Ne güzel bir ülkede yaşıyorum

Allah razı olsun Türkiye Süper Ligi'nden. Her şey tıkır tıkır. Sağolun kulüp başkanlarımız, yöneticilerimiz, RTÜK'ümüz, kütüğümüz. İnanın iftihar ediyorum. Her gün maça gitmek istiyorum.

SEVILLA Kulübü Başkanı, üç gün sonra maçını idare edecek olan hakemi arıyor. "Ben sana çok güveniyorum. İyi de maç idare edeceğine inanıyorum" diyor.

Almanya'da Bayer Leverkusen Kulübü Başkanı, klasman yükselecek hakeme diyor ki, "Ben seni Süper Lig hakemi yapacağım." Daha da ileri giderek, "Merak etme sen" diye ekliyor.

Manchester United sahasında, Liverpool ile kupa maçına çıkıyor. Manchester United eleniyor. Karşılaşma bitiminde otoparkta, Manchester United'in yıldızlarından Ferdinand, Liverpool'dan Gerrard'ı tekme tokat dövüyor. 5 dakika sonra Manchester United Başkanı, boynunda kendi kulübünün atkısı olan bir amigodan olayın nasıl geliştiğine dair brifing alıyor.

Almanya'da Bayern Münih Yönetimi, verilmeyen bir penaltılarından sonra bütün taraftarlarına çağrıda bulunuyor. Futbol Federasyonu'na doğru yürüyüşe davet ediyor.

Dayak atana ödül!

Juventus Başkanı, kupa maçında oynadıkları bir 3. Lig takımına elendikleri için faturayı oyuncusuna kesiyor. Maç akşamı kendi antrenman tesislerinin içinde kalecileri Buffon'u, jipinin içinde taraftarlara dövdürtüyor. Sonra ödül olarak Buffon'u bir güzel marizleyenleri de kongre üyesi yapıyor.

Chelsea Başkanı, kulübün kongresinde eski yöneticisi için, "Uçakta giderken saatlerce tuvalet klozetinin üzerinde tünemiştin. Hatırlar mısın?" diyor. O, klozet üzerinde giden yönetici cevap veriyor. Bu kez Chelsea Başkanı büyük bir öfkeyle kürsüye geliyor ve kükrüyor, "Seni, Chelsea'den atarım. Kongrenin seçtiği başkanla nasıl böyle konuşabilirsin. Ben Chelsea Başkanı’yım."

Almanya'da Mönchengladbach Başkanı, olağan yönetim kurulunu topladıktan sonra noter tasdikli kulüp defterinin dört sayfasından, ilk iki buçuk sayfasını doldurtuyor. Arada bir buçuk sayfa boş bırakıp, en son dip tarafa da bütün yöneticilere imza attırıyor. Aradaki boşluğu sonra kafasına göre dolduruyor.

Maliye çok etkili

Almanya ve İngiltere'de kulüpler gelir gider tablolarını hiçbir zaman muntazam tutmazlar. Futbolcularının aldıklarını devede kulak gösterirler. Sonra da Almanya ve İngiltere Maliye Bakanları'na gider ödemedikleri vergilerin affını isterler. Maliye Bakanı da acil olarak defterdarlara emir verir ve bu vergiler anında sıfırlanır.

İngiltere'de, Liverpool, Manchester United, Chelsea, Arsenal ve Manchester City Kulübü yöneticileri el altından taraftarlara bilet aktarması yaparlar. Bu biletleri alan taraftarlar, bu biletleri karaborsada satarlar kendileri de kapıdaki görevlileri döverek içeri girerler. Zaten bedava. İngiltere, İtalya, İspanya ve Almanya'da bütün statlarda gördüğünüz gibi yürüme merdivenleri doludur. Holiganlar oraları istila etmişlerdir.

Koridora çıkan yanar

İtalya'da bir maçta geçtiğimiz yıllarda Genoa sahasında Inter'i konuk etti. Statta Inter'in bulunduğu soyunma odasına gaz sıkıldı ve suyla dolduruldu. İnterli futbolcular da mecburen koridora çıktı ve orada dayak yediler. Yine Almanya'da geçtiğimiz yıllarda 2. Lig'den, 1. Lig'e çıkacak iki takımın final maçında devletin resmi televizyonu yayın yapacakken, başbakan tarafından bu engellendi.

Sebep, mahalli takımın isteğiydi. Ama, bu yayıncı kuruluşun bağlı olduğu bakanın bundan haberi olmadı ve o 1. Lig'e çıkarılacak takım, devletin resmi organlarında görev yapan hakemler tarafından idare ettirilerek emeline ulaştırıldı. Yani, o zaten maç başlamadan 1. Lig'in yeni takımı çoktan beli olmuştu.

Inter'in golcüsü İbrahimoviç, Romalı Mexes ile kafa kafaya çarpıştıktan sonra elindeki kanı gidip maçı yöneten Roberto Rosetti'nin formasının üzerine siliyor. "İki elim değil ama bir elim kanda da olsa bunun hesabını senden soracağım" dercesine.

Almanya'ya dönelim. Bayern Münih Kaptanı Van Bommel, kendisini bir maçta oyundan çıkardı diye, hocasını protesto ederek teknik direktörünün bakışları arasında önünden giderek soyunma odasının yolunu tutuyor. Maç sonrası Bayern Münih Teknik Direktörü, "Ben onu görmedim" diyor. Ama, Bayern Münih menajeri imdada yetişiyor. "Bizden izin aldı, öyle gitti" diyor. Ama ikisinin birbirlerinden haberleri yok bu beyanatları verirken. Yine, Bayern Münih'in yedekteki golcüsü Klose çok ısınıp oyuna giremediği için, sahayı terkediyor. Bu sefer soyunma odasına değil de gidip otobüse oturuyor.

Barcelona Kulüp Başkanı İspanya RTÜK Başkanı'nı yanına alarak ligin marka değerini yükseltmek için toplantı yapıyor. Hatta bu toplantıda basın mensuplarına dönerek, "Eğer gereğini yapmazsanız işsiz ve aç kalırsınız" diyor. Ama hiçbir İspanyol gazeteciden tepki gelmiyor. Hepsi de "Haklısın başkanım. En büyük sizsiniz" diye bağırıyorlar.

Taraftara havale

Sevilla Kulüp Başkanı taraftarlarla toplantı yaparak hafta sonunda stattaki tribünlerde açılacak ve asılacak pankartları belirliyorlar.

İngiltere'de Manchester Unitedlı futbolcular beyanat vererek TV yorumcularını taraftara havale ediyorlar. Aynı şekilde Manchester United Başkanı da bu yorumculara, "Bu büyük taraftar sizden hesap soracaktır" diyor.

Arsenal, berabere kaldığı bir maçtan sonra bildiri yayınlıyor. "Eğer, Arsenal'in büyüklüğünü anlayamazsanız, bu büyüklüğün altında kalırsınız" diye resmi internet sitesinden ve medyadan muhtıra veriyor. İngiltere Futbol Federasyonu'nu tehdit ediyor.

Liverpool Kulüp Başkanı ve yöneticileri son oynadıkları Manchester City maçından sonra maçın hakemi Howard Webb'i iddia ettikleri organize işin içindeki kişi olarak gösteriyor. O işin başındakini hedef alıp, "Her şeyi tezgahlıyorlar bu hakemi de tetikçi tuttular" diye beyanat veriyorlar.

Ana avrat küfür

Hamburg-Hertha Berlin maçında sinirlenen taraftarlar, "O..... çocuğu hakem. İ... hakem. Ananı da sat" diye tempo tutuyorlar. "Kaç para aldın" diye tepki gösteriyorlar. Hamburg taraftarları daha da ileri gidiyor. Hakemin ve rakip kalecinin annesini ters taraftan ilişkiye zorluyorlar...

Milan-Barcelona maçından sonra Barcelona Başkanı hızını alamayıp mağlup olan takımının soyunma odasına büyük bir hışımla gidiyor. Eto'o, Messi ve Henry'yi bir güzel fırçalıyor. Odadan çıkıyor hızını alamıyor ve bu sefer hakemlerin odasına dalıyor. Maçı yöneten Pierluigi Collina'yı da bir güzel fırçalıyor. Yazık, Collina zaten kel. Her tarafı kıpkırmızı bir şekilde, hem kel, hem fodul oluyor.

Kriterleri uygularlar

Chelsea-Manchester City maçında Chelsea taraftarları, statlarına misafir gelecek rakip taraftarların oturacağı koltuklara at sidiği doldurulmuş torbalar koyuyorlar. Bununla da kalmıyorlar ve o koltuklara bizzat kendileri işiyorlar.

Londra'da maçlara giden Arsenalli taraftarların üstü üç defa aranıyor. Ellerinden bozuk paralarla, çakmakları alınıyor. Ama Arsenalli taraftarlara büfelerden içtikleri ve yediklerinin üzeri olarak tekrar bozuk para veriliyor.

Arsenalli taraftarlar bu bozuk paraları sahaya fırlatıyorlar. Uyanık Arsenalliler de var. Bozuk paralarını çoraplarının, aldıkları çekirdek paketinin içine sokarak tribüne giriyorlar.

Milan Kulübü Başkanı, "UEFA kriterlerine uyalım. Tam olarak uygulayalım" diyor. Ama, İtalya Serie-A'daki maçları şifreli olarak yayınlayan SKY TV'nin, bir maçta kameralarının kabloları kesiliyor. Yalnızca kale arkasındaki kameraların kablolarına dokunulmuyor. Aynı Milan Başkanı, yenildikleri bir maçta UEFA kriterlerine göre basın toplantısına iki futbolcu göndermesi gerekirken, hiçbir oyuncuya izin vermiyor. Galip geldikleri maçın ardından bile bir tanesini belki lütfedip gönderiyor.

Real Madrid yöneticisi, Barcelona ile oynadıkları La Liga'nın en üst düzey maçında Katalan kulübünün idarecisine protokol tribününde, "Ben senin karını evinden aldırırım" diyor. Real Madrid yöneticisi de, "Ben de senin ananı avradını ......." cevabını veriyor. Real Madrid ve Barcelona yöneticileri hızlarını alamıyorlar.

Ağızlardan bal damlar

Bu sefer karşılaşmanın devre arasında protokol tribününün kapalı mekanında atışmaya devam ediyorlar. Real Madrid Başkanı devreye giriyor. "Ben de seni evinden aldırırım, lan i..." diyor. Bu sırada orada bulunan İspanya Spor Bakanı da duruma hakim. Üzüntüyle olayları izlemek zorunda kalıyor. Ve İspanya Spor Bakanı haliyle olayı görmüyor, duymuyor.

Bütün bunlardan sonra, İspanya, Almanya, İngiltere ve İtalya'da bahsettiğimiz kulüplerin başkanları ülkelerinin RTÜK başkanlarını da alarak Lahey Adalet Divanı'nın kapısını çalıyorlar. Orada toplantı yapıyorlar ve diyorlar ki, "Gidişimiz çok kötü. Yazılı ve görsel basın marka değerini küçültüyor. Perişan ediyor. Aslında bizler çok iyi niyetli başkanlarız. RTÜK başkanları da çok iyi niyetli. Televizyonlardaki spor programları çocukların gelişimini engelliyor. Onların ruh sağlıklarını bozuyor."

Kamyon duvara vurdu

Ardından, RTÜK Başkanları söz alıyor. Hepsi bir ağızdan gürlüyor, "Yakarım, doğrarım ve parçalarım" dedikleri anda herkes bu ülkelerde kuzu oluyor. Hatta karar alınıyor. "Başlayacak ikinci yarıda ortaklaşa hareket edeceğiz" diyorlar. Ama, lastik daha ilk haftada patlıyor. İkinci hafta ise kamyon duvara vuruyor. Rezaletin bini bir para...

Büyük Allah'ım. Bu yazdıklarım rüya gibi. Kahrolsun Almanya, İspanya, İtalya ve İngiltere ligleri. Allah razı olsun Türkiye Süper Ligi'nden. Her şey tıkır tıkır. O ligleri görünce bizim ligimiz gururla yıkanmış. Allah hepinizden razı olsun. Sağolun kulüp başkanlarımız, yöneticilerimiz, RTÜK'ümüz, kütüğümüz.

Her gün maça gitmek istiyorum. Keşke lig maçları her gün oynansa. Ne güzel. Televizyonlarımızı sonuna kadar açıyoruz. Şarkılar, besteler dinliyoruz. Beethoven yaşasaydı, gözleri yaşarırdı bu yapılan bestelere...

Ne güzel bir ülkede yaşıyorum. İçim içime sığmıyor, iftihar ediyorum...

Babalarınızı da çok iyi bilirdim!..

HAKEMİN hakeme yaptığını akrep, akrebe yapmaz. Herkes zannediyor ki oturup hakemler birbirleriyle konuşuyorlar. Bazı kulüplerin aleyhine hareket ediyorlar. O saf yöneticiler veya maşaları bu bahaneleri kendi ayıplarını örtmek için veriyorlar.

Hakem alemini bir bilseniz aklınız durur. Birbirinin gözünü oyarlar, altını oyarlar, üstünü oyarlar. Kevgir gibi yaparlar. Hakemlerin hiçbiri hiçbirini sevmez. Şu anda da bu alemin içinde inanılmaz bir kavga var.

Bunların bazıları silindi. Bazılarının üzerine de oynuyorlar. Hiç dikkat ettiniz mi, Türkiye'de babadan oğula hakem olan en az 20 isim sayarım. Peki ülkemizde babadan oğula bir tane futbolcu ismi sayamazsınız. Neden? Futbolda torpil yoktur. Oynarsan oynarsın. Futbolda baban kendinsindir. Ama hakemlikte baban varsa ve itilirsen, çıkar maç idare edersin.

Aslında bizim ligimizin hakem sistemi, "Babalar ve oğulları" olsaydı daha iyiydi. Bazıları diyor ki, "Babaları neydi oğuları ne olsun?" Büyüyüp hakem olacaklar. Sonra da babalar ve oğulları çarprazlama birbirlerine ateş etmeye başlayacaklar. Hangisinin babası, hangisinin oğlunu veya hangisinin oğlu, hangisinin babasını götürecek. Tam bir rezalet.

Size fıkra gibi geliyor ama maalesef bu alem böyle. Nitekim bazıları söylüyor, "Ben senin babanı da bilirdim" diye. Bu lafı yönetici söyleyince de seyirci hakemin annesine doğru gidiyor!..
Yazarın Tüm Yazıları