Nazım bir simgedir

NAZIM HİKMET'in 100. yaş kutlamaları AKM'deki bir törenle başladı.

Büyük salon olağanüstü günlerinden birini yaşadı, merkezin giriş kapısının önünde bile içeri girmek için bekleyen uzun bir kuyruk vardı.

Rusya'da Puşkin'in 200. doğum yıldönümü için yapılanları bilenler, bu ilgiye şaşırmazlar. Benim o günün anısına çıkarılmış, Puşkin kabartmalı bir cep saatim bile var.

Názım'a gösterilen sevgi, saygı; tek bir şairin şahsında, sanata, edebiyata yapılan zulümlerin protestosuydu.

İdeolojisi yüzünden şiiri de iktidar baskısıyla görmezlikten gelinen bir sanatçının, kendi dilindeki özgürlüğünün kutlanmasıydı.

Değişik açıdan baktığınızda, bir şaire gösterilen yoğun ilgi kimilerince fazla bulunabilir, hatta her yerde Názım'ın olması eleştirilebilir.

Ben böyle düşünmüyorum; onun gibi mahpus damlarına düşen ne kadar edebiyatçı varsa, onlara yapılanların toplam bilançosunun çıkarıldığı bir hesaplaşma bu.

Rıfat Ilgaz'dan Niyazi Akıncıoğlu'ya, Enver Gökçe'den Ahmed Arif'e, A.Kadir'den İlhami Bekir Tez'e uzayan kahredici listedeki siluetler AKM'deki perdeye yansımıştı.

* * *

BAZI
geceler vardır ki, anılarınızda onu saklar ve ardındaki gerçeklerin yorumunu, analizini yapmak zorunda hissedersiniz kendinizi.

AKM'ye gelenler, onun şiirlerini belleklerine kazıdıklarını ispatladılar.

Genco Erkal, şiirleri okurken hep bir ağızdan, ‘‘bu memleket bizim’’, diye coştular, onun savaşına olan saygıyı, ‘‘sen yanmasan’’ diye başlayarak, edilgin yurttaşlıktan etkin konuma geçişi savundular.

Zülfü Livaneli, onun şiirlerinden bestelediği parçaları seslendirirken, salon bir usta şefin yönettiği koro gibiydi.

Böyle geceler her kuşak için bir başka anlam taşır.

Eski kuşaklar, tanıklık günlerine döndüler, şiirlerini yazdıkları defterleri evlerinde nasıl sakladıklarını, hatta içleri kanayarak yakmak zorunda kalışlarını acıyla anımsadılar.

Edebiyatçılar, düşüncesinin yansıdığı şiiri uğruna bir ömür özlem çeken Názım'ı başka duygularla andılar.

Genç kuşaklar her şeye rağmen, edebi özgürlüğün, Türkiye'de aldığı yolun önemi üzerine düşünme gereği hissettiler.

UNESCO aracılığıyla bütün dünya, şairi 100. yaşında anarken, Türkiye de gündeme geldi.

Geçmişteki bir hatanın düzeltildiğini, devletin şairiyle barıştığını gözlemlediler.

Bana ulaşan e.postalarda, Hollanda'da, Paris'te, Londra'da onun hakkında kitaplar yayınlandığı müjdeleri yer alıyor. Türk edebiyatından birinin dünya şairi olması, Türk edebiyatının tanınması, dünya okur dikkatinin, beğenisinin ona yönelmesini sağlar.

* * *

NÁZIM
bir simgedir, gösterilen ilgiyi abartılı bulmayın.

Jean-Paul Sartre, Andre Gide için, dinle bizim aramızdaki ilişkileri o hepimizin adına değerlendirdi, demişti.

Názım da edebiyatçının özgürlüğü adına çile çekti, işte o da hepimizin, bütün sanatçıların adına bunu yaptı.

Şimdi biz bu bedeli bölüşüyoruz.

Üzüntümüz de, sevincimiz de bundan.
Yazarın Tüm Yazıları