İstanbul'da Ramazan

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

Bugün Ramazan ayının ilk günü. Gelen Ramazan'sa, ‘‘hoş geldi!''

Eski deyimiyle ‘‘şehr-i ramazan'', yani Ramazan ayı bir ibadet ayı olarak bilinir. Ramazan'ın şehr-i sıyam veya şehr-i savm diye anmaları bundandır. Malum, savm ve sıyam oruç anlamına gelen iki Arapça kelime. Türkçesi, bu ay oruçla özdeşleşmiş.

Şimdi bir gözlemimi aktarayım. Son yıllarda, özellikle kentli genç kesim arasında, oruç tutmak adeti giderek yaygınlaşıyor. Bunun yobazlıkla, irticayla falan yakın uzak ilişkisi yok. Dini bir konuda modadan söz etmeyecek kadar terbiyeye dikkat ettiğimden bunu bir tür halk İslamı'na -bilim adamlarının ‘‘Volk Islam'' dediği kavrama- dönüş olarak niteliyorum.

Bu yıl da Ramazan ayında oruca yaygın bir biçimde rastlayacağımızdan hiç şüphem yok.

* * *

Oruçla bağlantılı olarak, Ramazan ayı geçmişte hep bir yiyecek-içecek festivaline dönüştürülmüş.

İftar yemekleri en mütevazı konutlarda bile birer ziyafete benzetilmiş. Hele zengin evlerde bunlar müthiş birer gastronomik gösteri olmuş.

Bu konudaki sayısız hikayeyi burada tekrarlayacak değilim.

Biz son zamanlarda bu geleneğin giderek söndüğünü görüyorduk. Oysa şimdi olaylar tersine dönmüşe benziyor. Oruçlu insanlar, hele bir de kentli ve uygar olunca, iftar yemeklerinin daha güzel, daha şık olmasını istiyor. Sofralar daha özenle kuruluyor. İftar ziyafetleri bunları hazırlayan kurumlar arasında bir tür gastronomi yarışına dönüşüyor.

* * *

Ramazan ayı yeme içme dışında bir de eğlence vesilesi imiş. En azından anı kitaplarında böyle yazıyor.

Direklerarası çok söylenen bir yer. Fatih, Şehzadebaşı, Laleli, Beyazıt, Sultanahmet, Ayasofya, Eyüp, Mahmutpaşa, Sultanselim camilerinin yakınlarındaki kahvehaneler dolup taşarmış. Çubuk, nargile, kahve içilip sohbet edilirmiş.

Tavukpazarı'ndaki semai kahvelerinde eğlenilirmiş.

Şehzadebaşı'ndaki Direklerarası'nda kukla, karagöz, ortaoyunu sergilenirmiş...

Bütün bunlar artık geçmişte kalmış eğlenceler.

Zaman hükmünü icra etti. Şimdi başka türlü eğleniliyor. İyi mi, kötü mü diye bir yargı yürütmek bana düşmez.

Ama bu, bir tesbiti dile getirmeme engel değil. Eğlence artık Ramazan ayının tekelinden çıktı. Utanmasam, deliye her gün bayram diyeceğim!

Bir Yıldız’ın ardından

Türk pop müziğinin gözde bir sanatçısı Ebru Gündeş'in beyin kanaması geçirmesi, geçtiğimiz haftanın önemli gündem maddelerinden biriydi. Hürriyet de dahil olmak üzere birçok gazete haberi birinci sayfasından verdi. Televizyonlar haberi birinci sırada duyurdu. Fikri takip kuralı çalıştı.

* * *

Bundan bir yıl önce, çok benzer bir biçimde, ses dünyamızın çok önemli bir yıldızını, Zehra Yıldız'ı yitirmiştik. Almanya'da opera sahnelerini fethederken birden kader onu bulup çok genç bir yaşta aramızdan almıştı.

Onun ölümünü duyduğum andaki acıyı herhalde bir ömür boyu unutamayacağım. Zehra benim çok sevdiğim birisi olduğu için değil sadece. Asıl acı veren, Türkiye'nin uluslararası sahnede büyük bir oyuncuyu kaybetmiş olmasıydı. Zehra Yıldız, Leyla Gencer'den sonra opera dünyasına adını yazdırmakta olan bir başka ‘‘diva''ydı. Dürüst olmam gerekirse, bütün bunların ötesinde, büyük bir sesi, büyük bir opera sanatçısını bir daha duyamayacak olmanın bencil acısını da hissettiğimi asla saklayamam.

* * *

O günden bu yana Türk operası Zehra'nın adını yaşatmaya çalıştı.

Bunda önce bir başka opera sanatçısı olan eşinin büyük bir payı var. Sonra da desteklerini hiç esirgemeyen arkadaşlarının tabii. Bir de bu işlere sponsorluk yapanları, mali destek sağlayanları anmak gerek.

Bu yıl da Zehra Yıldız, adına kurulan kültür ve sanat vakfı aracılığı ile sahnelerde anılacak. Bunu mümkün kılan bütün vakıf bağışçılarına ve geceyi himayesi altına alan Kültür Bakanı İstemihan Talay'a gönülden teşekkürler...

Bu yılki anma töreni vesilesiyle, dünyanın en önde gelen sopranolarından birisi, Katia Ricciarelli, Atatürk Kültür Merkezi'nde cumartesi günü bir konser verecek.

Böyle bir sanatçıyı dinlememek, ayağa gelmiş olağanüstü ve olağandışı bir fırsatı tepmek olurdu zaten. Ama bütün bunların arkasındaki manevi motifleri görünce, hiçbir sanatsever bu konseri asla kaçıramaz.

* * *

Astronomiye aşina olanlar bilir. Evrenin dört bir yanına dağılmış olan yıldızlar, gerçekte sönmüş bile olsalar, dünyaya olan uzaklıklarıyla doğru orantılı olarak ışıklarını bize göndermeye devam ederler.

Zehra Yıldız şimdi çok uzaklarda. Evrenin sadece onu yaratan Ulu Mimarı'nın bildiği bir yerde. Ama o da, tıpkı diğer yıldızlar gibi, ses dünyasının büyük icracıları yoluyla ışığını bize göndermeye devam ediyor.

Ölümsüzlük bu değilse, nedir acaba?

Şişli Belediyesi'ne teşekkür

Gazeteci, daha doğrusu köşe yazarı, son yıllarda her şeyi eleştiren birisi olarak görülmeye başlandı. Doğrusu eleştiri gazeteciliğin özünde var. Bunu inkar etmek imkansız. Tıpkı habercilikte kötü haberin haber olması gibi, köşeyazısında da kıyasıya eleştiriler alkış alıyor. Hatta insaf ve terbiye sınırlarının aşılması bile buna engel değil. Böyle durumlarda bile daha güçlü alkış almak mümkün.

Oysa ben, işimizin önemli bir parçasının da yapılan iyi işlere kamu adına teşekkür olduğunu düşünenlerdenim. Nasıl kamu adına eleştiri yapıyorsak, kamu adına da teşekkür bizim boynumuza farz.

Yıllardır Mecidiyeköy'deki yolun hem üstünden hem de altından geçer giderim.

Üst yolda seyrederken fazla sorun yok. Ama alt yol, yakın zamana kadar, tam bir kabus gibiydi. İnanın içime afaganlar basmaktaydı. Buna tıp dilinde ‘‘klostrofobi'', yani kapalı yerden korkma duygusu diyorlar.

Aylar önce, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Mecidiyeköy'den geçen çevre yolu bağlantısının bulunduğu yolun altını tertemiz ve gönül ferahlatıcı biçimde boyamaya karar verdi.

Marshall boyaları bu işe sponsor oldu. Büyükşehir Belediyesi projeyi destekledi. Ali Müfit Gürtuna, Mustafa Sarıgül ile birlikte ilk fırçayı vurdu.

* * *

Bugün burası pırıl pırıl bir yer.

Emeği geçen, destek veren herkese bir İstanbullu olarak teşekkür ediyorum.

Bu arada Ali Müfit Gürtuna'nın o zaman verdiği bir sözü de hatırlatayım.

Büyükşehir Belediye Başkanı, ‘‘kentin bütün ana arterlerinin fotoğraflarının çekildiğini, bunların daha sonra estetik heyetin gözetiminde mimari açıdan masaya yatırılıp nasıl bir düzenleme içine girileceğinin kararlaştırıldığını'' söylemişti.

Acaba Büyükşehir Belediyesi bu konuda ne yaptı? Merak ediyorum doğrusu.

Yazarın Tüm Yazıları