Köpeğimi sokağa nasıl atarım ki

ÇEVRE Bakanlığı, Hayvan Hakları Yasa Tasarısı'nı hazırlayalı neredeyse iki yılı geçiyor. ANAP Milletvekili Ediz Hun da katkı sağladı ama ondan sonra tüm komisyon üyeleri konunun peşini bıraktı. Meclis'in gündemi dolu; ancak 'tepeden' gelen talimatla gelen tasarılar görüşülebiliyor. Bekir Coşkun'un deyimiyle 'Parlamentomuz fason fabrika' gibi çalışıyor.

(Belediyelerin acil olarak beklediği Yerel Yönetim Yasası da aynı durumda bekliyor.)

Eylem Türk bir ihracat şirketinde çalışıyor. 'Maalesef' o da evinde köpek besleyen bir hayvansever. Samimi duygularla gönderdiği yazısında ne kadar çaresiz olduğunu şöyle anlatıyor:

‘‘Benim en büyük sıkıntım, yasaların hayvan beslemeye müsait olmamasıdır. Dört duvar arasında sesi çıkmayan ve kimseye zararı dokunmayan küçük bir Terrier cinsi köpeğim var. Bazen başka bir nedenden ötürü tartıştığınız ya da hayvan beslemenin burjuva işi olduğunu düşünen kızgın bir komşudan ötürü benden koparılmak isteniyor. Henüz böyle bir durumu yaşamadım ama bununla ilgili tehdit ediliyorum. Ben zengin değilim, müstakil bir ev satın alamam. Sıradan bir insanım. Hayvanları çok seven, imkánları dahilinde hayvan barınaklarına yardımda bulunan, komşusuna göre en büyük lüksü evde küçük bir köpek beslemek olan sıradan bir vatandaş... Araştırdığım kadarıyla yurtdışında özellikle Avrupa ülkelerinde bir komşunuz evinizde beslediğiniz bir hayvanla ilgili şikáyette bulunsa, polis bununla ilgilenmiyor. Hatta dava dahi açsa herhangi bir şey yapılamıyor. Bunun son örneği, 25 Nisan tarihli Hürriyet'te evinde üç tane 200 kiloluk domuz besleyen bir aileyle ilgili. Öteki taraftan 29 Nisan'daki haberde olduğu gibi birisi köpeğinizi silahla çekip vursa bile ceza almıyor. Sadece biraz adalet diyorum. Ben bu aşamadan sonra köpeğimi kimseye veremem. Onu sokağa da atamam. İhtiyacım olan biraz hoşgörüyü de komşumdan göremediğim düşünülürse, benimle aynı durumda olan tüm insanlara ve besledikleri hayvanlara karşı yasaların değişmesi için gücü yeten herkesi sesime kulak vermeye davet ediyorum. Yürekten inanıyorum ki, sevdiği birisinden ayrılmanın vereceği acıyı bilen her insan, hayvanları sevsin ya da sevmesin, konuya duyarlı olacaktır.’’

Okurumuz Gül'e anımsatalım; yasa çıkarsa kimse hayvanını terk ettirmeye zorlanamayacak. Hiç olmazsa sizin gibi hayvanseverlerin beklentisine yanıt verecek.

Didim çöküyor


Köstebek yuvasına dönen yollarından ötürü turist kaçıyor, kapalı müzesine yer bulunamıyor

ANTİK dünyanın bilim ve bilicilik (kehanet) merkezleri Milet Kenti ve Apollon Mabedi'nin sınırları içinde bulunan Didim'de, taşıyıcı sisteminde oluşan çatlaklar nedeniyle kullanılamayacak hale gelen 'Milet Müzesi'ne yer bulunamıyor. Turizm sezonu başlamışken müze kapalı tutuluyor. Didim'deki sivil toplum örgütleri, müzenin Altınkum'daki 'Vakıflar Dinlenme Tesisleri'ne taşınması için Ankara'ya dilekçe yazıp büyük bir çaba gösterirken... Didimliler, ANAP'lı Belediye Başkanı İnal Boztürk'e tepki gösteriyorlar. ‘‘Didim'in altı üstüne getirilmiş vaziyette; altyapı inşaatı nedeniyle her yer delik deşik... Yol diye bir şey yok. Dünyanın en güzel sahillerinden sayılan Altınkum kapkaranlık... Rezervasyonlar iptal ediliyor; gelen turistler de kaçıyor. Bu sezonda % 40-50 doluluk oranı olması gerekirken % 5 bile değil... Dövize ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde Didim bu kadar sahipsiz bırakılır mı? İller Bankası artık istihkakları göndermiyor; ihaleleri Ankara'da yapıyor. Şanssız bir kent olduk, sabıkalı duruma düşürüldük. Aydın Valimiz Emir Durmaz ve Kaymakamımız Fuat Ergün'ün çırpınmalarına rağmen ellerinden bir şey gelmiyor. Bazı siyasi hesaplarla üç sanayi sitesi oluşturuldu... Gelin görün ki ne yolu, ne suyu, ne de vasıtası var; belediyenin kurduğu trafodan verilen elektriğin kilovatı ise 500 lira... Kanalizasyonu göl oldu... Belediye o zaman neden 200 esnafı siteye zorla gönderdi; sonra da bizim çıktığımız yerlere başkalarını soktu? Feryadımıza Ankara lütfen sahip çıksın; yazık oluyor bu güzelim cennet köşeye...’’ Didim (Eskihisar) yıllar önce ilçe oldu ama hálá 'muhtar' kafasıyla yönetiliyor. Yerel yönetimi ise nelerin kaybedildiğini fark edemiyor.

Dünyaya merhaba dediğinden beri, ‘‘Turist, turizm’’ diye feryat eden Didimli ünlü otelci Yavuz Tuntaş ise, ‘‘Kötü bir tablo sunmak istemiyorum ama, bu sene de gol yersek, toparlayamayız, batarız’’ diye ağlıyor.

Her sezon aynı hikáye


THE Marmara Oteli'ndeki olayı bekliyordum. Malum yaz sezonu yaklaşıyor. Bu yıl Türkiye'de turizmde patlama yaşanacak haberi gündemde; Çinli turistler geldi bile. Eee bir direnişçinin de bu zamanı seçmesi herhalde rastgele olmasa gerek. Gerçekten Çeçen olayı mı? Çeçen olan bu kişinin yaz sezonunu beklemesi hiç mi akıllara başka şeyler getirmiyor? Bu konunun üzerine bir an bile kaybedilmeden gidilmesi, bu kişinin bağlantılarının ortaya çıkarılması gerek. Bu ciddi bir görev.

Yoksa büyük bir kaynak, bir direnişçinin (!) silahında patlayacak.

H. DEMİR-İSTANBUL

Çarhoğlu’nu tanıyın


'SARIYER Kaymakamı'na çıldırıyorum' (1.5.2001) yazınızda adı geçen 'Circle Cafe'nin işletmecisiyim. Kardeşlerimin İngiltere'den getirdiği yabancı sermaye ile bu yeri açmıştık. Ama gözünü para hırsı bürümüş iki kişinin çekişmesinin kurbanı olduk. Galip Çarhoğlu'nu tanıyor musunuz? Yapsatçı bir inşaatçıdır. Yazınıza konu kiraladığımız işyerinin, bitişiğindeki yalısını 2 milyon dolara satmaya çalışan bir zat... Biz bu zarif yeri açtık, o satamadığı için rahatsız oldu, bizimle uğraşıyor. Bir bizi görün, bir de onun dairesini; tadilat projesini Koruma Kurulu'na uygun yapmış mı? Koruma Kurulu'na yeni bir başvuru yaptığımız sırada işyerimiz kapatıldı, ruhsatımız iptal oldu. Nüfuslu adam kullanmadığım için bayram edin.

Hukuk devletinde hakkımızı arayacağımızı herkes bilsin. Sevgi FLORENCE-İSTANBUL

MESAJ


1950'den beri Rizelinin gözü kulağı olan Rize'nin ilk vasıflı, ofset baskılı, günlük siyasi gazetesi olan Zümrüt Rize, bugün 53 yaşına basıyor. Gazetenin sahibi Faik Bakoğlu ve çalışma arkadaşlarını kutluyor, daha nice başarılı yıllar diliyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları