Medya sınıfı geçti devlet kaldı

LEVENT ve Beyoğlu bombalamalarında amaç sadece İngiltere'ye gözdağı vermek olsa, sadece başkonsolosu hedef alan bombalı bir suikast düzenleyemezler miydi?

Peki niye tahrip gücü bu kadar yüksek bombalar seçildi? Niye bombalama sonrası enkaz görüntüleriyle ‘‘dehşete düşürme’’ olasılığı yüksek binalar ve yerler seçildi? Niçin yaralı insan ya da ceset görüntülerine olanak sağlayacak bir zamanda bombalama yapıldı? Yanıt basit. Teröristler tribünlere oynuyor. Amaç Türkiye'ye korku salmak, karmaşa yaratmak. Amaç Türkiye'yi dünya kamuoyu önünde küçük düşürmek.

Neden? Çünkü El Kaide'de ve onun zihniyetindekilerde olmayan her şey Türkiye'de var. Türkiye'de demokrasi var, laik Cumhuriyet var ve yüzü batıya dönük çoğunluk var. Ve bu çoğunluk iyi yönetimi ve sorumlu medyayı hak ediyor. Nasıl?

Medya terörist eylemlerle ilgili haber verme işlevini yerine getirirken, terörün ekmeğine yağ sürmemeli, korkuyu, karmaşayı tetiklememeli, Türkiye'yi dünya kamuoyu önünde aciz gösterecek mesaj yaymamalı.

Örnek: Bir kısım televizyon kanalları perşembe günü bombalamadan hemen sonra bir süre saçmaladılar, ‘‘ilk veren ben olayım’’ telaşıyla kollar, bacaklar, kafalar gösterip panik ortamını tetiklediler. Daha sonra hem DGM'nin hem de RTÜK Başkanı'nın yerinde müdahalelerinin de etkisiyle yaptıkları sorumlu yayıncılıkla sınıfı geçtiler. Aynı duyarlılığı bir gün sonra da gazeteler büyük çoğunluğu gösterdi. Hep böyle olmak gerekiyor.

Devletin ise aynı HSBC gibi iletişimi de kapsayan kriz planları ve kriz antrenmanları olmalı. Kriz yaratan olayın türüne göre etkilenecek sektörler belirlenmeli ve o sektörlere göre eylem planları oluşturmalı, halkı bilgilendirecek ona güven verecek konuşmaları yapacak sözcüler belirlenmeli.

Örnek: Bakın bakalım Cumhurbaşkanı olaydan kaç saat sonra ulusa seslenmiş. Nasıl? Bu krizden en fazla etkilenecek olan turizm sektörü ve İstanbul markası gibi görünüyor. Turizm Bakanlığı'nın bir etkinliğini duyan oldu mu? ABD ve İngiltere'nin İstanbul'u Beyrut gibi gösterip, vatandaşlarına ‘‘Gitmeyin!’’ uyarısında bulunmasına müdahale edilebilir miydi? Yurtdışına Türkiye'den giden mesajlara bakın ilk 48 saatte dünya kamuoyuna duruşuyla ‘‘Türkiye güvenli bir yer’’ mesajı veren bir devlet yetkilisi var mı? Yabancı basın mensuplarını havaalanında karşılayan? Devletin bu krizin ilk etkilerini yönetmede sınavı geçtiğini söylemek zor.

Laf olsun diye soruyorum. Eğer Cumhurbaşkanımız ya da Başbakanımız İngilizce konuşabilselerdi durum farklı olur muydu? Ya da tüm dünya Türkçe anlayabilse...


Reklam sektörü nasıl davrandı?


BUNUN
için ilk bakılacak yer televizyon reklam yatırımlarının yüzde 85'ini, gazete reklam yatırımlarının ise yüzde 50'sini planlayan medya planlama şirketleri. Lotus Medya Genel Müdürü Bahar Erdoğan'ı, Mindhare Genel Müdürü Demet İkiler'i, OMD Genel Müdür Yardımcısı Oğuz Yavuz'u, yine OMD Maslak şubesinin başındaki Elif Önal'ı, OMD satın alma Direktörü İrem Kılınç'ı, Medyaedge Genel Müdürü Banu Tekin'i aradım ve ‘‘Müşterileriniz bombalama olayına nasıl tepki verdi?’’ diye sordum. Hepsinden ağız birliği etmiş gibi aynı yanıtı aldım. İlk gün ‘‘Bekleyelim görelim’’ psikolojisine giren bazı yerli ve yabancı reklamveren, hem gazetede hem televizyondan ‘‘şen şakrak’’ reklamlarını çekmiş, bazıları da ‘‘dehşet görüntüleri’’ ile arasına markasını sokmamak için reklamlarının yayınını durdurmuş. İkinci gün televizyon akışlarının düzelmesi gazetelerin ‘‘sorumlu davranma’’ sözüne sadık kalmalarıyla birlikte aktif hale geçilmiş ve büyük küçük hiçbir reklam kampanyası iptal edilmemiş. Konuştuğum medya planlama yöneticilerin hepsi bu haliyle İstanbul'daki terörün 2004 reklam yatırımlarını etkilemeyeceği görüşündeler.


Yabancı turist nasıl davrandı?


BEYOĞLU
'ndaki ve Levent'teki bombalama olaylarının olduğu gün The Marmara'da konaklıyordum. The Marmara, Taksim meydanındaki konumu itibariyle kış aylarında bile yüzde 100 doluluk oranını tutturabilen, çoğunlukla da yabancı turistlerin tercih ettiği bir otel. O sabah bir ara ‘‘Randevumu iptal edip Beyoğlu'nda kitapçıları gezsem mi’’ diye düşündüm ama sonra vazgeçtim. Otelden 09.00'da ayrıldım. Gece döndüğümde olağanüstü güvenlik önlemleri ile karşılaştım. Otelin giriş cebi araç trafiğine kapatılmıştı. Park yerine ise otelde konaklayanlar dışında kimsenin aracı sokulmuyordu. Lobiye çıktığımda elini sallasan İngiliz gazeteciye değiyordu. Cuma sabahı The Marmara'nın Genel Müdürü Cem Gündeş'in yanına uğradım. İptaller konusunda ‘‘Vahim bir durum yok’’ dedi. Ben inanmayınca da getirip önüme rezervasyon tablolarını koydu. Sinagog bombalamasının olduğu gün 70 oda iptal olmuş. Son bombalamada ise iptallerin sanıldığı gibi yağmadığını, hatta daha az olduğunu söyledi. Gündeş de bombalama olaylarından en fazla turizm sektörünün etkileneceğini düşünüyor ve ‘‘Turizm yönetiminde hükümetlerin her gün değişen politikaları değil devlet politikası geçerli olsun’’ diyor. Gündeş'in söylediği şu: ‘‘Eğer turizm gelirleri bu ülkenin gelirleri arasında önemli paya sahipse turizm hükümet değil devlet politikalarıyla yönetilmeli. 1997 Mısır'da terör doğrudan 58 turisti hedef aldı. O yıl Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'in kendisi gidip İsviçre'de kamp kurup tur operatörlerini ikna etti. 2002 yılında Mısır'ı ziyaret eden turist sayısı beş milyon. Bilmem anlatabildim mi?’’ Ben anladım siz? Bir de Gündeş'e ‘‘ABD ve İngiltere'nin vatandaşlarını Türkiye'ye gitmeyin diye uyarması konusunda ne düşünüyorsunuz’’ diye sordum. ‘‘Güçlü bir devlet bu açıklamayı yaptırmaz’’ dedi. Ben yine anladım. Siz?


Yerli turist nasıl davrandı?


GEÇTİĞİMİZ
Cuma (21 Kasım) sabahı himinilerle birlikte Londra'ya uçacaktık. Uçak biletleri alınmıştı, otel rezervasyonu yapılmıştı. Ancak küçük himini bir hafta önce suçiçeği çıkardı. Suçiçeği vücut direncini düşürdüğü için hastalık geçse de vücut hastalık kapmaya çok elverişli olurmuş, bu yüzden geziyi iptal ettik. Pasaportlar vize işlemleri için seyahat acentesindeydi. Bombalama olayının etkisi biraz hafifleyince aynı gün Setur'u arayıp pasaportların akıbetini sordum. Satıştan Esra Hanım ‘‘Şanslısınız dün konsolosluktan çıkmıştı’’ dedi. Cuma öğleden sonra da pasapotları almak için Setur'a uğradım. Genel Müdür Vedat Bayrak'la biraz sohbet ettik. Bu bayramda 47 ülkeye 2 bin 500 kişi götüreceklermiş. Bombalama haberinden sonra sadece 20-25 iptal gelmiş. Onlar da ‘‘vicdan yapıp’’ çocuklarını ailelerini arkada bırakamayanlarmış. Hatta ‘‘Bomba nedeni ile iptaller olmuştur yer açıldı mı?’’ diyen çok sayıda telefon gelmiş. Yerli turist hayatın akışını değiştirmek isteyenlere inatla direnmiş anlayacağımız. Londra turunu bizden başka sadece 3 kişi iptal etmiş. Vize işlemleri için İngiliz Konsolosluğu'na bırakılan 21 pasaport da bombalardan nasibini almış. Bayrak, İstanbul'un kongre ve curise turizminde çok önemli bir marka olduğunu ve son terörist saldırıların bu iki turist hareketini de oldukça etkileyeceğini düşünüyor. Pazar günü (bugün) başlayacak bir tıp kongresi ertelenmiş bile.

Bayrak şöyle diyor: ‘‘Eğer bu bir PKK saldırısı olsaydı durum farklı olurdu. Burada İstanbul'la birlikte bütün Avrupa'yı tehdit eden, yayılma trendine girmiş bir terör var. Bu terör bütün Avrupa'daki seyahat özgürlüğünü tehdit ediyor. Bu nedenle bütün Avrupa'daki seyahat örgütlenmesi gözden geçirilecektir. Yarın Atina'da, öbür gün İtalya'da bir saldırı olmayacağını kim garanti edebilir? Türkiye'nin yurt dışında kamuoyunu bu mesajla oluşturması gerekir.’’

Nasıl ama her turizmci bir derya değil mi? Turizm Bakanlığı'nı sektörden insanlara versek daha iyi yönetirler mi acaba?


Anneler ayakta ölür!


BULAŞIK
biter, anne elinde meyve dolu bir tabakla içeri girer, televizyonun karşısında oturacak yer arar, bulamaz ve ayakta kalır. Neden? Diğer aile üyeleri yemeklerini yer yemez televizyon önündeki yerleri zaptetmişlerdir de ondan. Annelerin kaderidir bu. Hep ayakta kalırlar. Zaten ‘‘cennet annelerin ayaklarının altındadır’’ sözü de buradan gelmemiş midir? Eğer anneler oturuyor olsalardı cennet annelerin nerelerinin altında olurdu? Demek ki Yap Kredi Bireysel Emeklilik doğru söylüyor. Gerçekten anneler hep ayakta kalır. ‘‘Babalar Ayakta Kalır’’ filmi daha etkiliydi ama. Bence Yapı Kredi segmentasyon yapıp orada da kalmalıydı. Annelere işi yayıp ‘‘herkese her keseye’’ sendromunu yenmeliydi. Türk erkeğini‘‘Baba’’sından yakaladın mı yaptıramayacağın iş yok. Üstelik anne filminde niye Muzaffer Tema kılıklı bir baba var? Bakın dediğim yere gelmişsiniz. Size göre de Türkiye ‘‘Baba’’sız yapamıyor. Hem bu anneler var ya, önce bebeği kucaklarına alırlar sonra da ‘‘Bakamayan doğurmasın, benim de bir hayatım var’’ derler. Demezler mi?

(Ajans: Movida Plus. Rating: * *)


Paraları çarçur etmeyin


TURİZM
Bakanlığı 10 Kasım 2003'te 8 yurtdışı bölgede reklam ve halkla ilişkiler çalışmaları için ihale açmış. Bütçe 47 milyon dolar. İş teslim tarihi 12 Aralık. 9 gün bayramı çıkın, şartlar da son olayla değişti, 20 günde kim ne hazırlayabilir? Şartlar gerçekten değişti. İstanbul'daki terörün dünya kamuoyuna yansımasından sonra Türkiye turizm gelirlerini garanti etmek istiyorsa 48 milyon dolara sadece halkla ilişkiler yapmalı. Zaten bu para sadece halkla ilişkilere yeter. Reklamı bu yıl bırakın. Siz hiç Türkiye'de Dubai reklamı gördünüz mü? Niye Dubai'ye gitmek istiyorsunuz acaba? Son iki yıl içinde Emirates Dubai'ye kaç gazeteci uçurdu biliyor musunuz?


Çekirgelik


Yanlış yöne gittiğin anda hemen arkanı dön, doğru yönle karşılaşacaksın, sakın şaşırma.

(Glen A. MCQuirk)
Yazarın Tüm Yazıları