Modern Zamanlar

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Güverte yolcusu

ALLAH sahibine bağışlasın ve yolcularını sisten boradan korusun.

Ama ben ‘Kraliçe Elizabet II’nin güvertesine zinhar adım atacak değilim.

Hayır, bunun bu defa ebedi ve ezeli züğürtlüğümle ilgisi yok...

Birinci sınıf biletimi bedava verseler ve de üstelik gemi kumarhanesinde yolunmam için cebime yeşil dolar koysalar, sol ayağımı bile karinadan içeri sokturtamazlar !

FRANSA'da düğün bayram var, çünkü bu ülke geçen hafta dünyanın en dev transatlantik siparişini aldı. Eski ‘Queen Mary’nin yerine geçerek ‘II’ ibaresiyle vaftiz edilecek olan yeni vapur Manş şantiyesinde kızağa konacağından, ihalenin kopartılmasına en çok sevinen kesim sendikalar...

Şu kadar milyon saatlik iş çıkacak ve bu kadar milyar franklık yan sanayi girdisi olacakmış... İstihdam hacmi bir kaç yıl boyunca ful dolacakmış...

Eh, ne de olsa Fransevi millet bu, tabii bir de prestij söz konusu !

Meğer geminin bacası New York'taki falanca gökdelenin tavanına değecekmiş ve muftağın buzhanesi Tokyo'daki filanca otelin kilerini dolduracakmış...

Şöyle lüks kamara, böyle yayla yatak döşenecekmiş...

Gazeteler, radyolar, televizyonlar anlata anlata bitiremiyor

* * *

ALLAH sahibine bağışlasın ve yolcularını sisten boradan korusun.

Ama ben ‘Kraliçe Elizabet II’nin güvertesine zinhar adım atacak değilim.

Hayır, bunun bu defa ebedi ve ezeli züğürtlüğümle ilgisi yok... Birinci sınıf biletimi bedava verseler ve de üstelik gemi kumarhanesinde yolunmam için cebime yeşil dolar koysalar, sol ayağımı bile karinadan içeri sokturtamazlar !

Çünkü ‘dünyanın en büyük transatlantiği’ (!) nerede sefer yapacak ki ?..

İşte yine o Miami - Bermuda - Antil üçgenindeki kıç kadar denizde...

Olacak şey değil, adı üstünde, engin okyanusların devasa vapurunu sen tut takayla gezilecek tropikal sulara ihsan eyle ! Günah ki ne günah...

Eminim, Le Havre - New York arasında istim tutmuş ilk ‘Queen Elisabeth’ kaptanlarının, makinistlerinin, tayfalarının kemikleri sızlayacaktır...

* * *

PEKİ ya yolcular ?

Kalıbımı basarım ki onların genel sosyolojisi şu yelpazeyi yansıtacak:

Bir: Banka memuriyeti nihayetindeki emekli ikramiyesini alır almaz ‘rüya seyahatine’ (!) açılan ve self servis masada balık yumurtası görür görmez ‘kaşıkla, kaşıkla’ diye birbirlerini dirsekleyen küçük burjuvalar....

İki: Uzak banliyöde ilk ev taksidi mi, zifaf gecesinde kamara yatağı mı diye uzun, uzun düşündükten sonra ikincisinde karar kılan ve Karayip limanı uğrağında ‘zenciyle iyi pazarlık yapmadın’ diye kavgaya tutuşan hazin balayı çiftleri...

Üç: Şükür, iktidarsız koca sekte-i kalpten mortoyu çeker çekmez hayat sigortası primiyle elmas küpe takıştıran ve onların tahrik gücü sayesinde genç gemicilerden jigolo bulmaya çıkan; küpeşteye yaslanırken de ‘Güverte Yolcusu’ filminin Bette Davis edasını takınmaya çalışan pörsük kokanalar...

Açıkçası, malum Amerikan televizyon dizisi bu defa dev transatlantik boyutundaki bir vapurda tekrarlanacak.

Sizin olsun ve böyle transatlantiğin adı batsın !

* * *

OYSA, ben gerçek transatlantik yolculuklarını öylesine çok severim ki !..

Fakat hiç çıkmadım... Kuzey doklarının şilebinde miçoluk yaptım, Akdeniz sularının vapurunda liman turladım, oranın buranın feribotlarında mekik dokudum ama, okyanus ötesi seferlerin bir transatlantiğine asla binmedim.

Olsun, binmiş kadar biliyorum !

Blaise Cendrars'ın ‘Yol Notları’ndan Falih Rıfkı'nın ‘Denizaşırı’sına kadar kitaplarda mı istersiniz, Lizbon'dan itibaren rotamı tam istim Buenos Aires'e tutturdum ve ufukta Rio Del Plata ışıklarının belirdiği akşam, süvarinin son gece partisinde Latin kadını tango danslarla uçurdum. Üst güverteye kaçırdım.

Charlie Chaplin'li ‘Muhacir’den Marilyn Monroe'lu ‘Kuzey Atlantik Geçişi’ ne kadar sinemada mı istersiniz, bazen Grönland açığında mevsim fırtınasına yakalanıp üçüncü sınıf ranzaların pis çarşaflarına kustum; bazen de kamarotun eline yüklü bahşiş sıkıştırıp, şezlonglu rüzgarsız yere kurmasını söyledim.

Süveyş'ten Bombay'a, Bombay'dan Şanghay'a, Şanghay'dan Yokohoma'ya giderken de Tenten'in çizgi roman karelerinde telsizci oldum.

Ben okyanus ötesi transatlantik yolculuklarını iyi, çok iyi bilirim...

* * *

DOLAYISIYLA, Fransa'nın Manş tersanesinde kızağa konulan gemi isterse ‘Kraliçe Elizabeth’ değil ‘Kraliçe Kleopatra’ diye vaftiz edilsin; isterse de, bacası New York gökdelenlerinin tavanına değil Everest dağının zirvesine değsin, asla ve asla onunla hüzünlü tropik denizlerine gitmeyeceğim.

Zinhar, onun hazin küçük burjuva yolcularıyla güverte paylaşmayacağım.

Hadi ‘Queen Elisabeth II’ sana rasgele, fakat ben transatlantiklerin ölümsüz efsanesini katlettirmeyeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları