İsmet Solak: Herkes kendi işini en iyi yapsa...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Türk milletinin kararlılığına hayran oldum. Demokrasinin gözü aydın. Dün sabah, saat 07.00'de sandık başına gittim. Sandık Kurulu gelmeden seçmenlerin kuyruğu merdivenlere uzanmıştı. İşte buna, demokrasi kararlılığı denir.

Bu ülkede büyük adaletsizlikler, çarpıklıklar yaşanıyor. Her şeye rağmen, ülkeyi ayakta tutan bu kararlılık var. Oyumu kullanıp büroya döndüğümde, görevimi yapmanın huzurunu yaşadım. Sade kahvemi yudumlarken, Prof. Temel Yılmaz'ın geçen haftaki sözlerini hatırladım:

‘‘Herkes, her şeye kızıp bağırıyor. Herkes, her konuda yorum yapıp kafa patlatıyor. Oysa, herkes kendi işini en iyi yapsa, bize yeter de artar!’’

Ne kadar doğru. Prof. Yılmaz'ın çalışma temposunu ve ilgi alanlarını yakından görseniz, siz de hak verirdiniz. Ben bu temponun yakın tanığıyım.

Hayatımın akışını etkileyen yoğun bir mücadelenin içinde yıllardan beri birlikteyiz. Temel Hoca'nın çalışma temposu dayanılır şey değil; ne gecesi var, ne gündüzü... Tüm mesaisi diyabetle mücadele ve diyabetlilere yardım.

* * *

Türkiye Diyabet Tedavi ve Eğitim Vakfı'nı bir avuç insan kurduk. Ve İşe sıfırdan başladık. Çok yol aldık. Hoca, ‘‘Henüz yolun başındayız’’ diyor. Geçen hafta NTV'de, Prof. Temel Yılmaz ve Doç. Şükrü Hatun'la beraberdik. Programdan sonrası aldığım telefon ve fakslar, gündeme ne kadar yararlı bir konu getirdiğimizi gösterdi. Vakfımızın Sosyal Komite Başkanı Canan Talu'ya gelen telefonlar da bunu kanıtlıyordu.

Vakfın ilk işi diyabetli çocuklar için yaz kampı açmak olmuştu. Diyabetle Güzel Yaşam Yaz Kampı'na ben, ‘Şeker Kampı’ demiştim. Çok tutmuştu. Kampa katılan çocukların iç dünyalarını dizi yapmıştım. İlk bölüm yayınlandığı gün, Ertuğrul Özkök yoldan aramıştı. Söyledikleri kulaklarımda çınlıyor:

‘‘İsmet, beni sabah sabah ağlattın vallahi. Bu mücadeleni bırakma, her zaman biz de sana destek oluruz. Ne gerekirse doğrudan bana söyle.’’

Yıllar içinde bazı önemli dertlerimizi, Özkök'e taşıdık. Hep yardımcı oldu. Diyabetle Yaşam Dergisi'ni bayilere Yaysat dağıtıyor. Bu bizler için çok önemli adımdı. Bu yıl, İstanbul'da yapılacak Diyabet Kongresi'ni izlemek için dünyaca tanınmış gazeteciler ve yazarlar gelecek. Medya grubuna da ben ev sahipliği yapacağım. Onları bir gün, Hürriyet'te ağırlayacağız.

Bunlar, ülke için de önemli şeyler. Geçen hafta SSK Genel Müdürlüğü bir genelge yayınladı. Diyabetli hastalara kan ölçüm aletleri ve yeterli sayıda ölçüm çubukları bedelsiz sağlanacak. Bu, uygar anlayışın devlete ulaşması demekti. Çağdaş ülkelerle Türkiye artık örtüşüyor. Bu kararın ardında başta Cumhurbaşkanı Demirel'in yakın ilgi ve desteği yatıyor. Başbakan Ecevit'in, eski Çalışma Bakanı Prof. Nami Çağan ile eski Maliye Bakanı Zekeriya Temizel'in bu soruna sahip çıkmaları yer alıyor.

* * *

Düşünün... Bir çocuğa, istediğiniz gibi davransın ve yaramazlık yapmasın diye neler söylersiniz? ‘‘Uslu durursan şeker ve çikolata alırım’’ derken, yaramazları yola getirmek için de, ‘‘Bak doktora götürüp, iğne yaptırırım ha!’’ demez misiniz? Peki, hem şeker veya çikolata yiyemeyen, hem de her gün kendi tenine kendi eliyle en az iki, üç, hatta dört kez iğne yapan bu çocukları hiç aklınıza getirdiniz mi? Şeker çocukların her gün kan şekerini ölçerek vücut dengelerini görmeleri hayati bir konu. Aksi halde, hastaneye yatıp devlete daha büyük yük getirirler.

Türkiye'de yüzde 3-4 oranında şeker hastası olduğu saptandı. 60 milyon insanımızın en az iki buçuk milyonu diyabetli. Ya hastalığını bilmeyenlerin sayısı! Yurt çapında tarama yapılsa bu oranda patlama olabilir. Velhasıl, Prof. Yılmaz ve ekibi kendi işlerini en iyi yapmaya çalışıyorlar.

Türk halkı da, seçim işini en iyi yapmaya çalıştı. Helal olsun!



Yazarın Tüm Yazıları