Niye Kavgam okunuyormuş

HİTLER’in ‘Kavgam’ kitabının niye durup dururken ‘en çok satan’ kitaplar arasına girdiği konusu, buna benzer diğer konularda olduğu gibi, köşe yazarlarımızı, siyasetçilerimizi dörde, beşe hatta beşin katlarına bölmüş durumda.Yorumlar çok çeşitli. Olayı ‘Türkiye’de soykırımın eli kulağında’ya kadara vardıranlar var. Biri çıkıp Hitler’in Kavgam kitabını alanlara ‘Kardeşim niye bu kitabı alıyorsunuz’ diye sorsa olay çözülecek... Bu işi ben üstleneyim dedim ve HTP araştırma şirketinin CEO’su Vural Çakır’ı aradım. Çakır, hemen duruma müdahale etti ve CATI yöntemiyle 300 kişiye ulaşılarak Hitler Kavgam kitabıyla ilgili somut gerçeklere ulaşıldı. HTP’nin sonuçlarına göre Hitler Kavgam’ı alanların ya da okuyanların oranı sadece yüzde 2. Alanların yüzde 88’i okumuş. Kavgam’ı alanlar ağırlıklı AB SES grubunda ve 20-29 yaş aralığında. ‘Niye Kavgam’ı aldın’ sorusuna yüzde 44 ‘Hitler’in görüşlerini merak ettim’ diyor. ‘Gündemde o yüzden’ ya da ‘Neymiş merak ettim’ diyenlerin oranı ise yine yüzde 44. Kitabı alanların ya da okuyanların yaklaşık yüzde 33’ü Hitler’le ilgili sorulara yanıt veremiyor. Hitler’i ‘Kendime yakın buluyorum’ diyenlerin oranı ise sadece yüzde 2’nin yüzde 7’si. Bu kişilerin çoğunluğu da düşük SES grubundan...Şimdi lütfen geri dönüp Hitler’in Kavgam kitabıyla ilgili yazılıp çizilenlere bakın. Araştırma sonucunda çıkan verilerle yapılan yorumlar örtüşüyor mu? Ortada büyüyecek bir şey yok değil mi? Her şey normal görünüyor... Peki bazıları bu konuda günlerce yazacak kadar malzemeyi nereden (belki de neresinden) uyduruyor? Neden Aldın?Hitler’in görüşlerini merak ettim 44 Gündemde, merak ettim 44Kavgam’ı hayatıma yakın buldum 14Hitler’in görüşleriKatılıyorum Katılmıyorum Fikrim Yokİnsanlığa fekalet getirir 55 15 30Bana çok uzak 44 29 28Kendime yakın buluyorum 7 68 25Kaynak: HTP AraştırmaRakamlar yüzdelik oranlarını göstermektedir.Yşl Trkcll’n oynclr da yşl klmşGNCTRKCLL reklamının eğlenceli, canlı, neşeli olduğu konusunda herkesle hem fikirim. Nil’in ’Selo pabucu yarım, çık dışarıya oynayalım’ cıngılı eşliğinde danseden gençlere de itirazım yok. Selo içerde gençlere ve kendini geç hissedenlere yönelik bir ‘paket’ hazırlıyor, gençler de onu dışarıya çağırıyor. Hafiften bir ‘Batı Yakası Hikayesi’ tadı var reklamda. Buraya kadar bir sorun yok. Sorun yaşlı Turkcell’in oyuncularının bu reklam için biraz yaşlı kalması. Gülse Birsel, Haluk Bilginer hatta belki Nil’in kendisi... Onlarsız Turkcell sanki daha ‘gnc’ olacakmış gibi. Bu arada Turkcell’in durup dururken niye böyle genç pakedi ortaya çıkardığını da anlamadım. Hem hazırkart, hem faturalı hat sahiplerine bir arada kampanya yapmanın bir yolu mu bu? Yoksa Avea’nın gençlere yönelik kampanyalarına yanıt mı? Eğer Turkcell varolan imajının daha hantal ya da yaşlı kaldığını düşünüyorsa önce şu çizgili takım elbisenin imajını nasıl bir hale getirdiğini düşünmesi gerekmez mi?Koç’un ‘Başı’ Sabancı’nın ‘Sa’ sı Eczacıbaşı’nın nesi?ECZACIBAŞI da Koç gibi, Sabancı gibi dev holdinglerimizden biri değil mi? Onun markalarında Eczacıbaşı Holding’e ait anımsadığınız bir kimlik işareti var mı? Yok... Daha doğrusu yoktu. Eczacıbaşı böyle bir ‘arka güç’ stratejisini, bilinçli ya bilinçsiz, ortaya koymuyordu. Sonuçta da holding ‘sözcüsü’ Bülent Eczacıbaşı, holdingin gücünü gösteren tek unsur olarak akıllarda kalıyordu.Bu nedenle, aşırı iletişim bombardımanı altında bizler, Vitra, Schwarzkopf, Baxter, İpek kağıt, Koramic gibi markaların Eczacıbaşı çatısı altında olduklarını ilk bakışta göremiyorduk. Ya da Eczacıbaşı Menkul Değerler, Eczacıbaşı İlaç Pazarlama, Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri ve Eczacıbaşı Girişim Pazarlama’yı ortak bir kimlikte buluşturamıyorduk. Özetlersek Eczacıbaşı’nın kurumsal kimlik unsurları biraz kafa karıştırır hale gelmişti, belli ki iyi yönetilmiyordu. Geçen hafta Eczacıbaşı yeni bir logoya ve kurumsal kimlik yönetimine geçtiğini açıladı. Geç kalmış ama çok doğru bir karar... Yeni logo üç boyutlu bir ‘e’ harfi, hafif ışık saçan bir halde. Belli ki bir süre sonra üç boyutlu e’yi görünce Eczacıbaşı’nın anımsamamız sağlanacak. Yeni logonun Eczacıbaşı’na ne getirip ne götürceği konusunda kararsızım. Çok basit, kolay uygulanır, hareketli, genç olması avantajları... İnterneti çok çağrıştırması, aynı rengin tonlarından oluşması, siyahta özelliğini kaybetmesi dezavantajları...Yine de gönlümdeki olumlu duygular daha fazla. Eğer yeni logo Eczacıbaşı çatısı altındaki yerli ve yabancı markalara karşı iyi korunursa, tutarlı bir şekilde kullanılırsa Eczacıbaşı’nın gücüne güç katabileceğini inanıyorum. Gözüm bir süre yeni logo uygulamalarında olacak ona. Vitra’nın televizyon reklamına şimdiden baktım bile. Banyo kültürünü ele alan, batı ve doğu banyo kültürlerinin çok iyi uyumlaştıran reklam, çok başarılı olmuş. Sanki yeni logo biraz küçük kalmamış mı?Benzeri Malezya’da mı? Buyur...DÜN Hürriyet’in İstanbul baskısındaki ‘emlak’ ilanlarını görünce gözlerime inanamadım. My Country Ağaoğlu, Soyak Olypiakent, Ardıçlı Göl Evleri, Banu Evleri... Göksupark Konutları, Alice Village, Vista Residence Bostancı, Yeşilvadi Evleri Ömerli, Riva Konakları, Çakmak İnşaat, Banko Denizatı, Denizatı Kent, Yon Konut, Merit Life Göl Konakları...Düşük konut kredisi, mortgage beklentisi derken emlak piyasası resmen tavan yapmış. Sayfalarca emlak ilanı, hepsi de ev değil yaşam biçimi sattığının farkında. Seçtikleri mecraya diyecek yok. Bugün Hürriyet’in profili, BİAK sonuçları ve diğer araştırmalar incelendiğinde ‘emlak’ satmak için en doğru profil. Ama yaratıcılık açısından baktığınızda Ağaoğlu, Soyak haydi biraz Göksu Konutları dışında dişe dokunur bir şey yok. Onlarda da fikirler çok klişe... Ne olur biraz daha yaratıcılık, biraz daha cesaret. Vista Residence gibi değil ama. Söyler misiniz, Türkiye’de bir konut ilanına niye ‘Benzerini Malezya’da görebilirsiniz’ diye başlık konur? Dikkat çektik peki ya inandırıcılık? İçine girip oturanlar şöyle mi övünecekler: ‘Valla bizim binanın aynısı Malezya’da varmış. Kendimizi depreme karşı dayanıklı hissediyoruz. Çok mutluyuz, darısı başınıza...’ Kim Malezya’yı kendine örnek alır ki? Hem yaratıcı, hem inandırıcı olmak hem de Türkler’i nelerin gıdıkladığını iyi bilmek lazım. Bilmem anlatabildim mi?Nereden çıktı bu rapçi Fuat?YAPI Kredi’nin Worldcard’ı oldukça iyi gidiyordu... Mor küçük yaratıklar ‘wadaaa.. wadaaa’ diyerek Worldcard’ı, Bonus ve Maksimum’dan farklı kılmayı başardılar. Peki, durup dururken Pamela ile Berlin’den Rapçi Fuat nereden çıktı? Worldcard kullanılınca telefona kontör yüklendiği... Hedef kitle belli ki gençler. İyi de nereye gitti ‘wadaaa...’ reklamlarındaki net anlatım, farklı anlatım, Worldcard’a uygun ‘kaliteli’ anlatım? Pamela ve Rapçi Fuat Worldcard hedef kitlesinin neresinde duruyorlar? Promosyona göre ürün imajı değiştirildiği nerede görülmüş? Olmamış Worldcard... Reklamın hedef kitlesini kendi hayatlarına hapseden metin yazarlarının kurbanı olunmuş..Paşa gönlünüz bilirDIGITURK yaklaşık 1 milyon aboneye ulaştı. Daha fazla aboneye ulaşmak için kurtuluşu ‘uydu anteni’ alanlara saldırmakta bulmuş görünüyor. ‘İki ekran arasındaki 7 fark’ temalı reklamda sihirbaz kılıklı biri elinde çubukla uydu yayınlarını karalıyor, Digitürk’ü övüyor. ‘Paşa gönül kriterleri’ gibi avam bir cümleyle reklamı bitiriyor. ‘Uydu yayınlarını’ hedef alan kampanyasının tonu varolan Digitürk imajına hiç yakışmıyor. Daha ucuzcu kitleye marka çeşitlendirmeden ‘ucuz’ bir reklam tonu ile gitmek çok yanlış. Digitürk ya marka çeşitlendirmeli ya da reklamındaki ‘kalite’ algısını arttırmalı... Bu konuda paşa gönül kriterleri değil, pazarlamanın kriterleri geçerli. Onlar da çok acımasız. Hiç affetmiyor. ÇekirgelikÇoğu insan yönetmeler konusunda inatçıdır ama pek azı sonuç için inat eder... (Nietzche)
Yazarın Tüm Yazıları