Kılıcım onurumdur

Kendo’nun çığlığına kapılan genç bir kızın hikayesi bu.

Mine Erşen, 25 yaşında. Altı yıldır kendo’yla iç içe, kendini bildi bileli de Japon kültürüyle. Stres atma, zayıflama, adam dövme gibi hedefleriniz varsa kendo’dan uzak durun. Saygıyı, sabrı ve iç dünyanızı geliştirmeyi istiyorsanız hemen ders almaya başlayın. İsterseniz Türkiye’nin tek kadın kendo eğitmeni Mine Erşen’den! /images/100/0x0/55eb0a85f018fbb8f8a72dc6

asıl bir çocukluk geçiren insan kendoyla uğraşır" sorusuyla gittim Mine Erşen’le röportaja. Türkiye’deki tek kadın kendo eğitmeni Mine Erşen gayet eğlenceli çıktı ve "Çok vurdular kafama ufakken, ben de kendoya başladım" deyiverdi! Oysa işin gerçeği, 15 yaşındayken aikido’ya başlamış. Ağabeysinin üye olduğu Rotaract (Genç Rotaryenler) kulübünün sağladığı bir yıllık öğrenci değişim programıyla Japonya’ya gitmiş. "Niye Japonya" diye sorduğumda, "Çocukluğumdan beri Japonya hastasıyımdır; niye bilmem, belki çizgi filmlerden..." şeklinde cevaplıyor. Aikido’yla bu ülkeye olan ilgisi iyice artmış. "Değişim öğrencisi olduğunuzda oranın yaşamına adapte oluyorsunuz; bunun için bir liseye kaydoluyor ve dilini, kültürünü öğreniyorsunuz. Aynı şekilde siz de Türk kültürünü anlatıyorsunuz. Kaldığım süre boyunca aikido derslerine de katıldım. Aikido çalıştığım yerde çığlıklar duydum. Ne olduğunu çok merak ettim, kendo’yu ilk orada gördüm ve çok etkilendim. İnanılmaz bir şey kendo! O gün kendo’ya başlamaya karar verdim." Sonra aikido’ya devam edip etmediğini merak ediyorum. İki sanat birbirine çakışmasın diye aikido’yu bıraktığını söylüyor.

Türkiye’ye döndüğünde kimse kendo yapmıyormuş. Daha önce Japonya’da kalan bir arkadaşıyla kendo çalışmaya başlamış. 2000’den beri Anadolu yakasında ders veriyor. Nasıl eğitmen olduğuna gelince... Japon hocasıyla bağlantısını hiç koparmamış. Nasıl hoca olunacağını, ne öğretmesi gerektiğini öğrenmiş. Bu arada kendo’da giyilen zırhlar çok pahalıymış, nereden temin edileceğini bilmiyormuş. "Japonya’da, ortaokulda zorunlu ders kendo. Herkesin bir zırhı var. Dolayısıyla çok fazla zırh var. Mümkünse bana 2-3 tane zırh göndermelerini rica ettim. 20 tane set gönderdiler, Türkiye’de kendoyu yaymam için. "

Kendo nedir

Türkiye’de dört tane kendo kulübü var, bunlardan biri Ankara’da diğerleri İstanbul’da. Her kulübün başında bir hoca var; Mine Erşen onların arasındaki tek kadın. Kendo, Japonya’da Samuraylar döneminde ortaya çıkmış. Samuray, hizmetçi demek aslında. Klanların efendilerine güvenlik görevlisi olarak hizmet ediyorlar. Samuraylar’ın çok ağır da bir eğitimi var. Samuraylar ölümü çok iyi bilir ve asla ölümden korkmazlarmış. Çünkü onlar için önemli olan eğitimleri ve kültürmüş. Kendo’nun içinde derin bir saygı var. Çok da gururlu insanlar. Bütün bunlarla karşılaştırıldığında ölüm sadece bir sonuç onlar için. O yüzden bütün savaşlar kıran kırana mücadeleyle geçer, kimse pes etmezmiş.

Aslında Samuraylar’ın görevi, kılıç kullanmayı öğrenirken yüreklerini güçlendirmeyi öğrenmekmiş. Kılıçla yüreğin nasıl güçlendiğini anlamak güç. Bunu Mine açıklıyor: "Kendo eğitimi, fiziksel olarak çok ağır. Antremanda, bugün bitmeyecek dediğiniz oluyor. Ama buna karşılık yüreğinizin zayıf düşmeyip, ’Daha iyisini yapabilirim’ diyerek sonuna kadar direnmesi ve sabrı öğrenmesi ’yürek eğitimi’ oluyor."

Türk kültürüne benzer

Türkiye’de genellikle Bruce Lee filmleriyle yetişmiş bir kuşağın hakimiyetinde olan Japon kültürü algısı var! Mine Erşen’e göre, Türkiye’de insanların kendo’yu anlamaları için Türk kültürünü anlamaları gerekiyor. "Herkesin yanında her şekilde konuşamazsınız, kızlar her an konuşamaz, her istediğini yapamaz; oturup kalkmanız, misafire çay sunmanız ona göredir. Kendo’ya baktığımda Türk kültürünü de görüyorum. Belki de bu kadar bağlanmamın sebebi budur." O yolunu bulmuş, bu yola başkoymuş bir kendocu. Yolunu, kendinize yakın bulursanız ona İstanbul Kenshikai Derneği’nden ve info@istanbulkenshikai.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Bırakma şansım yok

Mine Erşen’in hocası şöyle diyormuş: "Kendo’nun sadece yüzde 10-15’i tekniktir, geri kalanı ruhsal ve felsefi olan yanıdır." "62 yaşındaki hocam, ’Daha hiçbir şey bilmiyorum’ dediğine göre biz hiçbir şey bilmiyoruz" diyen Mine, sekiz seviyeli (dan) kendoda ikinci seviyede. "48 yaşın altındakiler sekizinci dan’a kabul edilmiyorlar. Çünkü ruhsal olgunlaşmanın yeterli olmadığına inanılıyor. Yaşınız ilerledikçe tecrübeleriniz artıyor ve olaylara yaklaşımınız değişiyor. Yani her yaşta farklı bir kendo’yla çıkıyorsunuz insanların karşısına. Ruhunuz şekillendikçe vücudunuz da onunla birlikte şekilleniyor" diyor.

Peki acaba ömrünün sonuna kadar devam edecek mi kendo’ya Mine? "Benim bırakma şansım yok" diyor. "Bir kere içime girdi. Ayrıca hocamın bana yaptığı çok büyük emekler var. Devam edip kendo’yu insanlara yaymamı çok istiyor. " Tabii ayrıca öğrencileri de var Mine’nin. Altı yıldır ders veriyor. Onları bırakması da mümkün değil.

Kılıç, Mine için ne ifade ediyor acaba? "Kılıç, benim için onurdur. Samuraylar’ın onuruymuş, benim için de öyle. Kendi onurum için nasıl davranırsam kılıcıma da öyle davranıyorum. Kılıca saygı duyarım. Onu taşımam farklıdır, başka bir insan dokunduğunda bakışım değişir. Kılıcın üstünden atlayamazsınız. Bunu yaparsanız ’Bir insan olsaydı onun üstünden de atlayıp geçecek miydiniz’ diye sorarlar. Kılıcım sayesinde iç dünyamı geliştiriyorum. Altı yıl önceki Mine’yle şimdiki Mine çok farklı. Geçen yıl dört ay hocamın yanında Japonya’da eğitim için kaldım. Kılıç eğitiminden geçerken inanın tek öğrendiğim, sabırdı. Beni o kadar ağlattı ki, sabretmeyi öğrendim. Bunu da kılıcım sayesinde başardım."
Yazarın Tüm Yazıları