Komutan ve değişen

GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün demecini tekrar aktarıyorum.

‘Barzani aşiret lideriydi, ama durum değişti. Değişikliği kabul etmemiz gerekiyor.

Talabani’yi de öyle görüyorduk, fakat şimdi Irak Cumhurbaşkanı!

Cumhurbaşkanı olarak Türkiye’yi ziyaret etmek istediğinde nasıl davranacağız?

Irak’ı tanıyorsak, bu değişen koşullara göre hareket edeceğiz’.

* * *

HİÇ
şüphesiz, legalist ve demokratik kimliğini zaten ispatlamış en üst TSK yetkilisi yukarıdaki akl-ı selim sözleriyle, mensubu olduğu camianın ‘askeri gerçekçiliği’ bile aşıyor.

‘Sivil gerçekçiliği’; háttá daha ötesi, ‘realpolitik diplomasi’yi taçlandırıyor.

Genelkurmay Başkanı tabii ki yerden göğe kadar haklıdır.

Zira, tıpkı hayatın akışı gibi, uluslararası ilişkiler de ‘değişen koşullara göre değişir’.

Aksi düşünülemez ve aslında, Türkiye bu dönüşümü zaten pratiğe yansıtıyor

Barzani ve Talabani’ye ilişkin nesnel durumu sırf Silahlı Kuvvetler Komutanı değil, bizzat Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de saptıyor.

Bakan’ın salı günü Ankara’da yaptığı açıklama ve Irak Cumhurbaşkanı’na hitáb tarzı bunun somut göstergesidir ki, Özkök gibi Gül’ü de ülke çıkarlarımız adına kutlamak gerekir.

* * *

YUKARIDAKİ ‘çıkar’
kelimesini kasten kullandım.

Çünkü, üstünün 180 derece zıddında görüş bildiren Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükyanıt ve diğer bazı ‘statüko açısı’ temsilcileri Türkiye’nin ‘sopalı tutum’ almasını istese dahi, böyle bir yaklaşım ‘yarar’ değil tam tersine, ‘zarar’ getirmeye mahkûmdur.

Zira Bağdat’taki ‘statüko’, yani Hilmi Özkök’ün ifadesiyle ‘koşullar değişmiştir’.

Hele hele, Irak yönetimine meşruiyet kazandırdığı su götürmeyen referandum ertesinde bu değişiklik tamamen kesinlik kazandı. Fiili durum şimdi Anayasallıkla donandı.

Ve, o meşru yönetimin bir o kadar meşru Cumhurbaşkanı Celál Talabani’dir!

Biz sevdik veya sevmedik; güvendik yahut güvenmedik; öptük yahut ısırdık, bunlar ne devletler hukuku; ne de dünya ve bölge jeopolitiği açısından kıymet-i harbiye taşır.

Vakıa, vakıadır ve bir önceki ‘statüko ante’nin kesinkes bittiği hayatın gerçeğidir.

* * *

O
halde, fi kaza, kolektif bilinçaltımızda hálá vahim bir ruhi araz olarak yaşayan ‘Sevr kompleksi’ni; dolayısıyla, ona uzantı oluşturan ‘Kürt paranoyası’‘delirium’ raddesine vardırarak Kuzey Irak’a müdahaleye kalkışmak, intihara eş bir maceraperestlik olur.

Háttá bunu göstermelik bir ‘tehdit kılıcı’ olarak ‘sallamak’ dahi, Türkiye’nin şu an çıktığı prestijli basamaktan değil bir çuval, bir şilep dolusu inciri çukura atmak anlamına gelir

Talabani BM’de konuşacak; Bush’la görüşecek; üstelik, ülkenin en sákin yöresi olan Irak Kürdistan’ı Sünni - İslamcı teröristlere baş hedef oluşturacak, ama sen oraya, ‘belki Kürt devleti kurulur da, başıma iş açar’ gerekçesiyle müdahale edeceksin?

Çocuk olmayalım; kendimiz kandırmayalım; bilhassa da fuzuli ‘gaz vermeyelim’!

* * *

KALDI
ki, işte takvimden çıkartıldı ve Kürt ‘otodeterminasyon’u oylanmayacak.

Zaten, oylansa ve de faraziyede bağımsız bir Kürdistan kurulsa dahi, bize ne yazar?

Limandan mahrum, komşusu hasım ve düzeyi geri bir Kürt devletinin, ezici çoğunluğu Türkiye’yle eklemleşmiş Kürt yurttaşlarımızı ‘kafa kola mı’ alacağından korkuyoruz?

İnsaf! Kendimize, ülkemize ve ‘Kürtlerimiz’e bu kadar mı az güveniyoruz?

Artık güvenelim ve ‘değişen koşullar’ın simgesi olan Talabani’yi hem bir bölüm yurttaşımızın akrabası, hem de Irak Cumhurbaşkanı olarak başkentte gayet güzel ağırlayalım.

Değerlendirirsek, Özkök’ün ifade ettiği o ‘değişen koşullar’ bizim yararımızadır!
Yazarın Tüm Yazıları