Maira Kalman’a mektup

Sevgili Maira Kalman,

Haberin Devamı

Bu sabah, ... ‘Various Illuminations of a Crazy Woman’ (Çılgın Bir Kadının Aydınlanmaları) kitabınıza bakıyordum. Resimler ve kelimeler arasında gezinirken, size ne kadar benzediğimi düşündüm. Sizden bir ricada bulunacağım, ama ondan önce, benzeşmelerimizden bahsetmek ve bu vesileyle size kendimi tanıtmak isterim. Aşağıdaki liste (evet ben de listeleri basamak olarak kullanmazsam yürüyemiyorum), ikimizde de ortak olanlar:

‘How can i tell you everything that is in my heart?’ (Size kalbimdeki her şeyi nasıl söyleyebilirim?) sorusu. Sizin bu sorunuz, benim de sorum. Tek sorunum. Ne yapıyorsam, bu soruyu noktalamak için yapıyorum ve tahmin ediyorum ki siz de benim gibi sadece virgüllere kavuşabiliyorsunuz.
 
Bir blogum yok. Ama olsaydı adı, tıpkı sizinki gibi ‘belirsizliÄŸin prensipleri’ ve ‘mutluluÄŸun peÅŸinde’ olabilirdi. Yazdığım çoÄŸu ÅŸey bu baÅŸlıkların altında toplanabilir.Â

Tasarım üzerine hiçbir eğitim almamışsınız. İşlerinizdeki çocuksu saflığı buna borçlu olduğunuzu yazmışlar. Bir şeyin kurallarını bilmemek, insanı kendi kurallarıyla oynamakta serbest bırakıyor. Makinayı çalıştırmak için, sadece içgüdülerinle hareket ediyorsun çünkü elinde bir kullanım kılavuzu yok. Bunun insanı daha yaratıcı kıldığına katılıyorum. Ben de şarkılar yazıyorum ve hiç müzik eğitimi almadım. Gitarımın ve sesimin izin verdiği yerlerde gezinerek, her şeyi anlatabiliyorum.

Çocuklar hakkında da tamamen aynı fikirdeyiz. Onların olduğu yerlerde diyaloglar değişiyor. Sürreal şeyler, inanılmaz sıradan şeyler ve delice şeylerin bahsini en çok onlar açıyor.

Her ÅŸeye sadece ‘kiÅŸisel’ pencereden bakmayı seçmek, ilgimizi çekmeyen her ÅŸeyi reddetmek (politika gibi) konusunda da benzediÄŸimizi gördüm.Â

Rüyaların, gidilecek yer olması da.

Bir sürü, güzel hata peşinde koşuyor olmamız da.

Neşeli bir ruhla, her şeyi birbirine absürd ve komik bir şekilde dikmeye çalışmamız da.

Bana da iş ısmarladıkları zaman (mesela bir jingle), tamamen kendim olmamdan başka şey beklemezler. Sizin dediğiniz gibi, ‘yüksek dozda yaratıcı ve eksantrik’ olmak dışında bana ekmek yok.

Katılıyorum, kendin olmak kolay şey değil, çünkü bunu yapabilmek için önce kendinin kim olduğunu bulmak zorundasın. Başkası gibi değil, sadece kendin gibi olabilmek yıllar alıyor. Balonundan başkalarına ait şeyleri atarsan, hafifleyip rüzgarını bulabiliyorsun çünkü.
Benim işlerim de, benim günlüğüm diyebiliriz. Annemin şinitzeli ve onu kızartırken anlattığı hikayeler kolaylıkla şarkılarıma sızabilir.
Hazır size bu kadar benzediğimi keşfetmişken, bu köşede yazdığım yazıları toplayacağım kitabı, siz resimlendirseniz ne kadar güzel olurdu. Kendimi sulu boyalarınızda ve dünyanızda gezinirken görür gibiyim.
Sizi bu sabah daha çok sevmeye başlayan, hayranınız Nil

Yazarın Tüm Yazıları