My name is Eve ile dünyaya açılmak

NİŞANTAŞI'ndan gazeteye gelirken TEM otoyolundaki yoğun trafik nedeniyle sokaklarına daldığımız Gaziosmanpaşa'da sadece gözlerini gördüğüm kara çarşaflı genç kadın mı Türkiye'nin gerçeği yoksa Gaye Çevikel'in anlattıkları mı?

Belki ikisi de.

Önce Gaye Çevikel kim?

Tam bir yıl önce yine bu sütunlarda kendi markası Decorum's'u dünyaya pazarlamak için nasıl uğraştığını ve sadece ABD'de kırka yakın dükkana markasını nasıl kabul ettirdiğini yazmıştım.

Aradan bir yıl geçmiş, Gaye Çevikel yine epey yol almış.

Sabahın erken saatlerinde, tasarım yönetimini ve marka geliştirmeyi bana anlatırken, arada bir İstanbul'a uğrayan ‘‘marka guru’’ları gözümde iyice anlamsızlaşıyor.

Zira Gaye Çevikel anlattıklarını bire bir hayata geçirmiş.

Columbia Üniversitesi, Harvard Üniversitesi'nde katılmadığı seminer kalmamış, teoriyle pratiği birleştirmiş, öğrendiklerini kendi işinde uygulamış.

‘‘Tasarım yönetimini Türkiye'de bilen yok gibi. Tasarım yönetimi şirketteki muhasebeciden, CEO'ya kadar herkes tarafından benimsenmesi gereken bir disiplin.’’

Peki nedir bu tasarım yönetimi?

‘‘Tasarımcı, marka ve ürün felsefesine uymalı. Tek başına hareket etmeyecek. Tasarım, marka, pazarlama, satış, finansman hepsi aynı dili konuşacak, aynı kültürü paylaşacak.’’

Gaye Çevikel
'e göre, şimdiye kadar tekstilde, hazır giyimde katma değeri olan tasarım yerine makinelere yatırım yapılmış çoğunlukla.

Önemli bir nokta daha: İtalya, Fransa, İspanya'nın tasarımda ön plana çıkmasında devletin katkısı büyük.

‘‘İtalya'nın dev markalarının çoğu 1950'lerde, 60'larda küçük atölyelerdi. Devlet-üniversite işbirliğiyle yollarını buldular’’ diye anlatıyor.

Bizde öyle bir destek olmayınca herkes bireysel çabalarıyla kendi yolunu bulma telaşında.

Dünya pazarında kendi markanla bir yere gelmek kolay bir iş değil.

Gaye Çevikel gibi tam 11 yıldan beri marka ve tasarım işine kafa yorduysan ayrı tabii.

Bu yüzden kendi tasarım ekibiyle gerçekleştirdiği ‘‘My name is Eve’’ markasının şansı dünya pazarında da hayli yüksek.

Önümüzdeki haftadan itibaren İstanbul'un ve Türkiye'nin çeşitli noktalarında satışa sunulacak olan ‘‘My name is Eve’’ markası Çevikel'e göre, bir hayat tarzı markası olacak.

Önce ev ürünleri, kişisel aksesuvarlar geliyor. Mart ayından itibaren ise giyim koleksiyonu.

‘‘Türk kültürüyle modern unsurları birleştirdik. Fiyatlar son derece makul. Amaç özgün bir tasarıma herkesin ulaşabilmesi.’’

Gaye Çevikel'in birkaç yıl sonra, logosu kare bir elma olan ‘‘My name is Eve’’ markasını dünya pazarına kabul ettireceğini adım gibi biliyorum.

Dileğim, Gaziosmanpaşa'da sadece gözlerini gördüğüm genç kadının dünya pazarından önce kare elmaya elini uzatması.

Cola-Turka'nın Chevy Chase'i Coca-Cola'nın Beyoğlu gençliği

YOLUMUZ yine Coca-Cola Türkiye Şişeleme Grubu'nun Ankara'daki fabrikasına düştü.

Geçen yıl Coca-Cola Kalite Sistem Ödülü kazanarak, dünyadaki 2 bin fabrika arasında 10. sıraya oturan bu işletme şimdi de TSE'den (Türk Standartları Enstitüsü) İş Sağlığı ve Güvenlik Sertifikası almış.

TSE bu sertifikayı boşuna vermemiş.

Zira Coca-Cola fabrikasının işçinin sağlığı ve güvenliği için uyguladığı program Çalışma Bakanlığı'na örnek olmuştu.

Bakanlık benzer programı Türkiye çapında yaygınlaştırmak için Avrupa Birliği'nden 7 milyon Euro almıştı.

Sertifikanın verildiği törende yan yana oturduğum TSE Planlama ve Eğitim Müdürü Murat Sayar ile kalite standartlarını konuşuyoruz.

Bir gün önce, büyük bir market zincirinden aldığım üç kavanozdan ikisi arızalı çıkmış, kalite kontrole, tüketici haklarına takmış vaziyetteyim.

TSE kimlere belge verir, nasıl verir onları konuşuyoruz..

Aldığım bilgiler tüketici olarak beni rahatlatmıyor ama TSE'yi öğreniyorum.

1300 personeli olan TSE özel sektör gibi çalışıyor, devletten para almıyor.

Belki de dünyada devletten para almayan tek standartlar kuruluşu.

Yurtdışında da belge veriyor.

Mesela ABD'deki üç şirkette de TSE belgesi varmış.

Uluslararası bir şirket olan Coca-Cola'nın da TSE'nin belgesini alması gururlandırmış Sayar'ı.

Globalleşmenin hoş bir boyutu.

Bir diğer boyutu da Coca-Cola İçecek Grubu'nun Murahhas Üyesi Ron Jones ile sohbetimizde ortaya çıkıyor.

Ron Jones'a önce elbet Cola-Turka'yı nasıl bulduğunu soruyoruz.

‘‘Pazarda rekabet olması bizim için iyi’’ diyor.

Peki Cola-Turka'yı tatmış mı?

‘‘Tattım. Coca-Cola değil, çok farklı.’’

Reklam filminin ABD'de çekilmesine ne diyor?

Cevap şöyle:

‘‘Onlar filmi New York'ta çekti, Chevy Chase'i oynattı. Biz Beyoğlu'nda, Türk gençleriyle çektik. Üstelik Türkiye'de çektiğimiz reklam filmi Coca-Cola camiasında öyle beğenilmiş ki bazı Avrupa ülkelerinde, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan'da da gösteriliyor.’
Yazarın Tüm Yazıları