Sabancı’nın CEO’su neden umutlu?

Son birkaç aydır iş dünyasında bir moralsizlik olduğunu, çeşitli işadamı ve yöneticilerin ağzından yazmıştım.

Haberin Devamı

 Hatta aralarında çok umutsuz olan, morallerini hiç bu kadar kötü görmediÄŸim yöneticiler olduÄŸunu paylaÅŸmıştım.Â

Hafta içinde Sabancı Holding’in CEO’su Ahmet Dördüncü ile sohbet edince, biraz daha moral buldum. Çünkü, Dördüncü, dünyadaki dalgalanmaya ve Türkiye’deki sıkıntılara rağmen ‘umut’ doluydu. ‘Ben doğam itibariyle olumlu bir insanım. Bardağa dolu tarafından bakmayı severim, ancak boş tarafını da gözden kaçırmamaya dikkat ederim’ sözleriyle bana da moral verdi.

Bir devin penceresinden

Sabancı, çok sayıda sektörde faaliyet gösteren bir grup… O nedenle performansı, Türkiye’de işlerin gidişi hakkında da ip ucu veriyor. Örneğin, Dördüncü’nün sözlerinden, perakendede, özellikle gıda dışında büyümenin ‘sıfıra’ yakın olduğunu anlıyoruz. Gıda da ise büyüme devam ediyor.

Haberin Devamı

Genele bakıldığında ise holdingde işler yolunda gidiyor. İlk 6 ay sonuçları, bütçeler doğrultusunda gidiyor. Dördüncü,  ‘İlk 6 ayı tedirginliğin hüküm sürdüğü ve bizim de temkinli bir iş planı yaptığımız ruh hali ile geçirdik. Rakamlar, bütçelerimize ulaştığımızı ortaya koyuyor. Hedefe ulaşmak doğal olarak beni mutlu ediyor’ diye konuşuyor.

Tedirginliklerim de var

Ahmet Dördüncü, ‘umutlu’ ancak geleceğe yönelik bazı endişelerinin de olduğuna dikkat çekiyor:
-Önümüzdeki döneme yönelik olarak, özellikle ülke dışından kaynaklanan  dinamikler nedeniyle tedirginliklerim var. Bunların başında ise yurtdışından ithal ettiğimiz enflasyon geliyor. Petrol ve doğalgaz fiyatları, bütün dünyayı çok olumsuz etkiliyor. Hammadde fiyatlarının düzeyi sıkıntı yaratabilir diye düşünüyorum. Bunlar, beni önümüzdeki dönem için tereddütlü kılıyor.

-Türkiye’de siyasi istikrarsızlık ve devam eden soruşturmalar var. Bunlar için üzülüyorum. Türkiye’nin potansiyeli o kadar büyük ve o kadar önemli olanakları var ki? Keşke hep beraber bunlara odaklansak… En doğrusu, insanımızın refahını nasıl artırabileceğimize odaklanmak olurdu. Onun dışında umutluyum, umudumu koruyorum.

TÜRKİYE’NİN ENERJİYE BAĞIMLILIKTAN KURTULMASI GEREKİYOR
 
Türkiye’de birden bütün gruplar enerjiye yöneldi. Rüzgardan derelere kadar her kaynaktan enerji elde etmek için ardı ardına yatırımlar yapılıyor. Büyükler, lisansları toplayıp, enerjideki güçlerini pekiÅŸtirmeye çalışıyorlar.Â

Haberin Devamı

Ekonomideki büyüme, enerji fiyatlarının yükselmesi ve enerji açığı, Türkiye’de bu alanın hızlı büyümesi gerektiğini ortaya koyuyor. Rakamlardan da bunu açıkça görmek mümkün… Örneğin, Avrupa Birliği’nin (AB) istatistikleri, Türkiye’nin ‘dışa bağımlılıkta’ üst sıralarda yer aldığını ortaya koyuyor.

Enerji ithalatı liginde son durum

AB’nin rakamları yeni açıklandı, ancak 2006 sonuna ait. Buna rağmen önemli mesajlar içeriyor. Birincisi, AB’de enerjide ithalata bağlılık oranı yüzde 53.8 düzeyinde. Bu 2005’e göre 1 puanlık artış anlamına geliyor.

İkincisi, Malta, Kıbrıs Rum Kesimi ve Lüksemburg gibi ülkelerde enerji bağımlılığı yüzde 100’lere yaklaşıyor.

Haberin Devamı

Üçüncüsü, Türkiye benzeri Yunanistan, Portekiz ve İspanya’da da bağımlılık yüksek… Yüzde 70’lerin üstünde…

Dördüncüsü, Almanya ve İngiltere gibi lider ülkelerde oranlar daha düşük. Onlar bu konuya çözümü yıllar öncesinden bulmuşlar.

Türkiye’nin son durumu

AB’nin rakamlarında Türkiye yok… Ancak, Enerji Bakanlığı tarafından hazırlanan bir sunumda oranın yüzde 73.6 olduğu yer alıyor. Bence bu ‘sinyal’ veren bir rakam… Büyüme hızı, cari açığı ve yatırımlarının yetersizliği dikkate alındığında, önlemler alınmazsa, gelecekte oran büyüyecek ve ciddi risk oluşturabilecek. Aslında bunun işaretleri şimdiden de alınmış durumda…

DOLDURUÅžA GELMEYÄ° BAÅžARMALIYIZ

Haberin Devamı

Geçmiş yıllarda birlikte çalıştığımız bir editör arkadaş, ‘Ben ayrılmaya karar verdim’ diye yanıma gelmişti. Gerekçesini sorduğumda, ‘Bir gazetede yazar olacağım’ yanıtını almış, bir soru daha sormuştum: ‘Peki hangi gazete?’
Yanıtı beni daha da şaşırtmıştı. Çünkü, ortada bir teklif yoktu, sadece arkadaşlarından bu yönde öneriler gelmiş, ‘Senden iyi yazar olur, burada harcanma’ gibisinden desteklerini kulak verip, istifasını hazırlamıştı.

Ancak, istifa hiç olmadı. Arkadaşımız sessizce işine devam etti. Anladığım kadarıyla, ‘bir dolduruşa’ geldiğini anlamış, vazgeçmişti.

Sen aslansın, kaplansın!

Devlet eski bakanı Abdüllatif Şener’in parti girişimine yönelik eleştirilerde ‘Birileri dolduruşa getirmiştir’ değerlendirmesini okuyunca, o arkadaşımın kulağını çınlattım, rahmetli Vehbi Koç’un bir anısını hatırladım. Biri ‘dolduruşa gelmiş’, diğeri ise hep bundan uzak durmaya çalışmayı ilke edinmişti.

Haberin Devamı

Kitabında okudum. Rahmetli Koç, bir iş teklifi alıyor. Fakat bildiği bir sektör değil. Çevresinden ‘hadi girelim, sen yaparsın’ baskısı görüyor. Her şeye rağmen geri çeviriyor, sonra da ne kadar doğru yaptığını görüyor.

Bu kararını almasına gerekçe olarak da Eskişehir eski milletvekillerinden Emin Sazak’ın bir anısını gösteriyor. Sazak, o yıllarda müteahhittir. İyi işler yapar, iyi de para kazanır. Ancak, bu iyi gidiş nedeniyle çevresinden büyük ilgi görür, anormal iltifat alır. ‘Sen çok akıllı adamsın, peygamber gibisin’ benzeri övgüler duymaya başlar. ‘Bana bir gurur geldi, başka işlere girdim. Bu işlerin hepsinde de kaybettim’ diye Vehbi Koç’a anlatır. Koç, bu olayın kendinde büyük iz bıraktığını, asla, dolduruşa gelmediğini anlatır. ‘Aslansın, kaplansından’ uzak durduğuna dikkat çeker, yeni kuşağa da bunu öğütler.

Enerjide dışa bağımlılıkta Avrupa'nın ilk 10'u (İthal edilen enerjinin, iç kaynaktan bağlanana oranı, %)
Ülkeler       Oran
Kıbrıs Rum102,5
Malta100
Lüksemburg98,9
Ä°rlanda90,9
Ä°talya86,8
Portekiz83,1
Ä°spanya81,4
Belçika77,9
Türkiye73,6
Avusturya72,9
AB53,8

Yazarın Tüm Yazıları