Psikoloji-sosyoloji mezunu fotoğraf sanatçısı, film ödüllü şarkı sözü yazarı ve söylüyor

Nitsa Çukurel, hayatın içinden çok farklı projeler çıkarabiliyor.

Genç yaşına rağmen, aldığı çok iyi eğitimlerle şimdiden farklı, özel bir sanatçı olacağının ve gelecekte çok çarpıcı çalışmalar yapacağının sinyallerini veriyor. Sanatına ve kendine sınır çizmeyen Çukurel, açtığı etkileyici fotoğraf sergilerinin yanısıra ortağıyla çektiği kısa film ile de önemli bir ödül kazanmış.

>> Fotoğrafçılık eğitimi mi aldınız?

>> Aslında önce başka eğitimler aldım. İzmir Amerikan Lisesi’nden sonra ODTÜ psikoloji ve sosyoloji bölümlerini çift ana dal yaparak yani dört yılda bitirdim ve her iki bölümden mezun oldum.

>> Fotoğraf merakı sonradan mı başladı?

>> Aslında üniversitedeyken de görsel sanatlara çok meraklıydım. Psikoloji alanında çalışsam da görsel algı alanında çalışacaktım. Çünkü çocukluktan beri film ve fotoğrafa karşı çok ilgiliydim. Deneysel psikoloji daha çok laboratuvara bağlı diye düşünerek algıdan ziyade görselliğe yöneldim ve San Fransisco’daki en büyük sanat akademisi olan Academy of Art University’de fotoğrafçılık okudum.

>> Anneniz babanız ’seni okuttuk ODTÜlerde, nereden çıktı bu fotoğraf eğitimi’ demedi mi?

>> Onlar hep destekledi. Hatta babam beni ilk sinemaya götürdüğünde makine odasına götürüp filmin nasıl oynatıldığını anlatmıştı. Bu merakımı ilk o başlattı yani..

>> Amerika’daki okula nasıl kabul edildiniz?

- Meraklı olduğumdan fotoğrafçılık kulüplerinde karanlık oda gibi küçük eğitimler almıştım. Çektiğim fotoğraflardan bir portfolyo oluşturarak San Fransisco’daki okula başvurdum ve kabul edildim. Okuldan mezun olmak, kabul edilmekten daha zor. 2,5 senelik bir eğitim. Çok teknik, derinlemesine eğitim aldım. O süreçte kendimi sorgulayarak yaptığım işi daha çok ciddiye almaya başladım.

>> Ne gibi eğitimler aldınız?

>> Hem baskı hem de çekim açısından değişik teknikler öğretildi. Çok önemli uzmanlar ders veriyordu. Kimi araba çekimlerinde, kimi 1920’lerin sahnelerini yaratmakta uzman. Bu kişilerden ders olmak çok önemliydi. Çok farklı karanlık oda teknikleri, değişik yüzeyler üzerine baskılar, iğne deliği kameralar, büyük format makineler, hayal bile edemeyeceğim stüdyo ekipmanlarıyla çalıştım. Teorikten ziyade proje ve teknik üzerine eğitim veriliyordu

>> Teknolojinin gelişimi ne düşündürüyor, yani artık cep telefonlarıyla bile fotoğraf çekiliyor.

>> Aldığım eğitimin içerisinde dijital de var. Hatta fotoğrafçılar için fotoshop eğitimi bile aldık. Hatta ben baskıya yönelik düzeltmeler konusunda bayağı iyiyim. Zaten artık kimse dijitali yadsımıyor. Bir kere çok daha ekonomik ve fazla imkan sunuyor. Ama ben mesela slayt çekmeyi daha çok seviyorum. Kalitesi daha iyi ve analog makineyle çekilen fotoğrafa daha çok özeniliyor. Ama profesyonel işlerde dijital tercih ediliyor.

>> Amerika’dan sonra hemen İzmir’e mi döndünüz?

>> Evet, Ekonomi Üniversitesi İletişim Tasarım Bölümü’nde bir yıl asistanlık yaptım. Fakat akademik değil, daha uygulamalı çalışmak istediğime karar verdim, ortağım Yasemin Tekmen’le tasarım şirketi kurduk.

ALDIĞIM EĞİTİM, PROJELERİMDE BELİRLEYİCİ OLUYOR

>> Başka ilginç projeleriniz var mı?

>> Bir şeyi bitirince hemen yeni şeylere girişiyorum. Birinin adı Atık. Sokakta gördüğüm eşyalarla ilgili çalışma yapmayı düşünüyorum. Bir de ’Deve Cüce’ adlı çok büyük şeyleri küçük göstereceğim, küçükleri de büyük göstereceğim bir çalışmam olacak.

>> Hep makinenizle mi geziyorsunuz?

>> Aslında değil. Çünkü genelde kafamda bir proje oluyor ve onun üzerine gidiyorum. Diğer türlü bir kare güzel fotoğraf yakalıyorsunuz ama o tek kalıyor ve başka bir şeyle ilişkilenmiyor.

>> Psikoloji ve sosyoloji eğitiminiz fotoğrafçılığınıza nasıl yansıyor sizce?

>> Bir kere her şeyi rasyonalize etme ihtiyacı duyuyorum. Bağlantılar arıyorum hep. İlgilendiğim konularda belirleyici olabilir belki. Mesela ’Deve Cüce’ projemde algıların yanılsaması üzerine olacak.

KISA ANİMASYON FİLMİMİZ EN İYİ CANLANDIRMA ÖDÜLÜ ALDI

>> Kısa film dalında nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?

>> Birkaç tane kısa film çektik. Bir tanesi İFSAK’ta (İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği) ödül kazandı. 2007’de ortağım Yasemin’le çektiğimiz "Pemby’nin Hazin Yaşamı" adlı kısa animasyonumuz ’Kısa Canlandırma’ ödülü aldı. 2008’de bir film daha gönderdim Tangramla ilgili. Finale kaldı ama sonra elendi. Bu sene yine bir belgesel kısa film üzerine çalışıyoruz.

>> Projeleriniz dışında nelerin fotoğrafını çekiyorsunuz?

>> Küçük Prens en sevdiğim kitap olduğundan yedi resimlik bir portföy çalışması yapmıştım. Bir de ben de biraz müzikle uğraştığım için müzisyenleri çekmekten büyük keyif alıyorum.

>> Siz komple sanatçısınız, harika.. Müzik alanında neler yaptınız?

>> Ankara’da okurken bir trio grubumuz vardı. Onlarla caz söylüyordum. Bir de alternatif rock grubumuz vardı hatta yarışmalara da katılmıştık. İzmir’de canlı çalmadık ama kayıt yapıyoruz.

>> Neler söylüyorsunuz?

>>
Kendi bestelerimizi söylüyoruz. Türkçe ve İngilizce şarkılarımız var. Bazen yurt dışındaki bir arkadaşım bir beste gönderiyor ben sözlerini yazıyorum.

İZMİR’İ VE BİZ İZMİRLİLERİ YANSITAN İZMİRİZ MARKASINI YARATTIK

>> Tasarım şirketinizde neler yapıyorsunuz?

>> Amacımız klasik reklam ajansı gibi hizmet vermek değil. Kısa filmler, sergiler gibi kendi istediğimiz projelere de zaman ayırmak, hem de kaliteli işler yapalım da insanlar İstanbul’a gitmesin istiyoruz.

>> İzmir’de tüm bunları yapabilecek alanlar bulabiliyor musunuz?

>> Hem var hem yok diyelim.

>> İzmiriz projesi nasıl doğdu?

>> ’İzmir ile ilgili, kendimize has bir şeyler bulamıyoruz’ diye düşünüyorduk. İstanbul’da bunun çok örneği var. Biz de İzmir’le ilgili tasarımlar yaptık. Şimdilik iyi gidiyor, ilgi görüyor.

>> Neler yapıyorsunuz?

>> İzmir’in sadece simgelerinden değil, dilinden, kültüründen, tarihinden, her şeyinden esinlenerek tasarımlar yapıyoruz. Kartpostallar, tişörtler, bardak altlıkları, anahtarlıklar.. Tasarım eli değmiş hediyelik eşyalar diyebiliriz. Takılar, çay ve rakı bardakları da var.

>> Yaptıklarınız nerede satılıyor?

>> Kendi yerimizin yanı sıra internet sitemiz izmiriz.com da satılıyor. Şimdi yavaş yavaş toptan isteyenler de oluyor.

YENİ SERGİM İNSAN BEDENLERİNE YANSITILMIŞ SLAYTLARDAN OLUŞUYOR

>> Kaç fotoğraf sergisi açtınız?

>> Geçen yıl bir kişisel sergim oldu. Vitrin mankenleriyle ilgiliydi. Daha önce TEMA yararına ortağımla sergimiz olmuştu. Doğa fotoğraflarından oluşuyordu. Birçok karma sergiye de katıldım. Vitrin mankenlerini ne dükkana, ne de sokağa ait olmadıkları için ilginç bulmuştum. Sergimin adı da ’Arada’ idi. Yani ne içeride, ne de dışarıda. O dönemde yurt dışında yaşadığımdan kendi durumumdan esinlenmiş olabilirim. Hatta mankenleri İzmir, Los Angeles, Las Vegas yani yolumun üzerindeki mağazaların vitrinlerinden çektim.

>> Şimdi çalıştığınız sergi nasıl?

>> Bu yıl insan bedenleri üzerine çektiğim slaytları yansıtarak hazırladığım bir fotoğraf sergim olacak. Adı ’Yansımalar, yanılsamalar.’ Nisan ayında Soyer Kültür Merkezi’nde.

>> Çıplak insan vücutlarına mı yansıttınız slaytları?

>> Evet ama vücudun hangi parçası hatta insan vücudu mu o bile anlaşılmıyor çoğunda. Bu da hoşuma gidiyor çünkü görenler tartışıyor bu neresi diye? Bakanları biraz zorluyor fotoğraflar..
Yazarın Tüm Yazıları