Kuralıyla oynayan kazanıyor...

TATSIZ, tuzsuz bir Dünya Kupası geride kaldı.

İzlediğim ilk Dünya Kupası 1974’teydi.

Türkiye Yelken Şampiyonası için Ayvalık’taydık.

Ortaokul öğrencisiydim.

Yazları yelken yapıyordum.

O yaz da, gündüzleri yarışıyor, akşam maçlarını yorgun argın Yunan televizyonundan izliyorduk.

Renkli televizyonu ilk defa orada seyrettiğimi hatırlıyorum.

Televizyonun sesini kısıyor, Türkçe radyo yayını ile tamamlamaya çalışıyorduk.

Bir türlü olmuyordu.

TRT’den dinlediğimiz "sanki bir başka maçtı"...

Ajax, o yılların rüya takımıydı.

Tabii ki, iskeletini oluşturduğu Hollanda Milli Takımı da.

Ailemin uzun yıllardır yaşadığı Hollanda, benim için zaten bir rüyaydı...

Final, beni böyle bir rüyadan uyandırdı.

Almanya kupayı ülkesine götürdü.

Oyunu kuralıyla oynayan kazandı.

* * *

Dünya Kupası’nı bu yıl Hıncal Ağabey’in evinde, daha doğrusu bahçesinde izledik.

Evde maç izleyen az sayıdaki Fenerbahçeli’den biri de bendim.

Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinden olmalı, çoğu zaman rakip takımları destekledik.

Desteklediğimiz takımlar elendikçe yeni seçtiklerimiz de genellikle rakipler oldu.

İnsan ister istemez kıyaslıyor.

Yılların değiştirdiklerini, değiştiremediklerini...

Finali yorumlayan Mustafa Denizli’yi istisna tutarsak, yorumları dinlerken "Acaba başka bir maçı mı izliyoruz" diye çok sorduk...

Pazar akşamı oynanan final, sadece artık İtalya’nın Dünya Şampiyonu olduğunu belirlemedi.

Gündemi de değiştirdi.

Artık pek çok yorumcudan, "Zidane suçlu ama..." diye başlayan yorumlar duyuyorsunuz.

Ve ardından sıralanan bir sürü "ama"...

Maçın sonunda ekrana gelen Fransız oyuncu Thuram’ın gözyaşlarını hatırlıyor musunuz?

O gözyaşları bize bir kez daha gösteriyor.

Hayatın gerçek yüzünde "ama"ya da, "keşke"ye de yer yok.

Ortada çıplak bir gerçek var.

Zinedine Zidane suçlu.

Sebep ne olursa olsun.

Böyle bir hata yapamazsınız.

Yaparsanız cezasını çekersiniz.

Cezası da belli.

* * *

İzlediğim sekizinci Dünya Kupası bu.

Aradan tam 32 yıl geçmiş.

Onlarca sahne gözümün önünden bir film şeridi gibi akıyor.

Söylenecek o kadar çok söz var ki...

Kupa tanınmaz oldu diye başlayabilirsiniz.

Ya da nerde o eski kupalar diye...

Bir sürü değişiklik ya da farklılık sayabilirsiniz.

Ancak bu oyunun değişmeyen ve sonucu belirleyen bir temel özelliği var.

Kabullenmek zor gelebilir.

İçinizi burkuyor olabilir.

Her gerçek gibi, bu da çıplak, acı ve yakıcı.

Oyunu güzel oynayan ya da haklı olan değil, kuralıyla oynayan kazanıyor.
Yazarın Tüm Yazıları