Kızlara tekneciliği sevdirmeliyim

Felaket tellallığı yapmak istemem ama durum hiç iyi değil.

Küresel ısınma korkarım gerçekten ciddi. Ve bu yaz bayağı garip geçecek. Sıcak ve durgun. Sonraki yazlar da.

Günün birinde korkulan olur da, Kuzey ve Güney Kutupları’ndan ülke büyüklüğünde trilyonlarca ton ağırlığında buz parçaları koparsa, denizler buzu çok kaçmış rakı kadehi gibi taşacak. Kıyılar deniz, denize bakan küçük tepeler kıyı olacak. Bugün deniz seviyesinde ve altında olan ülkeler çok ciddi sorunlarla karşılaşacak; Bangladeş ile Hollanda gibi.

Öyle bir durumda ne olacak? Tekneler yükselen deniz ile birlikte yükselecek. Yani, tekneler, teknecilik ve tekneciler değer kazanacak.

*

Yaz geliyor. Bu yaz önemli, çünkü 15 aylık kızım Piraye, Halki ile gerçekten tanışacak. Önceki pazar, uzun bir aradan sonra gidip gördüğümüz Halki’nin kamarasında, daha yürüyemediği için pavurya misali yan yan dolaşırken keyfi yerindeydi. Bu yaz Halki’ye gittiğimizde güverteye daha emin basacak kuşkusuz.

Ablası gibi onun da tekneyi ve tekneciliği sevmesini istiyorum çünkü başını gösteren çevre sorunları asıl bedeli onların kuşağına ödetecek. Bir tür sigorta gibi görüyorum tekneciliği onlar için. İstanbul’da ya da en azından deniz kenarında yaşayacaklarına göre (başkasını tahayyül edemiyorum çünkü) deniz eğer düşmanlaşırsa, onun nasıl evcilleştirileceğini bilsinler istiyorum.

Gereksiz korku diyebilirsiniz; olabilir.

*

Bir yandan da deniz şehirlerinin kraliçesine, İstanbul’a bakıyorum.

Farklı nedenlerle denize koşan yüzbinlerce insanın yaşadığı bu şehri yönetenler, bu ülkeyi yönetenlerin de katkısı ve çabası ile insan - deniz bağının oluşmaması için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar. Teknesiz deniz istiyorlar sanki.

Otomobil için otopark önemli ama tekne için bağlama yerinin hiç önemi yok İstanbul’da.

Dünyanın her büyük deniz şehrinde belediyenin sorumluluğunda olan bağlama yeri konusunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin değnekçilerin elindeki bağlama yerlerini gelir sağlamak için ele almasından başka çabası yok. Küçük barınaklar, marinalar gerekirken bu şehre, belediyenin konu hakkında en ufak bir planı yok. Gerçi denize koşmayan milyonların, sahilde ayçiçeği çitleyerek dolaşmaktan başka bir beklentisi de yok ya.

Olsun... Değişirler herhalde.

Bu yaz kritik. Kızlara tekneciliği sevdirmeliyim.

Okyanus aşmadan keyif yapmak isteyenler için

Denize çıkma hevesi, kışın bahara döndüğü şu günlerde yine depreşiyor. Teknede elden geçmesi gerekenler, işyerinden alınacak iznin zamanlaması ve yolculuk planları hep bu ayların işleridir. Birkaç yıl öncesine kadar tekneyle yedi denizi aşıp, kartpostal kıyılara ulaşmak için zamanı ya da parası bol bir deniz kurdu olmak gerekirdi. Artık öyle değil, dünyanın belli başlı yatçılık bölgelerine tarifeli seferler düzenleyen gemi şirketleri, tekneyi alıp, düşlenen kartpostal kıyıya birkaç hafta sonra bırakabiliyor. Bu ucuz bir hizmet değil kuşkusuz, ama aylar sürecek binlerce millik yolculuk ardından ulaşılabilecek kıyıları çok yakınlaştırdığı için ilgilenenlerin sayısı artıyor.

Deniz ve çıkarttığı zorluklar ile yarattığı keyifler, binlerce yıldır hiç değişmedi değişmesine, ama teknoloji, deniz - insan ilişkisinde dengeyi insan lehine bozarak denizin büyüsünü biraz ortadan kaldırmaya başladı.

Teknelerine binip, sevdiklerini geride bırakıp, denizlere açılanların öyküleri, denizciliğin güçlü olduğu ülkelerde artık çok sıradanlaştı. Biraz da bu nedenle, insan iradesini zorlayan ’aşırı’ denemeler öne çıkıyor. Tarihe bu aşırı denemelerle not düşüyor cesur yelkenciler. Onlara bu çabalarında yeni üretim yöntemleri, yeni malzemeler, hidrodinamik ile ilgili sürekli artan bilgi dağarcığı destek oluyor kuşkusuz.

Bunların sonucunda nispeten kolaylaşan amatör denizciliğin tüm dünyada hızlı gelişimi ve yelkenli tekne sayısının artması, girişimcilerin gözünü açıyor, yeni hizmet dalları ortaya çıkıyor. Bunların en ilginci, teknelerin tarifeli özel gemi seferleri ile dünyanın bir ucundan öbürüne taşınması. Kuşkusuz gemiyle tekne nakletmek yeni bir şey değil; cesareti olan ticari gemilerin güvertelerinde teknelerini taşıtırdı. Bu yeni işin en önemli boyutu, tekne taşımak için tasarlanmış, ’yüzer havuz’ tipi gemilerin dünyanın yatçılık cennetleri arasında düzenli ring seferi yapmaya başlaması.

Örneğin, Marmaris’ten 17 - 23 Ağustos 2008 arasında gemiye yüklenen tekne, 14 - 20 Eylül Eylül 2008 tarihlerinde Florida’da size teslim ediliyor. Buradan Karayip Adaları’na ulaşmak birkaç günlük seyir.

Ya da, tekneyi 12 - 18 Ekim 2008’de Cenova’dan gemiye yükletirseniz, 16 - 22 Kasım 2008 arasında Brezilya’nın Rio de Janeiro Limanı’nda tekrar kavuşabilirsiniz. Sırf Brezilya kıyılarını gezmek aylar sürer.

Eğer amaç yalnızca seyir ve çevreden, şehirden kaçış değilse ve tekne yalnızca ulaşmak için değil, gezmek için bir araç olarak düşünülüyorsa bu hizmet biçilmiş kaftan. Yolda zaman kaybı yok, okyanus aşmanın getireceği kişisel riskler ve tekne donanımı üzerindeki tahribat yok. Yolda zaten para harcanıyor; yani sonuçta, belki maliyeti tek başına götürmek ya da bir teslim kaptanına emanet etmek ile kıyaslandığında yüksek ama, çok etkili, çok çabuk ve çok yararlı bir çözüm. ’İşte bu denizin, denizciliğin büyüsünü ortadan kaldırıyor. Önemli olan varmak değil yolculuktur’ diyenlere söyleyecek pek bir şey yok tabii.

Maliyetler teknenin boyuna göre belirleniyor. Fiyat almadım; ama 14 metrelik bir yelkenli tekne için 15 - 20 bin dolar arası bir navlun ödendiğini bir yerlerde okumuştum.

Ayrıntılar http://www.yacht-transport.com/home adresinde...

Nasıl oluyor?

Teknenizle limana geliyorsunuz. Karşınızda tanklarına su almış ve batmış bir büyük gemi duruyor. Bunun içine, marinaya girer gibi giriyorsunuz, Gösterilen yere yanaşıyorsunuz. Tekne içindeki malzemeleri önerildiği gibi düzenleyip, kamarayı kilitledikten sonra çıkıyorsunuz. Tekne bağlanıyor, dalgıçlar altına destekleri koyuyor, sağlamlaştırıyor. Direkler filan yerinde kalıyor. Geminin tamamı dolduktan sonra, tanklardaki su dışarı basılıyor ve gemi yükselirken, havuzun suyu boşalıyor. Tüm tekneler, altlarındaki destekler ve koltuk halatları ile sabitlenmiş duruyor. Gemi yola çıkıyor, siz de evinize gidiyorsunuz. Sonra, tekneyi teslim almak için uçağa atlayıp, kartpostal kıyıların yakınındaki limana uçuyorsunuz. Ne okyanus fırtınaları, ne yolda geçirilecek zaman sorun oluyor. Teknenize, evinize kavuşup, hemen gezmeye başlıyorsunuz.
Yazarın Tüm Yazıları