Japonlar ile Çinlileri seviyoruz ama hayvanları katletmelerinden nefret ediyoruz

Geçen haftaki, Japonların yunus katliamı yazısı, hiç abartmıyorum infial uyandırdı. Gelen protesto mesajlarının haddi hesabı yok.

Çatacak, bağırıp çağıracak hedef merci arıyorlar. Ve bir de istek yapanlar var. Japonların Antarktika’daki balinaları katletmesi; Çinlilerin yerlere çarpa çarpa sersemlettikleri kedi ve köpekleri diri diri yüzmesi... Hayvanseverler hepsi yazılsın istiyor. Çünkü bunlar artık birer rivayet değil. O zulüm manzaralarının videoları internette dolaştıkça gaddarlığa duyulan isyan da büyüyor. Evet Çinliler yılda 2 milyon kedi ve köpeği diri diri yüzüp, kürklerini aklınızın almayacağı ürünlerin arasına sokuşturuyor. Japonlar da her yıl bin kadar balinayı lüzumsuz yere öldürüyor. Lüzumsuz, çünkü Japonların balina eti yediği yok. Ancak Japonya’da balina avına ilişmek bir tabu. Resmi söyleme göre, balina demek Japon kültürü demek. Balina avına karşı geliyorsan, gayrı milli bir unsursun. Gayet paradoksal bir durum da söz konusu. Çinliler köpek katlederken, Japonlar balina etinden köpek maması yapıyor. İyi mi?

Kürk mantonuzu, çanta ya da bilmemhangi aksesuvarınızı boşverin. Çocuğunuza aldığınız Çin işi oyuncağa bakın. Sahici gibi duran kedi yavrusu köpek kürkünden yapılmış olabilir.

Uydurmuyorum. Avrupa Parlamentosu’ndan İskoçya milletvekili Struan Stevenson, etiketinde "Hayvan yan ürünü Çin malı" yazılı oyuncak kedinin kürküne DNA testi yaptırıyor ve laboratuvar raporunda şöyle yazıyor: Halis köpek kürküdür.

Stevenson’un AB’nin sağından solundan topladığı başka ucube ürünler de var. 42 adet Alsas çoban köpeğinden yapılmış Berlin’den alınma kürk manto ve dört adet Golden Retriever’dan mamül Kopenhag menşeli taban postu gibi. Ve bunları satın alanlar, ürünlerin evde besledikleri köpek ile akrabalığının farkında bile değil.

Çünkü kürk, takibi zor bir nesne. Kaynağını bulmanız katiyen mümkün değil. Bu haltı yiyenler, kedi ve köpeğin derisini oraya buraya sokuşturanlar da Çinliler. Hayvanlara etik muamele için mücadele veren Amerikan kuruluşu PETA’nın verilerine göre Çinliler, yılda 2 milyon kedi ve köpeği kürkü için öldürüyor. Hem de nasıl öldürüyor! Hayvanlar tıkış tıkış kafeslere yerleştirilip kamyonlarla naklediliyor, kafesler yerlere çalınıyor ve el kadar kediler daha diriyken derileri sırtlarından yüzülüveriyor.

Bir başka videoda rakun köpekleri yerlere çarpılıp sersemletiliyor, sonra ayakları kesiliyor. Hálá canlılar. Baş aşağı bir çengele asıyor, yüzme işlemine geçiyorlar. Hálá canlılar. Çırpınıyorlar. Ağlayamıyorlar. Ama, gözlerinde öyle derin bir ısdırap var ki, anlatamam. Derilerini kaybettikten sonra yürekleri 10 dakika kadar daha atmaya devam ediyor.

PETA’nın mücadelesi sonunda ABD, kedi-köpek kürkünün ticaretini yasaklıyor. Bu sefer Çinliler, Avrupa pazarına yüklenmeye başlıyorlar. Hayvanları canlı canlı kaynar suya attıkları da oluyor.

Hayvan hakları savunucularının kampanyaları sonucu Avrupa Komisyonu geçen yıl 20 Kasım’da kedi ve köpek kürkünün ithalat ve ihracatını yasaklamak üzere bir tasarı hazırlıyor.

Bu iğrenç ticareti yasaklamak için yeterince irade mevcut ama, esas olarak dünyanın bir numaralı kürk ihracatçısı Çin’in, "yaban köpeği", "dağ kedisi" diye etikelediği bildiğiniz sıradan kedi-köpek kürkünü oraya buraya sokuşturmaktan vazgeçmesi gerekiyor.

JAPONYA’NIN MİLLİ BALİNALARI

Mesele kedi-köpekle sınırlı da değil. Çin’deki kürk çiftliklerinde tilki, mink ve tavşanlar da daha farklı bir yöntemle öldürülmüyor. İnsan, sırtına geçirdiği kürkün asıl sahibinin hangi şartlar altında öldürüldüğünü nasıl bilebilir ki.

Tek çözüm, kürk giymekten vazgeçmek. PETA da bunu öneriyor.

Başlıkla dediğim gibi, Japonlar ile Çinlileri seviyoruz ama hayvanları katletmelerinden nefret ediyoruz. Aslına bakılırsa, Çin halkı da nefret ediyor. Ülkenin bazı kesimlerinde köpek eti yense de, Çinliler evlerinde severek kedi-köpek besledikleri için hayvanların hunharca öldürülmesine onlar da dayanamıyor.

Gelecek yıl Pekin’de yapılacak Olimpiyat oyunları sırasında da hayvanlara zulmün uluslararası platformda enine boyuna gündeme gelmesi bekleniyor.

Keşke bir Tokyo Olimpiyatı olsa da balinaların akıbeti de gündeme gelse. Ayrıca Japonlar da balina avından nefret etse.

Son aylarda dünyanın dört bir yanındaki Japon temsilciliklerinin önünde protesto gösterileri yapılıyor. Hayvanseverler "Japonya’yı seviyoruz ama, balina avından nefret ediyoruz" pankartları taşıyor.

Çünkü Antarktika’daki Güney Okyanus Sığınağı’nın balinaları, Japonların yüzer balina fabrikası Nisshin Maru gemisindeki balıkçılar tarafından öldürülüyor. Daha doğrusu öldürülüyordu. Gemide çıkan yangın, bir mürettebatın ölümüne neden olup makine dairesinde de hasara yol açtığı için Japonlar sezonu erken kapatmak zorunda kaldı. 505 adet minke balinası ile türü tükenme tehlikesinde olan fin balinalarından üç adet avlayıp, eksik kotayla dönüş yolunu tuttular. Gelecek yılki rakamları da veriyorlar: 935 minke balinası, 50 adet de fin balinası.

Japonların balina avı tamamen yasa dışı. 1946 yılında kurulan ve Japonya dahil 73 üyesi bulunan Uluslararası Balina Avcılığı Komisyonu 1986 yılında moratoryum ilan edip avı tamamen yasaklamıştı. Bilimsel amaçlı av ise istisna tutulmuştu. İşte Japonya bu istisnaya sığınıp bilimsel amaçlı avlandığı iddiasında. Antarktika’da tam 29 gün süreyle, Nisshin Maru’ya karşı tazyikli su duvarı gibi yöntemlerle engelleme eyleminde bulunan Greenpeace’in Esperanza gemisi mürettebatını da tacizle, bilimsel araştırmaları bloke etmekle suçluyorlar.

GERÇEK VATANSEVER AVCIDIR!

Komisyonun bu yılki toplantısı, mayıs ayı sonunda Alaska’da yapılacak ve Japonya, moratoryumun kaldırılması için bastıracak. Başta Danimarka olmak üzere Japonya’yı destekleyen bazı üyeler olduğu biliniyor. Bu toplantı sonunda balinaların akıbeti de belli olacak.

Peki Japonlar balina avlamaya neden bu kadar meraklı? Greenpeace’in Japonya Direktörü olan yazar Jun Hoşikava’nın anlattığına göre Japonlar, balina avı yüzünden ülke imajının zedelendiğini fark etmeye başladı. Bu avın milyonlarca dolara mal olduğunun da farkında. Ancak resmi söyleme göre balina, Japon kültürü ve mutfağının bir parçası olduğu için, ava karşı çıkmak gayrı milli bir tutum olarak algılanıyor. Gerçek bir Japon vatanseverin balina avından yana olması gerekiyor. Bu yüzden Japon medyası da milliyetçileri kızdırmamak için balina avına pek ilişmiyor.
Japonların balina etine pek bayıldığı da yok. Halkın yüzde 95’i ya hiç yemiyor, ya da nadiren yiyor. Ucuz, ancak kuru ve sert olan balina etini genç kuşak ağzına koymuyor.

Peki ne yapıyorlar o kadar balina etini? Bir iddiaya göre 4 bin ton et dondurulmuş vaziyette bekletiliyor. Bir iddiaya göre de yüklü miktarda etten köpek maması yapıyorlar.

á Kaynaklar: PETA ve Greenpeace. Görüntü ve bilgiler bu kuruluşların web sitelerinde.

Geçmiş bir protestonun duyurusu

Çin’deki kedi ve köpek katliamı Türkiye’de de protesto edilmiş. Benim haberim yoktu. İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Ahmet Kemal Şenpolat’tan gelen mesaj sayesinde öğrendim. Hayvan Hakları Türkiye Aktif Güç Birliği Platformu (HAYTAP), dünya ile aynı günde, 13 Şubat 2007’de Çin’in Ankara’daki büyükelçiliği ve İstanbul’daki konsolosluğu önünde protesto gösterisi düzenlemiş. Devasa Çin’i protestonun sloganı da şu: "Var mısınız yel değirmenleriyle savaşmaya?"
Yazarın Tüm Yazıları