Ne imparator ama!



Hem UEFA’yı, hem de FIFA’yı maymun yapıp, Dünya Kupası’nı Güney Afrika’nın elinden kapan Beckenbauer, dünya futbolundaki inanılmaz etkinliğini sürdürüyor. İmparator’un uyanık taktikleri daha ne kadar devam edecek?

GEÇEN günkü yazımda, "Beckenbauer hem UEFA’yı, hem de FIFA’yı maymun yaptı" demiştim...

Beckenbauer dünya futbolundaki inanılmaz etkinliğini sürdürmeye devam ediyor. 2006 Dünya Kupası’nın Güney Afrika’nın elinden Almanya’ya alınmasındaki görüntüleri hala hatırlıyoruz. Bazı ülke delegelerinin parayla satın alındıklarını, fotofinişle Almanya’nın 2006 evsahipliğini biliyoruz. Beckenbauer Bayern’li. Almanlar kendi içlerinde de Beckenbauer sıkıntısı yaşadılar. Başkent Berlin hem açılışa, hem kapanışa sahip olacakken, İmparator’un uyanık taktikleri sayesinde açılış Münih’e gitti, kapanış Berlin’de kaldı. Haliyle FIFA’nın hem açılışta, hem kapanışta yapacağı maddi yardım ve birçok gelir Berlin’i bundan mahrum etti. Berlin’de maç yapan takımlara dikkatle bakalım. Ekvador, Hırvatistan, Ukrayna ve Tunus. Bu seyircilerin bırakacakları paralar diğer zengin ülkelerin bırakacakları paralarla farklı.

Haksız kazanç sağlayanlar kim?

Berlin Belediyesi sırf bu Dünya Kupası için 750 milyon euro vererek tren istasyonu yaptı. Bu istasyona yeraltı geçitleri açtı. Belki dünyadaki tek çapraz giden trenlerin istasyonu burası. Bu maliyetin 1 milyar doları bulacağı söyleniyor. Bütün bunların içine limon sıkan ve Almanya’da bu bölgeden inanılmaz tekpi alan Beckenbauer...

Bitmedi... Bütün Dünya Kupaları’nda bilet satış organizasyonunu FIFA yapar. Ama bu Dünya Kupası’nda bilet organizasyonunu Almanlar aldılar yani Beckenbauer.

Bu biletler satışa çıkmadan önce yayınlar yapıldı. "İnternet sitelerine girin, rezervasyon yapın, biletlerinizi ayırtın" diye. Ama internete girip bu işlemi yapanların tamamına yakınına bilet verilmedi. Bu biletlerin bir kısmı Alman seyehat şirketlerine dağıtıldı. Bu seyehat şirketleri 2 gece otel artı, uçak artı tren biletiyle yüksek miktara pazarlandı. Bunları pazarlayanlar kimler? Bu biletleri mihenk taşı yapıp değerini 3-5 misli artıranlarla haksız kazanç sağlayanlar kimler...

Daha bitmedi. Brezilya-Hırvatistan maçı için Berlin’e gittim. Bir gece yattım. Stressemann Str. No:95.

Brezilya finale çıkarsa

Mitte adındaki caddede Postdamer Platr adındaki binanın altındaki restoranda yemek yedim. Bu süreler zarfında bu binaya yüzlerce taksi geldi. Üzerlerinde takım formaları olan seyirciler bu binada bir ay önce Polonyalı bir vatandaşın kiraladığı daireye çıkıyorlardı. Ve gayet mutlu bir şekilde ellerinde biletlerle aşağı iniyorlardı. Bilet fiyatlarını sorduğumda tribüne göre en düşük bilet 400 eurodan başlıyordu. Takriben 20 gündür burada karaborsa bilet satışı devam ediyormuş. Maçtan bir gün önce ve maç günü bu fiyatlar tavana vuruyor. (Özellikle Brezilya maçlarının biletleri çok fazla rağbet görüyor. Yani kaymak tabaka maçların biletleri karaborsada çok iyi iş yapıyor. Eğer Brezilya finale çıkarsa, final maçının bilet fiyatı 15-20 bin euroya satılacak. Bu şekilde, karaborsada hangi ölçülerde paraların döndüğü de ortaya çıkacak.) Ama burada dikkatinizi çekerim. Ama bu biletler yalnız Berlin’de oynanan maçlar için değil; Almanya’daki bütün maçlar için satılıyor. Yani FIFA böyle bir uygulamaya kalksa zorlanır.

Sayın Erzik ne dersiniz?

Ben şimdi size soruyorum: "Bütün bu sorumluluğu alan Beckenbauer acaba bu bilet satışlarından habersiz mi? Veya bu kadar miktardaki bilet bir Polonyalı’nın eline nasıl geçiyor? Bu olay bir ekip işi değil mi?" Bu yazıyı Türkiye’den birisi alsa FIFA’nın önüne götürse acaba ne olur? O çok prensipli dediğimiz Alman polisi gerekeni yapar mı, yoksa Beckanbauer buna da mı bir kılıf bulur?

Sevgili Şenes Erzik;

Eğer sizin söyleyeceğiniz bir şey varsa bu sütunlarda yazmaya hazırım. Biliyorum siz UEFA’dasınız. "Bu bizi ilgilendirmez, FIFA’nın işi" diyebilirsiniz. Ama ne derseniz diyin ben açıklamalarınızı yazmaya hazırım, hem de ne derseniz...

Federasyonun ’Bilet’ ayıbı

ALMANYA’da
Fatih Terim, Şenes Erzik’e dert yanmış. "Bana kale arkası bileti verildi. Ben turnuvaya devam etmeyeceğim, geri döneceğim" demiş. Ben Türk Milli Takımı Teknik Direktörü olsam ve bu işten para kazanıyorsam, eğer maçlardan bir şey alacaksam, kale arkasında da maç seyrederim, parayı bastırıp karaborsa bilet alıp, kapalı trübinden de maçları izlerim. Ama bu ayıp Fatih Terim’in değil. Eğer Türkiye Futbol Federasyonu, teknik direktörünü -Fatih Terim olur başka biri olur- gerektiği tribünde oturtamıyorsa bu Futbol Federasyonu’nun ayıbıdır. Özet şunu gösterir; demek ki, bizim futbol 2006 Dünya Kupası’nda kale arkasında...

İnşallah diyelim

A
Milli Takım’ın cezasıyla ilgili sürpriz bir şekilde güzel neticeler bekleniyormuş. Almanya’da kuşlar böyle söylüyor. İnşallah diyelim.

600 YTL’lik eşantiyon

BU Dünya Kupası’nda basın mensuplarına bir anahtarlık, bir kalem dahi verilmedi. Yani hatıra olarak hiçbir şey kalmayacak. Ama akredite kartı çıkartan herkes Almanya içinde şehirlerarası hızlı tren, metro ve otobüse dahi ücret ödemeden biniyor. Sakın "bunda ne var?" demeyin. Hızlı trenin bir şehirden diğer şehire tek gidiş ücreti 140-150 euro. Gidiş-geliş 300 euro yapar. Yani Türk parası 600 YTL. Hem de tek bir maç.

FIFA fark ediyor

GAZETE olarak Frankfurt’u merkez seçtik. Altan Tanrıkulu ile orada kalıyoruz ama her gün bir maça gidiyoruz. Bazen aynı, bazen değişik. Çünkü maçları biz belirleyemedik. FIFA’ya isteklerimizi bildirdik, onlar değerlendirdiler. Benim istediğim 15 maçtan akredite olabildiğim maç sayısı 13 oldu. Bunun 3 tanesi Brezilya maçı. Bu maçlar tamamen ön elemeler için. Finallerde ayrıca istekte bulunacağız. 3 Brezilya maçı için Türkiye’den gelen tek gazeteciyim. Adamlar benim kara kaşıma, kara gözüme hayran oldukları için bu 3 Brezilya maçını vermediler. Bundan evvel takip ettiğim Avrupa ve Dünya Kupaları’ndaki yaptırdığım akreditasyonlar ve gittiğim maçlar gözönüne alındı.

Eğer akreditasyon yaptığımız bir maça gitmezseniz, yani adamları aptal yerine koyarsanız yandınız. Ama mazeretiniz var, hastasınız veya gidemeyeceksiniz. Daha önceden iptal ettiniz, tamam. Yani adamların prensibi şu: Ne kadar ciddi olarak maçlara gidip takip ediyorsunuz. Adamlar size ödülünüzü böyle veriyorlar. Yani aynen Türkiye gibi! Evde oturup şezlongda viski içerek ahkam kesenlerle maça giden fark etmiyorsa FIFA da ve UEFA da o kadar farkediyor.
Yazarın Tüm Yazıları