Her okula bir salon

Basketbolun ülke genelinde layık olduğu yere gelmesi için kapalı salon gerek. Bence "her ilköğretim okuluna bir kapalı salon" kampanyası inanılmaz bir basketbol sevgisinin temeli olur.

JAPONYA’dan, "Türkiye’de basketbol uluslararası alanda en güçlü spor dalıdır" iddiamızı güçlendirerek döndük. En önemli 3-4 oyuncumuzdan yoksun, sakatlıklar yüzünden daha da güç şartlarda savaşan takımımız, dünya altıncısı oldu. Türk çocuğunun "en yetenekli olduğu spor basketboldur" tezimizin artık konuşulacak yanı kalmadı.
Türk çocuğunun elinin hassas, gözünün keskin olduğunu zaten biliyorduk. Bu sefer bunlara yüreğimiz de eklendi. Bugüne kadar biz hep elimizden geldiği kadar savaşmakla yetinirdik. Ama elimizden gelenden fazlasını yapmaya karar verip, bu kararı coşkuyla uyguladığımızda, Türk çocuğunun inanılmaz savunma gücü ortaya çıktı.

Teknik ekibe teşekkür

Milli Takımımız’ın üstün çabasının, Türk basketbolunda savunma anlayışını değiştireceği muhakkak. Bu sene liglerde sınırsız savaşan çok takım göreceğiz. Kulüp koçlarının "Milli Takım böyle savaşırken siz savunmada uykuda gezer gibi dolaşmaktan utanmıyor musunuz?" sözünü sıkça duyacağız. Basketbolunuza, bu "elinizden gelenden fazlasını yap" özverisini kazandıran başta Tanjeviç, bütün teknik ve idari ekibe teşekkür borçluyuz.

Ayrıca ölümüne savaş anlayışının ilk defa sergilendiği Ümitler Avrupa Şampiyonası’ndaki koçumuz Nihat İziç’e özel bir yer ayırmamız gerekecek. Basketbolda adam adama savunmanız tutmadığında zone (bölge) savunmasına dönersiniz. Birçok koçla rakip takımın kafasını karıştırmak için sürpriz zone savunmalara dönerler. Bazı koçlar ise, zone savunmaya dönmeyi, "Biz sizi adam adama tutamıyoruz. Bir de zone’u deneyelim" diye bir aczin sonucu gibi algılarlar.

Rakiplere göz açtırmadı

Tanjeviç
bunlardan biriydi. Bu şampiyonada ise ara sıra uyguladığı 1-3-1 zone savunmada öylesine coşkulu ve etkiliydi ki, rakiplere göz açtırmadı. Basketbolun Türkiye’de artık çok daha fazla ilgi çektiği muhakkak.

Geçen hafta işyerimizin yanındaki binada ince ince kerestelerden oluşan zayıf bir iskele üzerinde genç işçi arkadaşlar dış cepheyi boyuyorlardı. Yoldan geçen herkesin kafasından "İnşallah kazasız belasız işlerini bitirirler" diye geçtiğine eminim. Bizim odadan sesleri kolayca duyuluyordu.

Litvanya maçında konuşmalar "Rıza maç kaç kaç? Rıza ne oluyor?" bağrışmalarına dönüştü. Pencereden bakınca Rıza’nın boya yaptıkları binanın bir pencere önünde çalıştığını ve pencereden içerideki televizyonu izleme şansı olduğunu gördüm.

Rıza’nın görevini ben üstlendim. Hayatımda ilk defa maçın sonuna kadar spikerlik ve yorumculuk yaptım. Maçı kazandığımızda iskele üzerindeki gençlerin sevinmeleri görülecek bir şeydi. Sırası gelmişken söyleyeyim, ben spikerliğin ve yorumculuğun böylesine güç bir meslek olduğunu o gün orada öğrendim.

Önünü futbol kesiyor

Türkiye’de basketbolun gelişmesi ve binlerce gencin basketbola başlamasının önünü futbol kesiyor. Bu, futbolun isteyerek yaptığı bir iş değil. Bizim ülkemizde futbolun çocuklar ve gençler arasında 1 numaralı spor olmasının tek bir sebebi var: Futbola başlamak, futbolcu olmak kolay. Küçük çocukların futbola başlamaları için iki taş ve bir top yeterli oluyor. Çocuklar taşları yan yana koyarak kale yapıyorlar, sahada, arsada ve hatta tarlada şut atmaya başlıyorlar. Böylece futbol merakı ve sevgisi yeşeriyor.

Basketbol içinse pota lazım. Potanın olmadığı yerde basketbola başlayamıyorsunuz. Yeniköy’de Mehmetçik adlı bir ilköğretim okulu var. Oraya ilk gittiğinizde bahçenin her yerinde, hatta yollarda bile futbol oynanıyordu. Bir süre sonra Yeniköy Spor Kulübü okulun bahçesine dört adet pota koydu. Belki inanmayacaksınız ama bugün potaya şut atanlar, kaleye şut çekenlerden daha fazla. Basketbolun ülke genelinde layık olduğu yere gelmesi için kapalı salon gerek. Bence "her ilköğretim okuluna bir kapalı salon" kampanyası inanılmaz bir basketbol sevgisinin temeli olur.

Kapalı salon şart

Kapalı salondan kastım, içine altı pota sığan prefabrik, çelik konstrüksiyonlu, branda kaplamalı salonlar. Maliyetleri 20-25 bin dolar civarlarında. Düşünsenize, ikinci, hatta üçüncü sınıf bir Brezilyalı futbolcuya ödenen milyonlarca dolarla kaç okula kapalı salon yapılabilir. Anadolu’da başlatılacak böyle bir girişim sponsor firmaya eşsiz bir imaj kazandırır. Ben, bunca yıllık spor yaşantımda böylesine olumlu, böylesine hayırlı bir girişim tanımadım.

Yüzlerce çocuğun spor yapabileceği bir kapalı spor salonunda cumartesi-pazar sabahları da mahalleye ücretsiz basketbol okulları açılmasının sonuçlarını düşünebiliyor musunuz? Yeniköy Spor Kulübü böyle bir çaba peşinde. Ülker’i, Efes’i, basketbola inanılmaz faydası olan Garanti Bankası’nı ve bütün güçlü müesseselerin böylesine örnek bir çabada öncü olmalarını diliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları