak kadar bedbaht insanlarken, bizler bu kara vicdanlılarla sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Kara vicdanlı, merhametsiz ihmalkarlara sesleniyorum;

Bir gün sizde şimdi işine yardımcı olmadığınız muhtaçların durumuna

düşebilirsiniz, zaten bu halinizle dünyada olmasa da, ahrette medet umacak

fakat bulamayacaksınız.

M.Naim YALÇINEL- ADANA mny01naim@hotmail.com

Yazarın Tüm Yazıları