Kendini değil toplumunu düşünen örnek bir cumhuriyetçi

PROF. Dr. Koptagel İlgün’ün ‘Toplum Kalkınmasında Örnek Lider: Hüseyin Köycü’ kitabını okurken, kendini değil toplumunu, çevresini, ülkesini düşünen insanların nasıl unutulmazlık mertebesine eriştiklerini bir kez daha gördüm.

Maddi çıkarlarını düşünmeyen, başkaları için yaşayanların ölümsüzleştiğini gördüm.

Kimdir Hüseyin Köycü?

Koptagel İlgün, ‘Çocukluk Yılları ve Yetiştiği Çevre’
yazısında hem onun kişiliğini hem önemini anlatmaktadır:

‘Hüseyin Köycü, yaşadığı yöreye ve zamana iz bırakmış tarihi şahsiyetlerden biridir. Bu bölümde, onun yaşamöyküsü, düşünce dünyası ve eylemleri ana hatlarıyla ele alınacaktır. Bu yapılırken, Köycü’nün şahsında, dünyanın en önemli coğrafyalarından birinde bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ve gelişim sürecinde, birtakım yerel milli kahramanların ne denli önemli bir rol oynadığı ortaya konulmaya çalışılacaktır.’

Kitabın ikinci yazısı, Eski Devlet Bakanı Önay Alpago’nun.

Alpago, ‘Ben 35 yıldır bir Şenkaya geliniyim’ diye başlayan Önsöz’ünde; bize bir Köycü portresi çiziyor.

Hüseyin Köycü, 1895 yılında Örtülü’de (sonradan Şenkaya adını alır) doğdu.

17 yaşında köye muhtar seçildi, 1913 yılında Aslı Hanım’la evlendi, ilk çocukları Hünsa İlgün de Koptagel İlgün’ün annesi.

Bu akrabalık bağını yazmamın nedeni, insanların aile bireylerine vefa borçlarını ödemelerinin örneği olmaları.

Köycü, muhtarlıktan nahiye müdürlüğüne yükselir. Köycü ve arkadaşları daha 1919 yılında, Örtülü’de eğitim hamlesini başlatırlar.

* * *

KÖYCÜ, ilkokul açar, oyunlar yazar, o oyunlarda yakınlarına rol verir, 80 yıl önce kızların okula gitmesi için çağrıda bulunur.

Sadece uygarlık ve kültür, ruh sağlığı için değildir çalışmaları, beden sağlığı konusunda arayışlara girer.

1934 yılında evine ve halk odasına radyoyu getirir. Böylece köydekiler, günlerce sonra oraya ulaşan gazeteden önce Türkiye’den ve dünyadan haberdar olurlar.

1934’te soyadı kanunu çıkınca, Erzurum Halkevi Köycülük Şubesi Başkanı olduğundan Köycü soyadı verilir.

Köylülere ağaç dikmek için yaptığı çağrıyı okuduğunuzda, yıllar önce TEMA Vakfı’nın çalışmasını öngördüğü kanısına varırsınız.

Bir yere, yıllarca önce bir köye getirmek istediğiniz yenilikler, çağdaş uygarlığın girişimi için yaptığınız girişimler, okul açma, tiyatro kurma gibi işler mücadele etmeden, karşı çıkışlara direnmeden kabul görür mü sanıyorsunuz?

O da dirençle karşılaştı ama yılmadı.

Hizmet tutkusuyla her kademede çalışan onun gibi birinin milletvekili olma isteği çok olağandır. Ama siyaset tarihi ayak oyunlarının meşheridir, o yüzden de DP devrinde listeye alınmaz, bağımsız adaylıkta da seçimi 12 oy farkla kaybeder.

Mücadeleli yaşamı İstanbul ve Erzurum’da basımını gerçekleştirdiği Şenkaya Gazetesi’nde sürer.

2 Temmuz 1957’de bacağı kesilir. 31 Aralık 1958’de İstanbul’da ölür. 5 Şubat 1958 tarihinde Topkapı’da Kozlu Aile Mezarlığı’na defnedilir.

* * *

ŞENKAYA halkı onu unutmaz, rahmetle anarlar, büstü kendi kurduğu Belediye Binası’nın önüne törenle yerleştirilir.

NOT: Dünkü ‘Mozart Yılı ruh haline girdim bile’ yazımda sözünü ettiğim müziğin tedavi edici özelliği konusunda başvuru kaynaklarını öğrenmek isteyenler, blognot bölümüne bakabilirler.
Yazarın Tüm Yazıları