İlk polis Tanrı’dır

Özdemir İNCE
Haberin Devamı

Can Yayınevi'nin çevirmem için, 1981 yılı sonlarında bana gönderdiği kitabı, bu yazıya adını veren cümleye gelinceye kadar, henüz çevirmeye karar vermemiştim. ‘‘Tarihin ilk polisi olan Rab’’ her şeyi yerine oturttu.

Kitabın adı: Karar Gecesi

Yazarı: Michel del Castillo.

‘‘Şunu biliniz ki polis eğilimli pek az polis vardır. Çocukluktan başlayarak düzen'in çağrısını duyan demek istiyorum... Düzen ya da uyum, sözcük pek önemli değil, pek az insanda bir tutku durumuna gelir. Öteki tutkular kadar ödünsüz ve yakıcı... Eğer bazen başarıya ulaştıysam, tutkuyla düzen istememdendir. Bazı budalaların sandıkları gibi toplumsal düzen değil: Mutlak düzen, kesin barış.’’

Mutlak düzen, yani Tanrısal düzen.

Romancının bu saptaması hiç de roman sanatına özgü bir yargı değil. Tanrı da, polis de yasayı korurlar. Bundan dolayı Tanrı da polistir. Ama burada bir ikilem çıkıyor: Yasayı koruyan polis Tanrı mıdır? Toplumsal düzenden ötesini, mutlak düzeni isteyenler böyle bir vehme kapılabilirler. Ve bu vehim de polisin saptığı sapkınlık noktasıdır.

Bilirsiniz: İnsanlığın atası Adem'in iki oğlu vardır: Kabil ve Habil. Kabil çiftçi, Habil çoban olur. Kabil ve Habil yaptıkları işin ürünlerinden babalarına armağan (‘‘Taktime’’) getirirler. Adem, Kabil ve armağanına ilgi göstermez, Habil ve armağanıyla ilgilenir. Bunun üzerine, Kabil öfkelenir ve kardeşi Habil'i öldürür. Öfkenin nedeninin bir kadın olduğu safsatası da vardır ama doğru değildir.

Bunun üzerine Rab (Tanrı) Kabil'e sorar: ‘‘Kardeşin Habil, nerede?’’ Kabil bu soruyu yanıtlar: ‘‘Bilmiyorum: Kardeşimin bekçisi miyim ben?’’ Bunun üzerine Tanrı konuşur: ‘‘Ne yaptın? Kardeşinin kanının sesi topraktan bana bağırıyor.’’

Bu konuşma Tevrat'ın Tekvin bölümünün 4. babında yer almaktadır.

Tanrı, Tanrı olduğuna göre Kabil'in niyetini, ne yapacağını biliyordu, bilmesi gerekirdi. Bu nedenle Kabil'e ‘‘Kardeşin Habil'e ne yapacaksın?’’ diye sorsaydı bu cinayet işlenmezdi.

Tanrı, Kabil'e ‘‘Kardeşini öldürdüğünü biliyorum, seni onu öldürürken gördüm’’ de demiyor. Ama, ‘‘Kardeşine ne yaptın?’’ diye sorarak, onun pişmanlığını azdırarak, onu deliliğe zorlayarak kaçak katili her yerde izleyen gözü somutlaştırıyor. Bu soru ve bu göz tam anlamıyla ve bütünüyle polise özgüdür.

*

Karar Gecesi'nin kahramanı Avelino Pared ‘‘polis’’i iki sınıfa ayırır: Mesleğiyle ve mesleği için yaşayan metafizik polis ve yalnızca karın doyurmak için bu mesleği seçmiş olan ‘‘akıl’’ polisi. Kişiliğinde rahip ve eğitimciyi birleştiren kişidir metafizik polis. Ona göre, toplumun ve bireyin çürüyüp yıkılışı, örnek bir adalet anlayışına dayalı sarsılmaz bir düzen bulunmayışından kaynaklanmaktadır. Kaynağında hümanizma bulunmayan bir düzen anlayışından zorunlu olarak bir büyük engizisyoncu ve Franco tipi yöneticilerin çıktığını görmezlikten gelerek, yalnızca düzen adına ‘‘düzen için düzen’’ adına hizmet yapmaktadır.

Avelino Pared'e göre, gerçek polis acımayı, acıma denen iğrenç yanılgıyı bilmemek zorundadır. Polisin istediği düzendir, yani adalet. Oysa, merhamet ve iyilikseverlik düzensizliği doğrudur.

Avelino Pared, kendince, gerçek polisi tanımlar: ‘‘Öyle davranmalı ki, insanlar boyun eğmek istesinler; işte gerçek polisin ülküsü. Ne mutlu ki, insanların özgürlük yüküne artık katlanamayacakları ve özgür olmak istemeyecekleri bir çağa yaklaşıyoruz. O zaman polisin saati çalacak. Onun dingin gözünden hiç kimse kaçmayı tasarlayamayacak. Sonunda barış gerçekleşecek.’’

*

Karar Gecesi! Kuşkusuz yargıcın karar gününden önce geçirdiği gece değil, Tanrı'nın son gecesi, Mahşer Günü'nden önceki gece; ertesi gün Kıyamet Günü ölüler dirilecekler ve hesap verecekler.

Polislik mesleği gizemli bir meslek, neredeyse bir dinsel tarikat, bir manastır düzeni. Tarihin ilk polisi olan, bu mesleğin kurucusu olan Rab şu mesleki ilkeyi geliştirmiştir: Bilinen şeyler hakkında sorguya çekiniz.

Polis ‘‘suç’’ hakkında bilmesi gerekeni bilmediği, suçun içeriğini sanıktan öğrenmek istediği zaman işkence başlar.

Dostoyevski'nin Ecinliler adlı romanında zındıklar Tanrı'yı tartışırken biri ayağa kalkıp haykırır: ‘‘Tanrı yoksa benim yüzbaşılığım neye yarar?’’

Görevsel sapmaların, sapkınlıkların nedeninin bu türden bir hiyerarşi anlayışı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu türden mistik hiyerarşilerde polis, devleti temsil eden bir görevli olduğunu unutup kendini devletin yerine koyar.

Yazarın Tüm Yazıları