İstanbul Aile Mahkemesi’ne başvuran Aslanoba, ‘Koçak’ soyadının kendisi için ayrılmaz bir parça haline geldiğini belirterek soyadının ‘Koçak Aslanoba’ olarak değiştirilmesini talep etti. Ü
nlü diyetisyenin avukatı Sibel Engin, mahkemeye sunduğu dava dilekçesinde şu ifadeleri kullandı:
“Müvekkil tüm sosyal mecralarda ‘Dilara Koçak’ ismiyle tanınmaktadır. Arama motoruna ‘Dilara Koçak’ diye yazıldığında ilk ve en çok çıkan sonucun müvekkil olduğu görülmektedir. Tüm sosyal çevresi ve kamuoyunun müvekkili ‘Koçak’ olarak tanıdığı nazara alındığında soyadının değiştirilmesi için haklı bir sebebin olduğu görülmektedir. Yargıtay kararlarında da kişinin toplum içerisinde bilindiği soyadın kendisine verilmesi ve istemesinde hukuki yararı ve haklı sebebi olduğu tartışmasızdır. Tüm bu nedenlerle müvekkilin soyadının ‘Koçak Aslanoba’ olarak değiştirilmesini talep ediyoruz.”
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yasadışı bahis reklamında yer alarak insanları teşvik ettiği iddiasıyla şovmen Mehmet Ali Erbil ile şarkıcı Serdar Ortaç’ın da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmıştı. 11 Kasım 2024’te gözaltına alınan Erbil ile Ortaç hakkında ‘ev hapsi’ adli kontrolü kararı verilmişti. İtiraz üzerine İstanbul 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi, Ortaç hakkındaki ‘ev hapsi’ adli kontrol kararını kaldırmıştı.
İtiraz üzerine Erbil’in ‘ev hapsi’ adli kontrol tedbiri de kaldırıldı. Mahkeme, Erbil’e, her hafta pazartesi günü ‘imza atmak’ şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına hükmetti.
İstanbul’da yaşayan A.C. adlı kadın ile bir firmada satış temsilciliği yapan H.C., 2014’te evlendi. Çiftin bu evlilikten iki çocuğu dünyaya geldi. İddiaya göre, çiftin evliliği, H.C. isimli kocanın ağır kusurlu davranışları nedeniyle çekilmez bir hale gelmeye başladı. H.C. isimli eş, iki çocuğuna ve anneleri A.C.’ye karşı maddi ve manevi anlamda ilgisiz davranmaya başladı. Aylık kazancı konusunda eşine doğru bilgi vermeyen H.C., bu kazancının büyük bir kısmını kendi kök ailesine (annesi ve kız kardeşi) veriyordu. A.C. isimli kadın kendisi ve çocuklarının ihtiyaçları konusunda para istediğinde, H.C. cimrilik yaparak ‘para yok’ şeklinde karşılık vermeye başladı. Evde özensiz ve kendisine bakmayarak gezen H.C., karısının sakalını kesmesi ve bakımlı olması konusundaki isteklerini de önemsemedi.
200 BİN TL NAFAKA İSTEDİ
A.C.’nin avukatı tarafından İstanbul Aile Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde, H.C. isimli kocanın sürekli istifçilik yaparak ne bulursa eve getirip yığdığı belirtilerek özetle şunlara yer verildi: “Davalı kocanın bu alışkanlıkları yüzünden ev alanı işgal edilmektedir. Bu durum da müvekkil açısından çekilmez bir hal almıştır. Ayrıca maket yapma bağımlılığını aşırı boyutlara taşıyan H.C., gece yarılarına kadar bununla uğraşmakta, eşi ve çocuklarıyla ilgilenmemektedir. Çocuk babasının yanına gidip maket konusunda sorular sorduğunda kötü davranan H.C., çocuğuna sevgi göstermemiş, sürekli kalbini kırmıştır. Onuru incinen müvekkilin yaşama sevinci ve hevesi artık kalmamıştır. Bu nedenle tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ederiz. Davalı eşten 5 milyon maddi, 5 milyon lira da manevi olmak üzere toplam 10 milyon lira tazminat ile müvekkil ve çocuklar için aylık 200 bin lira nafaka istiyoruz.”
MOMO Beach’in patronu Burak Beşer’in kendisini başka bir kadınla aldattığını iddia eden 4 yıllık eşi Ece Akbulut Beşer, 100 milyon lira tazminat talepli boşanma davası açtı. Eşinin sevgilisiyle aynı evde kaldığını ve yurtdışına giderek partilere katıldığını ileri süren Ece Akbulut Beşer, ihanete ilişkin video ve fotoğrafları mahkemeye delil olarak sundu.
İstanbul Aile Mahkemesi’ne açılan davaya göre, Çeşme’nin en popüler beach’i Momo’nun sahibi Burak Beşer ile Kurabiye Otel’in sahibi Ece Akbulut, 2020’de evlendi. Çift, geçen yıl Beykoz Aile Mahkemesi’nde ‘anlaşmalı’ olarak boşandı. Ancak iddiaya göre Ece Akbulut, eski eşi Burak Beşer’in evli oldukları dönemde kendisini aldattığını öğrendi. Bunun üzerine ‘anlaşmalı’ boşanma kararına itiraz eden Ece Akbulut, dava dosyasını İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne (İstinaf Mahkemesi) taşıdı.
İstinaf Mahkemesi Ece Akbulut Beşer’i haklı bularak ‘anlaşmalı boşanma’ kararını kaldırdı. Ece Akbulut Beşer, kararın kaldırılmasının ardından bu defa İstanbul Aile Mahkemesi’ne başvurarak ‘çekişmeli’ boşanma davası açtı.
‘KADINLIK GURURUM KIRILDI’
Burak Beşer’in P.Ö. isimli bir kadınla aynı evde yaşadığını ve bu kadını aile ve yakın çevresiyle tanıştırdığı anlatılan dava dilekçesinde, “Burak Beşer, P.Ö. isimli kadın ile 2023’te Atina’ya giderek aynı otelde kalmıştır. 2024 Nisan ayında da yine aynı kadınla Amerika’da bir partiye katılmış, birlikte otelde kalmış ve aynı uçakla İstanbul’a gelmiştir. Burak Beşer’in bu eylemleri sunduğumuz videolar ve fotoğraflarla da anlaşılacağı üzere aldatma eylemini gerçekleştirdiğini ortaya koymaktadır” denildi. Ece Akbulut Beşer’in avukatı Osman Hacıbekiroğlu tarafından mahkemeye sunulan dilekçenin devamında özetle şunlara yer verildi: “Eşinin aldatma eylemi ve evlilik dışı ilişki yaşaması nedeniyle derin üzüntülere maruz kalan müvekkilin gururu kırılmış, itibarı ve kişilik hakları zedelenmiştir. Müvekkilin evlilik birliğinin bozulmasında hiçbir kusuru bulunmamaktadır. Boşanmaya sebep olan olaylar, Burak Beşer’in kusurlu davranışları neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu nedenle tarafların ‘evlilik birliğinin temelinden sarsılması’ nedeniyle boşanmalarını istiyoruz. Burak Beşer’den 50 milyon lira maddi, 50 milyon lira da manevi olmak üzere toplam 100 milyon lira tazminat ile müvekkil için aylık 400 bin lira nafaka talep ediyoruz.”
Eski ortağının tehditleri yüzünden her gün can korkusuyla yaşadığını ileri süren Bektaş, hayatın kendisi için katlanılamaz hale geldiğini ifade etti. Arya Arda Bektaş’ın avukatı suç duyurusu dilekçesinde özetle “Müvekkile ağır hakaretlerde bulunan, ısrarlı takip ve tehdit eden Mübeyra Sağlam ile eşi Mehmet Sağlam ve kardeşi Ertuğrul Doğaner’den şikâyetçiyiz.
Şüpheliler hakkında soruşturma başlatılarak ceza almalarını talep ederiz” denildi.
Sevilay Tilda Oğuz, mah kemeye sunduğu dilekçede eşiyle araların daki sevgi, saygı ve dostane bağların kaybolduğunu belirterek, davaya konu geçimsizlik sebeplerini şimdilik anlatmak istemediğini ifade etti.
5 yaşındaki çocuğunun velayetini isteyen Oğuz, Umut Oğuz’dan 1 milyon liralık tazminat ile aylık 25 bin liralık nafaka talep etti.
Davanın reddini isteyen Umut Oğuz ise eşiy le fiilen ayrı olmadığını ileri sürerek boşanmak istemediğini belirtti.
Oyuncunun avukatı “Ekonomik sıkıntı yaşayan müvekkilin, talep edilen nafakayı ödeyecek durumu yoktur” dedi. Duruşma ertelendi
EVE GELEN YAZI SAYESİNDE MİRASÇI OLDUĞUNU ÖĞRENDİ
İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılan davaya göre ‘Deli Gönül’, ‘Bahar Yüzlüm’, ‘Aşk Bebeği’ gibi şarkılarıyla müzik dünyasında adını duyuran Alisa Gürbüz’e 17 Kasım 2023’te İstanbul Anadolu 8’inci İcra Dairesi’nden bir uyarı yazısı geldi.
Yazıda, Alisa Gürbüz’ün ismi yazmıyordu, ancak kimlik numarası bulunuyordu. Kimlik numarasının yazdığı kısımda, vefat eden İsmail Esat Yüzaklı’nın mirasçıları arasında Alisa Gürbüz de yer alıyordu.
BORÇLARINI VE MİRASINI REDDETTİ
Alisa Gürbüz, mahkemeye sunduğu dilekçede, İsmail Esat Yüzaklı ile hayatta olduğu zaman da görüşmediğini belirterek, “Bu şahsın vefat ettiğini bana gelen evrak sayesinde öğrendim. Onun adına kayıtlı alacak, borç ve gayrimenkul taşınmazların tümünü reddediyorum. Ayrıca ismimin ve kimlik numaramın ölüm tarihini bilmediğim İsmail Esat Yüzaklı’nın mirasçıları arasından çıkarılmasını talep ediyorum. Mahkemece mirasın reddine karar verilmesini istiyorum” dedi.
MAHKEME MİRASIN REDDİ DAVASINI KABUL ETTİ
İSTANBUL Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yasadışı bahis reklamında yer aldıkları ve teşvikte bulundukları iddiasıyla aralarında Mehmet Ali Erbil ile Serdar Ortaç’ın bulunduğu 16 kişi, 11 Kasım 2024’te sabah saatlerinde gözaltına alınmıştı. Serdar Ortaç ile Mehmet Ali Erbil ‘ev hapsi’, Doğukan Demirtaş ve F.E.N. ise imza ve yurtdışı çıkış yasağı adli kontrolle serbest bırakılmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Mehmet Ali Erbil ve Serdar Ortaç hakkında ayrı ayrı hazırlanan iddianamelerde, “kişileri reklam vermek ve sair surette spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli veya müşterek bahis ya da şans oyunlarını oynamaya teşvik etmek” suçundan 1’er yıldan 3’er yıla ve üç bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılmaları istendi.
‘MENFAAT TEMİN ETTİ’
Erbil hakkındaki iddianamede, olay öncesinde bilmediği ve tanımadığı, sadece ortak arkadaş yönlendirmesi ile ilk kez soruşturma konusu yayının yapıldığı, herhangi bir menfaat temin etmediğini söylediği hatırlatıldı. Erbil’in medya sektöründe tanınırlığı ve bilinirliği dikkate alındığında hiçbir menfaat temini olmaksızın tanımadığı, aralarında dostluk ya da ahbaplık bulunmayan kişilerden gelen her davete icabet etmesinin beklenemeyeceği, Malta’da ağırlanmasının dahi menfaat kapsamında kaldığına yer verildi. Ansızın çekildiği ileri sürülen video kaydında iddia edildiği gibi tehdit ya da zorlama içeren bir ortamın olmadığı, iddia doğru kabul edilse bile Erbil’in bir şikayetinin bulunmadığı belirtildi. Erbil’in yayınlanacağını ve haliyle etkileşim alacağını bilerek, isteyerek yasadışı bahis içerikli videolarda yer aldığı öne sürüldü.
REHA Muhtar ve Deniz Uğur, 15 yaşında olan ikiz çocukları Mina Deniz ile Poyraz Deniz’in velayeti için mahkemelik olmuştu. Mahkeme, Uğur’un açtığı velayet davasını reddetmişti. Oyuncu, bu kez de kızına şiddet uyguladığı iddiasıyla Reha Muhtar hakkında şikâyetçi olmuştu. Çocuklarının can güvenliğinin olmadığını ve velayetlerinin kendisine verilmesini isteyen Deniz, Reha Muhtar’ın akli melekelerinin yerinde olmadığını öne sürmüştü. Deniz Uğur’un açıklamalarının ardından Reha Muhtar da mahkemeye başvurmuş ve oyuncu hakkında uzaklaştırma kararı aldırmıştı.
Deniz Uğur’un, kendisine ait olduğu iddia edilen ses kaydını sosyal medya hesabından paylaştığını öne süren Reha Muhtar, itibarının zedelendiği gerekçesiyle yeniden mahkemeye başvurdu. Deniz Uğur’a 60 bin liralık manevi tazminat davası açan Reha Muhtar’ın mahkemeye sunduğu dilekçede, özetle şunlara yer verildi:
‘ÇOCUĞU SUÇA SÜRÜKLEDİ’
“Deniz Uğur tarafından küçük çocuk suça sürüklenmiş, rıza dışı ve gizlice ses kaydı aldırılmış ve hukuka aykırı olan bu ses kaydı internet ortamında ifşa edilmiştir. Reha Muhtar’ın kamuoyu önünde itibarının zedelenmesine ve manevi çöküntü yaşamasına neden olmuştur. Muhtar’ın, kızını koruduğunu ifade etmek yerine, kötü niyetli delil oluşturmaya çalışmıştır. 60 bin liralık manevi tazminatın faiziyle birlikte Uğur’dan alınmasını talep ediyoruz.”
‘BU DAVAYI İNTİKAM ALMAK İÇİN AÇTI’
2 yıl önce Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde avukatı Ergin Akçay aracılığıyla başvuran sanatçı, maddi-manevi zarara uğratıldığını öne sürerek izinsiz kullanımın durdurulmasını talep etmişti.
Mahkeme dosyayı bilirkişiye gönderdi. Bilirkişi raporunda, Düzağaç’ın eserlere ilişkin dijital iletim hakkını davalı iki şirkete devretmediği belirtildi.
Kararını açıklayan mahkeme, iki şirketin eserler üzerindeki haksız tecavüzünün durdurulmasına, bu eserleri dijital platformlarda kullanmalarının yasaklanmasına hükmetti.
İddiaya göre evlendikten sonra ekonomik durumu iyiye giden M.D., bir süre sonra iki çocuğunun annesi A.D.’ye psikolojik ve fiziksel şiddet uygulamaya başladı. Çocukları için kocasının şiddetine katlanan A.D., sürekli olarak, “Sen kadın değilsin” ve “Senin gibi kadın mı olur, şu haline bak” şeklinde eşi tarafından aşağılandı ve ağır hakaretlere maruz kaldı. İddiaya göre M.D. adlı koca, dubleks olan evinin üst katında bulunan odaları kiraya verdi. Kiraya verdiği genç kadınlardan biri M.D.’nin kendisini rahatsız edecek eylemde bulunduğunu A.D.’ye söyleyerek kısa bir süre sonra taşındı.
EŞİ SESLERİNİ DUYMUŞ
Evin üst katındaki odaları iki kadına kiralayan M.D., bunlardan biriyle dışarıda samimi şekilde görüşerek yüklü miktarda alışverişler yaptı. Kadınların isimlerini cep telefonuna erkek ismi olarak kaydeden M.D., onlarla gecenin geç saatlerinde konuşmalar yaptı. A.D.’nin avukatı, “M.D.’nin üst kattaki kiracılarından biriyle ilişkiye girdiğini duyan müvekkil ve çocuğu, şok yaşamıştır. Boşanmada kusurlu olan davalı kocanın 30 milyon lira tazminat ile 30 bin lira nafakaya hükmedilmesini istiyoruz. Ayrıca M.D.’nin malvarlıklarını tedbir kararı verilmesini talep ediyoruz” dedi.
İddiaya göre fal uygulamaları ‘Faladdin’ ve ‘Binnaz’ın kurucusu Sertaç Taşdelen, resim ve sanat eserlerini kişisel sosyal medya ve ‘VISON ART’ adlı hesaplarında paylaştı. ‘VISION’ markasının izinsiz ve hukuka aykırı kullanıldığını iddia eden sanatçı Savaş, savcılığa suç duyurusunda bulundu. Savcılık, Taşdelen hakkında ‘başkasının marka hakkına tecavüz’ suçundan 3 yıla kadar hapis ve 20 bin güne kadar adli para cezası istemiyle dava açtı.
HAPİS VE PARA CEZASI VERİLDİ
İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi, Taşdelen’i ‘başkasına ait marka hakkına alıntı veya benzetmek suretiyle tecavüz oluşturan malı satışa arz etmek’ suçundan 10 ay hapis ve 80 lira adli para cezasına çarptırdı. Hükmün açıklanması ise geri bırakıldı.
İrem’in vefatının ardından ailesi İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak vasiyetnamesinin yüzlerine karşı okunması talebiyle dava açmıştı.
2 yıldır görülen davada mahkeme, sanatçının 31 Ağustos 2020’de yazdığı vasiyetnamesini eşi Hansu İrem, yeğeni Güliz Aldatmaz ve Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı’nın huzurunda okudu.
İrem’in ‘Son Mektup’ başlıklı vasiyetnamesinde özetle şu ifadeler yer aldı:
“Tam yetkili ve tek varisim eşim Hansu İrem’dir. Vefatı halinde tüm yetkiler eşimin yeğenleri Alım Tatar ve Derin Tatar’a ait olacaktır.”
İlhan İrem’in tüm mirasını eşine bırakmasının ardından abisi Erkan Aldatmaz’ın kızı Güliz Aldatmaz Gökçadır mirasta hakkı olduğu iddiasıyla dava açmıştı.
Jess Molho, geçtiğimiz haziran ayında İstanbul Aile Mahkemesi’ne başvurarak 23 yıllık eşi Zeynep Molho’ya anlaşmalı boşanma davası açmıştı. Ancak birkaç gün sonra yeniden mahkemeye başvurarak eşiyle aralarındaki uyuşmazlığın anlaşmalı olarak sonuçlandığını belirterek boşanmaktan vazgeçtiklerine ilişkin feragat dilekçesi vermişti. Barışarak evliliklerini sürdürmeye çalışan Jess Molho ile Zeynep Molho çifti, 4 ay sonra yeniden boşanma kararı aldı.
Zeynep Molho, avukatı Tuyan Çağlar aracılığıyla İstanbul Aile Mahkemesi’ne başvurarak, Jess Molho’nun kendisine fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddet uyguladığı iddiasıyla 40 milyon liralık tazminat istemli boşanma davası açtı. Çocuklarının velayetini isteyen Zeynep Molho, toplam 700 bin lira nafaka talep etti.
İHANET İDDİASI
Zeynep Molho’nun iddialarının yalan olduğunu öne süren Jess Molho ise avukatı Handan Bakbak aracılığıyla karşı boşanma davası açtı.
Jess Molho ise, eşinin kendisini spor hocasıyla aldattığını, alkol bağımlısı olduğunu ve öfke problemi yaşadığını öne sürerek 30 milyon lira tazminat istedi.
İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde dava açan sanatçı, “Sibel Can-Türk Sanat Müziği” albümünde yer alan 12 eserin Raks Müzik tarafından dijital mecralarda izinsiz ve hukuka aykırı olarak kullanıldığını öne sürmüştü. Ünlü sanatçının avukatı Ergin Akçay, mahkemeye sunduğu dava dilekçesinde “Raks Müzik şirketinin bu eylemi nedeniyle müvekkil, telafisi imkânsız maddi ve manevi zarara uğramıştır. Davaya konu izinsiz kullanımın ve haksız tecavüzün durdurulmasını, önlenmesini ve ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Eserlerin dijital müzik platformlarında kullanılmasının ve umuma iletilmesinin yasaklanmasını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
BİLİRKİŞİ: HAKKINI DEVRETMEDİ
Mahkeme dava dosyasını bilirkişiye gönderdi. Bilirkişi raporunda, “Davaya konu albümde yer alan eserler üzerinde Sibel Can’ın hak sahibi olduğu kanaatine varılmıştır. Söz konusu albümün yapıldığı tarihte Sibel Can, dijital iletim hakkını Raks Müzik’e devretmemiştir” denildi. İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde yaklaşık 2 yıldır görülen davada geçtiğimiz gün karar açıklandı. Sibel Can’ı haklı bulan mahkeme, Raks Müzik’in söz konusu eserler üzerindeki haksız tecavüzünün önlenmesine ve durdurulmasına karar verdi. Mahkeme ayrıca firmanın eserleri dijital müzik platformlarında kullanmasının yasaklanmasına hükmetti.
Prof. Dr. Şen, satın aldığında binanın bir kısmı otel olarak kullanılıyordu. Davaya konu kısım ise HS Karadeniz Pide Kebap Sanayi ve Ticaret şirketi tarafından restoran olarak işletiliyordu. İddiaya göre, Prof. Dr. Ersan Şen, satın aldığı binanın eski olması sebebiyle dış cephe, çatı ve iç yapılarda tadilat yaptırmak istedi. Binanın otel olan bölümünde kira sözleşmesi feshedildi ve otel işleteni tahliye edildi. Restoran bölümü, iki kez ihtarname gönderilmesi ve sözlü görüşmelere rağmen kiracı HS Karadeniz Pide Kebap şirketi tarafından tahliye edilmedi.
MAHKEME DAVAYI REDDETTİ
Prof. Dr. Ersan Şen tarafından mahkemeye sunulan dava dilekçesinde, binada esaslı tadilat gerektiğinin altı çizilirken, durumun gerçek ve samimi olduğu belirtildi. Davaya cevap veren HS Karadeniz Pide Kebap da Prof. Ersan Şen’in amacının, taşınmazın tamamını otel olarak kullanıma uygun hale getirip daha fazla gelir elde etmeye yönelik olduğunu ifade etti.
Bilirkişi raporunda ise Prof. Şen’in tadilat projesine ilişkin herhangi bir ruhsat almadığı belirtildi. İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşmasında kararını açıklayan mahkeme, gerekçesini sonradan açıklamak üzere Prof. Dr. Şen’in davasını reddetti.
ALMANYA’da yaşayan Ebru Ö.,16 yaşında ağır bir kaza geçirdi. Kazanın ardından Ebru Ö.’nun sağ kalça uyluğunda bir çukur meydana geldi. Kalçasındaki bu görüntüden rahatsız olan Ebru Ö., İstanbul’da bir kliniğe başvurarak sırt bölgesinden alınacak yağ dokusu ile kalçasındaki çukurun doldurulmasını istedi. Kalçasındaki sorunlu bölgelerin fotoğraflarını çeken Ebru Ö., çukurlu olan bölgeyi işaretleyerek ‘doldurulacak’ ifadesiyle açıkça durumu bildirdi. Estetik işlem için yaklaşık 7 bin Euro ücret ödeyen Ebru Ö., 5 Haziran 2023’te Almanya’dan İstanbul’a gelerek ameliyat oldu.
İddiaya göre, klinik doktoru Ebru Ö.’ye vaat ettiği kalça dolgusu operasyonunu yapmadı. Anlaşmaya aykırı davranan doktor, Ebru Ö.’nün baştan beri hiç istemediği Brezilya tipi popo kaldırma ameliyatı yaptı. Poponun iki tarafına da yağ enjekte edildi. Ameliyatın ardından ciddi ağrılar yaşayan Ebru Ö., poposunun isteği dışında büyütüldüğünü ve ameliyatın konusu olan çukurların kesinlikle doldurulmadığını görünce büyük bir yıkım yaşadı. Ebru Ö. klinik yönetimine, ağrılarının dayanılmaz olduğunu ve kendilerinden kesinlikle bir popo ameliyatı yaptırmayı baştan beri istemediğini, karşı karşıya kaldığı bu durumun kabul edilemez olduğunu ifade etti. Klinik yönetimi ise tüm neticenin tam anlaşılması için 6 ay beklemesi gerektiğini, sonraki süreçte de gerekli düzeltmeleri yapmak için ikinci bir ameliyat yapılabileceğini Ebru Ö.’ye söyledi.
‘HATALI VE EKSİK OPERASYON YAPILDI’
Kalçasının aldığı yeni şekilden dolayı ruhsal çöküntü yaşayan ve Almanya’da yeniden ameliyat olmak zorunda kalan Ebru Ö., İstanbul Tüketici Mahkemesi’ne dava açtı. Mahkemeye sunulan dava dilekçesinde özetle şunlara yer verildi: “Poposunun istemi dışında büyütülmesi nedeniyle oldukça ağrılı ve sancılı bir süreç geçiren Ebru Ö., kalçasının üzerinde uzun süre oturamamıştır, kıyafetlerinin içerisine girememiştir. Ayrıca uzun süre işe gidememiş, gitse dahi oturamadığı için verimli olamamıştır. Müvekkil, Türkiye’de yapılan hatalı ve eksik ameliyat için Almanya’daki kliniğe ilk ödediği ücretten çok fazla bir ücret ödemek zorunda kalmıştır. Müvekkil ayrıca en başından beri istemediği Brezilya tipi bir popo işlemine maruz kalarak, normalden çok büyük ve kötü bir popoyla karşı karşıya kalmıştır. Bu nedenle davalı klinik yönetimi ve doktordan 5 bin 500 Euro manevi, 300 Euro da maddi tazminatın (215 bin 399 lira 82 kuruş) faiziyle tahsilini talep ediyoruz.”
Berat Bor’a ve ailesine ulaşmak istediklerini Mehsem Özşimşir’e anlatan iki kardeş, kendilerine yardım edilmediği takdirde işyerine gelerek rahatsız etmeye devam edeceklerini, savcılık şikâyetinin de kendilerine engel olamayacağını söyledi. Rıdvan B. ve İdris B.’nin ısrarlı aramaları ve tehditleri nedeniyle büyük korku yaşayan, huzur ve sükunu bozulan Mehsem Özşimşir, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak suç duyurusunda bulundu.
3 AY YAKLAŞAMAYACAK
Can güvenliğinden büyük endişe ettiğini ileri süren Mehsem Özşimşir, aile mahkemesinden korunma talebinde bulundu. Dilekçede savcılık şikâyetine rağmen iki kardeşin ısrarlı aramalarına ve tehditlerine devam ettiği belirtildi.
Aile mahkemesi, Rıdvan B. ile ağabeyi İdris B.’nin 3 ay süreyle sanatçı Mehsem Özşimşir’e yönelik şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, bulunduğu konuta veya işyerine yaklaşmamasına ve iletişim araçlarıyla rahatsız etmemesine karar verdi. Mahkeme ayrıca iki kardeşin bu karara aykırı davranması halinde 3 günden 10 güne kadar zorlama hapsine çarptırılacağını da kararında açıkladı.
İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılan davaya göre; Ahu Yağtu, Muharrem Ömer Özgür ile eşi Esin Özgür’e ait olan, Beşiktaş-Ortaköy’deki daireyi 2017’de kiraladı.
Tapu ve Kadastro Paylaşım Sistemi aracılığıyla Yağtu’nun aynı ilçe sınırları içinde olan Bebek’te bir evi olduğunu öğrenen Özgür çifti, oyuncudan evlerinden çıkmasını istedi.
Çiftin avukatının mahkemeye sunduğu dilekçede, “Türkiye Borçlar Kanunu’nun 352’nci maddesine göre kiracının aynı ilçede oturmaya elverişli bir konutunun bulunması halinde, kiraya veren tahliye isteyebilir. Arabuluculuk görüşmesinde anlaşma sağlanamamamıştır” denildi.
OTURMAYA ELVERİŞLİ DEĞİL
İSTANBUL Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılan davaya göre iş insanı Murat Dedeman, 25 Temmuz 2019’da vefat etti. Vefatın ardından Dedeman Holding’in yönetim kurulu başkanlığına ilk eşinden olan oğlu Rıfat Dedeman geçti. Murat Dedeman’ın mirasçısı olarak ilk eşinden olan çocukları Rıfat Dedeman ile kızı Banu Dedeman, Ukraynalı Olha Shylova’dan olan kızı Sofia Satin Dedeman ve son eşi Sevda Dedeman kaldı. 14 yaşındaki Sofia Satin Dedeman, babasının mirasından 4’te 1 oranında yasal miras hakkına sahipti. İddiaya göre Murat Dedeman, kızı Sofia’nın doğumundan iki ay sonra Beşiktaş Ortaköy’deki villasını oğlu Rıfat Dedeman adına tescil ettirdi.
‘MAL KAÇIRMA’ İDDİASI
Sofia Satin Dedeman’ın avukatı dava dilekçesinde şunları ifade etti: “Yapılan devir ve tescil işlemi müvekkilin doğumundan 2 ay sonra yapıldığı ve devir için evlilik dışı doğan müvekkilden mal kaçırmak dışında hiçbir sebebin olmadığı açıktır. Murat Dedeman, ölmeden önce bu taşınmazı tapuda satış ve devir ile göstermek suretiyle Rıfat Dedeman adına tescil ettirmiştir. Taşınmazın 3. kişilere devir ve satışının önlenmesi için mahkemeden ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve şimdilik 100 bin liralık alacağın Rıfat Dedeman’dan tahsilini istiyoruz” denildi.
DAVADAN VAZGEÇTİ
Mahkeme, üçüncü kişilere devrinin ve satışının önlenmesi için söz konusu taşınmazın tapu kaydı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verdi. Sofia Satin Dedeman, avukatı aracılığıyla mahkemeye feragat dilekçesi sunarak davadan karşılıklı olarak vazgeçtiklerini bildirdi. İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’nde iki yıldır görülen davada karar geçtiğimiz günlerde açıklandı. Sofia Satin Dedeman ile Rıfat Dedeman’ın talebi doğrultusunda karar veren mahkeme, davayı feragat nedeniyle reddetti.
Emre K., kız arkadaşıyla vakit geçirdikten sonra yanından ayrıldı. İddiaya göre, kız arkadaşı, kötü bir ses tonuyla Emre K.’yi arayarak yanına gelmesini istedi.
‘BEN SENİ GÜLDÜRÜRÜM’
Olay yerine giden Emre K., kız arkadaşının ağladığını gördü. Yanında bulunan Selahattin S. de, “İçeri gel, ben seni güldürürüm. Böyle yapma” diye konuşarak Emre K.’nin kız arkadaşını taciz etmeye başladı. Kız arkadaşını yanına alan Emre K., herhangi bir taşkınlık ve gerginlik yaşanmaması için Selahattin S.’ye yanlarından uzaklaşması gerektiğini söyledi. Bir anda sinirlenen Selahattin S., “Ne diyorsun lan” diye bağırarak genç avukatın yüzüne ve kafasına defalarca yumruk atmaya başladı. Selahattin S.’nin yumrukları C.Y.’ye de isabet etti. Çevreden birkaç kişinin araya girmesiyle avukat Emre K., Selahattin S.’nin yumruklu saldırısından kurtarıldı. Aldığı darbelerle kanlar içerisinde kalan Emre K.’nin burnunda, yüzünde ve kafasının arkasında şişlikler ve morluklar oluştu.
‘AĞIR DEPRESYONA GİRDİ’
Uğradığı saldırı nedeniyle polis ekiplerine haber veren avukat Emre K., Selahattin S.’den şikâyetçi oldu. Savcılık tarafından yürütülen soruşturma sonucunda Selahattin S. hakkında ‘basit yaralama’ suçundan 1 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde ceza davası devam ederken, Emre K. bu defa maddi ve manevi zarara uğradığı gerekçesiyle Selahattin S.’ye 360 bin liralık tazminat davası açtı. İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunulan dilekçede, özetle “Yaşanan olay sonrası duyduğu üzüntünün yanı sıra yaptığı iş gereği kendi müvekkilleriyle, iş arkadaşlarıyla ve sosyal ortamıyla bağı kopan müvekkil, ağır bir depresyon yaşamıştır. Bu nedenle 350 bin lira maddi, 10 bin lira da manevi tazminatın faiziyle birlikte Selahattin S. tarafından ödenmesini talep ediyoruz” denildi.
Sıla Doğu ve Dilan Polat’ın eğlenirken çekilen videosunda, iki kız kardeşin birbirlerini dudaklarından öptükleri görüntülerin sosyal medyada paylaşılmasının ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ‘hayasızca hareketlerde bulunma’ suçundan re’sen soruşturma başlattı.
GÖZALTINA ALINDILAR
Gözaltına alınan Polat ve Doğu, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Dilan Polat ve Sıla Doğu, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Dilan Polat’ın eşi Engin Polat da avukatlarıyla adliyeye geldi. Dilan Polat ve kardeşi Sıla Doğu çıkarıldıkları Sulh Ceza Hakimliği’nce haftada 3 gün imza adli kontrolü uygulanarak serbest bırakıldı.
Dilan Polat, Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesinde ‘suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme’ ile “Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a muhalefet” suçlarından 40 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı dava kapsamında 19 Ağustos’ta tahliye edilmişti.
İstanbul Barosu’nun yeni başkanı 7 bin 197 oyla Değişim İçin Avukatlar Grubu’nun adayı, CHP eski milletvekili, Anayasa Hukuku profesörü ve avukat İbrahim Özden Kaboğlu oldu. Seçim sonuçlarının ardından açıklama yapan İstanbul Barosu’nun yeni başkanı Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu, özetle şunları söyledi: “Biz hiçbir zaman dışlayıcı olmayacağız. Biz toplumumuza belirttiğimiz vaatleri bu akşamdan itibaren, yarın sabahtan itibaren teker teker uygulamaya koyacağız” dedi.
Seçimde Avukatların Yükselişi Grubu’nun adayı Av. Hasan Kılıç 5537 oy ile ikinci, Avukat Hakları Grubu’nun adayı Av. Turgay Bilge 4993 oy ile üçüncü oldu. Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Av. Filiz Saraç 4067 oy alırken Önce İlke Çağdaş Avukatlar grubu adayı Av. Ali Gürbüz ise 3987 oyda kaldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 18 Ekim 2024’te sosyal medya platformu X’ten yaptığı paylaşımda, “Sırtından hançerlenmenin öfkesini sosyal medyadan sürekli birilerine hakaret ederek çıkarmaya çalışanlara sadece acıyarak bakıyoruz” ifadelerine yer verdi. Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözlerini alıntılayarak paylaşım yaptı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, paylaşımdaki ifadelerin ‘Cumhurbaşkanına alenen hakaret’ suçunu oluşturabileceği gerekçesi ile Kılıçdaroğlu hakkında resen soruşturma başlattı.
İddiaya göre Prof. Duralı, 2007’de Dergah Yayınları AŞ ile bir sözleşme imzalayarak ‘Gılgamış Destanı’ isimli çeviri eser ile ‘Kutadgu Bilig Türkçenin Felsefe - Bilim Sözlüğü’ adlı eserleri basma, yayma, çoğaltma ve umuma iletim gibi haklarını süreli olarak devretti. Şaban Duralı’nın vefatının ardından Dergâh Yayınları, ünlü bilim insanının ailesiyle iletişim kurmadı.
Prof. Duralı’nın ailesi ise avukatları aracılığı ile İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne dava açtı.
BASKIYA İZİN YOK
Mahkemeye sunulan dava dilekçesinde, Dergâh Yayınları’nın eser sahibi Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı’nın ölümünün ardından ortada bir sözleşme varmış gibi davranarak sözlü ve aldatıcı hareketlerle kitapları bastığı öne sürüldü.
Mahkeme, ‘Kutadgu Bilig Türkçenin Felsefe Bilim Sözlüğü’ adlı eser yönünden tedbir talebini kabul etti. Mahkeme, eserin yeni baskı yapılmasının durdurulmasına karar verdi.
Kendisini Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ajanı olarak tanıtan S.T., 3 ay sonra H.B.’ye âşık olduğunu, gizli göreve gideceğini ve şehit düşeceğini, bu sebeple de açılmak istediğini söyledi. S.T.’nin ‘vatani görev’ sözünden etkilenen H.B., bu aşka karşılık verdi. İddiaya göre S.T., sınır ötesi harekâta gideceğini ve paraya ihtiyacı olduğunu söyleyerek kız arkadaşı H.B.’den sürekli para istemeye başladı. Bunda rahatsızlık duyduğunu söyleyen H.B., erkek arkadaşı tarafından ‘vatan haini’ şeklinde aşağılandı. S.T. tarafından manipüle edilerek kutsal saydığı değerler üzerinden kandırılan H.B., bu durumu şüpheli bulsa da vatanı için yaptığını düşünerek erkek arkadaşının her istediğini yaptı.
‘BENİMLE BARIŞMAZSAN BURAYA ASKER YIĞARIM’
Almanya’dan İstanbul’a gelen H.B., kendisini evlenme vaadiyle kandıran S.T. ile cinsel birliktelik yaşadı. H.B.’nin nikâhsız birlikteliği kabul etmemesi üzerine S.T., her seferinde “Vatani görevim sebebiyle evlenemeyiz, benim gibi istihbaratçı olan herkes böyle, kadınlar ses etmeyip feda ediyorlar kendilerini” diyerek H.B.’yi manipüle etmeye çalıştı. H.B.’ye evlenme planları yaptığını, evlilik için istihbaratta mülakata girmesi gerektiğini söyleyerek sürekli oyalayan S.T., kız arkadaşını otelde kalmaya zorladı. Antalya’daki otelde kız arkadaşını darp eden, boğazını sıkarak tokatlayan S.T., “Benimle barışmazsan seni rezil ederim, uçakta terörist diye ihbar ederim, buraya asker yığarım” diyerek tehditle para istedi. Artık dayanacak gücü kalmayan H.B., bankadan para çekerek istediği parayı S.T.’ye vermek zorunda kaldı. Antalya’dan İstanbul’a döndüğünde erkek arkadaşına ulaşamayan H.T., sosyal medyasından bulmaya çalıştı. Erkek arkadaşının başka bir kadınla nişanlandığını görünce hayatının şokunu yaşayan H.B., dolandırıldığını anladı. H.B.’nin avukatı tarafından savcılığa sunulan şikâyet dilekçesinde, “S.T. hakkında soruşturma başlatılarak dava açılmasını ve cezalandırılmasını talep ederiz” denildi.
Evde 5-6 el silah sesleri duyulması üzerine polise bir kadının vurulduğu ihbarı geldi. Polis eve gittiğinde Meryem Çap’ı balkonda yerde ölü buldu. Olay yerinden kaçan Şeyhmus Çap, yakalandıktan sonra tutuklandı.
‘BENİ ANLAMADILAR’
İstanbul 35’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada son savunmasını yapan Çap, “Çok üzgünüm. Kasıtla hareket etmedim. Meryem’in annesi ve babasından şikâyetçiyim. Eşimle sorunlarımı kendilerine söylediğimde beni anlamadılar. Ben katil olmadım, katil yapıldım” dedi.
Mahkeme heyeti, Şeyhmus Çap’ın ‘eşe ve kadına karşı kasten öldürme’, ’ruhsatsız silah bulundurma’ suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 2 yıl hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme Çap’ın cezasında indirim yapmadı.
12 yıl önce anlaşmalı olarak boşanan Üstünkaya ile Ekinci, bugün 14 ve 12 yaşlarında olan çocuklarının velayeti ve nafaka anlaşmazlığı konusunda daha önce de mahkemelik olmuştu.
Aslı Üstünkaya bir süre önce Volkan Ekinci’nin velayet hakkını kötüye kullanarak çocuklarını ve kendisini taciz ettiği, psikolojik baskı uyguladığı iddiasıyla İstanbul Aile Mahkemesi’ne başvurup korunma talebinde bulundu.
Dilekçede, “Volkan Ekinci çocukları izinsiz şekilde sürekli olarak evden almaya gelmektedir. Kendisi gelmediğinde yanında çalışanları ve annesini eve yollamakta, Aslı Üstünkaya’ya baskı uygulamaktadır” denildi.
Mahkeme, Ekinci’nin 3 ay süreyle Üstünkaya ile iki çocuğuna yönelik şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, bulundukları konuta veya işyerine yaklaşmamasına, iletişim araçlarıyla rahatsız etmemesine karar verdi.
HAYALİ TABLO ÇİZİYOR
İddiaları reddeden Volkan Ekinci, “Hayali bir tablo çiziyor” diyerek eski eşinin kendisine iftira attığını öne sürdü ve karara itiraz etti. Talebi kısmen kabul eden mahkeme, Ekinci aleyhine verilen “uzaklaştırma ve iletişim araçlarıyla rahatsız etmeme” kararlarını kaldırdı. Mahkeme, “hakaret, şiddet tehdidi, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmama” kararının ise devamına hükmetti.
Samast ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte silahlı terör örgütü adına suç işlemek’ suçlamasıyla İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın 5. duruşmasına Trabzon Adliyesi’nden SEGBİS’le katıldı. Samast, savunmasının ardından otomobile binerek adliyeden ayrıldı. Karar beklenen duruşma ertelendi.
ŞARKICI Tan Taşçı, yıllardır kendisini saplantı haline getirerek hayranlık sınırını aşacak şekilde taciz eden Nurşan Ç. hakkında bu kez 6 ay uzaklaştırma kararı aldırdı. Nurşan Ç.’nin hakkında ‘ısrarlı takip’ suçundan ceza davası açılmasına rağmen kedisini psikolojik şiddete maruz bıraktığını öne süren Taşçı, bir sanatçı olarak korunmasının devletin ve mahkemelerin görevi olduğunu ifade etti.
Yıllarca taciz etti
Nurşan Ç.’nin ısrarlı takip ve tacizleri nedeniyle psikolojik şiddete maruz kaldığını, huzur ve sükûnunun bozulduğunu ileri süren Tan Taşçı, savcılığa suç duyurusunda bulundu ve Aile Mahkemesi’nden 3 kez uzaklaştırma kararı aldırdı. Soruşturma sonucunda Nurşan Ç. hakkında ‘ısrarlı takip’ suçundan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Tan Taşçı, hakkında ceza davası açılmasına rağmen Nurşan Ç.’nin kendisini tehdit ve taciz etmeyi sürdürdüğünü ileri sürerek yeniden korunma talebinde bulundu. Nurşan Ç.’nin müvekkilinin haklarını ve sınırlarını ihlal edici davranışlarda bulunmaya devam ettiğini dilekçesinde belirten Tan Taşçı’nın avukatı Serkan Toper, “Nurşan Ç.’nin yıllardır süregelen taciz ve saldırıları nedeniyle büyük korku yaşayan müvekkil, can güvenliğinden ciddi şekilde endişe duymaktadır. Bu duruma artık tahammül edemeyen müvekkilin bir sanatçı olarak korunması devletin, somut olay bazında yargı yolu kapsamında mahkemelerin görevidir” dedi.
6 ay uzaklaştırma kararı
Duruşmada savunma yapan Adnan Oktar, tutuklanmasını gerektirecek bir durumun olmadığını belirterek, “Duruşma salonuna gelerek savunma yapmak istiyorum. Yüzümü görmüyorsunuz ve samimiyetime inanmıyorsunuz. Konuşmalarımın bir kısmı cımbızla alınıyor, yine de taktir mahkemenindir. Önyargıya gerek yok, ben vatanını, milletini, Türkiye Cumhuriyeti’ni seven bir insanım. Ne Cumhurbaşkanı ne muhalefet, benimle alakalı en ufak kötü bir şey söylemedi. Cezam 10 bin yıla çıkacakmış, umurumda değil. Verilen kararın bozulacağından ve aleyhime dava kalmayacağından eminim” dedi.
İSRAİL’İ DURDURABİLİRİM
Oktar, “Ben, militan sol güçlerin gücünü kırmış biriyim. İsrail ve Kudüs arasındaki gerginliği ve Türkiye’nin bunalımını ortadan kaldırabilecek biriyim. Yeter ki bana fırsat verilsin. Hapisten çıkmama gerek bile yok. Filistin’e yönelik yapılan saldırıları 15 günde durdurabilirim. Affetmek, tahliyeler, beraatlar, bunlar güzel şeyler, desteklenmesi lazım. Anlattığım durumun gerçekleşmesi için Türkiye’deki atmosferin sakinleşmesini bekliyorum. Hakkımdaki cinsel istismar iddiaları asılsızdır. Beraatımı ve tahliyemi talep ediyorum.” dedi. Mahkeme, Oktar’ın duruşmaya getirilmesi için cezaevine yazı yazmasına karar vererek duruşmayı 6 Aralık’a ertelendi.
Tanık ifadesinin ardından davaya ilişkin görüşünü açıklayan duruşma savcısı, ‘Hayvanlara işkence yapmak veya acımasız ve zalimce muamelede bulunmak’ suçundan 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilmesini talep etti.
Son savunmasını yapan Ferhat Ataman, “Yapmadığım bir suç nedeniyle haksız yere cezaevine girdim. Yaklaşık 7 aydır psikolojik baskı ve tehditlere maruz kaldım. Büyük mağduriyetlerim var” diye konuştu. Mahkeme, savcılık mütalaasına karşı beyanda bulunmaları için taraf avukatlarına süre vererek duruşmayı erteledi.
İstanbul Aile Mahkemesi’nde görülen davada Ahmet Altınbaşak, “Eşim ile yeniden birleşme ihtimalimiz yoktur” dedi.
Dora Altınbaşak da nafaka ve tazminat taleplerinin olmadığını söyledi.
Yaklaşık 5 dakika süren duruşmanın ardından kararını açıklayan mahkeme, çiftin anlaşmalı olarak boşanmasını hükmetti.
Çift, birbirinden tazminat talebinde bulunmadı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, törene gönderdiği mesajda “Kadim medeniyetimizin mirası üzerine kurulan Cumhuriyetimizi kazanımlarıyla korumak, yaşatmak, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak, yeni başarılarla daha da güçlendirmek suretiyle geleceğe taşımak için büyük bir azimle çalışmaya devam ediyoruz” dedi.
ERDOĞAN: CUMHURİYETİMİZİ KAZANIMLARIYLA KORUYACAĞIZ
Törene İstanbul Valisi Davut Gül, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Metin Tokel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş, şehit yakınları, gaziler ve vatandaşlar katıldı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da törene gönderdiği mesajında İstiklal mücadelesinin, vatanı canlarından üstün tutan, kahramanlıklarıyla tarihe mal olan tüm şehitlerin ve gazilerin emsalsiz fedakarlıkları, milletin bağımsızlığına ve özgürlüğüne sahip çıkma kararlılığı sayesinde zaferle neticelendiğini belirtti. Erdoğan mesajında, “Böyle kutlu bir anlayışla kadim medeniyetimizin mirası üzerine kurulan Cumhuriyetimizi kazanımlarıyla korumak, yaşatmak, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak, yeni başarılarla daha da güçlendirmek suretiyle geleceğe taşımak için büyük bir azimle çalışmaya devam ediyoruz. Bu inançla İstiklal savaşımızın bütün kahramanlarını saygı ve rahmetle anıyorum” ifadesini kullandı.
ESARET ALTINDA 4 YIL 10 AY 23 GÜN
Törende konuşma yapan İstanbul Valisi Davut Gül, İstanbul’un 4 yıl 10 ay 23 gün esaret altında kaldığını belirterek, “Aziz İstanbul, bundan tam 101 yıl önce 6 Ekim 1923 sabahı, tarihi bir güne uyandı. İşgalciler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en başta söylediği üzere, geldikleri gibi bir daha dönmemek üzere al bayrağımıza selam durarak gittiler” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise, “İstanbul’un acı dolu işgal günlerini sona erdiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi sonsuz minnet ve rahmetle anıyorum” diye konuştu.
Uraloğlu tarafından yapılan yazılı açıklamada, Gayrettepe-İstanbul Havalimanı Metro Hattı’nın 4 Ekim’de, 33 bin 84 yolcuya hizmet vererek günlük yolcu taşıma rekoru kırdığı belirtilerek özetle şunlara yer verildi: “2023’te hizmet vermeye başlayan hat, bugüne kadar geçen sürede 12 milyon yolcuya hizmet vermiştir. 47.5 kilometrelik uzunluğuyla İstanbul’un en uzun metro hatlarından biridir. Toplam 10 istasyon ile hizmet veren hattımız, Gayrettepe, Kağıthane, Kemerburgaz, Göktürk ve İstanbul Havalimanı gibi önemli yolcu yoğunluğuna sahip duraklardan oluşuyor.
Gayrettepe-İstanbul Havalimanı Metro Hattı, İstanbul’un ulaşımına nefes aldırdı. Hattımız sadece şehir içi ulaşımını kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda İstanbul’un yoğun trafik yükünü azaltarak vatandaşlarımıza daha hızlı, güvenli ve konforlu bir seyahat imkânı sunuyor.”
Ünlü şarkıcı, İdobay Müzik’in haksız ve hukuka aykırı eylemlerinin tespitini ve önlenmesini istedi. Davaya cevap veren İdobay Müzik ise Onur Akın ile aralarında sözleşmeye göre davaya konu eserlerin tüm mali haklarına sahip olduklarını belirterek davanın reddini istedi.
Mahkeme, İdobay Müzik’in Onur Akın’a ait eserleri izinsiz kullanıp kullanmadığının tespiti için dava dosyasını bilirkişiye gönderdi.
Bilirkişi raporunda, Onur Akın’ın haklarını devretmemesine rağmen İdobay Müzik’in eserleri izinsiz olarak dijital platformlarda kullandıkları belirtildi.
Erzan ilk olarak şüpheli - müştekiler Mojtaba Haghani ile Süleyman Aslan’a yönelik “dolandırıcılık” suçundan açılan dava kapsamında savunma yaptı. Erzan savunmasında, “Süleyman Aslan’dan 10 milyon TL para aldım. 14 milyon TL olarak geri ödedim. Aslan’a defalarca para ödedim. Fazladan ödediğim 3 milyon dolar var. Mojtaba’dan 200 bin dolar para aldım, onu da faiziyle geri ödedim. Para bulmak zorunda kaldığım dönemde bu parayı Mojtaba’dan aldım. Mojtaba ve Süleyman Aslan’a asla bir fondan bahsetmedim, onlardan paraları fon için değil borç olarak aldım. Mojtaba ve Süleyman’a, Arda Turan’ın parasıyla da ödeme yaptığım oldu” dedi.
‘GÜVENEREK VERDİM’
Haghani ise savunmasında, ‘Seçil Erzan bize ‘Fatih Terim fonu var, bazen boşluk oluyor bunu kapatmamız gerekiyor, siz de katılabilirsiniz’ dedi. Fatih Terim fonu dediği için güvenerek para verdim. 200 bin dolar verdim. Geri alamadım” dedi. Mahkeme, 4 dava dosyasını, dava konuları aynı olduğu gerekçesiyle ana dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verdi.
Çiftin bu evliliğinden Şubat 2022 tarihinde bir erkek çocuğu dünyaya geldi. İddiaya göre çiftin evliliği Koray Helvacıoğlu’nun eşi Gizem Sabancı’ya uyguladığı fiziksel ve psikolojik şiddet nedeniyle çatırdamaya başladı. Gizem Sabancı, iki yıl önce boşanma davası açtı. Helvacıoğlu, eşi Gizem Sabancı ile boşanma davası devam ederken, bu defa kayınvalidesi Aynur Nezire Özderici ile adliyelik oldu. Damadının kendisini tehdit ettiğini ve hakaretlerde bulunduğunu iddia eden Özderici, Aile Mahkemesi’ne başvurarak 2 ay uzaklaştırma kararı aldırdı.
MAHKEMEYE BAŞVURDU
Koray Helvacıoğlu’nun uzaklaştırma kararını ihlal ederek tehdit ve hakaretlerini sürdürdüğünü ileri süren Aynur Nazire Özderici, bu defa tazyik hapsi yatması için mahkemeye başvurdu. Koray Helvacıoğlu’nun ‘yaklaşmama kararı’na rağmen kayınvalidesinin karşısına çıktığının ve tehdit altında tuttuğunun anlatıldığı dilekçede, “Aynur Nazire Özderici evden çıkamaz hale gelmiştir. Müvekkil, Koray Helvacıoğlu’nun oturduğu eve gelerek itibarını zedeleyeceği ve aşırı alkol kullandığı için şiddet uygulayacağı endişesi ile yaşamaktadır. Bu sebeple müvekkilin güvenliğinin sağlanabilmesi için Koray Helvacıoğlu’nun ‘tazyik hapsi’ne hükmedilmesini talep ediyoruz” denildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunulan şikayet dilekçesine göre bir havayolu şirketinde kaptan pilot olarak çalışan T. Mesut K. ile kabin memuru Gizem B., bir süredir sevgiliydi. T. Mesut K., 9 Eylül 2024 tarihinde sevgilisi Gizem B.'nin evine geldi. İddiaya göre sabaha karşı saat 04.00 sıralarında T. Mesut K. ile kız arkadaşı Gizem B. arasında tartışma yaşandı. Tartışma esnasında öfkesine hakim olamayan T. Mesut K., kız arkadaşını saçından çekerek boynunu sıktı.
"EĞER ŞİKAYETÇİ OLURSAN SENİ ÖLDÜRÜRÜM"
Kız arkadaşının yüzüne ve sırtına vuran T. Mesut K.'nın şiddeti bununla kalmadı. Genç kadını yere yatıran T. Mesut K., tekmeler savurduktan sonra 'senin bana gücünün yeteceğini mi zannediyorsun. Bu evden çıkamazsın, hiçbir yere gidemezsin, seni gebertirim. Eğer darp raporu alıp polise gidersen ve bu durumu çalıştığım şirkete bildirirsen seni öldürürüm. Telefonunu da aldım, vermeyeceğim. Gerizekalı, salak, aptal' diyerek tehdit ve hakaretlerde bulundu. Sevgilisinin şiddetinden kurtulmak için çabalayan Gizem B. ise evden çıkmak istediğini söyledi. Ancak T. Mesut K., kız arkadaşının evden çıkmasına engel oldu.
ŞİDDETTEN KURTULUNCA SOLUĞU KARAKOLDA ALDI
T. Mesut K.'nin bir süre durduktan sonra yüzüne ve kafasına birkaç tokat daha attığını şikayet dilekçesinde anlatan Gizem B., "Ben kendimi savunmak için erkek arkadaşımı itekledim ve telefonumu alamadan evden çıktım. Ardından polise giderek şikayetçi oldum. Karakoldan darp raporu aldırmak için beni hastaneye götürdüler. Erkek arkadaşım, sonrasında arkadaşı aracılığıyla telefonumu bana gönderdi. Ben tartışma esnasında kesinlikle T. Mesut K.'ya hakaret ve tehdit söyleminde bulunmadım. Erkek arkadaşımı darp etmedim ve üzerine masa fırlatmadım. Beni darp eden, tehdit ve hakaretlerde bulunan T. Mesut K.'dan şikayetçiyim. Canıma kast etmeye çalışan T. Mesut K. hakkında soruşturma başlatılarak cezalandırılmasını istiyorum" dedi.
İstanbul Tüketici Mahkemesi’nde görülen duruşmada Ebru Şallı tanık olarak dinlendi. Operasyonun ardından Övet’in çok kötü bir süreç yaşadığını belirten Şallı, “Doktorlar artık görme kazancının olmayacağını söyledi. Esin artık üretemiyor, işlerini yapamaz hale geldi. Sosyal hayattan kendini soyutladı. Vefat eden babasıyla da hastalığı döneminde ilgilenemedi. Maddi ve manevi zarara uğradı. ‘Başka insanlar böyle sorun yaşamasın, insanların sesi ol’ diyerek dava açmasını biz söyledik” dedi.
Esin Övet ise operasyonun ardından doktorunun kendisini yok saydığını ve arayıp sormadığını belirtti. Mahkeme, diğer tanıkların dinlenmesi için duruşmayı erteledi.
Müzik dünyasının ‘Süperstar’ı Ajda Pekkan, önceki akşam İzmir’de dinleyicileriyle buluştu. Efes Antik Tiyatro’daki konserin saat 21.00’de başlaması gerekiyordu, ancak dakikalar geçmesine rağmen ünlü sanatçı sahneye çıkmadı. Sabırsızlanmaya başlayan seyirciler alkışlar ve yuhalamalarla durumu protesto ederken, kimileri sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarla tepkilerini dile getirdi, kimileri de saat 22.00’den sonra konser alanını terk etti. Uzun süreli bekleyişin ardından Efes Antik Tiyatro’ya ulaşan Ajda Pekkan, sahneye çıkarak hayranlarını selamladı ve geciktiği için özür diledi.
ÇOK ÖZENDİM BİRAZ DA ONDAN KAYNAKLANIYOR
Ajda Pekkan gecikmesinin nedenini şu sözlerle açıkladı: “Değerli alkışlarınız için çok ama çok teşekkürler ediyorum. Efendim kusura bakmayın, bu akşam neler çektiğimi bir bilseniz. Ben hiç böyle tahmin etmedim. Bu gibi yerlerin ön provası yapılamıyor tabii ki, mesafeler açısından. Çok beklediniz biliyorum, geç kaldığım için çok özür diliyorum. Tabii şöyle komik bir şey oldu; herkes daha rahat kılıklarla çıkıyor buraya ama ben Sprinter arabayla geldim, ayakta. Aman elbisem buruşmasın, aman bilmem ne olmasın diye. Sizleri çok sevdiğimden çok özenli olduğum için. Biraz da ondan kaynaklanıyor, kusura bakmayın ne olur. Çok teşekkür ediyorum anlayışınız için.”
Bilirkişi Ajda Pekkan’ı haklı buldu
Ajda Pekkan, iki albümünde yer alan 31 eseri izinsiz şekilde dijital platformda kullandıkları gerekçesiyle Avrupa Müzik ve Bonus Müzik’e dava açtı. Mahkeme, iki şirketin Pekkan’a ait eserleri izinsiz kullanıp kullanmadığının tespiti için dava dosyasını bilirkişiye gönderdi. Bilirkişi raporunda, Avrupa Müzik ile Bonus Müzik’in davaya konu eserler üzerinde hak sahibi olmadığı, iki şirketin eserleri dijital platformlarda güncel olarak yayında bulundurduğu belirtildi. Yargılama, İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde devam ediyor.
İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne 3 yıl önce dava açan şarkıcı Mabel Matiz, Engin Akıncı’nın ekonomik özgürlüğünü kısıtladığını ileri sürmüştü.
Akıncı’nın ‘Maya’ isimli son albümün mali haklarını elinde bulundurduğunu, elde ettiği geliri kendisiyle paylaşmadığını belirtmiş ve aralarındaki sözleşmenin feshedilmesini talep etmişti.
‘Gizli’ görülen davanın karar duruşmasına taraf avukatları katıldı. Mahkeme, gerekçesini sonradan açıklamak üzere Mabel Matiz’in davasını reddetti.
“Fahriye Abla”nın yapımcısı ve eser sahibi M. Engin Karabağ, Fanatik Film adlı şirketin filmi YouTube’da kendi adına lisansladığını ve yayın engeli koyduğunu öne sürerek mahkemeye başvurdu.
Filmin yapımcısı ve eser sahibi olduğunun tespitini isteyen Karabağ, Fanatik Film’in hukuka aykırı olan bu eyleminin durdurulmasını ve önlenmesini talep etti.
Davaya cevap veren Fanatik Film’in avukatı ise “Eserin mali hak sahibi, Fanatik Film’dir. Eserin kullanım hakkı yasaya uygundur. Müvekkil, sözleşme bedelini eksiksiz ödemiştir” ifadelerini kullandı.
İstanbul Ümraniye’de pazar gecesi polis merkezinden firar eden hırsızlık şüphelisi Yunus Emre Geçti (19), gözaltına alındığı sırada polis memurunun silahını alarak polislere ve etrafa ateş açmıştı. Geçti’nin ateşlediği tabancadan kurşunun başına isabet ettiği Şeyda Yılmaz (27), kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştu. Saldırıda polis memuru Kürşat Hakkı Sarıtepe ile saldırganın annesi Pınar Geçti de yaralanmıştı. Olayın ardından Yunus Emre Geçti ise tutuklanmıştı.
Saldırıda yaralanan Yunus Emre Geçti’nin annesi Pınar Geçti, olayla ilgili şöyle konuştu:
‘ONLARIN ACISI BENİM ACIM’
“Hiçbir anne evladının kötü olmasını istemez. 26 suçtan benim çocuğumun kaydı varsa niye devlet bunu almadı? O kadar yalvardım. O kadar karakollara gittim. ‘Bu çocuk bağımlı, bu çocuk madde satıyor, bu çocuk madde kullanıyor.’ Bunların hepsini söyledim ben. Çocuğumun yerini yine ben söyledim, buldurdum. Cani miyim ben? Keşke, polisimize değil de bana gelseydi, ben öleydim. O kurşun benim kafama gelseydi. Biri mezara gitti, diğeri içeri girdi. Bir cahil, iki insanı mahvetti. Gece gündüz aranıyorum, videolarım paylaşılmasın. Polis Şeyda Hanım’a Allah rahmet eylesin. Yakınlarına da Allah sabır versin. Özür diliyorum. Zamanı gelince ailesinin yanına gitmek istiyorum. Onların acısı benim acım. Ben çocuğuma üzülmüyorum. Bir anne olarak tek şey söylüyorum: Adalet neyse yerini bulsun. Müebbet ise müebbet yesin, 10 yılsa 10 yıl yesin. Çocuğum polisimi öldürecek kadar adi köpek benim gözümde.”
HUKUKÇULAR DEĞERLENDİRDİ
İstanbul Ümraniye’de, 26 suç kaydı olan 19 yaşındaki Yunus Emre Geçti tarafından görevi başında şehit edilen 27 yaşındaki Şeyda Yılmaz’ın ölümü, tüm Türkiye’yi hem üzdü hem de isyan ettirdi. Çünkü herkesin aklına gelen ilk soru “Bu kadar suç kaydı olan biri nasıl sokaklarda elini kolunu sallayarak dolaşır?” oldu. 26 suç kaydı olan bir kişinin neden cezaevinde olmadığını ve neler yapılabileceğini hukukçulara sorduk.
DOSYALARI TUTUKLAMA SEBEBİ SAYILABİLİRDİ
Emekli hâkim adli bilimler uzmanı avukat Demet Tanrıverdi Keskin:
İSTANBUL Ümraniye’de pazar gecesi polis merkezinden firar eden hırsızlık şüphelisi Yunus Emre Geçti (19), gözaltına alındığı sırada polis memurunun silahını alarak polislere ve etrafa ateş açmıştı. Geçti’nin ateşlediği tabancadan kurşunun başına isabet ettiği Şeyda Yılmaz (27), kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştu. Saldırıda polis memuru Kürşat Hakkı Sarıtepe ile saldırganın annesi Pınar Geçti de yaralanmıştı. Olayın ardından Yunus Emre Geçti ise tutuklanmıştı.
‘ONLARIN ACISI BENİM ACIM’
Saldırıda yaralanan Yunus Emre Geçti’nin annesi Pınar Geçti, olayla ilgili şöyle konuştu: “Hiçbir anne evladının kötü olmasını istemez. 26 suçtan benim çocuğumun kaydı varsa niye devlet bunu almadı? O kadar yalvardım. O kadar karakollara gittim. ‘Bu çocuk bağımlı, bu çocuk madde satıyor, bu çocuk madde kullanıyor.’ Bunların hepsini söyledim ben. Çocuğumun yerini yine ben söyledim, buldurdum. Cani miyim ben? Keşke, polisimize değil de bana gelseydi, ben öleydim. O kurşun benim kafama gelseydi. Biri mezara gitti, diğeri içeri girdi. Bir cahil, iki insanı mahvetti. Gece gündüz aranıyorum, videolarım paylaşılmasın. Polis Şeyda Hanım’a Allah rahmet eylesin. Yakınlarına da Allah sabır versin. Özür diliyorum. Zamanı gelince ailesinin yanına gitmek istiyorum. Onların acısı benim acım. Ben çocuğuma üzülmüyorum. Bir anne olarak tek şey söylüyorum: Adalet neyse yerini bulsun. Müebbet ise müebbet yesin, 10 yılsa 10 yıl yesin. Çocuğum polisimi öldürecek kadar adi köpek benim gözümde.”
HUKUKÇULAR DEĞERLENDİRDİ
- İstanbul Ümraniye’de, 26 suç kaydı olan 19 yaşındaki Yunus Emre Geçti tarafından görevi başında şehit edilen 27 yaşındaki Şeyda Yılmaz’ın ölümü, tüm Türkiye’yi hem üzdü hem de isyan ettirdi. Çünkü herkesin aklına gelen ilk soru “Bu kadar suç kaydı olan biri nasıl sokaklarda elini kolunu sallayarak dolaşır?” oldu. 26 suç kaydı olan bir kişinin neden cezaevinde olmadığını ve neler yapılabileceğini hukukçulara sorduk.
DOSYALARI TUTUKLAMA SEBEBİ SAYILABİLİRDİ
- Emekli hâkim adli bilimler uzmanı avukat Demet Tanrıverdi Keskin: Polisimizin şehit eden şahsın yaşına bakınca hakkında açılan ceza davaları henüz 18 yaşın altında işlenmiş suçlara ilişkin gözüküyor. Hâkimlerimiz bir sanık hakkında açılan davaları kendi UYAP ekranlarında sorgulama yaparak görebiliyorlar, böylesine suça eğilimli birisi için görülmekte olan onlarca ceza davası sanık açısından kaçma şüphesi anlamına gelir ve bir tutuklama sebebi olarak kullanılabilirdi. Bir başka konu da pandemi ve sonrasındaki süreçte İnfaz Kanunu’muzda halk tabiriyle cezanın yatarını indirgeyen pek çok düzenleme yapıldı. Bu infaz düzenlemeleri de şahsın aramızda dolaşmasına sebep olmuş olabilir.
-
Son zamanların en popüler şarkılarından olan ‘Kocam da Kocam’ şarkısıyla ünlenen Dora ile Ahmet Altınbaşak çiftinin evliliği bitiyor. Sahnelere birlikte çıkan ve kadın-erkek ilişkisine mizahla yaklaşarak, yeni nesil eğlence anlayışını insanlara aşılamaya çalışan Dora-Ahmet Altınbaşak çifti, ‘anlaşmalı’ boşanmak için mahkemeye başvurdu.
TAZMİNAT VE NAFAKA TALEP ETMEDİLER
Ahmet Altınbaşak tarafından İstanbul Aile Mahkemesi’ne açılan davaya göre, çiftin evliliklerinden çocukları bulunmuyor. Eşiyle aralarında son zamanlarda duygusal bir kopuş yaşandığını dilekçesinde ifade eden Ahmet Altınbaşak, “Evlilik birliğimiz tekrar bir araya gelemeyeceğimiz derecede temelinden sarsılmış durumdadır. Eşimle medeni bir şekilde anlaşmalı olarak boşanmaya karşılıklı olarak karar verdik. Boşanmamıza karar verilsin” dedi. Ahmet Altınbaşak, mahkemeye bir de anlaşmalı boşanma protokolü sundu. Protokolde şu ifadelere yer verildi: “Çiftin evlilik birliğinden doğan herhangi bir mülkü bulunmamaktadır. Tarafların karşılıklı olarak birbirinden yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat, eşya talebi yoktur. Taraflar şahsi eşyalarını ayırmışlardır. Tarafların fiilen biten evliliğinin protokol çerçevesinde resmiyette de sonlandırılması için bu dava açılmıştır.”
İstanbul’da yaşayan Hakan Yıldırım, diş ağrısı nedeniyle Kağıthane’de bulunan diş kliniğini aradı. İddiaya göre, telefonu açan Cemal Şenaslan, kendisini diş doktoru olarak tanıtarak Hakan Yıldırım’ın akşam saatlerinde kliniğe gelmesini istedi. Hakan Yıldırım, diş muayenesi için kliniğe gittiğinde kimse yoktu. Kendisini bir üniversitede öğretim görevlisi olarak tanıtan Cemal Şenaslan karşıladı. Hakan Yıldırım da klinikte olmasının verdiği güvenle Şenaslan’ın dişlerini muayene etmesine izin verdi. Muayene sonucu Şenaslan dişlerin çekilmesi gerektiğini söyledi. Yıldırım’ın apseli dişlerin çekilmesinin doğru olmadığını söylemesi üzerine sinirlenen Şenaslan, “Sen işimi bana mı öğretiyorsun” diyerek tepki gösterdi. Ardından diş protezi yapma vaadiyle Yıldırım’a anestezi yaparak ön üstteki dört dişini çekti.
REÇETE İÇİN DÖNDÜĞÜNDE GERÇEK ORTAYA ÇIKTI
Diş çekimi sırasında dayanılmaz derecede canı yanan Yıldırım’a reçete yazan Şenaslan, bin lira muayene ücreti alarak fiş veya fatura ödemeden hastayı gönderdi. Dişleri çekildikten sonra yüzü balon gibi şişen ve dayanılmaz acılar çeken Hakan Yıldırım, ilaçlarını almak için eczaneye gitti. Eczacı ilaç ücretini isteyince, Yıldırım SGK’lı olduğunu ve ücret talep edilmemesi gerektiğini söyledi. Eczacının reçetenin kaşesiz olduğunu, kaşe imza yapılırsa ücret ödemeyeceğini söylemesi üzerine Yıldırım, dişlerini çektirdiği muayenehaneye gitti. Muayenedeki doktor İbrahim Levent Ç., “Tedavini kim yaptıysa o yapsın kaşeyi, Cemal benim temizlikçimdir, akşamları gelip temizlik yapar” deyince Yıldırım’ın dünyası başına yıkıldı. Yıldırım’ın şikâyeti üzerine muayenehanenin sahibi İbrahim Levent Ç. ile sahte diş doktoru Cemal Şenaslan hakkında dava açıldı. Diş doktoru İbrahim Levent Ç. yargılama sırasında hayatını kaybettiği için hakkında bir hüküm kurulmadı. Şenaslan ise diplomasız olarak diş hekimliği mesleğini icra ettiği gerekçesiyle 2.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
‘KALICI SARKIK VE MORLUK OLUŞTU’
Hakan Yıldırım, ceza davasının yanı sıra avukatı aracılığıyla tazminat davası da açtı. Yıldırım’ın avukatı Oğuzhan Er tarafından mahkemeye sunulan dava dilekçesinde özetle şunlara yer verildi: “Müvekkilin göz altlarında kalıcı şekilde sarkık ve morluk meydana gelmiştir. Hatalı müdahaleler gerçekleşmeseydi, normalde yaptırmayacağı kısımda da implant tedavisi yaptırmış ve başka bir hastaneye bu nedenle 20 bin TL ücret ödemiştir. Müvekkil, bedeninde meydana gelen zarar dışında ruhsal anlamda da mağdur olmuştur. Bu nedenle 100 bin lira manevi tazminatın faiziyle birlikte Cemal Şenaslan’dan tahsilini istiyoruz.”
İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’nde bir yıldır devam eden davanın karar duruşmasında, Hakan Yıldırım’a 50 bin liralık manevi tazminatın 7 yıllık faiziyle birlikte Şenaslan tarafından ödenmesine hükmetti.
Aralarında tanınmış futbolculardan Arda Turan, Fernando Muslera, Emre Belözoğlu ve Selçuk İnan’ın da bulunduğu 30’dan fazla kişiyi yaklaşık 25 milyon dolar ile 7 milyon 384 bin lira dolandırdığı öne sürülen banka şube müdürü Seçil Erzan’ın yargılanmasına İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nce dün de devam edildi.
‘ARAMIZDA ABİ KARDEŞ İLİŞKİSİ VARDI’
Seçil Erzan’ın dosyanın müştekisi olan Fatih Terim’in Bodrum’da mahkemeye talimatla verdiği ifadesiyle ilgili savunması soruldu. Erzan ifadesinde özetle şunları söyledi: “Teftiş kurulu ve bilirkişi raporundaki tutarlarla hocanın hesabına yatan paralar eşleşmekte. 3 milyon dolar kaybın olmadığı raporlarla belli, bilirkişi raporunda da belirlenmiş. Terim’den fon adı altında hiçbir zaman para almadım. Aramızdaki dostane ilişkinden dolayı 2 defa toplamda 700 bin dolar aldım. ‘Bununla ev alabilirsin, araba alabilirsin, arsa alabilirsin, değerlendir’ demişti bana hoca. Aramızdaki bankacılık ilişkimizden kaynaklı değil, aramızdaki ağabey-kardeş ilişkisinden kaynaklıydı. Hiçbir zaman bunları almadım tabi. ‘Değerlendiririz, yaparız, ederiz’ dedim ama hiçbir zaman yapamadım. Aramızda abi - kardeş ilişkisi vardı. Bana verdiği 700 bin doların getirisi olarak dönem dönem bazı ödemeler yaptım. Elden verdi bana parayı. Benden zorla, baskıyla para talep etmedi Fatih Terim hiçbir zaman. Her zaman ‘Paramız var mı, ne kadar paramız var?’ diye sorardı. Hesap hareketleri ortada. Teftiş ve bilirkişi raporunda gelen ve giden tutarlar eşittir diyor. Bunu ispat edebiliriz. Hiçbir şekilde usulsüz bir işlem olmadı.”
Mahkeme başkanı, Seçil Erzan’a, Fatih Terim’in kendisine verdiği 700 bin doları ne yaptığını sordu. Erzan bu soruya, “Başkalarına faiz ödedim” diye yanıtladı.
‘HAKAN ATEŞ’TEN GİZLİ İŞLEM YAPILAMAZ’
Erzan savunmasının devamında ise “Hoca’ya hayır diyemediğim için zaman zaman hesabında 1-2 milyon dolar olduğunu söylediğim günler oldu. Hocanın hiçbir zaman hesabında olmadı bu paralar. Hoca 700 bin dolar paranın 3 milyon dolar olacağını düşünüyordu. Ben de kendisine hiçbir zaman “Hayır” diyemedim. Hoca hesaplarda eksiye düşüyordu ben de bu açıkları insanların bana faiz almak için elden verdikleri paralardan kapattım, Terim’e ödemeler yaptım. ” dedi.
Müşteki avukatlarının gişe dışı işlemler soruları üzerine Erzan, “Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş’in gişe dışı işlemlerden haberi vardı, kimse Hakan Ateş’ten gizli gişe dışı işlem yapamaz. Fatih Terim bana verdiği 700 bin doları bankada değerlendirmem için vermedi, bu parayı verdiğinde illa bankada değerlendirilecek gibi bir istekte de bulunmadı. Bana parayı, ‘Ne yaparsan yap’ dedi” diye konuştu. Duruşmada yeniden söz verilen Seçil Erzan, dolandırıcı olmadığını belirterek “Aklımın başkalarının akıl oyunlarıyla sıkıştırıldığı bir süreç yaşadım. Mağdur olan kim varsa banka tarafından zararın ödenmesini istiyorum” dedi.
Melis İşiten'e ait yapım şirketinde verdiği 5 günlük fotoğraf ve video çekim hizmetleri karşılığında kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığını dilekçesinde belirten Özel, kişilik haklarının ihlal edildiğini, maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürdü.
FOTOĞRAFLARI İZİNSİZ KULLANILDI, EMEĞİNİN KARŞILIĞINI ALAMADI
İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'ne açılan davaya göre oyuncu Melis İşiten'e ait Yolo Prodüksiyon Şirketi'nin yapımcılığını üstlendiği 'Seni Seviyorum İyi Ki Ayrılmışız' isimli tiyatro oyununun galası Mart 2024 tarihinde gerçekleşti. Beş ayrı tarihte ve farklı yerlerde gerçekleşen tiyatro oyunun sahne ve çevresindeki fotoğraflarını, sanatçı Ahmet Özel çekti. Ahmet Özel, Melis İşiten'in talebi doğrultusunda provalar ve selamlama alanında eser üretimi ortaya koydu ve genel perspektifle çok sayıda fotoğraf kareleri üretti. İddiaya göre Melis İşiten, 13 adet fotoğrafı Ahmet Özel'in izni ve rızası dışında basın ve yayın organları, televizyon programları, sosyal medya platformları, içerik ve yer sağlayıcıları ile web sitelerinde izinsiz kullandı. Ahmet Özel'in çektiği fotoğrafları afiş ve el broşürlerine dönüştürerek hukuka aykırı davranan İşiten, bireysel fayda ve ticari kazanç elde etti. Bununla yetinmeyen Melis İşiten, Ahmet Özel'in verdiği 5 günlük hizmet ve eser üretimleri karşılığında hiçbir ödeme de yapmadı. Ahmet Özel'in profesyonel ve özverili hizmeti karşılığında yol giderlerini dahi karşılamayan İşiten, 5 günde toplam 40 saat çalışan fotoğraf sanatçısının hak ve alacaklarını ihlal etti.
KİŞİLİK HAKLARI SALDIRIYA UĞRAYINCA DAVA AÇTI
Melis İşiten'in fotoğraflarda müvekkilinin ismine dahi yer vermeyerek saldırılarındaki kastını sürdürdüğünü dava dilekçesinde belirten Ahmet Özel’in avukatları İrem Aksoy ile Orhan Kasap, “Müvekkilin kanun gereği ve uluslararası sözleşmelerle korunan mali ve manevi hakları, Melis İşiten tarafından ihlal edilmiştir. Müvekkile ait fotoğraf eserlerinin birkaçı da yine izinsiz bir biçimde dijital ortamlarda değiştirilmiştir. Bu da müvekkilin meşru menfaatlerine haklı bir sebep olmadan zarar vermiştir. Eserden normal yararlanmaya aykırı broşür ve afişler basıldığı saptanmıştır. Tespit ettiğimiz ölçüde eserin dijital ortamda internet üzerinden iletim, işleme, çoğaltma ve yayma hakları ile filtreleme, kırpma ve logo basma gibi muhtevası değiştirilmiş, yeniden fotoğraf kareleri oluşturulmuştur. Müvekkil sanatçı, 5 günlük çalışmasında özgünlüğünü ve hususiyetini ortaya koymuştur. Estetik değerleri, sanat bileşenleri ile kompozisyon kurallarını titizlikle gözeterek, eserlerinin kusursuz profesyonelliği için yoğun çaba sarf etmiştir. Tüm bu nedenler dikkate alınarak, haksız saldırının önlenmesini ve durdurulmasını istiyoruz. İhlale konu 13 adet fotoğrafta, sanatçı olarak müvekkilin adının belirtilmesini talep ediyoruz. Halen devam eden haksız tecavüzün önlenmesini ve söz konusu 13 adet fotoğrafa tedbir konulmasını istiyoruz. Yasaya aykırı olarak çoğaltılan fotoğraf türündeki eserlerin ülke genelinde toplatılmasını ve kaldırılmasını talep ediyoruz. Kişilik hakları saldırıya uğrayan ve maddi zarar gören müvekkil için şimdilik 5 bin lira maddi, 100 bin lira da manevi olmak üzere toplam 105 bin liralık tazminatın Melis İşiten'den tahsilini istiyoruz" denildi.
MUSTAFA Sandal, Etiler’deki ünlü Savoy Sitesi’nde oturduğu evin sahibi çevirmen İrem Argat ile mahkemelik oldu. İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi’ne açılan davaya göre Argat, sitede yer alan 3+1 dairesini 2018’de Mustafa Sandal’a kiraya verdi. İddiaya göre Sandal’ın ödediği aylık 65 bin liralık kira bedeli, çevredeki emsal konutlara göre düşük kaldı. Dava dilekçesinde Savoy Sitesi’nin Türkiye’nin en varlıklı insanlarının yaşadığı özel bir proje olduğu anlatıldı.
Sitedeki kiralar 200 bin TL
Dilekçede Mustafa Sandal’ın oturduğu dairede kullanılan malzeme ve ünitelerin tamamının A plus ürünler olduğu belirtildi: “Bahse konu sitede aynı özellikteki evlerin kirası bu dönem için 200 ila 220 bin iken, İrem Arat’ın aylık 65 bin liraya katlanması beklenemez. Dava öncesi Mustafa Sandal ile arabuluculuk görüşmesi yapılmış ancak anlaşma sağlanamamıştır. Bu nedenle, ekonomik şartlar dikkate alındığında yeni dönemin kirasının aylık 170 bin lira olarak tespitini istiyoruz.”
Suad G.’den, 150 bin liralık senet alan Bahran L., bu senedi işbirlikçileri Birdal D. ve Mehmet K.’ye sattı. Suad G.’nin rızası dışında yapılan bu satış sonucunda sahte olarak düzenlenen senetler icraya kondu. Bahran L. tarafından gerçekleşen tefecilik faaliyetlerinin devam etmesi nedeniyle Suad G., sorumlu olmadığı bir borcu zorla ödemesi için sürekli arandı. Bahran L. ve iki arkadaşı tarafından tehditlere maruz kalan doktor Suad G., ısrarlı şekilde takip edildi.
‘İŞYERİNE GİDEMEZ HALE GELDİ’
Doktor Suad G., Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Suad G., suç duyurusu dilekçesinde, Bahran L.’nin Türkiye’de kaçak doktor olarak çalıştığının ve yaptığı ameliyatlarla birçok insanın hayatını riske attığını öne sürdü. Suç duyurusu dilekçesinde özetle şunlara yer verildi: “Bahran L. ve iki arkadaşı, Suad G.’nin Bakırköy’deki kliniğine adamlar yollamaya başlamıştır. Suad G., doktor olmasına ve randevulu hastaları bulunmasına rağmen, çalışmak için kendi işyerine gidemez hale gelmiş, randevularını ertelemek zorunda kalmıştır. Sorumlu olmadığı bir borçtan dolayı yaşamından endişe eden Suad G.’nin büyük bir tehlike altındadır. Savcılık tarafından soruşturma başlatılarak şüpheliler Bahran L. ve iki arkadaşı hakkında kamu davası açılmasını istiyoruz.”
İddiaları reddeden Emin Hitay ise Alaz Sağlam’ın kendisine iftira attığını belirtmişti.
Emin Hitay’ın itiraz talebini kabul eden Aile Mahkemesi, Alaz Sağlam’a verilen korunma kararının kaldırılmasına hükmetti. Kararın ardından Emin Hitay’ın danışmanları tarafından yapılan açıklamada şunlara yer verildi:
“İşinsanı Emin Hitay ile Alaz Sağlam yakın zamanda tanışmışlardır. İkinci görüşmelerinde Alaz Sağ-lam, Emin Hitay’dan ekonomik taleplerde bulunmuştur. Bu taleplerin Emin Hitay tarafından reddedil-mesi üzerine taraflar arasında tartışma yaşanmıştır. Talepleri karşılanmayan Alaz Sağlam, Emin Hitay hakkında öfke ile asılsız iddialarda bulunmuş ve koruma kararı için müracaat etmiştir.
‘KAMERALAR İNCELENDİ’
Olay gününü gösterir kamera kayıtları adliyeye ulaşmıştır. Bu delillerin toplanması üzerine, İstanbul 2. Aile Mahkemesi’nin 28.08.2024 tarihli ilamı ile Emin Hitay hakkında verilen tedbir kararı kesin olarak kaldırılmıştır.”
Savcılık, Emin Hitay hakkında soruşturma başlatırken, Alaz Sağlam bu defa kendini güvende hissetmediğini ve dışarı çıkmakta zorlandığını ileri sürerek aile mahkemesinden korunma talep etti.
İDDİALARI REDDETTİ
Alaz Sağlam’ın avukatının mahkemeye sunduğu dilekçesinde, Emin Hitay’ın agresif yapısı ve geçmiş kayıtlarının da göz önünde tutularak Alaz Sağlam hakkında korunma kararı verilmesi gerektiği belirtildi. Talebi haklı bulan aile mahkemesi, Emin Hitay’ın 2 ay süreyle Alaz Sağlam’a yönelik şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına ve bulunduğu konuta veya işyerine yaklaşmamasına karar verdi. Mahkeme ayrıca, Emin Hitay’ın bu karara aykırı davranması halinde 3 günden 10 güne kadar zorlama hapsine tabi tutulacağını da kararında açıkladı. Karara itiraz eden Emin Hitay ise iddiaları reddetti.
Hitay dilekçesinde özetle, “Alaz Sağlam, ekonomik talepleri reddedildiği, evden kovulduğu ve engellendiği için Emin Hitay’ı suçlamaktır. Aleyhimize verilen bu kararın kaldırılmasını istiyoruz” denildi.
Mahmut Ç.’nin bu paylaşımının son derece terbiyesiz, yakışıksız, çirkin ve ağza alınmayacak bir ifade olduğunu öne süren Fatih Terim, avukatları aracılığıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Soruşturmayı tamamlayan savcılık Mahmut Ç. hakkında ‘hakaret’ suçundan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Mahmut Ç. ‘hakaret’ suçundan ceza aldı.
3 YILLIK FAİZİYLE İSTEDİ
Fatih Terim, ceza davasının ardından kişilik haklarının saldırıya uğradığı gerekçesiyle Mahmut Ç.’ye, 8 bin 500 liralık manevi tazminat davası açtı. Terim’in avukatı tarafından mahkemeye sunulan dava dilekçesinde, Mahmut Ç.’nin Twitter’dan yaptığı küfürlü paylaşımın milyonlarca kişi tarafından görülebileceği belirtilerek şunlara yer verildi: “Edilmiş hakaretin Fatih Terim’e ölçülebilir bir karşılığı bulunmamaktadır. Bir insanın bu kadar ağır bir biçimde değerlerine dokunan, ailesi, yakın çevresinde ve toplum önünde onur, gurur ve itibarını zedeleyen bu haksız davranışın tazminat bedeli elbette ki 8 bin 500 lira değildir. Mahmut Ç.’nin 8 bin 500 lira manevi tazminatı 3 yıllık faiziyle birlikte Fatih Terim’e ödemesini talep ederiz.”
Mahsun Kırmızıgül, avukatı aracılığıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Soruşturma sonucunda Bilal K. hakkında ‘hakaret’ suçundan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Bilal K. sosyal medya hesabının çalındığını, paylaşımları kendinin yapmadığını söyledi. Mahkeme, Bilal K.’yı, ‘hakaret’ suçundan bin 740 lira para cezasına çarptırdı. Hükmün açıklanmasını ise geri bıraktı.
Ünlü sanatçı Sibel Can, 83 şarkısı izinsiz kullanıldığı iddiasıyla mahkemenin yolunu tuttu. İddiaya göre, Avrupa Müzik ile Bonus Müzik, Sibel Can’a ait, ‘Şarkılarda Senden Yana’, ‘Bu Devirde’, ‘Daha Yolun Başındayım’, ‘Sibel Can Şarkıları’ ve ‘Sibel Can-1995-2000 Box Set’ isimli albümlerde yer alan toplam 83 şarkıyı izinsiz bir şekilde dijital müzik platformlarında yayınladı.
İZİNSİZ KULLANIMI DURDURULSUN
Şarkılarının izinsiz olarak yayınlandığını öne süren Sibel Can, avukatları Ergin Akçay ve Levent Polat aracılığıyla İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne başvurdu. Can’ın avukatları tarafından mahkemeye sunulan dilekçede özetle şunlara yer verildi: “İki şirketin bu hukuka aykırı eylemi nedeniyle Sibel Can, telafisi imkânsız maddi ve manevi zararlara uğramaktadır. Sibel Can’ın uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini için her türlü talep ve dava hakkımızı şimdilik saklı tutuyoruz. Müvekkilin hak sahibi olduğu davaya konu şarkılar üzerinde yapılan tecavüzün tespitini istiyoruz. Davalıların bu izinsiz kullanımının durdurulmasını, haksız tecavüzün önlenmesini ve söz konusu dijital platformlara erişimin engellenmesini talep ediyoruz.”
HAK SAHİBİ OLDUĞUNU İSPATLASIN
Avrupa Müzik ile Bonus Müzik şirketleri ise davanın reddini istediler: “Sibel Can’ın dava konusu eserleri seslendirebilmesi ve hak sahibi olabilmesi için eser sahiplerinden (besteci ve söz yazarlarından) yazılı izin aldığını ispatlaması gerekir. Kanuna uygun olarak alınan izinlerle hak sahibi olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Sibel Can, dava konusu müzik eserleri üzerindeki kullanım hakkı yetkisini tam ruhsat şeklinde meslek birliğine devretmiştir. Bu haklara ilişkin dava açma hakkı meslek birliğine ait olacaktır. Sibel Can’ın bu haklarının takibine ilişkin dava açma hakkı ve yetkisi bulunmamaktadır” denildi.
Aralarında spor camiasından ünlü isimlerin de bulunduğu çok sayıda kişiyi ‘özel fon’ vaadiyle dolandırdığı iddiasıyla yargılanan eski bankacı Seçil Erzan ile 7 sanığın yer aldığı davada, teknik direktör Fatih Terim, Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘müşteki’ olarak ifade vermişti. Fatih Terim’in verdiği ifadenin usule aykırı olduğunu iddia eden Seçil Erzan, avukatı Bülent Aybirdi aracılığıyla itiraz etti.
‘SAVUNMA HAKKIMIZ KISITLANDI’
Erzan’ın avukatı Aybirdi tarafından davanın görüldüğü İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan itiraz dilekçesinde şunlara yer verildi: “Mahkemece, iddianamede yer alan iddialarla ilgili müşteki olan Fatih Terim’in ifadesinin alınması için Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’ne talimat yazılmıştır. Talimat yazısında duruşmanın 17 Eylül’de saat 14.00’te yapılacağı ve Fatih Terim’in ifadesinin o tarihte alınacağına karar verilmiştir. Fatih Terim’in 3 avukatıyla birlikte 20 Ağustos’ta, Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’ne giderek ‘müşteki’ sıfatıyla ifade vermiştir. Seçil Erzan’ın katılabilmesine ve Fatih Terim’e soru sormamıza mani olacak şekilde, Fatih Terim ile avukatlarına özel, alınmış tensip kararına aykırı olarak kapalı bir duruşma yapılmıştır. Bu durumu kabul etmiyoruz. Savunma hakkımız gerçekleştirilmiş bu usulle kısıtlanmıştır. Tarafımızın katılımına açık, belirlenmiş ve UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) üzerinden ilan edilmiş tarihte duruşmanın yapılmasına karar verilmesini istiyoruz.”
Fatih Terim’in apar topar, adli tatilin ortasında verdiği ifade nedeniyle savunma haklarının engellendiğini belirten avukat Aybirdi, Hürriyet’e yaptığı açıklamada, “Seçil Hanım ile benim SEGBİS (Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi) aracılığıyla bizzat katılıp sormamız gereken sorular vardı. Ancak katılım imkânımız ve savunmaya yönelik soracağımız sorular da engellenmiş oldu. Ne tesadüftür ki başvuru yaparken 3 avukatı da yine Bodrum’daydı” dedi.
KOĞUŞTA TEK BAŞINA
- Tek kişilik hücrede kalmak istemeyen Seçil Erzan, sosyal medya fenomenleri Nihal ve Bahar Candan kardeşler ile aynı koğuşa koyulmuştu. Daha sonra Seçil Erzan tek kişilik koğuşa alınmıştı. Dilan Polat da kız kardeşi Sıla Doğu’nun 14 Haziran’da tahliye edilmesinin ardından koğuşta yalnız kalmıştı. Seçil Erzan ile Dilan Polat, cezaevi yönetimine dilekçe vererek birlikte aynı koğuşta kalmak istediklerini belirtmişti. Cezaevi yönetimi de Polat ve Erzan’ın bu talebini kabul ederek ikisini aynı koğuşa almıştı. Sosyal medya fenomeni Dilan Polat’ın tahliyesine de değinen avukat Bülent Aybirdi, “Müvekkilim şu anda koğuşta tek başına kalıyor” diye konuştu.
İddialara göre Haydar Nazım G., sosyal medya hesabı üzerinden Mika Slowana’ya yönelik, “Sen yaşlansan da giderin olur merak etme taş gibi hatunsun” şeklinde yorum yazdı. Haydar Nazım G.’nin bu yorumu ile cinsel taciz suçunu işlediğini iddia eden Slowana, kamu davası açılarak cezalandırılmasını istedi. Savcılık, Haydar Nazım G. hakkında ‘cinsel taciz’ suçundan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
MAHKEME BERAATINA KARAR VERDİ
İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada savunma yapan tutuksuz sanık Haydar Nazım G., sosyal medya hesabının kendisine ait olduğunu ancak söz konusu paylaşımı kendisinin yapıp yapmadığını hatırlamadığını belirterek beraatını istedi. Mahkeme, suçun unsurları oluşmadığı gerekesiyle Haydar Nazım G.’nin beraatına karar verdi. Mahkemenin gerekçeli kararında şu ifadelere yer verildi: “Kamuya mal olmuş fenomen kişilere karşı yazılacak yorum ve eleştirilerin sert, incitici ve ağır olabileceği bilinmektedir. Haydar Nazım G.’nin yazdığı yorumun bu nitelikte olduğu, cinsel taciz suçunu içermediği anlaşılmaktadır. Sanığın yazdığı yorumun sert, incitici ve kaba bir yorum olduğundan beraatına karar vermek gerekmiştir.”
TELEVİZYON programcısı ve gazeteci Reha Muhtar, geçen pazartesi gecesi Sarıyer’deki evinde merdivenlerden düştü. Hastaneye kaldırılan ve bilinci kapalı olan Muhtar yoğun bakımda entübe edildi. Reha Muhtar’ın ikiz çocuklarının annesi oyuncu Deniz Uğur, olay sırasında Muhtar’ın yanında bulunan 15 yaşındaki oğlu Poyraz’ın kayıp olduğunu öne sürdü. Oyuncu, oğlunu alıkoydukları iddiasıyla Reha Muhtar’ın eski sevgilisi Nilüfer ile sanatçının kızı Ayşe Nazlı Yumlu hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
GÖZALTINA ALINSINLAR
Deniz Uğur’un avukatı Feyza Altun tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan şikâyet dilekçesinde şu ifadelere yer verildi: “Reha Muhtar, evinde düşmesi sonrası entübe edilmiştir. Hastane yetkililerinden alınan bilgiye göre Ayşe Nazlı Yumlu, Muhtar entübe halindeyken Poyraz’ı alıp kaçmıştır. Bu eylemin talimatını annesi Nilüfer vermiştir. Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube’ye kayıp ihbarı yapılmıştır. Çocuğun yaşayıp yaşamadığı, güvende olup olmadığı meçhuldür. Kayıp çocuk Poyraz Muhtar’ın bulunması adına savcılık tarafından şüpheliler şarkıcı Nilüfer ile kızı Ayşe Nazlı Yumlu hakkında gözaltı kararı verilmesini ve soruşturma sonucu haklarında kamu davası açılmasını talep ediyoruz.” Yapılan şikâyetin ardından Poyraz Muhtar’ın Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube’de, Ayşe Nazlı’nın da karakolda ifade verdiği öğrenildi.
Deniz Uğur: Bunlar çete mi
Dün basın toplantısı düzenleyen Deniz Uğur, oğlu Poyraz’la konuşmasının engellendiğini öne sürdü:
KAYSERİ’de yaşayan bir kadın, eşinin sözlü ve fiziksel şiddetine maruz kaldığı gerekçesi ile boşanma davası açtı. Evliliğinin ilk ayında eşinin maaş kartına el koyduğunu öne süren kadın, boşanma davası dilekçesinde şu iddialara yer verdi: “Eşimin maaş kartımı almasına izin vermedim. Buna sinirlenen eşim, kafamı duvara vurdu. Sürekli ilgisiz, aşağılayıcı ve rencide edici davranışlarda bulunan eşim, evin hiçbir ihtiyacını karşılamamaktadır. Benim ailemle görüşmemi istememektedir. Ailemi ziyarete gitmemi engellemektedir. Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklere aykırı davranan eşim, boşanmada kusurludur. Bana fiziksel ve psikolojik baskı uygulayan eşimden boşanmak istiyorum. Evlilik birliğimiz çekilmez bir hal almıştır. Bu nedenle 300 bin lira tazminata hükmedilmesini istiyorum.”
Davaya cevap veren koca ise eşinin sürekli kendisini eleştirdiğini ve lüks sayılacak taleplerde bulunduğunu belirterek karşı boşanma davası açtı. Eşine kesinlikle şiddet uygulamadığını dilekçesinde anlatan karşı davacı koca, “Eşim sebepsiz yere beni karakola şikâyet etmektedir. Kişilik yapısı itibariyle sinirli ve agresif olan eşim, bana hakaret etmektedir. Bu nedenle 100 bin lira tazminata hükmedilmesini istiyorum” dedi.
KADIN HAKLI BULUNDU
Kararını açıklayan Kayseri 8. Aile Mahkemesi, erkeği ağır kusurlu, kadını ise az kusurlu bularak tarafların boşanmasına karar verdi. Mahkemenin gerekçeli kararında, “Eşinin ailesinin ziyarete gelmesini engelleyen erkeğin bu eylemi, evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesine sebep olmuştur. Kadının evlilikten beklediği menfaatleri zedelenmiş, kişilik hakları saldırıya uğramıştır. Bu nedenle erkeğin, boşandığı karısına 50 bin lira tazminat ödemesi gerekmektedir” denildi.
Mahkeme ayrıca erkeğin açtığı tazminat davasını ise reddetti.
Yerel mahkemenin kararına itiraz eden erkek ise boşanma davası dosyasını Yargıtay’a taşıdı. Yerel mahkemenin eksik inceleme yaparak tazminat talebini reddettiğini itiraz dilekçesinde belirten davalı erkek, aleyhine verilen kararın kaldırılmasını istedi.
‘BOZULMASINA GEREK YOK’
Kararını açıklayan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşini ailesiyle görüştürmeyerek evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde erkek eşi ağır kusurlu bularak itirazını reddetti. Yerel mahkemenin kararını onayan Yargıtay’ın gerekçeli kararında şunlara yer verildi: “Kadının, boşanma sebebiyle beklenen menfaatleri zedelenmiş, kişilik hakları saldırıya uğramıştır. Bu nedenle yerel mahkemenin boşanma kararı usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle erkeğin temyiz dilekçesindeki nedenler, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.”
ÖZEL fon adı altında ünlü futbolcular Arda Turan, Fernando Muslera, Emre Belözoğlu ve Selçuk İnan’ın da aralarında bulunduğu 28 kişiyi yaklaşık 25 milyon dolar ile 7 milyon 384 bin lira dolandırdığı iddiasıyla yargılanan banka müdürü Seçil Erzan’ın davasına ünlü teknik direktör Fatih Terim de ‘müşteki’ olarak eklenmişti. Terim’in eklenmesi ile müşteki sayısı 29 olmuştu. Fatih Terim, ikametgahı Muğla’nın Bodrum ilçesi olduğu için avukatlarıyla birlikte Bodrum Adliyesi’ne giderek Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘müşteki’ olarak ifade verdi.
HAKAN ATEŞ’LE TANIŞMA
Yaklaşık 13 yıl önce Galatasaray Teknik Direktörü olduğu dönemde Denizbank ile Galatasaray arasında bir anlaşma yapıldığını anlatan Fatih Terim özetle şunları söyledi: “Buna yakın tarihlerde bir şampiyonlar ligi seyahatinde, uçak yolculuğunda bankanın genel müdürü Hakan Ateş ile tanıştım. ‘Kulüple anlaştık, sizin de hesaplarınızı bizim bankaya taşıyalım hocam’ dedi. İlk tepkim olumsuzdu. Çünkü ben başka bir banka ile çalışıyordum. Hakan Ateş çok ısrar etti.
ARKADAŞ OLARAK BİLDİĞİM
Bunun üzerine ben de diğer bütün kulüp çalışanları gibi bazı banka hesaplarımı Denizbank’a aktardım. Sonrasında Hakan ile arkadaş olduk. En azından ben öyle sandım. Bana en iyi hizmeti vermek üzere çok özel müşteri olarak hissettirdi. Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, bu olaylar yaşanana kadar benim arkadaş bildiğim, hem yazlık hem de kışlık evimde misafir olan, benim de onun evinde misafiri olduğum, samimi olduğum bir insandı. Bu olaylardan sonra kendisiyle hiçbir ilişkim kalmamıştır.
SEÇİL ERZAN’I TANIŞTIRAN
Seçil Erzan’ı benim özel bankacım olarak belirleyen, bu şekilde çalıştıran ve bunu takip eden de Denizbank üst yönetimidir. Duydum ki Hakan Ateş savcılığa verdiği ifadede kendisinin Seçil Erzan ile benim düzenlediğim bir etkinlikte tanıştığını söylemiş. Bu, akla hayale sığmayacak bir senaryodur. Denizbank’ın banka tarafından ödül almış, 20 senedir bankada çalışan şube müdürünü, Denizbank’ın genel müdürü ile tanıştıracak kişi ben değilim. Hatta bölge müdürü Sermin Hanım’ın benden randevu alıp, bana bizzat gelip, Florya’daki ofisimde, Seçil Erzan’ın en iyi banka şube müdürleri arasında olduğunu söylediğini de hatırlıyorum.
İstanbul Ambarlı Gümrük Müdürlüğü tarafından ‘WARNER BROS (HARRY POTTER)’ marka ve logolu 5 kap 250 adet mürekkepli kalem seti ele geçirildi. Keskin Hediyecilik, İnşaat, Tekstil, Gıda Sanayi ve Dış Ticaret AŞ’ye ait olduğu tespit edilen bu ürünlerin taklit olup olmadığının tespiti için Gümrük Müdürlüğü görevlisi tarafından fotoğrafları çekildi. Bu fotoğraflar Harry Potter film serisinin yapımcısı ve markanın sahibi Warner Bros şirketine gönderildi. Warner Bros şirketi tarafından ürünlerin taklit olup olmadığının tespiti yapıldı. Yapılan araştırmada ürünlerin iziniz şekilde ve kötü kalitede, tüketici ve kamu sağlığına aykırı şekilde üretildiği tespit edildi.
ÜRÜNLERE EL KOYULDU
Warner Bros şirketine ait avukatlar, konuyla ilgili Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Başsavcılık tarafından ürünler hakkında ‘el koyma’ kararı verdi. Warner Bros şirketinin avukatları İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne de dilekçe sunarak, taklit edilen ‘WARNER BROS (HARRY POTTER)’ marka ve logolu 5 kap 250 adet mürekkepli kalem setinin imha edilmesini istedi.
Kararını açıklayan mahkeme, Warner Bros şirketinin davasını kabul ederek, Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’nde ele geçirilen Keskin Hediyecilik şirketine ait ‘Harry Potter’ marka ve logolu 5 kap 250 adet mürekkepli kalem setinin imhasına karar verdi.
Akkaya ayrıca Aile Mahkemesi’ne başvurarak Toprak’ın kendisi aleyhine açıklama yapmaması için 1 ay konuşmama kararı aldırdı.
Karara itiraz eden Canan Toprak ise asıl kendisinin Deniz Akkaya tarafından tehdit ile hakarete uğradığını, psikolojik şiddet gördüğünü belirtti ve aleyhe verilen kararın kaldırılmasını istedi.
İddiaya göre; Facebook’ta ünlü türkücüyle ilgili bir haber yayınlandı. Antalya’da yaşayan Alper A. da haberin altına “Senin özgürlük anlayışın o kadar, öküzün kafası o kadar çalışır” şeklinde bir yorum yazdı.
Bingöl, kişilik haklarının saldırıya uğradığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
İfadesi alınan Alper A. suça konu yorumu yazıp yazmadığını hatırlamadığını söyledi.
Savcılık, Alper A. hakkında “sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret” suçundan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Dava, İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
Türk Sanat Müziği’nin en önemli assolistlerinden Müzeyyen Senar, 9 yıl önce 8 Şubat 2015’te hayatını kaybetti. Yaşamı boyunca 500 kadar plak ve müzik albümü yapan Müzeyyen Senar’ın vefatının ardından eşi ve çocukları mirasçı olarak kaldı. İddiaya göre İzmir’in Torbalı ilçesinde yer alan ‘Müzeyyen Plus’ isimli işletme, iç ve dış duvarlarını Müzeyyen Senar’ın fotoğrafları ve çeşitli görselleriyle donattı. ‘Müzeyyen Senar’ı marka haline getiren işletmede, rakılar da özel olarak üretilen ‘Müzeyyen Plus’ isimli bardaklarla servis edildi. Müzeyyen Senar’ın ailesi, ‘Müzeyyen Plus’ isimli işletmede ünlü sanatçıya ait görselleri ve şarkıları izinsiz kullandığı iddiasıyla işletme sahibi Anıl Hoşken’e 150 bin 500 liralık tazminat davası açtı. Dava dilekçesinde, işletme sahibi Anıl Hoşken’in, popülaritesinden faydalanmak suretiyle işletmesinde Müzeyyen Senar konsepti oluşturarak bir ticari politika güttüğü anlatıldı.
‘ÜRÜNLER KALDIRILSIN ŞARKILARI DİNLETİLMESİN’
İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde özetle şunlara yer verildi: “Anıl Hoşken, Müzeyyen Senar’ın ismini, cismi ile özdeşleştirerek insan zekâsına algı yaratmak suretiyle ‘Müzeyyen Senar’ı marka haline getirmiştir. Müzeyyen Senar’ı Müzeyyen Senar yapan onun sanatçı olması Cumhuriyet’in Divası, Atatürk’ün kızı olması, yani popülaritesidir. Anıl Hoşken, ‘Müzeyyen Senar’ ismi ve konsepti kullanarak, ticari kâr elde etmiştir. İzmir Torbalı’da en bilinen işletmelerden olan ‘Müzeyyen Plus’ın, sosyal medyada yapılan yorumlardan da anlaşılacağı üzere müşterilerin uğrak mekânlarından birisi olduğu görülecektir. Davaya konu mekânın sosyal medya hesaplarında da Müzeyyen Senar’a ait görseller kullandığı anlaşılmaktadır. Bu durum, işletmenin başından beri Müzeyyen Senar konseptiyle kurgulandığının göstergesidir. Müzeyyen Senar’ın fikri mülkiyet ve kişilik haklarına yönelen ihlal halen devam etmektedir. Yaşanabilecek mağduriyetlerin önlenmesi açısından bu haksız tecavüzün ortadan kaldırılmasını ve durdurulmasını istiyoruz. ‘Müzeyyen Plus’ adlı işletmede ‘Müzeyyen’ ismini verdikleri tabelanın kaldırılmasını talep ediyoruz. İşletme içerisinde ‘Müzeyyen Senar’ konsepti içeren her bir ürünün kaldırılmasının, çoğaltılmasının ve yayılmasının önlenmesini istiyoruz. İşletme içerisindeki Müzeyyen Senar’a ait şarkıların dinletilmesinin ve sosyal medyada paylaşılmasının önlenmesi için tedbir kararı verilmesini talep ediyoruz. Ayrıca 500 lira maddi, 150 bin lira da manevi olmak üzere toplam 150 bin 500 liralık tazminatın 2018’den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte işletme sahibi Anıl Hoşken’den tahsilini istiyoruz.”
Sevilay Sabancı Çınar, Atlı Köşk üzerindeki 1/48 oranındaki payı, 24 Temmuz 2024’te, 31 milyon 250 bin liradan satışa açılmıştı. Hisseye 183 kez teklif verilmişti. 31 Temmuz’da, Çınar’ın azlettiği eski avukatı Haldun Hulki Gürcan, 200 milyon lira teklifle açık artırmayı kazanmıştı. Atlı Köşk’ün hissesini satın alan Av. Gürcan’ın, 200 milyon lirayı 7 gün içerisinde ödemesinin ardından satışın tescillenmiş olacağı açıklanmıştı.
PARAYI YATIRMADI
İstanbul Gayrimenkul Satış İcra Dairesi, en yüksek teklif veren avukat Gürcan’ın belirlenen süre içerisinde 200 milyon lirayı yatırmadığı gerekçesiyle Atlı Köşk’ün ihalesinin iptaline karar verdi. Sevilay Sabancı Çınar’ın, Atlı Köşk’teki hissesinin ihalesi, ilk açık artırmadaki şartlar çerçevesinde tekrar yapılacak.
Ahmet K. tarafından gönderilen ağır hakaret ve cinsel taciz içerikli mesajdan haberdar olan Tufantepe, savcılığa suç duyurusunda bulundu.
‘HESABIM ÇALINDI’ DEDİ
Soruşturma kapsamında ifadesi alınan ve Diyarbakır’da yaşadığı öğrenilen Ahmet K., davaya konu Facebook isimli sosyal medya hesabının kendisine ait olduğunu, ancak hesabı çalındığı için kullanmadığını söyledi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Ahmet K.’nın, “cinsel taciz” suçundan 4.5 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
İstanbul Göktürk’te, spor eğitmeni Rabia K. (24), kendisi gibi spor eğitmeni olan Sinan K. (30) ile 2 yıl birliktelik yaşadı. İddiaya göre Sinan K., sıradan bir sebeple kız arkadaşına şiddet uyguladı, geçici işitme kaybı yaşamasına ve kulağının iltihap kapmasına neden oldu. Taraflar her ne kadar çift terapistine gitse de Sinan K.’nin kız arkadaşına uyguladığı şiddet bitmedi. İlişkisini bitiren Rabia K., gittiği spor tesisinde eski erkek arkadaşı Sinan K. ile karşılaştı. Evde kalan eşyalarının iadesini isteyen Rabia K., o sırada kendisine sinirlenen Sinan K. tarafından yeniden şiddete maruz kaldı. Aldığı darbelerle burnunda çatlak oluşan Rabia K., Sinan K.’den şikâyetçi oldu. Sinan K.’ye savcının talebi üzerine ‘konutu terk etmeme (ev hapsi)’ adli kontrolü uygulandı.
‘ELEKTRONİK KELEPÇE’ TAKILDI
Rabia K., bu defa, hakkında ev hapsi olmasına rağmen konutu terk ederek yeni aldığı arabayı çizdiği ve zarar verdiği iddiasıyla Sinan K.’den şikâyetçi oldu. Rabia K., can güvenliğinden endişe ettiğini ileri sürerek ‘elektronik kelepçe’ takılmasını talep etti. Sinan K.’ye, konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol hükümlerine uyulmasını sağlamak ve denetimini arttırmak amacıyla ‘elektronik kelepçe’ takıldı. Bununla yetinmeyen Sinan K., eski sevgilisi Rabia K.’ye tehdit ve ağır hakaret içeren mailler gönderdi. Sinan K.’nin baskıları nedeniyle hayatın çekilmez hal aldığını ileri süren Rabia K., savcılığa yeniden şikâyet dilekçesi sundu.
ESKİ SEVGİLİ DE ŞİKÂYETÇİ
Rabia K.’nin şikâyetlerine ilişkin savcılık soruşturması devam ederken, Sinan K. de eski kız arkadaşı hakkında suç duyurusunda bulundu. Rabia K.’nin kendisini tehdit ettiğini ve ağır hakaret içeren mesajlarda bulunduğunu ileri süren Sinan K., kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirtti. Sinan K.’nin şikâyeti üzerine hakkında soruşturma başlatılan Rabia K., ifadesinde, şikâyete konu sözleri o anki gerilim ve sinir ile söylediğini, Sinan K.’nin kendisine yaklaşmaması için uyarı mahiyetinde söylediğini belirtti. Rabia K. hakkında ‘sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret’ ve ‘tehdit’ suçlarından 4 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Rabia K.’nin şikâyeti üzerine Sinan K. hakkında açılan soruşturma ise devam ediyor.
Mahkeme, Büşra Gidici’nin kullandığı ‘Friendyol’ markasının haksız rekabete yol açtığı ve DSM Grup’un marka hakkına tecavüz ettiği gerekçesiyle, bu haksız kullanımın önlenmesine ve durdurulmasına karar verdi. Mahkeme ayrıca Gidici’nin, 7 bin liralık manevi tazminat ödemesine hükmetti. İddiaya göre Büşra Gidici, Kadıköy’deki işyerinin iç ve dış tabelalarında, ürünlerinde ve tanıtım malzemelerinin üzerinde ‘Friendyol’ ismini kullanıyordu. DSM Grup, Büşra Gidici’nin markasıyla kendisine ait ‘Trendyol’ markasının benzerlik taşıdığını öne sürerek, ‘marka’ davası açtı.
YAZI TİPLERİ AYNI İDDİASI
Dava dilekçesinde, Büşra Gidici’nin ‘Friendyol’ markasının yazı tipi, rengi ve ticaret alanının ‘Trendyol’ ile aynı olduğu belirtildi. “DSM Grup’un marka sahipliğinden doğan haklarına tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesini ve durdurulmasını talep ediyoruz. Ayrıca Büşra Gidici’nin 100 bin lira tazminata hükmedilmesini istiyoruz” denildi.
‘HİZMETLER FARKLI’
Büşra Gidici ise mahkemeye sunduğu dilekçede kendini “DSM Grup’un markası ile kullanılan marka arasında görsel, işitsel ve anlamsal düzeyde bir benzerlik yoktur. Verilen hizmetler tamamen farklıdır. Dava açıldıktan sonra ‘Friendyol’ markasının kullanımına tarafımızca son verilmiştir” ifadeleriyle savundu.
Mahkeme, DSM Grup’u haklı bularak, marka sahipliğinden doğan haklarına tecavüzün ve şirket aleyhine yaratılan haksız rekabetin önlenmesine ve durdurulmasına hükmetti. Mahkeme ayrıca Büşra Gidici’nin 7 bin lira manevi tazminat ödemesine karar verdi.
İstanbul Emirgan’da yaşayan stil danışmanı ve moda editörü B. B. ile komşusu S.K. ve kızı A.K. arasında iddiaya göre evin yanındaki ağaç yüzünden anlaşmazlık yaşandı. B. B.'ye husumet besleyen anne ile kızı, sürekli olarak komşusunun evini gözetlemeye başladı, fotoğraflarını izinsiz şekilde çekti. B. B. evinin önünde arabasını park yerinden çıkardığı sırada komşuları, arabalarını B. B.'nin üzerine sürdü. Şiddetin dozunu daha da arttıran anne ile kızı, 27 Haziran 2024’te kendilerine ait köpeklerini 2 kez B. B.'nin üzerine saldırtarak büyük bir hayati tehlike yaşamasına neden oldu. B. B. köpeklerin saldırılarına karşı hayatını kurtarmaya çalışırken, anne ve kızı hiçbir şey yapmadan bekledi.
‘KÖPEĞİ SİLAH OLARAK KULLANDILAR’
B. B.'nin avukatı tarafından savcılığa sunulan suç duyurusu dilekçesinde özetle şunlara yer verildi: “Müvekkilimiz bu maruz kaldığı hayata kast niteliğindeki saldırı nedeniyle psikolojik olarak oldukça etkilenmiştir. Söz konusu bu saldırı nedeniyle kendisinde köpek fobisi oluşmuştur. Müvekkilimiz, evinin önünde ve gece vakti adeta hayatına kastedecek bir saldırıya maruz bırakılmıştır. Anne ve kızı bu saldırgan köpekleri müvekkilimize adeta bir silah olarak kullanmıştır. B. B. maruz kaldığı saldırılar nedeniyle korku içerisinde bulunmakta, evine her giriş çıkışta huzursuzluk ve endişeye kapılmaktadır. B. B.'nin psikolojik sağlığının muhafazası ve fiziksel bütünlüğünün güvence altına alınabilmesi amacıyla komşuları hakkında soruşturma başlatılarak haklarında dava açılmasını ve cezalandırılmasını istiyoruz.”
İddiaya göre 14 Haziran 2024’te Özlem Y. ile sevgilisi Hamit Can S. arasında tartışma yaşandı. Hamit Can S., avukat sevgilisini darp ettikten sonra eve kilitleyip silahla tehdit etti. Daha sonra Hamit Can S. tarafından ısrarlı şekilde günde en az 30 kez aranıp taciz edilen Özlem Y., telefonlarını açmayınca bu defa tehdit ve hakaretlere maruz kaldı.
‘SİLAHINA EL KOYUN’
Hamit Can S. tarafından darp ve tehdit edildiğini, hürriyetinden yoksun bırakıldığını, ısrarlı takip mağduru olduğunu ileri süren avukat Özlem Y., savcılığa şikâyetçi oldu. Özlem Y., ayrıca aile mahkemesine başvurarak korunma talebinde bulundu. Günlük hayatına geri dönebilmesi için Hamit Can S.’nin kendisine yaklaşmamasını ve silahına el konulmasını istedi. Talebi kabul eden aile mahkemesi, Hamit Can S.’nin 4 ay süreyle kız arkadaşı Özlem Y.’ye yaklaşmamasına hükmetti. Mahkeme ayrıca, Hamit Can S.’nin bu karara aykırı davranması halinde 3 günden 10 güne kadar hapis yatacağını da kararında açıkladı.
Karara itiraz eden Hamit Can S. ise iddiaları reddederek asıl kendisinin şiddet mağduru olduğunu belirtti. İtiraz dilekçesinde, Hamit Can S.’nin, Özlem Y. tarafından hakarete uğradığı, darp ve tehdit edildiği öne sürülerek, “Müvekkil müteahhitlik yaptığı için, işi gereği silahların kendisine iadesi gerekir. Müvekkil aleyhine haksız ve mesnetsiz alınan bu kararın kaldırılmasını istiyoruz” denildi.
Tilbe’nin avukatı Handan Bakbak’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunduğu dilekçede; söz konusu kişilerin, Tilbe’nin sokak hayvanlarıyla ilgili daha önce yaptığı paylaşımı yeniden gündeme getirerek toplumda kin ve nefret duyguları yaratmaya çalıştığı öne sürüldü.
“Yıldız Tilbe maddi ve manevi mağdur olmuştur” ifadelerinin yer aldığı dilekçede, bu hesaplara erişimin engellenmesi ve kullanıcıların cezalandırılması istendi.
SABANCI Holding’in kurucusu Hacı Ömer Sabancı’nın 43 yıl önce vefat eden oğlu İhsan Sabancı’nın Nevin Tenik ile evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldiğini iddia eden Sevilay Sabancı Çınar, 19 yıl önce Sabancı Ailesi’ne dava açmıştı. Yargılama sonunda Sevilay Sabancı Çınar’ın dedesi Hacı Ömer Sabancı’nın mirasçısı olduğu kesinleşmişti. Yargıtay kararına göre dedesi Hacı Ömer Sabancı’nın mirasçısı olduğu kesinleşmesine rağmen Sabancı Ailesi’nin 5 yıldır hakkını vermediğini öne süren Sevilay Sabancı Çınar, bu kez aileye ve Sabancı Üniversitesi Rektörlüğü’ne dava açmış ve bu davayı kazanmıştı. İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, davalıların Sevilay Sabancı Çınar’a, 5 milyon 533 bin lira tazminat ödemesine hükmetmiş ancak Atlı Köşk için tapu iptali ve tescili, intifa (kullanım) hakkı ve ecrimisil (haksız işgal tazminatı) davalarını ise reddetmişti.
Çınar, karara itiraz etmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) de talebi haklı bularak Atlı Köşk’ün tapusunun iptaline, Atlı Köşk’ün Hacı Ömer Sabancı Holding A.Ş. adına olan tapu kaydının 1/48 hissesi ile Sabancı Üniversitesi Rektörlüğü lehine olan intifa hakkının iptaline karar vermişti.
Atlı Köşk üzerindeki 1/48 oranındaki payın, 17 Nisan 2023’te hükmen hak sahibi olduğunu ve tapusunu aldığını iddia eden Sevilay Sabancı Çınar, bu defa köşkün açık artırım ile satışı için mahkemeye başvurdu.
1951’de Hacı Ömer Sabancı tarafından satın alınan Atlı Köşk, çok uzun yıllar Sabancı ailesinin evi konumundaydı.
HİSSESİNİ İNTERNETTEN SATAMADI
Sevilay Sabancı Çınar, ‘ortaklığın giderilmesi’ davası devam ederken bu kez, Atlı Köşk’te payına düşen hissenin satışı için İcra Müdürlüğü’ne başvurdu. Başvuru kabul edilince Sevilay Sabancı Çınar, sahibinden.com isimli internet sitesi üzerinden Atlı Köşk’te payına düşen hisseyi satışa çıkardı. Hissesini internet üzerinden satamayan Çınar, bu defa İstanbul Gayrimenkul İcra Dairesi’ne başvurarak hissesini satışa çıkardı.
Çınar’ın payına düşen 1/48 hissesi, 24 Temmuz 2024’te, 31 milyon 250 bin liradan satışa açıldı. Hisseye 183 kez teklif verildi. 31 Temmuz’da, Çınar’ın azlettiği eski avukatı Haldun Hulki Gürcan, 200 milyon lira teklif verdi. Teklifin kabul edilmesinin ardından Çınar’ın Atlı Köşk’te payına düşen hissesi satışla sonuçlandı. Av. Gürcan’ın, 200 milyon lirayı 7 gün içerisinde ödemesinin ardından satışın tescillenmiş olacağı açıklandı.
Sevilay Sabancı Çınar’ın şu anki avukatı M. Çağrı Bağatur, satışın gerçekleştiğini doğruladı.
İzmir 16. Aile Mahkemesi, Servet Aksoy ile 8 yıllık eşi Ebru Erten’in ‘anlaşmalı’ olarak boşanmalarına karar verdi. Çocuğun velayetini anne Ebru Erten’e veren mahkeme, yapımcı Aksoy’un da çocuğuna aylık 5 bin lira nafaka ödemesine karar verdi.
‘ÇOCUĞUN YILLIK İHTİYACI 500 BİN TL’
Servet Aksoy ile eski eşi Ebru Erten, boşandıktan 7 yıl sonra bu kez çocuklarının nafakası yüzünden mahkemelik oldu. Ebru Erten, ‘nafaka artırım’ davası açtı. İstanbul Aile Mahkemesi’ne sunulan dilekçede özetle şunlara yer verildi: “Servet Aksoy, nafakaya hükmedildiği tarihten bugüne kadar Ebru Erten’e hiçbir ödeme yapmamıştır. Erten, her ne kadar yıllardır çocuğunun ihtiyaçlarını tek başına yetişmeye çalışsa da ülkemizde son yıllardaki ekonomik kriz sebebiyle artık bu konuda büyük zorluklar yaşamaya başlamıştır. Çocuğun okul, gıda, eğlence giderleri yıllık 500 bin lirayı bulmaktadır.
‘AYLIK 40 BİN TL’Yİ KARŞILAYABİLİR’
Servet Aksoy, konforlu bir yaşam sürmektedir. Kendisi reyting rekorları kıran bazı filmlerin yapımcısıdır. Talep edilen nafaka miktarı Servet Aksoy’un ekonomik durumu göz önüne alındığında rahatlıkla karşılanabilecek bir miktardır. Günümüz ekonomik koşulları dikkate alındığında Servet Aksoy’un çocuğuna aylık 40 bin lira nafaka ödemesi hakkaniyetli olacaktır.”
Esra T. parasını istediğinde Fevzi Ş., sürekli genç kadını oyalamaya başladı. İddiaya göre Fevzi Ş., parasını vereceğini söyleyerek Esra T.’yi İstanbul Gaziosmanpaşa’daki evine çağırdı. Evin önünde Esra T. ile buluşan Fevzi Ş., eski sevgilisine şiddet uygulamaya başladı. Şiddete evde de devam eden Fevzi Ş., demir ayakkabı çekeceği ile Esra T.’nin vücudunun çeşitli yerlerine vurmaya başladı ve rızası dışında cinsel saldırı uyguladı. Fevzi Ş.’nin uyumasını fırsat bilen estetisyen, telefonuna ulaşıp polisi arayarak kurtuldu. İstanbul Cumhuriyet Başssavcılığı’na suç duyurusunda bulunan estetisyen Esra T., yaşadığı korkunç iki günü şöyle anlattı:
VİDEOLU TEHDİT
“Paramı almak için evine gittiğimde bana cinsel birliktelik yaşamak istediğini söyledi. Reddettiğimde çok sinirlendi ve beni tehdit etti. Beni iki gün evde tuttu. İşkence yaptı. İki gün boyunca benimle zorla cinsel ilişkiye girdi. Beni darp etti. Kırık olan parmağıma bibloyla vurmaya başladı. Göğsümün üzerine oturarak boğazımı sıktı. Polislerle birlikte evden çıktım. Hastaneden darp raporu aldım. Ardından 2 kişi beni adayıp bize bin 500 dolar vermezsen cinsel içerikli videolarımı sosyal
medyada yayacaklarını söyledi-
ler. Fevzi Ş., tarihini bilmediğim bir gün sevgili olduğumuz dönemde benden gizli olarak cinsel birliktelik esnasında videomuzu çekmiş. Fevzi Ş. de bu videoyu bu iki kişiye göndermiştir. Fevzi Ş.’den şikâyetçiyim. Can güvenliğim tehlikededir.”
Alçı, Kütahyalı’nın evlendiği ilk günden itibaren psikolojik ve ekonomik şiddetine maruz kaldığını ve 4 yıldır eşiyle ayrı yaşadıklarını belirterek 40 milyon lira tazminat ile ikiz çocukları için aylık 60 bin lira nafaka talep etmişti. Alçı ile Kütahyalı, bir süre sonra mahkemeye başvurarak, çekişmeli boşanmaktan vazgeçtiklerini, anlaşmalı olarak boşanmaya karar verdiklerini belirtmişti. Çift 3 Ekim 2023 tarihinde avukatlarıyla birlikte adliyeye gelerek anlaşmalı olarak boşanmıştı. Nagehan Alçı, eski eşi Rasim Ozan Kütahyalı ile bu defa mal paylaşımı konusunda adliyelik oldu. Rasim Ozan Kütahyalı’nın tehdit ve manipülasyonları nedeniyle mal varlıklarını paylaşmadan anlaşmalı boşanmayı kabul ettiğini iddia eden Nagehan Alçı, İstanbul Aile Mahkemesi’ne başvurarak şimdilik 100 bin liralık katılma alacağı (belirsiz alacak) davası açtı.
‘TÜM MALVARLIĞINA TEDBİR KONULSUN’
Müvekkilinin son 5 yıldır boşanma isteğini söylemesiyle birlikte Kütahyalı’nın eşinden habersiz şekilde gayrimenkul devirleri yaptığını anlatan Nagehan Alçı’nın avukatı Gözde Egemen, özetle dilekçede şu ifadeler yer aldı: “Kütahyalı, evlilik birliği içerisinde Nagehan Alçı’nın adını kullanarak bankalarda çok sayıda kredi kartı çıkartmıştır. Bu kartları ya kendisi ya da üçüncü kişiler kullanmıştır. Nagehan Alçı, kredi kartlarının başka kişiler tarafından kullanıldığını Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından başlatılan soruşturma sonucunda öğrenmiştir. Ortak hesaptaki tüm birikimlerini kendisi, anne, baba ve ablasının hesabına geçiren Kütahyalı, bu tutarları bankadan çekerek saklamıştır. Tarafların evlilik birliği içerisinde banka hesapları dışında iki gayrimenkulu, 5 otomobili bulunmaktadır. Rasim Ozan Kütahyalı’nın son 12 yıllık banka hesaplarının incelenmesini talep ediyoruz. Evlilik birliğinde edinilen tüm malvarlığının üçüncü kişilere devrinin ve satışının engellenmesi için tedbir konulmasını istiyoruz.”
İstanbul Küçükçekmece’de bir evde kiracı olarak oturan bir kadın, ev sahibiyle kira artışı konusunda anlaşmazlık yaşadı. Ev sahibi, “Ya kirayı artırırsın ya da evi boşaltırsın” dedi. İddiaya göre gece uygunsuz saatlerde mesajlar gönderen ev sahibi, kiracısının doğalgaz ve su vanasını kapattı. Kadını darp etti. Komşuların ihbarı üzerine binaya gelen polis olaya müdahale etti.
DAVA AÇILDI
Kiracı, ev sahibinden şikâyetçi oldu. Ev sahibi hakkında ‘basit yaralama’, ‘hakaret’, ‘tehdit’ ve ‘huzur ve sükunu bozma’ suçlarından dava açıldı. İstanbul Küçükçekmece Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada ev sahibi ‘basit yaralama’, hakaret’ ve ‘tehdit’ suçlarından cezalandırıldı ancak ‘huzur ve sükunu bozma’ suçundan beraat ettirildi. Kiracı kararı Yargıtay’a taşıdı.
EMSAL KARAR
Yargıtay 12’nci Ceza Dairesi, yerel mahkemenin ev sahibi hakkında verdiği beraat kararını hukuka aykırı bularak dosyayı geri gönderdi. Yargıtay gerekçeli kararında, “Ev sahibi olay gününden önceki gece kiracısına 6 mesaj, olay sabahı ise 3 mesaj göndermiştir. Ardından elektrik, su ve doğalgaz vanalarını kapatmıştır. Yerel mahkemenin atılı suçun unsurlarını gözetmeden beraat kararı vermesi hukuka aykırı bulunmuştur” denildi. Avukat Dilek Yüksel, “Ev sahipleri, bazen kiralanan ev üzerinde olan mülkiyet haklarını yanlış yorumlayıp kiracısının özel alanına tecavüz edebiliyorlar” dedi.
"EV SAHİPLERİ, SUÇ OLUŞTURAN BU EYLEMLERDEN KAÇINMALI"
Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan İstanbul Barosu Avukatı Dilek Yüksel, "Yargıtay'ın bu kararına konu somut olayda, ev sahibinin sürekli mesaj atmasının ve vanaları kapatmasının huzur ve sükunu bozma suçunu oluşturduğuna karar vermiştir. Ev sahibi, kiracısından kira artırımı veya kiralananın tahliyesi gibi kira ilişkisi kapsamında olan haklarını yasal yollarla mahkemelerde aramalıdır.
HAKLIYKEN HAKSIZ DURUMA DÜŞMEYİN
Çiftin bu evliliğinden ünlü gece kulübü Reina’nın sahibi Mehmet Koçarslan, Melahat, Zülfiye, Nihat ve İbrahim Koçarslan isimli 5 çocuğu dünyaya geldi. Hasan Fikri Koçarslan’ın evlilik dışı Bülent ve Levent Koçarslan isimli iki çocuğu daha bulunuyordu.
İbrahim Koçarslan, annesi Hanım Koçarslan’ın eğitimsiz olması ve yaşı nedeniyle taşınır - taşınmaz mal varlığını doğru yönetemediği gerekçesiyle, vasi atanması için dava açtı.
İKİ AYRI KİŞİ ATANDI
İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşmasına Hanım Koçarslan’ın kızları Melahat ve Zülfiye Koçarslan ile taraf avukatları katıldı.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı’ndan gelen raporda, demans tanısı konulan Hanım Koçarslan’ın akıl sağlığı ve akıl zayıflığı nedeniyle vasi atanması gerektiği ifade edildi.
Duruşmada söz alan Hanım Koçarslan’ın kızları Zülfiye ve Melahat Koçarslan’ın avukatı, geçici vasi Pelin Koçarslan yerine Melahat Koçarslan’ın vasi olarak atanmasını talep etti. Davacı İbrahim Koçarslan’ın avukatları ise rapor doğrultusunda Hanım Koçarslan’ın kısıtlanmasını ve vasi atanması gerektiğini ifade etti.
Mahkeme, akıl zayıflığı tespit edilen Hanım Koçarslan’a, vasi tayinine (atanmasına) karar verdi. Hanım Koçarslan’a vasi olarak aileden Pelin Koçarslan ile mal varlığı durumuyla ilgili gelirleri gözetlemek ve mali işleri denetlemek için mali müşavir Burcu Cengiz’i atadı.
İstanbul Beşiktaş’ta güzellik merkezi sahibi Hande S., iddiaya göre, aralarında gönül bağı olmayan Muhammet T. ile arkadaştı. Muhammet K., 8 Haziran’da Hande S.’yi arayarak konakladığı otele çağırdı. Hande S. ile kaldığı otelin lobisinde buluşan Muhammet K., birlikte odaya çıktı. Oda içerisinde Hande S. ile sohbet eden ve birlikte alkol alan Muhammet K., bir süre sonra uyuşturucu madde kullandı. Uyuşturucu maddenin etkisiyle davranışları değişen Muhammet K., arkadaşı Hande S.’nin üzerine doğru gelmeye başladı. Daha sonra Hande S.’ye saldırarak zorla tecavüz etmeye çalışan Muhammet K., genç kadının üzerindeki bornozu çıkarmaya çalıştı. Hande S., bornozunu yukarıya kadar çıkaran ve tecavüz girişiminde bulunan Muhammet K.’ya engel olmaya çalıştı ancak gücü yetmedi. Bu duruma sinirlenen Muhammet K., Hande S.’yi kollarından tuttu ve tartaklayarak dövmeye başladı. Yaşadığı stres ve korku nedeniyle epilepsi nöbeti geçiren Hande S., bir süre sonra bayıldı. Hande S., kendisine geldiğinde yanında otel güvenliği ve hemşireyi görünce rahat bir nefes aldı.
‘ÇALIŞANLAR KAPIYI KIRARAK İÇERİ GİRDİ’
Hande S., suç duyurusu dilekçesinde, nöbet geçirip bayıldığı sırada otel çalışanlarının kapıyı çaldığını ancak Muhammet K.’nın açmadığını öne sürdü. Dilekçede özetle şunlara yer verildi: “Otel çalışanları bir süre sonra odanın kapısını kırmak zorunda kalmış ve içeri o şekilde girmişler. Muhammet K., bana tecavüz etmeye kalktı ve bunun için beni darp etti. Olay sırasında beni tehdit etti ve hakarette bulundu. Muhammet K.’den şikâyetçiyim, tutuklanmasını istiyorum.”
Muhammet Ç. ise, aynı hastanede asistan doktor pozisyonunda görev yapmaktaydı. Muhammet Ç., iddiaya göre, doktor Işıl T.’nin alt devresi olmasına rağmen sürekli mobbing (psikolojik şiddet) uyguluyordu. Işıl T., kendisine karşı davranışlarına dikkat etmesini, mesleki ve genel saygı kurallarına uyması konusunda Muhammet Ç.’yi uyardı. Bu uyarının ardından Muhammet Ç., doktor Işıl T.’ye cep telefonu üzerinden hakaret içerikli mesajlar gönderdi. Işıl T.’nin kendisini hastane yönetimine ve savcılığa şikâyet edeceğini söylemesinin ardından, Muhammet Ç., bu defa tehdit ve ısrarlı takip eylemlerinde bulundu.
Doktor Işıl T.’nin avukatı savcılığa sunduğu suç duyurusu dilekçesinde özetle, “Müvekkil, can güvenliğinden endişe eder hale gelmiştir. Hakkında soruşturma başlatılarak kamu davası açılmasını ve cezalandırılmasını istiyoruz. Müvekkil için gerekli önlemlerin alınmasını talep ediyoruz” dedi.
Teknik direktör Fatih Terim, ‘yüksek getirili fon’ vaadiyle aralarında ünlü futbolcuların da bulunduğu dolandırıcılık olayına ilişkin Denizbank’a maddi ve manevi tazminat davası açtı. Terim tarafından açılan tazminat davasının detayları da ortaya çıktı. Terim, avukatları Kaan Karcılıoğlu ve Okan Demirkan aracılığıyla açtığı davada Denizbank’tan 1 milyon dolar (32 milyon 313 bin 700 lira) maddi ve 4 liralık manevi tazminat talep etti.
Terim’in avukatları tarafından İstanbul Tüketici ve Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ayrı ayrı açılan davaların dilekçesinde şu iddialara yer verildi: “Fatih Terim’in ismi nedeniyle güveni kazanılmaya çalışılan kişiler, bu konuda Terim’i aramak istediğinde Seçil Erzan buna engel olarak bu kişilere fonun gizli olduğunu söylemiştir. Yani Seçil Erzan, bu kişilerin Fatih Terim ile iletişim kurmasına engel olmuştur. Fatih Terim, milyonlarca vatandaşın yaptığı ve olması gerektiği gibi, bir banka olan Denizbank’a güvenmiştir. Tüm bu süreçlerde Terim, sadece Seçil Erzan ile değil, Denizbank’ın en üst düzey yöneticisi olan genel müdürü Hakan Ateş ile de birçok defa bizzat görüşmüş, bankaya ve temsilcilerine güven duymuştur. Bu güven çerçevesinde müvekkil, Denizbank ile uzun yıllar yüksek hacimli işlemler gerçekleştirmiştir.
‘ZARARIN TAMAMINDAN BANKA SORUMLUDUR’
Nisan 2023 yılına dek Denizbank temsilcisine milyonlarca lira ve dolar değerindeki parasını teslim etmiştir. Bu zararın oluşmasında Seçil Erzan’ın Denizbank’ın yetkili bir şube müdürü olarak çalışmasından ve bankanın sistematik şekilde denetim yükümlülüğünü yerine getirmemesinden kaynaklandığı ortadadır. Denizbank’ın denetim ve özen yükümlülüğünü ihlal ettiği gerçeği karşısında ve ayrıca adam çalıştıranın sorumluluğu karşısında bir güven kurumu olmasının gereği olarak zararın tamamından doğrudan sorumlu olduğu açıktır. Müvekkilimizin hesabına yatırılmak üzere gönderdiği paranın tespit edilmesini istiyoruz. Şimdilik 1 milyon dolar maddi tazminatın Denizbank’tan tahsilini talep ediyoruz.
Denizbank’ın amacı, kamuoyunda bu bankacılık skandalında kendisi yerine Fatih Terim’in isminin anılmasıdır. Ortada Fatih Terim’in kurduğu bir fon yoktur. İçinde olduğu özel bir fon da yoktur. Herhangi bir fona Fatih Terim’in yönlendirdiği bir insan da yoktur. Kamuoyundaki algının ve Fatih Terim’e yapılan itibar suikastından faydalan tek kişi Denizbank’tır. Denizbank, kamuoyunda kendi itibarını korumak adına Fatih Terim’i gerçek dışı ifadelerle, sebep olduğu skandallarla ilişkilendirmeye çabalamış ve bu amaçla bir algı operasyonu yürütmüştür. Fatih Terim’i uğratabildiği manevi zararın karşılığı olarak sembolik bir bedel olan 4 lira manevi tazminatı talep ediyoruz. Bu kararın en yüksek tirajlı üç gazetede yayınlanmasını istiyoruz.”
3 MİLYON DOLARINI ALAMADI
Fatih Terim, iddiaya göre, soruşturma nedeniyle Denizbank’ta bulunan 3 milyon dolarının iadesini istedi. Banka yetkililerinin hesabında 3 milyon dolar paranın olmadığını söylemesi üzerine Fatih Terim, 12 Haziran’da aralarında banka müdürü Seçil Erzan’ın da bulunduğu Denizbank çalışanları hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Terim’in suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturma devam ediyor.
Doğukan Dudaroğlu Aile Mahkemesi’ne başvurarak boşanma davası açtı. Gizlilik ve basın yasağının olduğu boşanma davası devam ederken Doğukan Dudaroğlu ile Alara Mildon yeniden mahkemelik oldu. Boşanma aşamasındaki eşi Alara Mildon’un 3 ay önce dünyaya gelen kızlarına onayı ve isteği dışında ‘Fatoş Mila’ isim koyduğunu iddia eden Dudaroğlu, çocuğun isminin değiştirilmesi için dava açtı.
‘KENDİ ANNESİNİN ADINI VERDİ’
İstanbul Aile Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde şunlara yer verildi: “Alara Mildon küçük bebeği, kendi hırs ve kötü niyetli emellerine alet etmekte, küçük yararına ve menfaatine aykırı hareket etmektedir. Bebeğe sırf müvekkilden intikam almak için bu adı koymuştur. Müvekkili yok sayarak, bilgisi ve onayı dışında kendi annesinin adını vererek, üstelik müvekkilin ‘Fatoş’ ismini sevmediğini defalarca tekrarlamasına rağmen çocuğa bu ismi koymuştur.”
İsim değişikliği istenildiği belirtilen dilekçede, “Çocuğa kayyım atanması amacıyla tarafımızca sulh hukuk mahkemesine başvuruda bulunulacaktır. Tüm bu nedenlerle çocuğun ‘Fatoş Mila’ olan isminin nüfus kayıtlarından silinerek daha önce belirlenen ‘Zeynep Lia’ olarak nüfusa tescilini talep ediyoruz” denildi.
TÜM yurtta onlarca okul yaptıran hayırsever Cevat Koçak ile eşi Servet Koçak (87), Boğaz’ın en güzel yalılarından biri olan Kara Todori Paşa Yalısı’nın da sahibiydi. Çiftin çocukları Recai, Necati ve Naciye de bu yalıda büyüdü. Cevat Koçak hayatını kaybedince Servet Koçak tek başına yaşamaya başladı. Çocuklar ise miras kavgası nedeniyle mahkemelik oldu.
Necati Koçak ile Recai Koçak’ın İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi’ne açtığı davaya göre, kız kardeşleri Naciye Koçak, babaları vefat ettikten sonra anneleri Servet Koçak adına ve hesabına kayıtlı mal varlığının tamamını kendi himayesinde tutuyordu. Servet Koçak, kendisi lehine tesis ettiği yalının kullanım hakkını hiçbir geçerli sebep olmaksızın kızının baskısıyla kaldırmak zorunda kaldı. Kızı tarafından parası yönetilen Servet Koçak’ın banka üzerinden gerçekleşen işlemler sonucu 15 milyon 400 bin dolar zarar ettiğinin anlatıldığı dilekçede, “Mahkemenizce Servet Koçak hakkında kısıtlama kararı verilerek, oğlu Recai Koçak’ın vasi tayin edilmesini talep ederiz” denildi.
‘PAYLARINI SATTILAR’
Davaya cevap veren Servet Koçak ise iddiaların gerçeği yansıtmadığını, Kara Todori Paşa Yalısı’nın mülkiyetinin kızı Naciye Koçak’a geçmediğini belirtti. Avukatı dilekçede, “Müvekkilim 70 yaşına geldiğinde vefatından sonra varisleri arasında miras kavgası olmaması ve ölünceye kadar bu yerde yaşaması için yalının tamamını kardeşlerinin payını nakden vermesi şartı ile evlatlarından birisinin almasını istemiştir. Teklifini, kızı Naciye Koçak kabul etmiştir. Recai Koçak ile Necati Koçak, yalıdaki 1/3’er paylarını içindeki eşyalarıyla kız kardeşleri Naciye Koçak’a satmışlardır. Taraflar bu konuda sözleşme yapmışlar, her bir davacının banka hesabına 2’şer milyon dolar ödeme yapılmıştır. Müvekkilin akli melekeleri yerindedir” denildi.
‘AKIL SAĞLIĞI YERİNDE’
Mahkeme, anne Servet Koçak’ı akli melekelerinin yerinde olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu’na sevk etti. Raporda, “Servet Koçak’ın herhangi bir akıl hastalığı, zekâ geriliği veya bunama hali tespit edilmemiştir” denildi.
Kararını açıklayan İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi, Servet Koçak’ın savurganlığını gösterir hareketleri bulunmadığı gerekçesiyle Necati ve Recai Koçak kardeşlerin davasını reddetti.
TÜRKİYE’nin önde gelen akademisyenlerinden Prof. Dr. İpek B. ile Prof. Dr. Çağatay B. 1991 yılında birbirlerini severek evlendi. Çiftin bu evliliğinden iki çocuğu dünyaya geldi. Evlendikten sonra Amerika’ya yerleşen çift, görevleri gereği NASA’da (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) çalıştıktan sonra İstanbul’da bir üniversiteden akademisyenlik teklifi aldı. Bu teklifin ardından Amerika’daki görevlerinden ayrılan çift Türkiye’ye kesin dönüş yaptı.
İddiaya göre profesör çiftin evliliğinde ikinci çocuğun doğumundan sonra sorunlar çıkmaya başladı. Evlilik birliği içinde sürekli kendi isteklerine göre hareket eden Prof. Çağatay B., eşi İpek B.’nin özgür bir birey olarak gerçekleştirmek istediği davranışlar karşısında sürekli sorun çıkardı. Sürekli eşinin vücudu ve kilolarıyla alay eden, aşağılayıcı ve küçük düşürücü sözler kullanan Çağatay B., ağır hakaret içerikli kelimelerde bulunarak İpek B.’nin kadınlık onurunu zedeledi.
100 BİN TL NAFAKA TALEBİ
Çağatay B.’nin ısrarlı şekildeki hakaretleri ve küçük düşürücü davranışları nedeniyle müvekkilinin psikolojik ve ekonomik şiddete uğradığını dilekçede belirten İpek B.’nin avukatları, “Tarafların boşanmalarına karar verilmesini istiyoruz. Her iki çocuğun eğitim, sağlık ve beslenme giderlerinin karşılanması için Çağatay B.’den toplam 100 bin lira nafaka talep ediyoruz. 33 yıllık evliliğin ardından psikolojik şiddete, büyük bir hayal kırıklığına maruz kalan ve yoğun manevi ızdırap çeken müvekkil için 2 milyon tazminatın davalı Çağatay B. tarafından ödenmesini istiyoruz” dedi.
İSTANBUL Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne 7 yıl önce açılan davaya göre, ‘Hamdi’ markası adı altında hizmet veren Hamdi Restaurant’ın markası, dönerci şeklinde hizmet veren Hamdi Usta Restaurant tarafından taklit ediliyordu. Hamdi Restaurant’ın avukatları benzerliğin sonlandırılması için mahkemeye başvurdu.
‘BİRBİRİNDEN FARKLI’
Davaya cevap veren Hamdi Usta Restaurant firmanın 1987 yılında Antalya’da kurulduğunu, 2015 yılında ise Hamdi Usta Restaurant İşletmeleri Sanayi Ticaret A.Ş. unvanını aldığını belirtti. Dilekçede, “Müvekkil şirketin, Hamdi Restaurant markası ile bir ilgisi yoktur. Müvekkil şirket ‘Hamdi’ ibaresini tek başına değil, ‘Hamdi Usta’ şeklinde kullanmıştır. Davacı ise ağırlıklı olarak ‘Hamdi’ logosunu kullanmakta ve ‘H’ harfini ön planda tutmaktadır. Her iki marka da birbirinden farklıdır. Bu nedenle davanın reddini istiyoruz” ifade edildi.
7 yıldır görülen davada karar açıklandı. Hamdi Restaurant’ın açtığı davayı kısmen kabul eden mahkeme, davalı Hamdi Usta Restaurant şirketinin ticaret unvanından ‘Hamdi’ ibaresinin silinmesine karar verdi.
Sanatçının avukatı Serkan Toper, “Hayranlık sınırını aşan Nurşan Ç.’nin ısrarlı bir şekilde takip ve tacizleri nedeniyle müvekkil psikolojik şiddete maruz kalmış, korkmuş ve can güvenliğinden endişe duymaya başlamıştır” dedi.
Savcılık Nurşan Ç. hakkında ‘ısrarlı takip’ suçundan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
Aile Mahkemesi de Nurşan Ç. aleyhine 3 ay uzaklaştırma kararı verdi. Taşçı, Nurşan Ç.’nin tacizlerine ve saldırılarına devam ettiğini öne sürdü. Sanatçı, yeniden savcılığa ve Aile Mahkemesi’ne başvurarak ‘zorlama hapsi’ talebinde bulundu.
Taşçı, Nurşan Ç.’nin tacizleri ve saldırıları nedeniyle 6 yıldır mağduriyet yaşadığını da ileri sürdü.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, gazeteci Merdan Yanardağ’ın bir televizyon programında bölücü terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan hakkındaki açıklamaları nedeniyle ‘suçu ve suçluyu övme’ ve ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçlarından resen soruşturma başlatmıştı. Soruşturma kapsamında Yanardağ önceki gün gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından Yanardağ dün sabah saatlerinde Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edildi. Savcılıktaki ifadesinin ardından tutuklanması talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne çıkarılan Yanardağ, ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan tutuklandı. Yanardağ’ın avukatı Bilgütay Hakkı Durna ise karara itiraz edeceklerini söyleyerek “Hukuki açıdan boş, dayanağı olmayan bir dosya olduğunu düşünüyorum” dedi.
‘PROJEHANE’ ve ‘Rotahane’ adlı platformların kurucu ortağı Bilge Kuru Eren, 5 yıl önce İstanbul Aile Mahkemesi’ne başvurarak iki çocuğunun babası işinsanı Çağlayan Eren’e boşanma davası açmıştı. Aldatıldığını iddia eden Bilge Kuru Eren, eşinin haftanın iki üç gününü dışarıda geçirdiğini, evi bir otel ve çamaşırhane olarak kullanmaya başladığını öne sürmüştü.
Eşinin ‘ihtiyacım var, annemin evinde kalacağım’ diyerek evden ayrıldığını dilekçesinde belirten Bilge Kuru Eren, Çağlayan Eren’in bir daha eve dönmediğini, bir kadın ile tatil fotoğraflarını gördüğünü ifade etti. Bilge Kuru Eren, kendisi ve çocukları için 75 bin lira nafaka ve 6 milyon lira tazminat istemişti. Taraflar arasındaki boşanma davası 5 yıldır devam ederken bu kez iş insanı Çağlayan Eren, aldatıldığını öne sürerek ‘zina’ nedeniyle eşine boşanma davası açtı.
‘AHLAKA AYKIRI YAŞIYOR’
İddiaya göre Bilge Kuru Eren, iş gezilerine sevgilisini de dahil ediyor, birlikte çekildikleri fotoğrafları sosyal medya hesabı üzerinden herkese açık bir şekilde paylaşıyordu. Çağlayan Eren’in dilekçesinde şu ifadelere yer verildi: “Ahlaka aykırı davranarak evlilik birliğinde kusurlu olan Bilge Kuru Eren ile müvekkilin ‘zina’ nedeniyle boşanmalarını istiyoruz. Çocukların velayetlerinin babaya verilmesini talep ediyoruz. Müvekkil için 7 bin 500 lira nafaka ile 1 milyon manevi, 11 milyon lira tazminatın davalıdan tahsilini talep ediyoruz.”
‘Aşk Laftan Anlamaz’, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ ve ‘Babil’ gibi dizilerde rol alan Gözde Kocaoğlu, uzun süredir aşk yaşadığı Demir Yağmur ile 2015 yılında evlenmiş, 2018 yılında ise çiftin bir kızı olmuştu. Ancak ilk zamanlar iyi giden evlilikleri uzun sürmedi.
Gözde Kocaoğlu, evliliğinin altıncı yılında İstanbul Aile Mahkemesi’ne başvurarak boşanma davası açtı. Dün görülen boşanma davasına, Gözde Kocaoğlu ile Demir Yağmur katıldı.
Yaklaşık 10 dakika süren duruşma sonrası kararını açıklayan mahkeme, çiftin anlaşmalı olarak boşanmasına karar verdi. Mahkeme, protokol gereği çocuğun velayetinin anneye verilmesine hükmetti.
Ahmet Kaya’nın eşi ve iki kızı, İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne dava açtı. Açılan davada Ahmet Kaya’nın çıktığı bir yolculuğun hikâyesinin anlatıldığı “Son Şarkı” adlı filmin çekimlerinin üç ay önce tamamlandığı, vizyona girmesinin beklendiği anlatıldı. Erbay Medya şirketinin yapımcısı olduğu “Son Şarkı” sinema filmi için Ahmet Kaya’nın ailesinden izin alınmadığının belirtildiği dilekçede, şu ifadelere yer verildi:
“Filmin yayınlanması halinde Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya, kızları Turaç Melis Kaya ve Çiğdem Öztürk ileride telafisi imkansız maddi ve manevi zarara uğrayacaktır. Davalı Erbay Medya şirketinin yapımcılığını üstlendiği filmin Türkiye sınırları içinde ve dışında yayınlanmamasını talep ediyoruz. Ayrıca filmin televizyon, internet, sosyal medya ve diğer kitle iletişim araçlarında gösterime girmemesi, çoğaltılmaması ve dağıtımının durdurulması için acilen ihtiyati tedbir kararı verilmesini istiyoruz.”
Mahkeme, filmin eser işletme belgesini istedi. Ayrıca filmin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin ise bilirkişi raporu geldikten sonra değerlendirilmesine karar verdi.
SEÇKİN Piriler, alt katında oturan komşularının kendisini rahatsız ettiğini öne sürerek korunma talebinde bulundu. İstanbul Aile Mahkemesi’ne sunulan dilekçede, Piriler’in Kaan Tangöze’den boşandıktan sonra çocukları Hakan, Volkan ve bakıcılarıyla birlikte Ortaköy’de yaşadığı anlatıldı. Dilekçede, “Seçkin Piriler’in yalnız bir kadın olmasını fırsat bilen davalılar, çocukların gürültüsünden şikâyetçi oldukları bahanesiyle her fırsatta Piriler’i rahatsız etmektedir. Davalılar, Piriler ile çocuklarını zarar vermekle tehdit etmektedir. Gece geç saatlerde çocuklar uyuyorken Piriler’in kapısına gelerek ya da telefonuna mesajlar göndererek tehdit ve hakaretlerde bulunmaktadırlar” denildi. Mahkeme, komşuları hakkında 2 ay süreyle uzaklaştırma kararı verdi.
Alt katta oturan B. Ailesi karara itiraz etti. Davalıların avukatı dilekçesinde şu ifadelere yer verdi: “Seçkin Piriler ve çocuklarının gece yarılarında dahi süren gürültüleri katlanılamaz hale gelmiştir. Gürültülere yüksek seste müzik, topuklu ayakkabılar ve dans da eklenmiştir. Piriler polisin yanında davalıları tehdit etmiştir. Asıl mağdur olan, tehdit ve tacizlere maruz kalan davalılardır. Verilen karar kaldırılsın.”
B. Ailesi, Seçkin Piriler’in “Çocuklarım başlarında babalarının olmamasını fırsat bilerek yaramazlık yapıyor, gürültü çıkarıyor. Elimden bu kadar geliyor” diyerek gürültü sorununu çözmek için hiçbir şey yapmadığını iddia etti.
<div class="hr-video-seperator-line" style="height: 10px; background: #e20905;"> </div>
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Ünlü manken geçen yıl sosyal medyada “Mini etekle nasıl oturulur?” başlıklı bir video yayınlamış, o videoyla ilgili yorum yapan Arto’dan kişilik haklarını ihlal ettiği ve hakarette bulunduğu iddiasıyla şikayetçi olmuştu. Arto hakkında 3 ay uzaklaştırma kararı aldıran Şıkel, bir kez daha mahkemeye başvurdu. Arto’nun korunma kararına uymadığını, isim vermeden hakaretlerine devam ettiğini öne süren ünlü manken, zorlama hapsi talebinde bulundu. Dava önceki gün İstanbul Aile Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme, şartlar oluşmadığı gerekçesiyle Şıkel’in talebinin reddine karar verdi.
İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılan dava dilekçesinde, 8 Temmuz 2019 tarihinde “Beyaz Magazin” isimli programda altyazı olarak “Serenay Sarıkaya hamile mi” başlıklı bir haberin çıktığı belirtilerek, “Haberin ardından programın sunucusu ve moderatör Pınar Ergüner, “Öyle bir şey iddia edeceğiz ki kimileri yalanlayacak” diyerek Serenay Sarıkaya’nın evli bir kulüp başkanı ile birlikte olduğunu ve ondan hamile kaldığını, kulüp başkanının çocuğu aldırmak istediği, Sarıkaya’nın çocuğu aldırmak istemediği, çocuğu aldırmazsa rezil olacağı, doktora aldırması için para teklif edildiği gibi gerçek dışı, iftira niteliğinde bir haber yayımlanmıştır.
Programda Serenay Sarıkaya’nın şeref ve onuruna ağır saldırı niteliğinde yorumlar yapılmıştır. Haber tamamen asılsız ve gerçek dışıdır.
Serenay Sarıkaya’nın evli bir kulüp başkanı ile hiçbir zaman bir ilişkisi olmadığı gibi hamile de kalmamıştır. İlişkisi olmayan birisinden hamile kalması mümkün değildir” denildi.
Henüz Şeyma Subaşı’nın kendisine açtığı dava sonucunun kesinleşmediğini iddia eden Arto, karara itiraz etti. İstinaf Mahkemesi, Arto’nun itirazını yerinde buldu, hukuk mahkemesinin kararını kaldırarak davanın yeniden görülmesini istedi.
MAHKEME 145 BİN LİRA ÖDEMESİNE KARAR VERDİ
İddiaya göre mimar Jale Barahya ile Ece Erken Ortaköy’de site komşusuydu. Ece Erken mimar Jale Barahya’nın evini çok beğenince kendi evinin dekorasyonu için Barahya’ya ait Arta İç Mimarlık şirketiyle anlaştı. İddiaya göre Ece Erken evinin dekorasyon ücretini Barahya’ya ödemedi. Jale Barahya da, Erken’e alacak davası açtı. Mahkeme 25 Nisan 2017 tarihli kararında Jale Barahya’yı haklı buldu ve Ece Erken’in 145 bin 464 lira ödemesine karar verdi. Ece Erken mahkeme kararından birkaç saat sonra sosyal medya hesabından, “..Üst komşunuz da olsa tanıdık da olsa eğer bir mimara evinizi emanet ediyorsanız, bütçeniz belli bile olsa ortada mailleşmeniz bile olsa mimarın yanındaki çalışanlar bile şahit olsa evi teslim ettikten sonra hele ki ünlüyseniz sizde 2, pardon 3 katı isteyebilirler. Mahkeme yanlış karar verebilir ama çok şükür temyize gidebilirsiniz! Kim kimi dolandırıyorsa Allah onu ıslah etsin! Haram zıkkım olsun alınan fazladan paralar! Ben dolandırıldım. Dikkat edin, siz dolandırılmayın. Sözleşmesiz iş yapmayın. Sahte alınan fazla faturalara dikkat edin aman ha!..” şeklinde bir paylaşımda bulundu. Erken’in bu paylaşımı, “Ece Erken mimarı tarafından dolandırıldı” şeklinde medyada haber oldu.
BİR AY SÜREYLE TEDBİR KARARI
Savcılığa şikayette bulunan Jale Barahya, ayrıca Ece Erken aleyhine yaptığı açıklamalar nedeniyle 15 bin liralık tazminat davası açtı. Savcılık şikayetinin ardından Ece Erken’e ceza davası açılmasına karar verildiğini belirten Jale Barahya, Ece Erken’in aleyhte açıklamalarına devam etmesine üzerine bu defa korunmak için tedbir kararı verilmesini istedi.
Barahya’nın avukatı, “Ece Erken aynı sosyal medya hesabından bu defa, “kazık ve kötü mimarın yaptığı evimin içini değiştirdim” diye yazdı. Ece Erken iki ay önce bir televizyon kanalında ise Jale Barahya’ya yönelik gerçek dışı ve kötü niyetli açıklamalarda bulundu. Müvekkilim Barahya, Ece Erken tarafından ortaya atılan ve bitmek bilmeyen iftiralar ve bunun sonucu ortaya çıkan asılsız haberler sebebiyle haksız hakarete ve psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Bu durum artık dayanılmaz bir hal aldığı için koruma kararına başvurulması zarureti doğmuştur” dedi. Talebi değerlendiren mahkeme, Ece Erken’in bir ay süreyle Jale Barahya’ya şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına karar verdi.