‘Kuran’da yeri var’a zeyl

MÜSLÜMANLARIN çağının çağdaşı olamamasının, dünyayı ve evreni kavrayamamasının en önemli nedeni “Kuran’a yeri var” safsatasıdır.

Bu aynı zamanda derin ve bulaşıcı bir aşağılık duygusunun da ifadesidir: “Siz Frenklerin, gâvurların yaptıkları icatlara, kullandıkları fenne bakmayın, bunların hepsinin kaynağı Kuran’dır!” düşüncesidir.

Kuran ister yukardan vahiyle insin, ister insan elinden çıkmış olsun bir din kitabıdır. Bir din kitabı olarak öteki din kitapları ve Sümer dinsel metinleri ve efsaneleri ile metinlerarası ilişkisi vardır. “Kuran’da yeri var”cılar ister onaylasınlar, ister onaylamasınlar: Yukarıda yazmış olduğum cümlenin kanıtlandığı binlerce kitap var.

İNANMAYANLAR EGEMEN OLMUŞ

Diyelim ki İslam ve Kuran modern bilimle örtüşüyor. Bunun Müslümanları aşağılamaktan başka faydası ne? Kuran’a inananlar geri kalmış, yoksul, sefil; demokrasi, özgürlük ve insan haklarından yoksun. Ama Kuran’a inanmayanlar (fakat onun ilim ve irfanından yararlananlar) dünyanın egemeni olmuşlar. Bu nasıl iş?

“Bu nasıl iş?” sorusunu dünkü yazımda sözünü ettiğim sempozyuma katılan Diyanet İşleri Başkanı’na sormalı. Ben 28 Haziran tarihli Zaman Gazetesi’nin yalancısıyım. Çünkü “Kuran ve Bilimsel Hakikatler” başlıklı sempozyumu haber yapan gazetede fotoğrafı var.

Ayrıca, sempozyumda bir tebliğ sunan Bezm-i Âlem Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Yüksel de “Anne karnında çocuğun yaratılması” konusunu ele almış. Yeryüzünde ve semada görebileceğimiz sayısız sanat eserleri arasında insanın ayrı bir yerinin olduğunu vurgulayan Yüksel, “İnsan yeryüzünün en kompleks yapısıdır. Tek hücresinden tüm doku, organ ve uzuvlarına kadar tam anlamıyla mucizedir” demiş.

Kuran’ı Kerim’de Müminun Sûresi 12-14, Hacc Sûresi 5, Vakıa Sûresi 58-59 gibi birçok ayette insanın ilk yaratılışı ve anne rahminde yaratılışının anlatıldığını hatırlatan Yüksel, bilimsel yönü ile ayetlerde anlatılan anne rahmindeki yaratılışın örtüştüğünün altını çizmiş.

İNANDIKLARI İÇİN İNANIYORLAR

Bu gayretlerin Müslümanlara ve insanlığa faydası ne? Kuran-ı Kerim ne bir doktora tezi, ne de benzeri bir şey, kendini kanıtlamaya ya da kanıtlatmaya hiçbir gereksinimi yok. İnsanlar ona bilimsel keşiflerin kaynağı(!) olduğu için inanmıyorlar, inandıkları için inanıyorlar. Kuran’da dünyanın düz olduğu yazsa da (ki yazdığını iddia edenler var) insanlar ona inanmaya devam edecektir. Kuran’ın böyle bilimsellik safsatalarına ihtiyacı yok.

Kuran’ın kendisi için, dünya, insanlık ve Müslümanlar için en büyük tehlike, Kuran’ın çağdaş dünyayı, bilimleri ve toplumsal ilişkileri açıklamak için referans yapılmasıdır.

Kuran’ın metninde hiçbir reform yapılamaz, yeni bir okuma tarzının da herhangi bir yararı olamaz. “İslam’da reform olamaz” diyenler haklıdır ve zaten gereksizdir. Fakat, tıpkı Hıristiyanlık’ta olduğu gibi din ve Kuran dünya işlerinde referans olmaktan çıkar. İşte reform budur ve bunu Cumhuriyet, kuruluşundan itibaren başarmış ve uygulamıştır. “Post-İslam” ya da “İslam sonrası” demek İslam’ın dünya işlerinde artık referans olmaması anlamına gelir. Ki buna laiklik deniliyor. Ve bu yeni bir dünya ancak laik düzende mümkündür.
Yazarın Tüm Yazıları