Mümtaz Soysal: Gerçekler

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Ses duyurmanın çeşitli yolları olur.

Ses vardır; diplomasinin inceliğiyle duyurulur, ama gökgürültüsü kadar etkili ve top sesi kadar caydırıcıdır. Bir de, maç önceleri ve sonraları ‘‘Bu gelen Türklerin ayak sesleri!’’ diye çıkarılan sokak sesleri vardır ki, etkisi birkaç gün sürer ve sonra, genel durumların gerçekleri karşısında çabucak sönüp gider. Medyanın görevi, herhalde, sokak seslerini arkaya alarak ülkenin en iyi diplomatlarından birine çullanmak olmamalıdır.

Geçen hafta, hayli uzaklarda, bir yandan Türkiye'nin Londra Büyükelçisi'ne yapılan haksızlığı seyredip bir yandan da bir başka ülke büyükelçisinin inceliklerle dolu konuşmasını dinlerken bütün bunları düşünmemek olamazdı.

Konuşan, Tunus'un eski Washington Büyükelçisi Ahmed Unais'ti.

Konuşulan yer, Mağrep Araplığı'ın en etkili yayınlarından haftalık ‘‘Realites’’ dergisince düzenlenen uluslararası bir toplantı.

Konuşulan sorun ise, Avrupa Birliği'nin ‘‘Akdeniz Programı’’ karşısında takınılması gereken tutum: Fas, Cezayir ve Tunus'un önde gelen kişileri, eski ve yeni bakanlar, akademisyenler, medya mensupları, Brüksel'den gelen seslere karşı ortak bir ses oluşturma peşindeler: 1998'den sonra Tunus'la Fas'ın imzaladıkları ve yakında Cezayir'in de imzalayacağı anlaşmalar Avrupa Birliği ile ilişkileri hangi noktaya sürükleyecek: Kalkınma yolunda açılan yeni bir kapı mı? Ortaklık görüntüsü gerisinde sonsuz bir oyalama mı? Eski sömürge ilişkilerinin çağdaş görüntüler gerisinde canlandırılışı mı?

Türkiye'yle benzer öyle yanları var ki sorunun, şaşırmamak mümkün değil.

Ama, emekli büyükelçi, benzerliğin en kritik noktasını yakalayıp konuyu daha da ilginç kılmayı bilmişti: Avrupa Birliği ile üyelik, ortaklık ya da yakınlık politikaları izlemeye çalışan ülkelerde Amerika'nın rolü.

Başlangıç noktası, Clinton yönetiminin dış ekonomik ilişkilerinde en etkili adamlarından Stewart Eisenstadt'ın Mağrep konuşmaları.

Büyükelçi Unais, bunları inceleyip şu sonuca varıyor: Amerika, Mağrep ülkelerinin özel sektöre yeterince önem vermeyip sonuna kadar gitmeyişlerini ve politikanın ekonomiye ağır basmasını Avrupa Birliği'ne göre çok daha sert biçimde eleştirmektedir. Avrupa ilişkileri süredursun, Washington Fas, Tunus ve Cezayir'le ayrı ve dörtlü bir diyalog öneriyor. Hükümetlerle değil, ticaret ve sanayi odalarıyla başlayıp hükümetleri o yoldan etkilemek, Amerikan yatırımları önündeki hukuksal ve yapısal engelleri kaldırmak amacı güden bir diyalog. Böylesi, hem işadamları kanalıyla bölge ülkelerini birbirlerine yaklaştırıp Amerika'ya yatkın bir blok oluşturmaya, hem de, aynı yoldan, Amerikan sermayesinin önündeki engelleri kaldırmaya yarayacaktır.

Atlantik ötesinden gelip Ankara'dan önce İstanbul'la görüşen, Yunan-Türk ilişkilerinin düzeltilmesini diplomatlardan önce işadamlarına havale eden ve ülke hukukundan önce dış tahkim ‘‘reform’’undan söz açan konukları anımsadıkça, Tunuslu diplomatın yumuşak sesli, ama sert içerikli konuşmasından etkilenmemek mümkün değildi.

Yazarın Tüm Yazıları