İşçi ucuz, kalite yüksek ama kapasite yüzde 25

PİRE Limanı'na demir atmış Samsun gemisinden haberlere devam.

Posidonia 2002 Fuarı'nın ilk günü Türk standını ziyaret ediyoruz. Girişe oldukça yakın, iyi konumlanmış aydınlık bir stand. Sol taraftaki komşumuz Güney Kıbrıs.

Tam yanına düşmemizi ‘‘küçük bir kasıt olabilir’’ diye değerlendirenler de var. Standın bir köşesinde Tuzla Tersaneler bölgesinin büyük posteri, diğer köşesinde Boğazlar'da deniz trafiğini kontrol edecek VTS sisteminin maketi.

Sabahın erken saatlerinde standı ziyaret edenlerden bir tanesi de Yunanistan Denizcilik Bakanı George Anomeritis.

Daha önce Tarım Bakanlığı yapmış olan Anomeritis, Türk-Yunan dostluğu için yıllardan beri çaba harcayan bir politikacı.

Abdi İpekçi ödülü sahibi.

Yunanistan'da cunta döneminde tam 145 yıl hapse mahkum olan Anomeritis, aynı günün gecesi de Samsun gemisinde verilen resepsiyonu kaçırmıyor.

Fuara dönersek, Türkiye standında Gemi İnşa Sanayicileri Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Nermi Nigiz ile konuşuyoruz.

Nigiz gemi inşa sanayiyle ilgili şöyle bir tablo çiziyor:

‘‘İşçilik ucuz, kalite yüksek ama kapasite 2001 yılı itibariyle ortalama yüzde 20.’’

RAKAMLAR ÇELİŞKİLİ

Başlıkta kapasite yüzde 25 derken bir hata yaptığımı sanmayın.

Kapasite konusunda rakamlar hayli çelişkili.

Nigiz kapasite yüzde 20 derken, Gemi İnşa Sanayicileri Birliği eski yönetim kurulu başkanı Kenan Torlak yüzde 40 diyor. Nevzat Kalkavan'a göre bu rakam yüzde 50.

Elimin altındaki ‘‘Gemi İnşa Sanayi’’ Dergisi'nin haziran sayısında karşıma çıkan rakamlar daha farklı.

Türk Loydu Yönetim Kurulu Üyesi Ali Eser, ‘‘Yıllık inşa kapasitesi 500 bin ile 600 bin DTW. Ancak verilere bakıldığında kapasite kullanım oranı yüzde 15-20'lerde patinaj yapıyor’’ diyor.

Bir sayfa ötede Gemi Mühendisleri Odası Genel Başkanı Metin Koncavar, kapasite kullanımının yüzde 25 gibi düşük bir seviyede seyrettiğini söylüyor.

Rakamların farklı olması nedeniyle ben ortalamayı yüzde 25 kabul ettim.

Peki her şey iyi de kapasite neden düşük?

Nigiz, Torlak ve Kalkavan'dan dinlediklerime göre, teminat ve finans sorunları, diğer ülkelerdeki teşvikler kapasitemize darbe vuran faktörler.

Mesela, 2001 yılında toplam bedelleri 840 milyon doları bulan çeşitli tipteki 60 adet geminin kesin sipariş sözleşmesi teminat verilmemesi nedeniyle başka ülkelere gitmiş.

Teşvik konusunda ise Çin örneği veriliyor.

Çin, devlet teşvikiyle 27 bin tonluk gemiyi 13.5 milyon dolara mal ediyor.

Oysa biz aynı gemiyi 21 milyon dolara inşa edebiliyoruz.

Kapasitenin artırılması meselesi önemli çünkü gemi inşa sanayi önemli bir istihdam yaratıyor.

Çünkü kapasite yüzde 100'e ulaştığı takdirde bu 40 bin kişinin daha çalışması demek.

Atina'da Turmepa'ya çok özel ilgi

POSİDONİA 2002 açılışından tam bir gün önce Yunanistan'ın Temiz Deniz Derneği Helmapa 20'nci yıldönümünü kutluyor.

Atina'nın göbeğindeki konser salonundaki törene Samsun gemisinin yolcuları da davetli.

Törende Turmepa Başkanı Eşref Cerrahoğlu'na ve ayrıca Denizcilikten Sorumlu Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu'na özel bir plaket veriliyor. Hatta törende konuşan ABD'nin Atina Elçisi Helmapa-Turmepa işbirliğini örnek gösteriyor.

İki dernek arasındaki işbirliği ve dayanışmanın mimarı, bey yıl önce vefat eden Yunanlı armatör Livanos.

Helmepa'nın kuruluşuna önayak olan Livanos aynı şekilde 1994 yılında Turmepa'nın kurulmasını sağlamış.

Bu arada Eşref Cerrahoğlu'ndan dünyadaki diğer sekiz Deniz Temiz Derneği'nin aynı federasyon çatısında birleştiği haberini alıyoruz.

İngiltere, Filipinler, Uruguay, Yunanistan, Türkiye, Avustralya, Güney Kıbrıs ve üç gün önce kurulan Körfez ülkelerinin dernekleri aralık ayında, bir ihtimal İstanbul'da toplanacaklar.

Federasyonun başkanı da kura ile seçilecek.

Açlık ve gıda güvencesi için Roma zirvesi

DÜNYA Gıda Zirvesi 10-13 Haziran tarihleri arasında Roma'da yapılıyor.

1996 yılından bu yana ilk kez yapılan zirvenin daha önce 5-9 Kasım 2001 tarihleri arasında yapılması planlanmış ancak 11 Eylül nedeniyle hazirana ayına ertelenmişti.

Roma'daki zirveye, devlet başkanları dahil 185 ülkenin üst düzey yöneticilerinin katılması bekleniyor.

Peki zirvenin amacı ne?

Şöyle özetleyebilirim: ‘‘Yetersiz beslenmekte olan insan sayısının en geç 2015 yılında şimdikinin yarısına indirilmesi...’’

Türkiye'de günlük politikanın kısır döngüsü içersinde yaşadığımızdan belki dünyada açlığın ne denli büyük boyutlarda olduğunun farkında olmayabiliriz.

Ama gerçek şu: Her gün 24 bin kişi açlıkla ilgili bir sorundan ötürü ölüyor.

1996 verilerine göre, dünyada 840 milyon kişi kronik açlıkla boğuşuyor.

Hatırlatmakta yarar var, bu sayı dünya nüfusunun yedide biri.

ABD ile ilgili ilginç bir rakam: Amerikan Tarım ve Ekonomik Araştırma Dairesi'nin 1999 verilerine göre 31 milyon Amerikalı'nın gıda garantisi yok. Bu şu anlama geliyor ya açlar ya da bir sonraki öğünü yiyip yemeyeceğini bilmiyorlar. Üstelik bu sayının 12 milyonu çocuk.

ABD gibi zengin bir ülkede açlık bu denli büyük sorun ise artık Afrika'yı siz düşünün...

Şimdi gelelelim Türkiye için zirvenin önemine...

Dünyadakı açlığın yanısıra zirvede ele alınacak ikinci önemli konu gıda güvenliği.

Hormonlu meyveler ve zehirli yeşil biberler meselesinin günlerce tartışılmasına rağmen Tarım Bakanlığı özellikle tarım ilaçları kalıntılarıyla ilgili doyurucu bir açıklama yapmış değil.

Geçenlerde Mersin'de katıldığım Yaş Meyve ve Sebze Sempozyumu'nda çiftçinin eğitimsiz olduğu ve kimyasal tarım ilaçlarını gelişigüzel kullandığı akademisyenler tarafından kabul edilmişti.

Oysa bildiğim kadarıyla BM Tarım ve Gıda Örgütü FAO'nun çiftçileri eğitme programı var.

Türkiye pekálá bundan yararlanabilir.

Öğrendiğime göre Roma'ya Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp başkanlığındaki altı kişilik bir bakanlık ekibi katılıyor. Ekibin içinde gıda güvenliğinden sorumlu Dr. Hüseyin Sungur da var.

FAO'nun özel davetlisi olarak dört günlük zirveyi izleyeceğim ve oradaki bilgileri özellikle gıda güvenliği konusunda olanları sizlere aktaracağım...
Yazarın Tüm Yazıları