İhtiyar delikanlılar süper babaanneler

Bana en sık yöneltilen sorulardan biri de şudur: “Hayatımızı nasıl daha uzun ve sağlıklı hale getirebiliriz?” Bu soruyu bir başka açıdan ve biraz da “damardan” cevaplamak için eski bir yazımdan özet yaptım. İşte o özet...

Haberin Devamı

BANA göre “Hayatı uzatmak” demek dünyaya çivi çakmak, yani 70’lik, 80’lik ömrümüzü 100-120’lik yapmak değildir. Hayatı uzatmak demek hayatı sadece dikine değil, boyuna da genişletmek, içine daha çok keyif, huzur, anlam eklemektir. Hayatı uzatmak demek kendimiz kalarak, kendimiz ve yaşadığımız çevreyle uyum içinde teknolojiden faydalanarak ama ona bağımlı olmadan yaşayabilmektir. Hayatı uzatmak demek şifayı sadece bedende değil, ruhta da görebilmek, şifayı da iyileşmeyi de öncelikle bu toprakların –yaşadığınız toprakların- genetik, sosyal ve kültürel mirasında aramak demektir.

HAYAT BİZE EMANET

Eşinle, çocuklarınla, komşuların, dostların, arkadaşların, kısacası sevdiklerinle güzel birlikteliklerdir. İnsan gibi, insanın hak ettiği gibi kaliteli bir hayat yaşayıp kaliteli bir yaşlılık sürmektir. Hayata ilişkin her türlü tedbiri –tabii ki sağlık da dahil- zamanında alarak kendi kendine yetebilmektir. Hayatı uzatmak demek aklı yerinde, hareket kabiliyeti iyi, ilaca bağımlılığı minimum “ihtiyar delikanlılar, süper babaanneler” olabilmektir. Hayattan keyif ve huzur almak ama aynı zamanda hayata da keyif ve huzur verebilmektir. Doğarken bize verilen kutsal emaneti –ruhu ve onu taşıyan bedeni- ömrümüz sona erdiğinde sağlık ve huzur içinde geri verebilmektir.

SON SÖZ MEVLANA’DAN

İsterseniz burada sözü bir kez daha Mevlana’ya bırakalım:
Gün ışığındaki toz zerreleri benim
Toparlak güneş benim
Sabah sisi ve akşam yeli benim
Korunun tepesinde esen rüzgâr benim
Kıyıya çarpan dalga benim
Bayrak direğim, dümenim, omurgayım, dümenciyim
Geminin oturduğu mercan resifi de benim
Dallarına eğitilmiş bir papağanın konduğu ağaç benim
Sessizliği, düşüceyim, sesim...
Varın siz söyleyin kim olduğumu
Benim siz olduğumu...

Haberin Devamı

Obezitenin çözümü genetikte mi

GEÇTİĞİMİZ haftayı tatsız haberlerle geçirdik. Dolar, Euro yükseldi, benzine zam geldi, ekonomik ve siyasal belirsizlik biraz daha derinleşti. Ben bugün size enseyi daha fazla karartmamanız için iyi bir haber vermek istiyorum. O haber şu...Almanya’da Bonn Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir çalışmaya göre, kilo almamızı kolaylaştıran ve kilo sorununun çözümünü engelleyen beyaz yağ hücrelerinden kurtulmamız, daha doğrusu bu hücreleri kahverengi yağ hücrelerine dönüştürmemiz genetik bilimi sayesinde mümkün olabilecek. Bilindiği gibi vücudumuzda beyaz ve kahverengi olmak üzere iki çeşit yağ hücresi var. Kahverengi yağ hücrelerini enerji olarak kullanırken, beyaz yağ hücrelerini şişmanlama süreci içinde biriktiriyoruz. Kilo açısından son derece önemli olan bu beyaz yağ hücreleri özellikle de karın ve kalça bölgesinde birikip bu köşede sık sık yazdığımız metabolik sorunlara yol açıyor. Ayrıca kilo verebilmek için de bu yağ hücrelerinden kurtulmak ve onları enerji olarak yakılabilen kahverengi yağ hücrelerine dönüştürmek şart. Bonn Üniversitesi’nde yapılan çalışmada özel bir genin bu dönüşümde kilit rol oynadığı gösterildi. Gen 21. kromozomda yer alıyor, fazla çalışması durumunda özel bir proteini fazla miktarda üretiyor, bu protein de beyaz yağ hücrelerinin kahverengi yağ hücrelerine dönüşmesini, yani basit anlatımıyla yağların yakılmasını engelliyor. İşin kötüsü genin ürettiği protein miktarı arttıkça üretilen protein de genin çalışmasını teşvik ediyor. Yani tam bir “fasit daire” durumu söz konusu, gen proteini, protein geni teşvik ediyor, ortaya çıkan kısır döngü de şişmanlamayı kaçınılmaz, obeziteyi de hastalık düzeyine taşımaya başlıyor. Araştırmacılara göre eğer bu proteini bloke edebilecek ya da proteini üreten genin çalışmasını durdurabilecek olursak obezite mücadelesinde müthiş bir çığır açılabiliriz.

Haberin Devamı

Testosteron azalması erkeği bozar mı

TESTOSTERON “erkeklik hormonu”dur ve onun azalması
cinsel isteği, cinsel gücü de etkileyebileceği için her erkeği telaşlandırır. Ne var ki düşük testosteron sadece cinsel güç kaybına yol açmıyor, örneğin testosteron erkek için adeta bir “güç hormonu” görevini de üstleniyor. Testosteronu düşen erkek bir süre sonra yorgun, güçsüz, isteksiz, depresif biri haline geliyor. Dahası testosteronun erkeklerin “ahlaki değerlerini” de etkilediği anlaşılıyor.

AHLAKI DA BOZAR

Çünkü testosteronu düşük erkeklerin “eşlerini aldatma” ihtimalleri de artıyor. Yeni bir çalışma ise testosteron düşüklüğünün bir mahsurunu daha ortaya çıkardı. Testosteronu düşük olan erkeklerde dürüstlük de sorun haline gelebiliyor. Almanya’da yapılan bu çalışmaya göre kanında fazla testosteron olan erkekler daha dürüst davranışlar sergiliyor, yalana daha az başvuruyor, daha çok güven telkin ediyor. Kim bilir belki de düşük testosteronlu erkeklerin eşlerini aldatma eğilimleri ile yalan söylemeye daha çok eğilimli olmaları arasında da bir bağlantı var!

Haberin Devamı

Karaciğerimiz yağlı İse...

YILLIK sağlık değerlendirmesi yaptığımız hastaların birçoğunda gözden kaçmış bir karaciğer yağlanması da yakalarız. Bu “gözden kaçmış” karaciğer yağlanması onları şaşırtır, genellikle “Ben hemen hemen hiç alkol kullanmıyorum, bu karaciğer yağlanması da nereden çıktı?” gibi tartışmalara yöneltir. Karaciğer yağlanmasının özellikle son yıllarda inanılmaz bir artış gösterdiği doğru ama bu artışın nedeni alkol kullanımındaki yaygınlaşma değildir. Son zamanlarda alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması ile de çok sık karşılaşıyoruz. Öyle ki gelişmiş ülkelerde neredeyse her dört yetişkinden birinde bu sorun var. Bizde de rakamlar muhtemelen aynı.

İYİ HABER ŞU

Haberin Devamı

Neyse ki karaciğer yağlanmalarının önemli bir bölümü tehlike arz etmiyor. Hemen hemen %80’inde herhangi bir sağlık sorunu olmuyor, gelişmiyor. Bunlar basit yağlanma olarak değerlendiriliyor. Geri kalan %20’de ise yağlanmayla birlikte karaciğerde iltihaplanma da ortaya çıkıyor. Bunlarda karaciğer fonksiyonları bozuluyor, karaciğer enzimleri yükseliyor. Bu gruptaki hastaların sorunu biraz daha ciddiye almalarında fayda var, zira bazılarında zamanla karaciğer büzüşme, yapısal bozuşma, siroz, hatta karaciğer kanserine doğru bir yönelme ortaya çıkabiliyor. Alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer problemi yaşayanların çoğu şişman kişiler. Bunların önemli bir bölümünde de açık ya da gizli şeker hastalığının en azından bir insülin direnci ya da gizli diyabetin varlığını da saptıyor, önemli bir bölümünde kanda trigliserid, ürik asit ve insülin seviyeleri de yüksek buluyoruz. Çoğunda herhangi bir şikâyet ortaya çıkmıyor, halsizlik, kendini iyi hissetmeme, ilerleyici yorgunluk, karnın sağ yanında şişkinlik, dolgunluk, huzursuzluk gibi işaretler oldukça seyrek görülüyor.

Haberin Devamı

İLK İŞ KİLO VERİN

Yağlı karaciğeriniz varsa yağacağınız ilk iş fazla kilolardan kurtulmak olmalı. Prensip olarak şekeri, unu ve bu iki maddeyi içeren her türlü yiyecek içeceği azaltmalısınız. Özellikle meyve tüketiminizi kontrol altına almalı, meyve sularından uzak durmalısınız, hele hele fruktoz içeren meşrubatlardan kesinlikle kaçınmalısınız. Alkol yasağı da önemli. Yağlı karaciğerin tedavisinde etkili olduğu bilinen güçlü bir ilaç, onaylanmış bir tedavi aracı maalesef yok elimizde. Ursodeoksikolatasit ve silimarin içeren desteklerden faydalanılabiliyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları