O gün alkış, bugün yumruk!

12 Eylül 1980 gününü çok iyi hatırlıyorum.

Bir gün önce ülke büyük bir umutsuzluk içindeydi.

Ülkücüler, devrimciler, solcular, sağcılar birbirine girmişti.
Üniversite öğrencileri, karşıt görüşte olanları öldürüyor, sokaklardan her gün en az on ceset toplanıyordu.
Polis, anarşiyi önleyemiyordu. Siyaset tıkanmış, bitmişti. Meclis bir cumhurbaşkanı bile seçemiyordu.
O günleri yaşamayanlar, ülkenin içinde bulunduğu vahşi manzarayı anlayamaz!
* * *
Hiç unutmam! 12 Eylül Darbesi’nden birkaç gün önceydi. Bir öğle vakti, Osmanbey’de dükkânların vitrinlerine bakıyor, kendime bir çift ayakkabı almayı planlıyordum...
Birden silahlar patladı! Peş peşe önce üç el ateş edildi, sonra iki kurşun daha sıkıldı!
Çığlıklar, haykırışlar, fenalık geçiren kadınlar!
Bir gölge, hızla koşarak kaçtı. Mağazalardan birinin vitrininin önünde, yirmili yaşlarda bir delikanlı kanlar içinde yatıyordu. Ceketi iki yana açılmıştı. Belinin iki tarafında da birer tabanca vardı. Sağ eli, tabancalardan birine doğru uzanmıştı ama çekmeye fırsat bulamamıştı. Katledilen çifte tabancalı gencin, İstanbul Üniversitesi öğrencisi olduğunu daha sonra öğrendim.
O gün, çeşitli semtlerde ve üniversite bahçelerinde on bir genç daha öldürülmüştü!
* * *
İşte, böyle bir ortamda 12 Eylül Darbesi yapıldı.
Aradan 30 yıl geçtikten sonra kabadayılık yapmak, “12 Eylülcüleri yargılayalım” demek kolay! Aradan geçen 30 yılda akılları neredeydi?
Halk, evinden çıkmaya korkar hale gelmişti. Analar-babalar, çocuklarını okula yollamaya korkuyordu. O gün “Allah razı olsun Evren’den” diyenler bugün ona yumruk sıkıyor!
Evren iktidardayken, önünde virgül gibi kıvrılanlar, şimdi kahraman kesildiler!
Bu arada şunu da belirteyim. Tüm basın Evren’i hararetle destekliyordu. Askeri, yönetimi, o günlerde sadece iki kişi eleştirmeye cesaret etmişti: Bekir Coşkun ve ben...
Bekir, “Yağmurda ıslanan adam” hikâyesini yazmıştı, ben de Ömer Seyfettin’in “Diyet” adlı hikâyesini anlatarak askeri rejimi eleştirmiştim!
Başka kimseden ses çıkmamıştı. O gün suspus olanlar, bugün adeta kahraman kesildi.
Tehlike olmayınca kahramanlık kolay oluyor!
* * *
Sanıyorum geçen yıl, Ertuğrul Özkök, Evren Paşa ile yaptığı bir konuşmayı yazmıştı. Evren Paşa ona: “Yapılacak bir referandumda, yargılanmam için ‘Evet’ oyu verilir de hakkımda dava açılırsa, kendi işimi kendim bitiririm. Bir kurşun yeter!” demişti.
Aradan hayli zaman geçti. Şimdi 12 Eylülcülere yargılanma yolunu açan değişiklik, referandum paketine konulmuş bulunuyor.
Aslında, 48 gün sonra yapılacak olan bu referandumda oylar “Evet” çıksa bile, 12 Eylülcüler yargılanamayacak. Çünkü zamanaşımı diye bir olay var. Anayasa değişikliği zamanaşımını kaldırmıyor.
Fakat diyelim ki referandum kabul edildi ve 12 Eylülcülere yargı yolu açıldı. Savcılar da 12 Eylül liderinin kapısına dayandı. Bu durumda Paşa ne yapacak?
Evren, Ertuğrul Özkök’e söylediği sözleri, birkaç gün önce de Bodrum Yalıkavak’ta yaşayan yakınlarına tekrarlamış ve şöyle demiş:
“Ben böyle bir durumu kabul edemem. Tabancamdaki kurşunlardan biri, her şeyi bitirmeye yeter. Sadece bir kurşun! Bumm! Ben, kendi işimi kendim hallederim. Onlara beni yargılama zevkini tattırmam! Hepimizin hakkındaki hükmü tarih verir!”
Yazarın Tüm Yazıları