Karamanın koyunu!

İlaçların toksik reaksiyonlarına ya da ilaçlara bağlı hastalıklara son yıllarda eskisinden daha sık rastlıyoruz.

Haberin Devamı

Son 15–20 yılda, sık ve uzun süre kullanılması gereken çok sayıda ilaç, yarattıkları ciddi sağlık tehditleri nedeniyle yasaklandı. Peki bu ilaçlarla ilgili ‘Sonra çıkar oyunu’ tehlikesine karşı ne yapabiliriz?

BAZI hastalıklar var ki, tedavileri ömür boyu devam eder. Mesela hipertansiyon, bazı romatizmal hastalıklar, kolesterol yüksekliği, astım bunlardandır. Kullandığınız ilaçları zaman zaman değiştirebilirsiniz ama genelde kullanımları yıllarca sürer.

Bu tür kronik hastalıkların tedavisinde kullandığımız ilaçlarla ilgili olarak son yıllarda bazı problemlerle karşılaşmaya başladık. Tedaviden kısa ya da uzun bir süre sonra, bu ilaçların daha önce hiç belirtilmeyen bazı zararlı etkileri ortaya çıkabiliyor. Bu etkilerden kimi, hastalarımızın hayatlarını tehdit edebilecek düzeyde olabiliyor. Doğal olarak, hastalarda da bizde de tereddütler, korkular başlıyor.

TEDİRGİNLİK ARTTIKÇA

İlaçların kullanıma verildikleri dönemlerde söz konusu bile edilmeyen bu tür zararlı etkiler hastalarımız kadar biz doktorları da üzüyor, bizde de ciddi bir güven bunalımına, tedirginliğe sebep oluyor. Çoğu hekim, “Bu sorunlar baştan doğru dürüst araştırılmıyor mu? Biliniyor da bize aktarılmıyor, hatta gözden mi kaçırılıyor?” veya “Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu!” deyimini doğrularcasına, “Gerçekten de uzun süreli kullanımın beklenmeyen sonucu olarak mı ortaya çıkıyor?” Sorularına yanıt arıyor.

Benzer sorunlarla bizden önceki kuşakta da karşılaşıldığı biliniyor. Uyku sorunları için hamilelere bile önerilebilen bir ilaç (talidomid), binlerce sakat çocuğun doğumuna sebep oldu. Ama bu tür problemlerin eskiden daha seyrek olduğu kesindir. Öyle görünüyor ki, ilaçların yarattığı toksik reaksiyonlara ya da ilaçlara bağlı hastalıklara son yıllarda eskisinden daha sık rastlıyoruz. Son 15–20 yılda, çok sayıda ilaç (kolesterol ilacı, zayıflama ilacı, romatizma ilacı) yarattıkları ciddi sağlık tehditleri nedeniyle toplatıldı, kullanımları yasaklandı.

GÜVEN BUNALIMI VAR

Bu durumun doğal sonucu olarak, doktorlarda da hastalarda da ilaçlara karşı bir güven bunalımı başladı. Bunun son derece tehlikeli bir gelişme olduğunu düşünüyorum. İlaçlara karşı duyulan güvensizliğin “tuzun bozulması” kadar ciddi bir gelişme olduğu kanaatindeyim. Gelin görün ki, bu ilaçlara her gün yenileri ekleniyor. Mesela yaygın olarak kullanılan bir diyabet ilacının –pioglitazon- mesane kanserine yol açabileceği kuşkusuyla bazı ülkelerde kullanımdan kaldırılması ya da izleme altına alınması bu durumun en son örneklerden biri.

YENİ BİR ÖRNEK!

Uzun süreli kulanım için güvenli bulunarak bize hastalarımıza yazmamız için önerilen – bizim de ilaç otoritelerinin, ilaç kontrol merkezlerinin ve izin veren yasal makamların doğru çalıştığına, yeterli incelemeleri yaptığına güvenerek- sık sık reçetelediğimiz ilaçlardan biri daha, son beş yıldır ciddi biçimde sorgulanıyor: Osteoporoz -kemik yoğunluğunun azalması- tedavisinde kullanılan Bifosfonat grubu ilaçlar. Bu ilaçların 2007 yılından bu yana çene kemiklerinde zayıflamaya –hatta nekrozlara- yol açtığı, diş hekimlerinin bu grup ilaçları kullananlara implantasyon yapmaktan kaçındığı biliniyordu.

FELCİ ARTIRAN İLAÇ

Aradan fazla bir süre geçmeden, Amerikan üniversitelerinden birinde (Washington Üniversitesi) yapılan bir araştırma, bir bifosfonat olan alendronate isimli kemik erimesi ilacını kullananlarda beklenenden daha sık kalp ritmi bozulması ortaya çıktığını gösterdi. Atrial fibrilasyon adı verilen ve yol açabildiği pıhtı atmalar nedeniyle beyin felçlerine bile yol açabilen ritim bozukluğunun bu ilacı kullananlarda %80’leri geçen oranlarda daha fazla görüldüğü anlaşıldı. Atrial fibrilasyon, özellikle yaşı 60-70’i geçenlerde hekimleri en çok korkutan, riski en yüksek ritim bozukluklarından biri olup, yaşlılığa bağlı inmelerin en sık görülen nedenlerinin başında gelir. Bu ritim bozukluğu kasılma işlevini kaybeden kalp boşluklarının içinde pıhtıların oluşmasına ve bu pıhtıların kana karışarak beyin damarlarını tıkamasına sebep olabiliyor.

KANSER TEHLİKESİ

İsterseniz kafanızı biraz daha karıştırıp, canınızı daha çok sıkmaya devam edeyim! Güvenilir bir çok araştırmada gösterildi ki, bifosfonat grubu ilaçlar yemek borusu kanseri riskini de arttırıyor. Bilginin doğruluğu anlaşılınca FDA (Amerikan Resmi İlaç ve Besin Kuruluşu) 2009 yılında bu riski  kabul etmek ve halka duyurmak zorunda kaldı. Aslında bu grup ilaçların yemek borusunu ciddi biçimde tahriş edebildiği, yemek borusu iltihaplarına yol açarak yemek borusunda değişimlere neden olabildiği zaten en baştan beri biliniyordu. Bu yüzden de ilaçları kullanan hastalara “aç karnına almaları, ilacı yuttuktan sonra ortalama bir saat sırt üstü yatmamaları, ayakta ya da oturur pozisyonda kalmaları” öneriliyordu. Ama 15 yıl kadar evvel bu ilaçlarla ilgili ne kanserden ne ritim bozukluğu ne de kemik nekrozundan hiç ama hiç söz edilmemişti.

Haberin Devamı

Hekimler nerede yanlış yapıyor

Haberin Devamı

ÖYLE anlaşılıyor ki, biz hekimler, reçetelerimize yazacağımız ilaçlar hakkında yeteri kadar bilgilendirilmiyoruz. Bilimsel dergilerden, kongrelerden edindiğimiz bilgilerden –bize öğretilenlerden-, daha da kötüsü bizi ziyaret eden ilaç tanıtımı görevlilerinden aldığımız bilgilerle, hastalarımızı tedavi etmeye çalışıyoruz. Ayrıca, ilaç yazmak konusunda da elimizi yeteri kadar sıkı tutmuyoruz! Herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaştığımızda “İlaç kullanmadan çözebilir miyiz?” sorusunu aklımıza bile getirmiyoruz! Doğal tedavi yöntemlerini –modern tıbbın bize öğrettiği doğrulardan hareket ederek- küçümsüyoruz. Çoğumuz bedenin ve ruhun “kendiliğinden iyileşme” gücünün farkında bile değiliz. Ayrıca, her yeni  ilacın, eski ama denenmiş olandan daha iyi olduğunu zannediyoruz.

Haberin Devamı

İlaç yazarken dikkat

İsterseniz biraz daha ileri gideyim; size ilaç yazarken, bırakın “maliyet/yarar ilişkisini”, yazdığımız ilaçların kullandığınız diğer ilaçlarla etkileşimi konusunda bile gereği kadar duyarlı davranmıyoruz. Daha da önemlisi hastalarımıza ilaçların muhtemel yan etkilerini anlatmıyor, onları yeteri kadar bilgilendirmiyoruz. “Doğal ilaçları kullanmayın, bitkisel haplardan uzak durun bunlar karaciğer iltihabı yapıyor!” diyoruz ama, bazı ağrı kesici ilaçların (mesela PARASETAMOL’un) en tehlikeli karaciğer zararlısı olabileceğini, dikkatli ve az kullanılması gerektiğini topluma yeteri kadar anlatmıyoruz. Kısacası ilaç üreticileri kadar, o ilaçları hastalarımıza tavsiye eden biz hekimlerin de eleştirilecek pek çok yanlışı ya da eksiği var.

Haberin Devamı

Bu konu daha çok tartışılır

HER ilaç yasaklanmasında ya da bir ilaçla ilgili her yeni sansasyonel haberde, bizim de halkın da ilaçlara karşı güveni sarsılıyor. Dahası, hastalarımızın biz hekimlere güvenleri de azalıyor. Yazdığı diyabet ilacının mesane kanseri, romatizma ilacının kalp krizi, kemik erimesi ilacının kemik nekrozu ya da kalp ritmi bozukluğu, zayıflama hapının hipertansiyon veya bellek kaybına yol açabileceğini bırakın pratisyen bir hekimi, hekim yetiştiren hcaların bile tahmin etmesi, bilmesi kolay olmasa gerek. Kısacası, “ilaçlara güven” ve “doğal yollarla tedavi” konusu önümüzdeki günlerde sık sık gündeme gelecek gibi görünüyor.

Yazarın Tüm Yazıları