İstanbul’a Michelin yıldızlı restoran

Bebek Otel’in efsane restoranı Les Ambassadeurs derin uykusundan uyanıp muhteşem bir geri dönüş yaptı.

Görkemli dönüş aslında iki sene önce Four Seasons Oteli’nin İtalyan şefi Carlo Bernardini’nin transferiyle başlamıştı. Bernardini’nin sihirli yönetiminde başlayan yavaş ama istikrarlı yükseliş Michelin yıldızlı Manola Allochis’in misafir şef olarak bir haftalığına gelmesiyle zirveye fırladı.

Michelin yıldızlı bir şefi misafir ettiklerini duyup da, Bebek Otel’in işletmecisi Güngör Su’nun nazik davetini geri çevirmem olanaksızdı.

Michelin yıldızı, Michelin restoran rehberi tarafından çok kısıtlı sayıda restoranlara verilen bir rütbe.

Bir Michelin yıldızı "kategorisinde çok iyi bir restoran", iki Michelin yıldızı "tekrar ziyaret etmeye değer mükemmel bir mutfak", üç Michelin yıldızı ise "Özel bir seyahate değecek kadar olağanüstü bir mutfak" anlamına geliyor.

Michelin yıldızlı restoranların tüm dünyadaki toplam sayısı 1593. Bunlardan sadece 50’si üç yıldıza sahip.

Michelin Fransa’dan çıkmış bir rehber. Dolayısıyla en fazla Michelin yıldızlı restoran da Fransa’da. Toplam 620 Michelin yıldızına sahip Fransa’yı 255 yıldızla İtalya takip ediyor.

Türkiye’de Michelin yıldızlı restoran yok. Bebek Otel, Les Ambassadeurs’un misafir şefi tek Michelin yıldızlı Manola Allochis, İtalyan bir şef.

İtalya’nın mutfağı ve şaraplarıyla ünlü Piemonte bölgesinden. Piemonte’nin dünya gastronomisine en değerli hediyesi ise beyaz trüf mantarı. Dünyanın en lezzetli mantarı kabul edilen ve kilosu 4-5 bin dolara kadar çıkan beyaz trüfün en iyisi Piemonte’den çıkıyor.

Allochis beyaz trüfü, yemeklerin çoğunda cömertçe kullanmıştı. Cömertlik trüf yemeklerimizin üzerine rendelenirken de devam ettiği için beyaz trüfe fazlasıyla doyduk.

Yemeklerle birlikte sunulan Piemonte şarapları Babil Şarapçılık tarafından ithal edilen ve Türkiye’de sadece butik otellerde bulunabilen Lodali şaraplarından oluşuyordu. İtalyan kırmızı şaraplardan en iyisi tabii ki Barolo olanıydı. Ama içki açısından akşamın en büyük yıldızı bence pembe köpüklü şarap Rotari’ydi.

Rotari, Fransız şampanyalarını aratmayan hatta çoğundan üstün lezzeti çok daha uygun fiyata sunması açısından da dikkat çekiciydi.

Yemeklerin ise hepsi ayrı birer yıldızdı ama "Şef Manolo’nun Sosu Eşliğinde Ton Balığı ile Doldurulmuş Süt Dana Filetosu", hem yaratıcılık hem de lezzet şaheseriydi.

Üç Michelin yıldızlı Enoteca Pinchiorri’de şef olarak kazandığı deneyimini, restoran işletmecisi kardeşi Rossano Allochis ile birlikte açtığı ve Michelin yıldızı kazanan Il Vignetto D’Alba’da devam ettiren Manola Allochis’in Türkiye’ye taşıdığı mutfağı merak ediyorsanız, ayın 11’ine kadar vaktiniz var.

BilimStar İstanbul’u bilim başkenti yapmalı

Haber 1: İstanbul 2012 Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmak için yine aday oldu.

Haber 2: Kopenhag, Paris, Turin ve Wroclaw, Avrupa Bilim Forumu’nun ev sahipliğini yapmak için aday oldular.

Haber 3: British Council ile ODTÜ Toplum ve Bilim Merkezi, Popstar yarışmasının Bilimstar versiyonunu düzenleyeceklermiş.

Birinci haberi okuyunca, yine mi dedim. Olimpiyat stadı rezaletine ve her yıl seçmelerden boynu bükük bir şekilde dönmemize rağmen akıllanmadık mı?

İkinci haberi okuyunca, üzüldüm. Olimpiyatlara, Erovizyon’a ev sahipliği yapmak için harcadığımız enerjinin onda birini böylesi prestijli bir etkinliğe ev sahipliği yapmak için harcamamış olmamızdan utandım.

Olimpiyatlar İstanbul’da yapılsın diye takla üstüne takla atan Türkiye’nin İstanbul’un bilim başkenti olması için kılını kıpırdatmamasının nedeni de aynı, dünyanın bilim başkentinin seçiminin Türkiye’de haber olmamasının da.

Biz bilime önem vermiyoruz, bilimi konuşmuyoruz... Eğer BilimStar programı başarılı olursa, toplumda bilime karşı ilgi artar. BilimStar’ın yapımcılarını çok ağır bir sorumluluk bekliyor. Türkiye’nin geleceğini belirleyecek önemde bir program yapımına girişiyorlar.

Yarışmacıların ve jüri üyelerinin çok iyi seçilmesi gerekiyor. Eğer bu seçimler doğru yapılırsa, format da doğruysa bilimli ve aynı zamanda eğlenceli bir yarışma programı çıkar ki ortaya, bu da bilimin nihayet Türkiye’de de popülerleşmesi demektir.
Yazarın Tüm Yazıları