PAVEY BİR ŞEYİ YAPTI

Şafak Pavey’in Meclis’te yaptığı konuşma gündemin birinci sırasına oturdu.

Haberin Devamı

Pavey’in söylediklerine katılırsınız, katılmazsınız.
Destek verirsiniz ya da eleştirebilirsiniz.
Ama şu bir gerçek ki...
Pavey; bağırmadan çağırmadan da sert muhalefet yapılabileceğini gösterdi.
Yumuşak bir üslupla da sert konuşabileceğini gösterdi.
Sadece CHP sıralarındakilerin değil; AK Parti, MHP, BDP milletvekillerinin de bir konuşmayı büyük bir dikkatle dinleyebileceklerini gösterdi.
PAVEY BİR ŞEYİ YAPTI

Özetle...
Uzun zamandır söylediğim bir şeyi yaptı Pavey...
Konuşmasına duygularını kattı; sadece aklından geçenleri değil, kalbinin sesini de yorumlarına ekledi.
Hem kendi penceresinden hem de siyasette rakibi olanlar açısından bir olayı görmeye çalıştı. Bir anlamda empati kurdu.
Ve elbette çok da etkili oldu.
Sosyal medya sallandı.
Konuşmasına yapılan yorumlar yüz binleri geçti.
Eminim en az CHP’liler kadar AK Partililer de; MHP’liler de Pavey’e büyük saygı duydular.

Haberin Devamı

SAHİCİ OLMAK

Sakın siyaseti bilmediğimi filan zannetmeyin.
Ben sadece siyasetin o günlük koşuşturmasını sevmiyorum, üslubunu, patinaj yapan hallerini, vatandaşın beklentilerinden uzak günlük politikalarını, kısır çekişmelerini sevmiyorum.
Biliyorum; siyasette diplomasi yapmak var, siyasette durumu idare etmek var, siyasette gelişmelere göre vaziyet almak var, siyasette dün söylediğini bugün başka bir şekilde ifade etmek var.
Yani var da var...
Ama siyasetçiler şunu da biliyorlar mı?
Bir de sahicilik var.
Samimiyet var.
İlkeler var.
Düşündüğünü savunmak var.
Zarar göreceğini bilsen de söylemek var.
Açık ya da kapalı; liberal ya da muhafazakar benim için fark etmiyor.
Ancak benim gözümde sahici politikacıların başka bir yeri var.
Dediğim gibi düşüncelerine katılırsın, katılmazsın, destek verirsin ya da eleştirirsin.
Ama dersin ki; “Sezar’ın hakkı Sezar’a...”
Sahici olmak...
En az “vicdanlı olmak” kadar siyasetin bundan sonra konuşacağı kavramların başında geliyor.

Acaba bu mesaj anlaşıldı mı?

Bilemiyorum.
Bu sefer tahmin yapmakta zorlanıyorum.
EXPO 2015 yarışında galiba daha mı heyecanlıydık, yoksa işin içinde daha fazla olduğumuzu mu zannediyorduk; bilemiyorum...
Ama bu sefer yorum yapmakta zorlanıyorum.
“İzmir şu oyu alır, rakiplerimiz de bunu alır” diyemiyorum.
Dediğim gibi benim motivasyon kaybım olabilir.
Ama konuştuğum gazeteci arkadaşlarım da benzer yorumlar yapıyorlar.
Yine de iyi şeyler düşünmek istiyoruz.
Umudumuzu son dakikaya kadar korumak istiyoruz.
Kazanırsak; EXPO’yu alırsak çok mutlu olacağımızı biliyoruz.
Herşeye rağmen yazamadan edemedim.
İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş geçenlerde Hürriyet’teki ziyaretinde bazı uyarılarda bulunmuş; son bir ayın çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini söylemişti.
Aslında daha somut öneriler de getirmişti.
Demirtaş söylerse biraz daha fazla dikkat ederim.
Çünkü bir önceki yarışın en önemli aktörlerinden biri O’ydu.
Demirtaş; geçen gün de “İlk tur...” uyarısında bulundu.
Yani şunu söylüyordu özetle...
“İşler düşündüğümüz gibi gitmeyebilir. Kötü bir sürpriz yaşayabiliriz. Hatta bunu ilk turda da görebiliriz...”
EXPO’da oylama olimpiyatlardaki yöntemle yapılıyor.
İkiden fazla aday varsa; her turda bir tanesi eleniyor.
Demirtaş açık konuşuyor.
“İlk turda da elenebiliriz...”
Başkalarını bilmem ama ben bu mesajı çok ciddiye alıyorum.

Haberin Devamı

Son 50 yılın en iyisini bilemem ama
Füzyon mutfak ve moleküler gastronomi alanında yaptığı çalışmalarla dikkat çeken Şef Yasin Sözen, İzmir Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölümü’ne geçenlerde konuk olmuş.
Sözen; ilgi çeken bir şef...
Görüntüsü ve tarzıyla klasik şeflere pek benzemiyor; uyguladığı moleküler gastronomi reçeteleriyle tartışmalara neden oluyor, tabakta lezzetten önce füzyona önem veriyor.
Sözen bir tespiti var; diyor ki...
“Son 50 yılın en iyi mesleği aşçılık. Çünkü artık insanlar giyim ve araba zevklerinden daha fazla damak lezzetine önem veriyorlar...”
Ben bu kadar iddialı konuşamam.
Yani “son 50 yılın en iyi mesleği” diyemem.
Ama şunu biliyorum.
Çok sayıda gencin kariyer planında artık mutfak sanatları var.
Bazı üniversitelerimiz bu ilgiyi ve isteği görüp bölümler açtı, diğerleri de bu bölümü açmanın hazırlığı içindeler...
Türkiye’de hizmet sektörü büyüdükçe, turizm hareketi genişledikçe, mutfak sanatlarını seçen gençlerimizin sayısı da artacak.

Yazarın Tüm Yazıları