Mayın işi Saadet’e yarar

Düşünsenize:

“Biz AKP’den daha radikaliz... Biz AKP’den daha sertiz... Bizim bir davamız var...” falan diye ortada dolaşıyorsunuz...

Ve birden...

Davayı terk etmekle suçladığınız hareketin lideri, Davos’ta İsrail’in en üst düzey yetkilisinin yüzüne karşı sert bir posta koyuyor!

İslam dünyası, Erdoğan’a “beklenen mehdi” muamelesi çekiyor. Dünya şaşkın... İsrail’de bozgun havası...

Böyle bir ortamda Saadet tabanını, Erdoğan’a yönelmekten kim alıkoyabilirdi ki?

Nitekim bu acı gerçek nedeniyle Saadet Partisi, alacağı oyun altında kaldı.

Yani Saadet’in aldığı her oy, biraz da “Davos Destanı”na rağmen alındı, değeri bundandır...

***

Ama şimdi işin rengi değişmiş durumda...

Güneydoğu’da mayınlı arazilerin temizlenmesi işinin, hem de 44 yıllığına bir İsrail firmasına verilecek olması, Erdoğan’ın Davos’ta İsrail karşısında takındığı “sert” ve “erkeksi” duruşun havasını bozacak gibi...

İşte bakın:

Ahmet Taşgetiren, şimdiden “Yoksa Davos’un faturası mı ödeniyor?” diye yazmaya başladı.

Fehmi Koru, bu konuda resmen CHP’ye destek atıyor...

Hakan Albayrak, AKP’ye karşı çok sert çıkışlar yapıyor...

En alttan kalemler bile bu konuda “ödün yok” tavrını takınmış durumda...

AKP içinde kıpırdanmalar var...

Milletvekilleri “Neler oluyor?” diye birbirlerine soruyorlar...

Kısacası...

Tayyip Erdoğan’a karşı ciddi bir “Evet, isyan” söz konusu...

***

Eğer İslami kesimdeki ve AKP içindeki bu direniş havası böyle giderse...

Ve Başbakan Erdoğan meşhur inatçılığını, dediğim dedik tavrını bu konuda da gösterip kendisini “içeriden” eleştiren kalemlere, “Sevsinler sizi” türünden bir çıkış yaparsa...

Ya da “Bırakın bu İsrail karşıtlığını... Paranın dini imanı olmaz” türünden demeçlerini sürdürürse...

Çarşının karışması mukadder olur...

Çarşının karışması ise en çok Saadet’e yarar...

“Davos Destanı” günlerinde mahcup bir edayla da olsa “Başbakan’ı destekliyoruz” demek zorunda kalan Numan Kurtulmuş, sanırım şöyle ağız dolusu eleştiri yapma imkânının tadını çıkarır...

Teşekkürler Ruşen

YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nu ben de “tipik bir Ergenekoncu” sanırdım. “Kemal Kerinçsiz ekolünden biri” der, geçerdim...

Onun “yandaş medya”da bize tanıtılış biçiminden ben de etkilenmiştim.

Fakat... Gelin görün ki...

Eminağaoğlu’nun bize gösterilmeyen erdemleri varmış.

Ruşen Çakır, dünkü Vatan’da gayet açık bir şekilde yazmış.

Hrant’ı haksız yere “Türklüğe hakaret etti” diye mahkûm eden yargı kararına karşı en esaslı direniş ondan gelmiş. “Burada hakaret yok” demiş. “Yapmayın, etmeyin” demiş. Tutumundan da hiç taviz vermemiş.

Teşekkürler Ruşen Çakır...

Bir haksızlığa karşı çıktığın için... Eminağaoğlu ile ilgili bir yanlış algıyı düzelttiğin için... Medyada “vicdan hissi”nin hâlâ kaybolmadığını gösterdiğin için...

Ne yaparken görüldüler

EGEMEN BAĞIŞ- Ülkemizi AB’ye sokmaya yeminli bakan sıfatıyla, Gümüşsuyu Caddesi’nde üç polis arabası eşliğinde makam aracından iki kadın sekreteriyle birlikte çok havalı bir iniş yaparken görüldü...

MURAT BELGE- Beyoğlu’ndaki ünlü Rus Lokantası Rejans’ta Sovyet fıkraları anlatıp, Rus yemekleri yerken görüldü...

İBRAHİM KARAGÜL- Yeni Şafak Gazetesi’nin sert kalemi, bir akşamüzeri çayını Taksim’deki Gezi Pastanesi’nde okurlarıyla muhabbet eşliğinde içerken görüldü... ERTUĞRUL ÖZKÖK- İzzet Çapa’nın trendi mekânı Joke Prestroyka’da bir yandan dostlarıyla eğlenip, bir yandan da “Düşmana inat bir gün daha fazla yayın yönetmeni olmak” dizesini okurken görüldü...

ELİF ŞAFAK- AKP’lilerin dinleyici olarak katıldığı “Kitap Okuma Günleri”nde, “Aşk” adlı pembe kapaklı kitabından satırlar okurken görüldü...

KENAN DOĞULU- Bir pop star için gayet mütevazı, gayet düşük profilli bir şekilde Pastarito’da geç akşam yemeği yerken görüldü...

LALE MÜLDÜR- Dün gece herkes uyurken çiçeklere su verirken ve insanların korkunç öykülerini anlatırken görüldü...

MEHMET ŞEVKET EYGİ- Sultanahmet Meydanı’nda başıboş sokak kedilerine yiyecek verip “Ebu Hureyre”yi anımsatırken görüldü...