Pinhani

Gnctrkcll’in birinci yıldönümü için, BKM’nin organizasyon desteğiyle memleketi şereflendiren De La Guarda’yla ilgili muhtemelen bin ayrı yazardan binbir şey okuyacaksınız; dolayısıyla ben "Hakikaten de dedikleri gibi anlatılmaz yaşanır bir şey; yemeyin içmeyin, gidin ve izleyin" diyor, mevzudan sessizce ikiliyorum.

Hazır ayaktayken, naçizane, bir tavsiyede daha bulunayım diyorum.

Söylemesi ayıp değil- kankaların kankası, álemin bir numaralı manyağı Ayça (Şen) hanımefendi, üzerinize afiyet, bu aralar aşık.

Kendine kıtır manita yaptı. (Bizim dönemin Aysel Gürel politikası kurdelesini kesmiş olmasından dolayı, ayrı bir tebriği de hakkediyor yani.)

Kendisi paylaşımcı bir ruh olduğu için, şimdi o aşık ya, bendenize de bir sevgili bulmayı kafaya takmış bulunuyor. Hayır, işin acayip tarafı şu ki, Ayça jeneratör gibi bir tip olduğundan insan gayrı ihtiyari etkileniyor.

Öyle manik ki benim gibi denizanası kılıklı bir depresif ruhun bile üzerindeki tozu bir üfürükte yok etmeye muktedir.

"Geçmiş bizden kardeşim, ben üşenirim" diyorsun, kapıdan kovuyorsun, güneşten kopmuş bir ışık huzmesi gibi, bacadan giriyor.

Geçenlerde reçete yazan doktor edasıyla odaya girdi; elime Pinhani’nin "İnandığım Masallar" albümünü tutuşturdu.

"Bak" dedi; "bu iyi geliyor. Bir süre dinle; sonra tekrar konuşalım."

Albümü bilgisayara yerleştirdim. İstanbul’da isimli şarkı dönmeye başladı. Sözlere buyrun:

"Yol kenarında oynayan çocuklar gibi / Topum kaçtı bugün yola / Evin önünde sulanmayan çiçekler gibi / Başım düştü saksıma / Kaçamayıp da saklanan kedicikler gibi / Sığındım senin sıcaklığına / Sevemiyorsan İstanbul’u benim gibi / Kaçalım yine bozkırlara / Yere düşünce kırılmayan bir oyuncak gibi / Alıştım ben yuvarlanmaya / İstanbul’da kimim var? Kimin için bu toz duman? / İstanbul’da neyim var? / Ne kaldı ki kalabalıktan?"

İlk şarkıyı dinler dinlemez Ayça’nın yanında bittim. "Sen beni psikopata bağlamak mı istiyorsun abi? Hıyanettir bunun adı. Seni bilemeyeceğim ama ben bu albümü dinleyip aşık filan olmam, hastanelik olurum."

"Susss, dinle" dedi ve sessiz bir eylem koyarcasına, kendisi de aynı albümü dinliyor olduğu hálde, aletin sesini biraz daha açtı.

Üçüncü şarkı, Hele Bi’ Gel bittiğinde artık zavallı bir müptelaydım.

"İçinden geleni söyle / Kalırsa yazık olur / Hayata küsüverirsin / Hüzünler seni bulur / Bi’şeyler yapabilirsem / Güzel gözlerin için / Başından geçeni anlat / Masaldır benim için / Hele bi’ gel / Uzaklar sana gelir / Sen hele bi’ gel / Bütün dertler bitiverir / Hep seni bulur / Uzun, zor, sıkıcı günler / Yazık olur / Hadi gel kurtar bizi..."

Sinan Kaynakçı’nın söz-müziklerini yazıp söylediği şarkıların icrasında Zeynep Eylül Üçer, Tanju Duru, Akın Eldes ve Cem Aksel’in imzası da var.

Hakikaten çok güzel; çok çok güzel; hararetle tavsiye edilir.

Ha, tabii durduk yerde bünyeye aşk hormonu pompalamıyor tabii.

Zaten bir deliyle uğraşıyoruz, siz de söyletmeyin şimdi.

Ama maksat ruhu sağaltmaksa, müzik de aşk yerine geçer bir nev’i...
Yazarın Tüm Yazıları