Kıskanmak ve imrenmek

BAZI kavramlar, birbirinden çok ince çizgilerle ayrılırlar. Böyle kavramlar arasındaki ince ayırım, genellikle felsefi bir derinliği de beraberinde getirir.

Kıskanmak ve imrenmek de, bu tarz bir ikilidir. İki sözcüğün, Türk Dil Kurumu’nun sözlüğündeki karşılıklarını alt alta yazdığınızda, birbirine yakınlıklarına rağmen aralarındaki derin uçurum, hemen göze çarpar:

Kıskanmak: "Herhangi bir bakımdan kendinden üstün gördüğü birinin bu üstünlüğünden acı duymak, günülemek (çekememek), haset etmek."

İmrenmek: "Beğenilen bir kişi veya şeye benzemeyi istemek, gıpta etmek."

Bu kavramlar, yaşamın her alanında karşımıza çıkar.. Sosyal ilişkilerimizde, iş yaşantımızda, hatta savaşta bile.. Çanakkale Savaşı ve Anzaklar’a bu açıdan bakmak da mümkün..

Kıskanmak, kötülük etmenin bir önceki adımı, imrenmek ise iyilik etmenin bir önceki adımıdır..

Önceki gün gazetemizin Akdeniz ekinde bir haber yayınlandı. ’Antalya’ya Eskişehir Modeli’ başlıklı haberden bir bölüm şöyle:

"Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, kente model olarak Eskişehir’i seçti. Ekibiyle birlikte bir günlüğüne Eskişehir’e giden Akaydın, dönüşte Antalyalı işadamlarına kenti öve öve bitiremedi, (Siz de mutlaka görün) dedi. Kendisi gibi eski rektör olan Yılmaz Büyükerşen’in yönettiği Eskişehir’in belediyecilik adına Türkiye’ye örnek olacak bir kent olduğunu söyleyen Akaydın, (Son derece ucuz muhteşem projeler yapmışlar. Çok hoşuma gitti. Park bahçe konusunda bir numara. Peyzajını, kaldırım taşını bile kendi üretiyor) dedi. Başkan Akaydın, ziyaretine gelen ATSO üyelerine de şehircilik adına mutlaka Eskişehir’i görmeleri gerektiği tavsiyesinde bulundu."

Bu haberi okuduktan sonra aklıma gelen ilk üç
şey şunlar oldu:

1-) Yılmaz Büyükerşen farklı bir partiden seçilmiş olmasına rağmen, Mustafa Akaydın kıskanmak yerine imrenmenin ne kadar büyük bir erdem olduğunu ortaya koymuştu.

2-) Geçmişte Eskişehir ile Ankara arasındaki bir mukayese bizim gazetemizin ulusal baskısında haber olarak gündeme getirildiğinde yapılan açıklamalar, kimseyi tatmin etmedi.

Ağustos böceği ve karınca..

Bugün o konuda gelinen nokta, bunu açık biçimde teyit etti. İçtiğimiz suyun nereden geldiği konusunda, kimse emin değil..

3-) Son olarak da, Mustafa Akaydın’ın açıklamasında yer alan (Son derece ucuz muhteşem projeler yapmışlar) cümlesi.. Biz Ankara’da plansız, programsız ve yalapşap hayata geçirilen projelerin ne kadar ucuza mal edildiği konusunda hiçbir zaman bilgilendirilmedik.

Örnek mi..?

Bir değil birden fazla..

Örneğin davet edelim Mustafa Akaydın’ı, Gökkuşağı projesini yerinde incelesin.. Bakalım ne diyecek..? Kaç milyon TL gömüldü o kent mezarlığına..?

Bu dönemde kıskanan değil, imrenen bir zihniyetin Ankara’yı yönetmesini gönülden diliyorum..
Yazarın Tüm Yazıları