Polis devletinin ayak sesleri mi

AKP’nin demokrasi takiyesi, 1 Mayıs 2008’de gerçek yüzünü ortaya koydu.

2002’den bu yana demokrasi, bireysel haklar, temel özgürlükler, Kophenag kriterleri, AİHS, AİHM içtihatları, Venedik kriterleri (hukuk yolu ile demokrasi) vs gibi kavramlarla, toplumun gözünü boyayıp, kendi gündemlerini gerçekleştirmeye çalışan AKP ve yandaşlarının demokratlıkları gaz bombalarının dumanları arasında yele karıştı.

AKP siyaseti toplumu hızla ikiye bölüyor.

İşçi örgütleri bu bölünme doğrultusunda iki ayrı 1 Mayıs kutlaması yapmak üzere ayrıştılar. AKP’ye yakın Hak-İş (Saim Uslu), hükümet ’talimatlarına’ uyarak Ankara’da toplanıp işçi bayramını AKP’li belediyenin bindirilmiş ekipleri ve desteği ile işçileri ikiye bölerek İstanbul’daki toplantının gücünü kırmaya çalıştı. Yönetimi AKP’ye yakın olma ithamları altında olan Türk-İş (Mustafa Kumlu), son dakikada Taksim’e yürüyüşten vazgeçerek hükümetin baskısına direnmekten vazgeçti.

Sonuçta Türk işçi hareketi, 1 Mayıs’ı kutlamada dahi bir bütünlük gösteremeyerek AKP’nin tehdit ve şiddet kullanımına boyun eğmek zorunda kaldı.

Toplumsal talep, bu talebin siyasette karşılık bulması, ’demokrasi’nin toplumsallaşması, Cumhuriyet’in demokratikleşmesi, yeni Cumhuriyet ve daha bir sürü ’Graham Fuller (CIA İstasyon Şefi) ağzı’ demokrasi taleplerinin gerçek yüzü dün ortaya çıktı.

Sıradan bir demokrasi talebinde bulunan işçiler ve emekseverler, AİHS’nin 3’ncü maddesi ile yasaklanmış olan onur kırıcı işlem ve cezalara (biber gazı, gaz bombaları vs) maruz bırakılarak, toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı şiddet uygulanmak sureti ile engellendi.

Dünyanın her yanında işçiler 1 Mayıs’ı bayramları olarak kutluyor. AB’nin yükselen yıldızı üye adayı Türkiye’de ise ’Taksim Bayramı’ yasaklanıyor. Kutlamak için ısrar edenlerin önüne kilometrelerce uzakta barikatlar kuruyor; Şişli Etfal’in bahçesine kadar uzanan her yere gaz bombası atıyor. (Biber gazına limonun iyi geldiği bilinmelidir.)

Taksim Meydanı, Türkiye’nin en önemli demokrasi alanlarından birincisidir. Demokrasinin sembolüdür. Türk demokrasisi en önemli ’demokrasi şölenleri’ni Taksim Meydanı’nda yaşamış ve can bedelleri ödemiştir.

İktidarın işçi ve emekçilere karşı takiyesidir bu... Çünkü ilerdeki güçlü gösteri dalgasına karşı ne yapacağını bilemez haldedir.

Taksim Meydanı’nın AKP ve onun valisinin kanunsuz tehdit ve şiddet uygulamalarına terk edilmesi, demokrasi adına direnme hakkından vazgeçilmesi sonucunu doğurur. Bu AKP’nin kazanımı değil, demokrasinin kaybıdır.

68 olayları

PARİS’te SIPA ajansının kurucusu, ünlü Türk fotoğrafçısı Gökşin Sipahioğlu’nun, Fransa’da 1968’deki gençlik eylemlerini konu alan ’Mai-68’ (Mayıs-68) adlı tarihi fotoğrafları topladığı kitabı geçen nisan ayında yayınlandı. 4 Mayıs’ta Fransa’yı sarsan eylemler sonucunda, 20 Mayıs’ta hükümetin istifası ile sonuçlanmıştı.

Şiddetli çatışmalar sırasında öğrenciler ve polisler yaralanıyor ama ölen olmuyor. Öyle patlayıcılar, biber gazı da yok eylemler sırasında.

Demokrasi o kadar ucuz değil; direnme hakkı da var. AKP, AB’ye girerken ilk önce bunu kavramalı.

Ne yazık ki bir tarafta AKP’nin ’demokrasisi’, bir tarafta da ’biber gazı’; olmuyor işte!

CHP Milletvekili Av. Şahin Mengü o zaman ortaya çıkıp dün yaşananlara "İslami faşizm" derse, AKP’nin ’emeğin hakkının, birlik, mücadele, dayanışma ve demokrasi şöleni’nin ne demek olduğunu AB’den baskı görmeden iyice sorgulamalıdır.

1 Mayıs 2008’e nasıl gelindi

AKP iktidarının başladığı 2003 Mayıs’ından bugüne kadar 1 Mayıs’a dönük provokasyonların nereden nereye geldiğine ilişkin bir not:

2007- 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmak istenmesine polis müdahale etti. 1977’den sonra Taksim Meydanı 1 Mayıs eylemine tanık oldu. Polis, 695 kişiyi gözaltına aldı. 23 kişi hastaneye kaldırıldı. Taş atılan polis ise su sıktı, biber gazı kullandı. Eylemlerin olduğu yerde okullar tatil edildi. DİSK ve KESK yine öndeydi. CHP hükümete ’Faşist yönetim’ diye tepki gösterdi.

2006- 35 ayrı ilde 41 ayrı etkinlik yapıldı. İstanbul’da Taksim Meydanı’na girmek isteyen bir gruba müdahale eden polis 34 kişiyi gözaltına aldı.

2005 Taksim’e çıkmak isteyen bir grup gözaltına alındı; Kadıköy’de 9 yıl aradan sonra yapılan kutlamalarda on binlerce katılımcı 6.500 polis ve 450 jandarma tarafından korundu.

2004 Taksim Kazancı Yokuşu’nda DİSK ve Türk-İş ayrı ayrı karanfil bıraktı. Ancak DİSK ve Türk-İş yer konusunda anlaşamadıkları için kutlamalar Şişli Abide-i Hürriyet ve Saraçhane Parkı’nda ayrı ayrı yapıldı.

2003- Çağlayan Meydanı’nda Tür-İş, Hak-İş, DİSK ve KESK’in katıldığı kutlama, Bingöl depremi nedeniyle buruk geçti. PKK’lılar ’Dişe diş kana kan seninleyiz Öcalan’ sloganları attı. Korteje eşcinseller ile Claudia Roth da katıldı.

Polisin göstericilere çiçek verdiği günlerden bugünlere geldi Türkiye...

PKK’ya aynı tepki gösterilsin bakalım

İSTANBUL Emniyet Müdürü ve İstanbul Valisi’ni kutlarım. Taksim’de halkın meydanına halkı sokmama konusunda gösterdikleri başarılarını, yılbaşı ve maç sonralarında meydanda toplanıp her türlü provokatif eylemle burun buruna gelen insanlara karşı ve birkaç sokak ötede ayda bir iki defa ortalığı birbirine katan PKK göstericilerine karşı da göstermesini dilerim. Başar ERGUN

Biliyor musunuz

TUNCELİ Bağımsız Milletvekili Kamer Genç’in, Stuttgart’taki konuşmasında Alevilerin güçlerini mevcut partilerde birleştiremezlerse iki ay içinde yeni bir partinin kurulması için çalışmalara başlayabileceğini söylediğini... İŞ Bankası Yönetim Kurulu üyeliğine atandıktan sonra CHP PM’ye yeniden seçilen İsmet Atalay’ın, partinin Genel Saymanlığı’na talip olacağının kulislere yayılmasının çok sayıda milletvekilinde rahatsızlık yarattığını... 51 ilde ve KKTC’de toplam 68 üniversitede teşkilatlanmış olan Genç TEMA’nın bugün Kültür Üniversitesi’nde başlayacak III. Ulusal Çevre Kongresi’nde Türkiye’nin enerji yönelimlerinin sorgulanacağını...
Haberin Devamı

Şimdi, CHP için koşma zamanı

GAZETECİ-
yazar Nazım Güvenç'in 'Türkiye'nin geleceği ve CHP' kitabı ile ilgili kurultay öncesinde kendisiyle bir söyleşi yapmıştık. "Baykal, kilittaşıdır" (23.4.2008) başlıklı görüşlerinden sonra bu kez kurultay sonrası "CHP ne yapmalıdır"ı konuştuk kendisiyle.

- Kurultay öncesindeki söyleşimizde CHP’de yenilenmenin başlamasını beklediğinizi söylemiştiniz. Sonucu nasıl yorumluyorsunuz?- 'Ulusalcı ve çağdaş cumhuriyetçi direniş siyaseti', kurultaydan güçlü bir onay aldı. 'Baykal’ın rakipleri buna karşılar' demiyorum ama Türkiye’nin bugünkü çok kritik konjonktüründe, AKP ve yıkıcı iç ve dış destekçilerine karşı Deniz Baykal’ın rakiplerinden çok daha başarılı mücadele verecek çapta olduğu kesin. Bu bakımdan sonuca memnunum.

Haberin Devamı

- Kurultay tamam da bir de yerel seçim var, genel seçim var. Delegelerin güveni kadar seçmenin de güvenini kazanmak gerekiyor. Kurultaydan bu yönde olumlu bir işaret aldınız mı?

- Haklısınız. Aşağı yukarı 2009 sonuna kadarki dönemde ‘Erdoğan-Gül sonrası’nın şekillenmesi konjonktürü içinde olacağız, yerel seçimler yapılacak ve belki de bir erken genel seçim gündeme gelecek. Bu süreçte CHP’nin var gücüyle iktidarı tek başına üstlenmeye hazır olması gerekir. Merkez sağ partilerin çöktüğü, AKP’nin dağılma eğilimine girdiği bir sırada CHP’nin önüne çok büyük bir fırsat çıkmıştır, tarihsel bir görev ve sorumluluk ile yüz yüzedir. CHP, iktidara gelmekten öteye iktidarda mutlaka başarılı olmak zorundadır. Hata yapma lüksümüz artık yok. Aksi takdirde 1923 Cumhuriyeti yıkıcıları çok daha güçlü bir şekilde geri gelirler ve Türkiye’yi kurtarmak için ödeyeceğimiz bedel çok çok daha ağır olur.

- Siz bu kurultayın toplumda CHP lehine böyle bir güven rüzgarı estireceğinden umutlu musunuz ve daha önemlisi CHP iktidarda başarılı olacağı izlenimini veriyor mu?- Açıkçası ben de dahil büyük çoğunluğun dileği ve beklentisi PM'nin daha büyük oranda yenilenmesi ve asıl önemlisi topluma CHP’nin çok daha güçlü bir mesaj vermesiydi.

- Nasıl bir mesaj?- 'Rejimi koruma' mesajını CHP bugün güçlü bir şekilde veriyor, bu anlamda Sayın Baykal tamamen haklı. Şimdi buna 'düzeni değiştirme' mesajını da eklemek gerekir. CHP, 'Ortanın Solu' söylemini benimsediğinde düzeni değiştirmeyi vaat ediyordu. Bugünkü Türkiye’de o zamanlar beğenmediğimiz veya az bulduğumuz sosyal haklar bile bugünün gençleri için acımasızca budanmış durumda. AKP’nin yürürlüğe koyduğu yeni Sosyal Güvenlik düzeni bile tek başına somut bir örnek ve daha neler var... Lakin artık ekonomide teşhisten tedaviye, reçeteye geçmemiz; yakınmaktan akılcı ve ölçülü bir heyecan ve umut vermeye, sorunları resmetmekten çözümleri önermeye geçmemiz gerekiyor. Muhalefette başarılıyız, rejimi korumakta, 1923 Cumhuriyeti değerlerini savunmakta başarılıyız şimdi iktidarda da, özellikle ekonomide de başarılı olacağımızın güvenini vermeliyiz. Üstelik CHP’nin birikiminde bu var.

Haberin Devamı

- Ama çok partili dönemde CHP iktidarda daha çok ekonomideki başarısızlıklarıyla hatırlanıyor.

- Doğru çünkü CHP kendini iyi anlatamıyor. Çünkü en başta kendi geçmişini iyi anımsamıyor. Oysa 1960’larda ‘sosyal hukuk devleti’nin temellerini atan, bu alanda bugün kuşa çevrilen pek çok hakkı yürürlüğe koyan da CHP’dir ve CHP bunun söylemine daha 1950’li yıllarda başlamıştır. ‘Hukuk Devleti’ kavramı ilk kez 1953’teki parti programına konmuştur. 1959’da 14. Kurultay’da kabul edilen ‘İlk Hedefler Beyannamesi’ 1961 Anayasası’na temel olmuştur. Fakat asıl yeri gelmişken bir kez daha belirtmek, hatırlatmak istediğim çok önemli bir husus var: 1950’de çok partili düzene geçişin, 1960’ların başında sosyal hukuk devletine geçişin mimarı olan CHP’nin kendi birikiminde olup da yine unuttuğu bir kavram daha var: ‘Ekonomi Devleti’. CHP ve Sayın Ecevit işte bu alanda ekonomide başarısız oldukları için, Türkiye’yi bir ‘ekonomi devleti’ yapmayı hedef almadıkları için sosyal hukuk devleti kavramı da eksik hayata geçirildi ve son 40 yılda adım adım geriletildi. Oysa ‘Ekonomi Devleti’ kavramını ilk ortaya atan, hem de daha 18.1.1923’te bizzat Mustafa Kemal olmuştur. Yıllardır CHP ve genel olarak Kemalistler bunu bile hatırlamıyor, ekonomi ile ilgileri genelde şikayet ve semptomları teşhisle sınırlı.

Haberin Devamı

- Bundan sonra ne olacak, CHP önündeki kısa dönemde topluma bu güveni verebilecek mi?- Zorunda. Bu Türkiye için zorunlu en başta. Bu güveni vermekten de öteye kendini buna hazırlamalı, en acil şekilde. ‘Ortak akıl’ı harekete geçirmeli. CHP’nin sloganını biliyorsunuz: ‘Şimdi CHP zamanı’. Kesinlikle öyle. Ama bunun hayata geçmesi için CHP için şimdi koşmak zamanı.



Yazarın Tüm Yazıları