Kıyakçılığın sonu ikinci lig olmasın

JUNIOR Basesgioğlu, Türk vatandaşı. Babası Murat Başesgioğlu, bakan olabilir, işçi olabilir, memur olabilir. Her Türk vatandaşının hakeme, hakemlere sallamaya ve sonunda da Futbol Federasyonu'ndan ceza almaya hakkı vardır. Yapmasaydı iyi olurdu. İyi olurdu da bakan oğlu olarak ceza yiyecek.

Bir de madalyonun diğer yüzü var. Aynı bakanın önünde birbirlerini evden alanlar, hakaret edenler şu ana kadar bir ceza almadılar. Demek ki bakanın oğluna gerekli işlemler yapılıyor. Peki bakanın oğlunun takımı nasıl böyle lige gelir gelmez durup dururken bir anda üst sıralara oynuyor?

Çok basit. Çünkü İlhan Cavcav, Gençlerbirliği PAF takımını teknik direktörleri Avni dahil olmak üzere toptan Kastamonuspor'a yolladı. Gençlerbirliği takımı ve altyapısı maaşallah, İlhan ağabeyin Ankara Un Fabrikası'ndan daha fazla iş yapıyor. Satış yapıyor. Yara sarıyor.

Ama, İlhan ağabey ne Ankaraspor'a verdiği futbolculardan ne de Kastamonuspor'a verdiği PAF takımından bir kazanç sağlamıyor. Yalnızca o takımlara yardım ediyor. Jest yapıyor. Hem de karşılığında hiçbir şey almadan!.. Veya bize öyle geliyor.

Ekonomi dünyası kötü. Hayat şartları zor. Ama bu sefer dönüp bir bakıyorsunuz Gençlerbirliği takımıyla, kardeşi Hacettepespor kolkola kümeye doğru gidiyor. Çünkü, şu anda Gençlerbirliği takımının içinde birkaç futbolcu var ki takımı idare ediyorlar. İşin kötüsü, İlhan ağabeye yardım edecek başka bir takım yok. Başka bir İlhan Cavcav da yok. Hani olsa da birkaç futbolcusunu İlhan ağabeye verse, kıyak yapsa. Yani tabiri caizse, dilim varmıyor ama kıyakçılığın sonu, ikinci küme olmasın.

NOT: Bakanın oğlu hakem Hasan Küpeli'ye demiş ki, "Bunda sonra seni takip edeceğim." Ben de diyorum ki, "Bundan sonra ben de Hasan Küpeli'yi takip edeceğim." Bakalım Futbol Federasyonu ve MHK, o Hasan Küpeli'ye nasıl davranacak.

Bünyamin Gezer, kafasında F.Bahçe'yi de Beşiktaş'ı da silecek

FENERBAHÇE-Beşiktaş derbisi çok zor bir maç. Diyeceksiniz ki maçın kolayı mı olur. Olmaz da buradaki görüntü daha farklı. Şampiyonlar Ligi'ne veda eden Fenerbahçe, bu maçı kaybederse bir yerde lige de havlu atacak. O moralle Dinamo Kiev önünde de ters bir sonuç olursa, UEFA Kupası hayalleri suya düşecek, işler iyice karışacak.

Hafıza kaybı olacak

Beşiktaş kazanırsa puan farkı 8'e çıkacak. Yani Fenerbahçe açısından nereden bakarsanız bakın bir yerde, "Ya tamam, ya devam" maçı.

Haliyle hakemin işi de çok zor olacak. Ama, Bünyamin Gezer kendini şuna şartlamalı. Sahada oynayacak takımlar Fenerbahçe ve Beşiktaş değil. Bir tarafta sarı lacivert formalı bir takım, diğer tarafta siyah beyaz formalı bir takım. Top taca çıkınca, "Beyazlı atacak" diyecek. Faul verdiğinde, "Lacivertli atacak" diyecek.

Ağzında ne Beşiktaş ne Fenerbahçe sözcüğü olmayacak. İki takımı silecek. Bu olmadığı zaman, zaten kafasında da yok demektir. Türkiye'de hakemlerin en büyük kaybı budur. Onlar takımların isimlerini telafuz ederek stada gidip maça çıkıyorlar.

Dikdörtgene çıktıktan sonra hakem, hafıza kaybına uğramalı. İki ayrı renkte formaları olan takımların mücadelelerini idare edecekler. İşte o zaman başarılı olurlar. Gördüğünü de çaldığında en zor dediği maç, tıkır tıkır önünde açılır. Ama kafada şeytan olduğunda, 88 dakika harika maç yönetirsin, son dakikada bir düdük çalarsın veya çalmazsın, bütün maç, bütün sezon, bütün hakemlik hayatın üzerine yıkılır.

Bunun çok örneklerini gördüm. Sen iyi niyetli düdük çalınca, Allah da yardım eder. Ötekinin de ayağına dolaştırır.

Mahmut Özgener kararlı

TRABZON seyircisi pazar günü oynanan Sivasspor maçından sonra onlara göre penaltılarını vermeyen hakem Selçuk Dereli'ye maçtan sonra, "Yaktın bizi. Penaltımızı yedin. Aziz Yıldırım'a hizmet ediyorsunuz" diye bağırmışlar. Ama o seyirci bilmiyor ki Selçuk Dereli ile Aziz Yıldırım mahkemelik. Bundan dolayı da Selçuk Dereli'ye 2 yıldır Fenerbahçe maçı verilmiyor.

Diğer yandan Fenerbahçe-Galatasaray kupa maçından sonra da Cüneyt Çakır'a Fenerbahçe maçı verilmiyor. Aslında bir hakemin, bir kulüp başkanıyla veya yöneticiyle mahkemelik olması yanlış.

Hakemin hakkını Futbol Federasyonu aramadığı zaman, hakem de mahkemenin yolunu tutuyor. Bu son derece yanlış. O hakemi mahkemelik olduğu kulüplerin maçlarına vermemek de yanlış.

Hadi Selçuk Dereli mahkemelik. Cüneyt Çakır'a ne oluyor. Fenerbahçe, "Onu benim maçlarıma verme" diyorsa bu tam fiyasko demektir. Hiç bir kulüp Federasyon'dan büyük ve yetkili değildir. Zaten yıllardır Futbol Federasyonları otorite olarak zaaf gösterdikleri için bu hakem işleri hep çıkmaza girdi. MHK ile kulüplerin kuklası oldular. İnşaallah bu Federasyon MHK'sinin arkasında durur, işler biraz toparlanır. Mahmut Özgener'in bu konuda kararlı olduğunu duyuyorum.

Zaman zaman da görüyorum. Zaten yapmaya mecbur. Eğer yapmazsa arkadan vururlar. Ya çok düzgün bu işi yapsın, ya da bırakıp gitsin. Hiç olmazsa arkasından desinler ki, "Helal olsun. Geldi, dimdik durdu ve çekti gitti."

Köstebekler ne oldu?

NE Cemal Aydın'dan, ne de Melih Gökçek'ten köstebek veya köstebekler hakkında en ufak bir açıklama yok. Köstebek çıkıp, "Ben söyledim" de diyemiyor. Cemal Aydın, "Ben gidip bizzat başkan Mahmut Özgener'e söyleyeceğim" demişti. Başkandan, Cemal Aydın'ın sekreteri vasıtasıyla randevu alınıyor. Ama bu randevu gerçekleşmiyor. Cemal Aydın, Ankara'ya dönüyor, Mahmut Özgener de Aydın'ı bekliyor.

Türk futbolu için tarihi bir fırsat doğmuştu. Ama, hem Ankaraspor hem de Ankara başkanları bu tarihi fırsata izin vermediler. O zaman yaptıkları iş değil. Ortalığı bulandır, bulanık suda istediğini yap. Bu numaralar eskiden çok yapılırdı ama demek ki hala geçerliliğini koruyor. Şu açıdan iyi oluyor.

Kamuoyu kimin ne olduğunu anlıyor. Acaba merak ediyorum, bu köstebek veya köstebeklerle bu başkanlar zamanında işbirliği mi yaptılar? Yoksa, bu köstebekler çok ani bir biçimde çıkıp, isimleri verip geri mi kaçtılar? Sizce bunlar açıklanır, konuşulur mu? Bence hayır. Peki hakem camiası bunlardan ne zaman temizlenir? Çatır çatır, üzerlerine gidildiği zaman.

Bizim ülkede duruş çok önemli

GEÇEN gün Oğuz Tongsir'in Lig TV'deki programına Bursaspor'un hocası Güvenç Kurtar bağlandı. Denizlispor maçında yedikleri hatalı bir yan top golü için, "Bu duruş Güvenç Kurtar duruşu değil" dedi. Önce Oğuz anlamadı, sonra Kurtar anlattı. Dedi ki, "Benim çalıştırdığım takımlarda defanslar böyle durmaz." Yani şunu söyledi: "Benden evvelki Samet Aybaba bu takımı doğru dürüst çalıştırmamış. O yüzden bu golleri yiyoruz. Ben çalıştırsaydım yemezdik." Kadro sıkıntısından da şikayetçi Güvenç hoca. O zaman adama "Sen neden Bursa'ya gittin" demezler mi?

İşte Türk antrenörleri böyle. Sadece, Güvenç Kurtar değil. Bakıyorsunuz alayı rotasyonda. Kesinlikle ve kesinlikle bu teknik direktör işinin federasyon tarafından çözüme kavuşturulması lazım. Sınırlama getirilmesi lazım. Antrenörlere sorsanız onlar da yöneticilerden şikayetçi.

Ama bakıyorsunuz aynı teknik adamlar bir oraya gidiyorlar, bir buraya geliyorlar. O zaman niye yöneticilere kızıyorlar ki? Onları oraya getiren, onları beğenmeyenler. Zaten antrenörler de birbirlerini beğenmiyorlar ya.

Kalli'nin sınırları

G.SARAY geçen sene Kalli'yi yollamakta büyük hata yapmıştı. Ama Kalli'yi hala silah olarak iyi kullanıyorlar. Yani taşeron. Skibbe'yi bir türlü gönderemediler. Dün, Kalli'yi getirdiler, bakarsınız yarın başka birileri de gelebilir. Yalnız, Galatasaray'ın Kalli konusundaki açıklamalarını anlamak mümkün değil.

Teknik danışmanın sınırları nerede başlıyor, nerede bitiyor? Sabaha kadar mı teknik danışman yoksa akşama kadar mı? Bunu da bir açıklarlarsa, seviniriz. Tabi, Skibbe de çok sevinir.

Pay yönetimindir

TAKIMLARIN başarılı ve başarısız olmasındaki tek yetkili yönetimdir. Takım kötü giderken, teknik direktör değiştirmek kolaydır. Ama, takım daha kötü gitmeden, teknik direktör değiştirmek risk ister. Eğer doğru yaparsanız cesaret işidir, akılcılıktır.

Bunun en canlı örneği bu sene Beşiktaş'ta yaşandı. Ertuğrul Sağlam, görevden alındığında Beşiktaş kötü durumda değildi. Mustafa Denizli geldi, takım şu anda ikinci. Eğer sezon sonunda bu Beşiktaş şampiyon olursa bunun aslan payı yönetimindir. Tersi olursa da yönetimindir. Ama maalesef Türkiye'de iyi olduğu zaman ihale yönetimde kalıyor, parsayı o götürüyor. Kötü olduğunda da tek suçlu teknik direktör ve futbolcular oluyor.
Yazarın Tüm Yazıları