N’olacak bu Almanya’nın hali?

Fotoğrafçı arkadaşım Ülkühan Zekioğlu 4 bin kilometre yol yapıp, bir ay boyunca Almanya’nın yedi eyaletinde, 28 şehri gezdi ve Almanya’daki meyhane kültürünü kitap haline getirdi: ‘Almanya’da Rakı Keyfi’. İşe iki kadeh parlattıktan sonra aslan sütü içmiş Alman muhabbetleri

Haberin Devamı

N’olacak bu Almanya’nın hali

Bir ay boyunca ‘bütün meyhanelerini dolaştın’ Almanya’nın. Rakı karakteristik ve zor bir içki... İyi içebiliyorlar mı?
- Oradaki meyhanelerde usûl şöyle: Yemek öncesi önden minik bir dilim peynir ve iki dilim de kavunla birlikte ‘schnaps’ dedikleri minik kadehlere koydukları sek rakıyı ikram ediyorlar. Gel zaman git zaman, Alman bunu öğreniyor. Biraz geç kaldıkları zaman kendisi soruyor, “O minik içkiden göndermeyecek misiniz?” diye. Meyhanelerin büyük bir çoğunluğu, rakı içmeyi böyle öğretmiş Almanlara. ‘O minik içki’nin tadını beğenen Almanlar, bir sonraki gelişlerinde o içkiden sipariş ediyorlar. Tezgâhın arkasındaki kimi zaman Seyhanlı, kimi zaman Hozatlı, kimi zaman Pazarlı abimiz de rakının âdâbını anlatıyor meraklısına. Almanlar sağlam içen bir millet. Onlarla bu konuda yarışmak güç. Yine de  rakı kadar sert bir içkiyi yemekle birlikte tüketmemek gibi bir alışkanlıkları var. Fakat bu alışkanlık rakıyla bozulmuş. Oturur oturmaz sofrasına, meze tabağını istiyor, meyvesini istiyor ve inanmazsınız ama tek başlarına bir büyük açtırıyor ve sek içiyorlar. Dedim ya, Alman rakıyı da sağlam içiyor.

Haberin Devamı

Rakıyla arası Türkler gibi mi? İki kadehten sonra “N’olacak bu Almanya’nın hali? Öpüjem” muhabetleri onlarda da başlıyor mu?
- Rakı içen ister Alman olsun, ister İtalyan, ister Rus... Fonda çalan musikiyle birlikte o masadan ülke sınırları, milletler, diller, dinler kalkıyor. Zaman zaman hararetle rakı içen Almanlar’ın göbeklerindeki o kalın Bavyera kemerlerini görmesem onları Türkiyeli sanabilirdim.

Daha çok hangi Almanlar meyhane kültürüne düşkün? Türklerle arkadaş olanlar mı? Gençler mi? Zenginler mi? Entelektüeller mi?
- Meyhaneleri gezerken masalara şöyle buyur ediliyordum: “Bu hanımefendi gurme, diğer beyefendi tarihçi, yan masadaki eyalet meclis üyesi, az önce iki kilo hamsi almaya gelen kadın Alman Şansölyesi Schröder’in karısıydı, şu incik kebabı yiyen masa Borussia Dortmund futbol takımının oyuncuları...” Bu masaların her birinde, Anadolu mutfağının ve rakının lezzetini onlardan dinledim. Sıklıkla duyduğum şey, rakıyı sağlıklı buldukları için içiyor olmalarıydı.

Haberin Devamı

Oradaki meyhane ve gece mekânlarında burada olmayan, hoşuna giden bir şey gözlemlediğin oldu mu?
- Masalarda siyaset ve futbol yok. Yedikleri yemeklerin lezzeti üzerine, o yemeklerin tarihi üzerine konuşmayı seviyor genellikle Almanlar. Düşünsenize, Hamburg’dan kebap yemeye Kreuzberg’e gelen var. Adana Grillhaus’un önünde sıraya girip elde rakı içip dürüm yiyip gidiyor. Sahiden lezzete vurgunlar. Müzik, sohbeti engelleyecek boyutta değil. Televizyon yok. En büyük farklardan biri de, Alman porsiyonu usûlüyle çalışıyorlar; porsiyonları oldukça büyük.

Hesap nasıl ödeniyor? Alman usûlü mü, Türk usûlü mü?
- Esasında Almanlar, ayrı ayrı sipariş veren, kim ne sipariş ettiyse sadece onu yiyen, onu içen bir millet. Alman usûlü dediğimiz şey daha çok budur aslında. Fakat meyhane geleneğinde ortaya mezeler söyleniyor ve herkes yiyor. Bizim meyhanelere ayağı alışan Almanların hem bu, hem de hesap ödeme geleneği biraz şekil değiştirmiş. Ama değişmez bir kural var: Masada Türkiyeli varsa hesabı Alman’a ödetmiyor.

Haberin Devamı

En acı meze: Gurbet

Mey İçki’nin projesi olan ‘Almanya’da Rakı Keyfi’ için bir ay boyunca yedi eyalet, 28 şehir dolaşacak; 100’e yakın mekânı fotoğraflayacak, söyleşiler yapacaktım. Bundan daha ilgi çekici ne olabilir ki? Haritalar, konaklama, vize, otomobil kiralama...  Her şeyi üç-dört hafta içinde hallettik, rotamızı çizdik. İlk olarak Berlin’den başladık. Bir ay boyunca 10 ayrı otelde kaldık. Kimi geceler sadece uzun otobanlar kat ettik. Yorgunluk çökse de, adım attığımız lokantada taze demlenmiş Rize çayı, Türk kahvesi ve rakı kadehleriyle karşılanmak yorgunluğumuzu unutturuyordu. Kitap projemizden, söyleşi yapmak istediğimden bahsettiğimde en az beş dakika, “Nerede kalıyorsun, bir sıkıntın var mı, hemen sofraya buyurun, başka yerde yemek yemeyin” gibi tam da bizim havaların sohbeti dönüyordu. Kitapta 79 lokanta var. Bu muhabbet hiçbirinde sekmedi. ‘Gurbet’ kelimesi benim için sözlük anlamını yitirip, kana cana büründü bu ülkede. Daha kapıdan girer girmez, memleketlerini soruyor, oralardan bahsetmemi istiyorlardı. Bir sıfır öndeydim, çünkü bizim Türkiyeliler, Almanya’da yaşayan hemşehrilerinden çok Türkiye’den geleni seviyorlar.

Haberin Devamı

Bak, aynada Alman var

Berlin’de bir Alman, “Yabancı arkadaşlarım gelince, onları Alman değil bir İstanbul meyhanesine ya da bir Adana kebapçısına götürüyorum. Daha ilgi çekici çünkü” diye itirafta bulundu. Almanya, Türkiye’den sonra Anadolu mutfağının izlerini en sık gördüğümüz, rakının içilişine en çok şahit olduğumuz ülke. Biz bu Türkçe-Almanca kitapla Almanlara, kendi ülkelerinde yeşermiş, hatta yarım asırlık üne sahip olmuş bir kültürü göstermiş oluyoruz.

Almanya’daki Top 5 rakı mekânım

Berlin’de Balıkçı Ergün: Gerçek bir İstanbul meyhanesi. Lüfer yerken, Berlin’de olduğunuzu unutturuyor.
Köln’de Heval Restaurant: Mönüsü Zazaca olan bir Kürt mutfağı. Almanlar bumbar dolmasına bayılıyor.
Düsseldorf’ta Schwarzes Meer yani Karadeniz Restaurant: Öyle bir hamsi tava yapıyorlar ki adrese gerek yok kokuyu takip edip buluyorsunuz mekânı.
Essen’de Tablo Restaurant: Almanya’nın en şık ve lezzetli restoranlarından. Ben değil, Alman gurmeleri söylüyor. Dünya mutfakları arasında yarışıyor. Alman ve Rus opera sanatçıları burada, haydari yiyip, rakı içiyorlar.
Kempen’de Ela Restaurant: Hataylı karı kocanın işlettiği zarif bir meyhane. Minicik Alman kasabası Kempen’de, yemyeşil bahçesinde, güveç kokuları yükseliyor.

Yazarın Tüm Yazıları