Hiç anlamadığım bir sorun: Türk sorunu

- MAHKEMELERDE anadilde savunma hakkı mı tanınacak? Hemen sesler yükseliyor: Türk sorunu çıkar.

Haberin Devamı

-  Bir kasaba belediyesi, kapısındaki Türkçe tabelanın yanına mahcup bir Kürtçe tabela mı asacak? Hemen sesler yükseliyor: Türk sorunu çıkar.
-  Başbakan, “Irka dayalı milliyetçilikler ayağımın altındadır” mı dedi? Hemen sesler yükseliyor: Türk sorunu çıkar.
-  BDP’li birkaç milletvekili Samsun’a gitmeye mi kalkıştı? Hemen sesler yükseliyor: Türk sorunu çıkar.
-  Anayasa’da paylaşımcı ve eşitlikçi ifadelerin yer alma ihtimali mi belirdi? Hemen sesler yükseliyor: Türk sorunu çıkar.
-  30 yıllık bazen düşük, bazen yüksek yoğunlukla devam eden kanlı savaşın bitmesi için müzakerelere mi başlandı? Hemen sesler yükseliyor: Türk sorunu çıkar.

*

Ben bu “Türk sorunu” denilen sorunu anlamıyorum.
-  Adamlar anadillerinde -üstelik son derece kısıtlı ve sınırlı bir şekilde- savunma yapma hakkı elde edince Türklerin hangi hakları ihlal edilmiş oluyor da “sorun” çıkıyor?
-  Herhangi bir kasaba belediyesinin kapısına Türkçe tabelanın yanına Kürtçe tabela asılınca Türklüğün hangi şanı ayaklar altına alınmış oluyor da Türkler “sorun” hissediyor?
-  Türk’ün Türklüğünü yaşamasına dair en küçük bir engel akıldan bile geçmezken, başkalarının şunca zamandan sonra elde ettikleri bazı sınırlı haklar neden Türklerin “sorun” çıkarmasına gerekçe olabiliyor?
-  Kürtlerin milliyetçilikleri şunca zamandır hep ayaklar altındayken bir kerecik de olsa ifade edilmiş olan “Irka dayalı her türlü milliyetçilik ayağımın altındadır” cümlesi neden sadece Türklerin “sorun” çıkarmasına yol açıyor?
-  Eşitlikçi ve paylaşımcı bir anayasanın Türklere ne zararı olabilir ki “sorun” üstüne “sorun” hissediyorlar?
-  Kanın, gözyaşının, savaşın, baskının, bombanın bitmesini sağlamayı hedefleyen bir “müzakere”, Türklere ne tür bir zarar verecek ki, ne zaman müzakereden söz açılsa anında “Türk sorunu” deniliyor?
-  Daha doğrusu neden Kürtlere tanınan en ufak bir hak karşısında Türkler “sorun” hissediyorlar?

*

Haberin Devamı

Yoksa bu sorun, yapay bir “sorun” mu?

Merak ediyorum

46 yaşında “Ben müzikte gelinecek noktaya geldim, bundan sonrası yok” diye demeç veren Serdar Ortaç, 56 yaşına geldiğinde hangi demeci verecek?
-  26 yaşında ilk estetik ameliyatını geçiren Sinem Kobal, 46 yaşına geldiğinde kaç estetik ameliyatı geçirmiş olacak?
-  54 yaşında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Orhan Pamuk, Nobel’den sonra 42 kez yaptığı “Ailenin aptalıydım ama Nobel’i kaptım” açıklamasını kaç sefer daha yapar?

Haberin Devamı

Bir klip daha var

ANADOLU Efes için çekilen reklam filmi gerçekten de şahane...
Anadolu Efesli basketbolcuların klasik müzik konserinde yaşadıkları büyük sürprizi anlatan film, çok güzel çekilmiş.
Sosyal âlem bu reklam filmiyle “yıkılıyor”.

*

Fakat bir reklam filmi daha var sosyal âlemde.
Anadolu Grubu’nun Gerze’de yapacağı termik santrale karşı direnen Gerzelilerin kendi imkânlarıyla çektikleri bir klip bu...
“Gerze Halk Direniş Korosu”nun çalıp söylediği bu klip de hiç fena değil.
Youtube’da falan var.
Diyorum ki:
Sosyal âlem biraz da bu kliple sallansa nasıl olur?

Dersimiz Alevilik: Soru da yanlış cevap da

SORUYU soran AK Parti Milletvekili Haluk Özdalga...
Cevabı veren Başbakan Tayyip Erdoğan...
Soru da yanlış, cevap da...

*

Haberin Devamı

-  SORU: Köyden kente göçen Alevilerin sorunları var. Bunlar farklı grupların kontrolüne girebiliyor ve etkilenebiliyorlar. Onların İslam’dan kopuş riski var. Bunun önüne geçmek için cemevlerinin ibadet yeri olarak tanınması gerekmez mi?
-  CEVAP: Cemevleri kültürel mekânlardır. İslam’da mescit camidir. Siz hiç Hıristiyanlıkta kilise dışında bir ibadet yeri duydunuz mu? Alevi kardeşlerimiz de bizim gibi Müslüman’dır ve İslam’ın farklı bir yorumunu yapmaktadır.

*

-  SORUDAKİ YANLIŞ: Haluk Özdalga meseleyi “hak ve özgürlükler” çerçevesinde görmüyor. “Alevilerin hakkıdır, hakları tanınmalıdır” demiyor. Bunun yerine “Haklarını tanımazsak başkalarının kontrolüne girerler” diyor... Yani? “Başkalarının kontrolüne girme” olduğu için haklarının tanınmasını talep ediyor... Böyle bir tehlike söz konusu olmasa, herhangi bir sorunun söz konusu olamayacağını düşünüyor... Sorudaki yanlış burada...
-  CEVAPTAKİ YANLIŞ: Cevaptaki yanlış, konuya yaklaşımdan başlıyor... Başbakan kendisini “ibadet yeri belirleme” makamında görüyor... Başkalarının inançlarını tanımlıyor ve o tanım doğrultusunda çerçeve çiziyor... Üstelik bunu yaparken Hıristiyanlıktan hiç de uygun düşmeyen bir örnek veriyor... Hıristiyanlıkta birbirinden farklı öyle kiliseler vardır ki, o farklılıklar “cami” ile cemevi” arasındaki farkları bile sollar... Kaldı ki Hıristiyanlıkta tek bir kilise olsa ne olacak? “Onlarda yok ama bizde var” denirse Başbakan ne yanıt verecek?

Haberin Devamı

Antidepresan gibidir

-  TWITTER’da Melih Gökçek’i kızdırmak...
-  Elektro bağlama...
-  Ertuğrul Özkök’ün “Türklükten istifa ediyorum” yazısıyla kafa bulan yazılar yazmak...
-  Kötü filmleri sardırarak izlemek.
-  Kemal Kılıçdaroğlu’nun resmi olmayan görüşlerini açıklayamadığı televizyon söyleşilerini izlemek...
-  Hükümeti eleştiremeyen yazarların her yazdıkları yazıda CHP’ye abanma gayretlerinden duyulan gizli keyif...
-  Bekir Bozdağ’ın başkanlık sistemi gelsin diye “Atatürk ve İnönü de başkandı” tezine sığınmasına gülmek.
-  Meclis’te Kamer Genç’in seviye düşüren konuşması üzerine AKP’li Ayşenur Bahçekapılı’nın “Bir kadın olarak sana ben cevap veremeyeceğim, o yüzden Recep Özel arkadaşımı kürsüye davet ediyorum” demesini izlemek.
-  Yaşar Nuri Hoca’nın aşkları hakkında bilgilenmek...

Haberin Devamı

Mustafa hakkında 7 şey

KEMAL Kılıçdaroğlu da İstanbul’daki yarışa Mustafa Sarıgül’le girmek dışında bir seçeneğin bulunmadığını kabul etmek durumunda kaldı.
CHP’nin İstanbul adayı Sarıgül olacak yani...
Peki neden?
Çünkü anketlerde Sarıgül çıkıyor.
Tartışmasız, net.

*

Anketlerde Sarıgül’ün çıkmasının nedenleri var.
7 maddede özetleyelim:
BİR: “Düğün evinin tefçisi, cenaze evinin yasçısı” falan diye kafa buluyoruz ya kendisiyle... Tefçi ve yasçı olma halini hiç küçümsemeyelim... Sarıgül’ü yükselten en önemli özellik budur.
İKİ: CHP’li politikacılarda görülen bir özelliktir: Soyut kavramlarla konuşurlar, lafı dolandırırlar, diplomatik takılırlar falan... Sarıgül, biraz da müktesebatı nedeniyle böyle yapmıyor, yapamıyor. Ama buradan da kazanıyor.
ÜÇ: Tayyip Erdoğan halka dokunmasını bilen bir lider... Bu alanda bu zamana kadar kendisine rakip çıkmadı... Sarıgül, işte o boşluğu doldurmaya en yakın aday... Tek sorunu var bu alanda: İnceden yapaylık kokuyor halka dokunması...
DÖRT: “Hırs”, politikanın olmazsa olmazıdır ve sosyal demokratlarda pek yoktur. Son dönem Türk sosyal demokratları arasında en hırslısı Sarıgül’dür. O kadar ki hırsı Özal’la, Erdoğan’la kıyaslanabilir.
BEŞ: İstanbul’daki bütün anketlerde önde çıkmasının en önemli nedeni: “Anadolu’yu dolaşıp Anadolu’nun İstanbul’daki uzantılarını tavlamak”... Böyle şeyleri akıl etmesi de onu öne çıkaran bir özellik.
ALTI: Namaz kılanların da, kılmayanların da oy verebilecekleri bir isim haline gelmeyi başardı Sarıgül... Sivri tutumları yok ve sivrilmesinde bu özelliğinin payı büyük...
YEDİ: Şişli’de üst üste elde ettiği seçim başarıları, halkın “başarının tatlı kokusu”nu hissetmesine yol açtı... Unutmayalım: Halkımız başarı sever... Ve Sarıgül buradan da kazanıyor.

Yazarın Tüm Yazıları