Hayatın merkezinde insan

İSLAM’ın hayat telakkisi insan merkezlidir. İnsan, varlığın ve hayatın öznesidir. Allah, insanı şerefli bir varlık olarak yaratmış, onu akılla taçlandırmıştır.

Yani Allah, insanın dışındaki bütün dünyevi varlıkları insan için yaratmış, insandan da kendisine kulluk etmesini istemiştir. İnsanoğluna uyması için birtakım dünyevi hükümlerin öngörülmüş olması da hep onun insanca yaşaması içindir.

Öngörülen bu kuralların insanlar tarafından ihlal edilmesi, tabii mecrası içinde akıp giden sosyal hayata menfi bir müdahale, başka bir ifadeyle fıtrattan uzaklaşarak yabancılaşma telakki edildiği için, bu ihlallerin cezalandırılmasıyla da bozulan dengenin yeniden tabiiliğine kavuşturulması amaçlanmaktadır.

Acaba hayatın tabiiliğini muhafaza etmek zorunlu mudur? Başka bir ifadeyle, insan hareketlerine sınırlamalar getirerek onları zapturapt altına almak da hayata bir müdahale değil midir? Kanaatimizce hayatın tabiiliğini muhafaza etmek için bu müdahale zorunlu olduğu gibi, insan hayatına menfi bir müdahale de değildir. Zira kendi çıkarları için sınır tanımayan insanların, tatmin olmak için başvurmayacakları yol yoktur.

* * *

Her şeyin insan için, insanın mutluluğu için olduğu sürekli olarak tekrarlanmakla beraber, ne yazık ki en çok ihmale uğrayan varlık da tarih boyunca her zaman insan olmuştur. Bütün dünyevi ihtiyaçları karşılanan insanlar da bu ihmalin dışında değildir. Eğer karınlarını doyurduğumuz insanların gözlerini ve gönüllerini doyuramıyorsak; onlara sabrı, kanaati, fedakárlığı, diğerkamlığı, sevgi, saygı ve hoşgörüyü öğretemiyorsak; bunların kırlarda karınlarını alabildiğine doyuran diğer canlılardan ne farkı kalır?

Manen aç, ahlaken geri olan insanların, akıllarının yardımıyla bazen en vahşi hayvanlardan daha yırtıcı, daha tehlikeli ve daha zararlı olabildikleri de müşahede edilmektedir. Nitekim yeryüzünde hemcinsine işkence ederek öldüren tek canlı (varlık) yine insandır. Çünkü iyiye de kötüye de yol gösteren aklı, ona, işkenceyle daha çok acı çektirildiğini öğretmektedir.

Kısaca, insan ihtiraslarını, doyumsuz arzularını ihtiyaç telakki ettiği sürece, hiçbir zaman doymayacak, hiçbir zaman kanmayacak, hiçbir zaman tatmin de olmayacaktır. Yüce Peygamberimizin ifadesiyle, onun gözünü sadece bir avuç toprak doyuracaktır.

Ahlaki ve hukuki normlar ve kayıtlar koymaksızın, insanları, zayıfların ezildiği, güçlünün egemen olduğu bir ortama terk etmek, onları birbirlerine ellerinden gelen hiçbir kötülüğü yapmaktan çekinmeyecekleri bir ortama itmek demektir. Çünkü bu dünyada iyiliklerin de kötülüklerin de kaynağında insan vardır.

Yeryüzünün sorunları, yeryüzünde yaşayan akıllı canlıların eseridir. Bu sorunlar bize başka gezegenlerden taşınmış değildir. Yüce Allah, insanların bizzat işledikleri yüzünden karada ve denizde bozgunculuğun ortaya çıktığını (Rum, 41), insanların başına gelen her musibetin kendi elleriyle işledikleri yüzünden olduğunu (Şura, 30), kendilerinin insanlara zulmetmediğini, insanların kendi kendilerine zulmettiğini (Yunus, 44) açıkça ifade etmektedir.

* * *

Sonuç olarak; ihtiyar dünyamız insan merkezli problemlerle karşı karşıyadır. Hayatı yaşanmaz hale getirenler insanlardır ve birbirlerine reva gördükleri gayri insanı muamelelerdir. Öyleyse toplu halde yaşayan insanların belli kurallara uyarak yaşamaları kendileri için zorunludur.

Hareketleri başkalarına zarar verme sınırına ulaştığında onları frenleyecek kudret, yönetim erkine ait olmakla beraber yine insanın içindedir. İnsan, kendini maddi ve manevi planda sorumluluk mevkiine koyup, ona göre davranış geliştirdiği müddetçe toplum huzurlu bir toplum haline gelir, insan da mutlu olur.


Kuran’da cami, ezan ve imam kavramları hakkında ayetler var mıdır?

Hilmi Akkanat/ANKARA

Müslümanların ibadethanelerine ‘secde edilen yer’ anlamında mescit denilir. Kuran’da mescitlerden söz eden ayetler vardır. Örneğin, Bakara 114, Tevbe 18. ‘Toplayan, bir araya getiren’ anlamına gelen cami ise Türkiye’de büyük ibadethaneler için kullanılmaktadır.

Ezan, bilinen şekliyle Kuran’da yer almamaktadır. Cuma Suresi ayet 9’da ‘Ey iman edenler! Cuma günü namaz için nida edildiği vakit derhal Allah’ı anmaya koşun’ buyurularak ezandan söz edilmektedir.

Ezan, hicretin birinci yılında okunan lafızlarıyla Hz. Peygamber tarafından uygulamaya konulmuştur. Ezan, müekket (pekiştirilmiş) sünnettir. İslam’ın şiarı, alameti sayıldığından toptan terk edilmesi haram sayılmıştır.

İmam, sözlükte ‘önder, rehber’ anlamına gelmektedir. Dini literatürde devlet başkanı, ilmi ekollerin önderleri ve cemaate namaz kıldıran kimseler için kullanılır.

Ehl-i sünnet ne demektir?

Bilal Arar/İSTANBUL

Ehl-i sünnet, doğrudan doğruya Kuran’a ve Hz. Peygamber’in sünnetinin özüne sahip çıkan, benimseyen, çoğunluğun yolu ve izlediği metot demektir.

Çocukları sünnet ettirme geleneği Peygamberimiz zamanında var mıydı? Sahabiler sünnet olmuş muydu? Sünnet olma, Müslümanlığın olmazsa olmaz şartı mıdır?

Cahit TANIK

Sünnet ettirme geleneği İbrahim Peygamber’den gelen bir gelenektir. İslam’dan önceki Arap toplumunda ve Yahudilerde sünnet olma vardı. Sünnet olma, Müslümanlığın olmazsa olmaz şartı değildir. Adından da anlaşıldığı gibi sünnettir.

Her vakit namazının sonunda Ayet-el Kürsi okumak gerekli midir? Ayet-el Kürsi bilmeyen insanın yaptığı yemek yenmez deniliyor, doğru mu?

Mustafa KILIÇ

Namazlardan sonra Ayet-el Kürsi okumak sünnet veya müstehap (güzel) sayılmıştır. Ayet-el Kürsi okunmazsa namazda bir eksiklik olmaz. ‘Ayet-el Kürsi bilmeyenin pişirdiği yemek yenmez’ sözü ise asılsızdır.

Abdest alırken niyet ederek kıbleye dönüp, kelime-i şahadet getirmek gerekli mi? Fatiha’dan sonra zammı sure okunması zorunlu mu?

İrfan ARI

Abdest alırken niyet etmek sünnettir. Kıbleye dönüp kelime-i şahadet getirmek diye bir şey yoktur. Farz namazların 1’inci ve 2’nci rekatlarında Fatiha’ya bir sure ekleyerek kılmak gereklidir. Çünkü, Hanefilere göre bir sure eklemek vaciptir, terk edilmemelidir.

Parmakla işaret edilerek namaz kılınır mı? Türkçe meali okuyarak hatim indirebilir miyiz?

Nahide Barış/ANKARA

Hasta olan kişiler namazda rüku, secde yapamıyorlarsa başlarıyla işaret ederek namazlarını kılabilirler. Parmakla, göz işaretiyle namaz olmaz. Hatim, Kuran-ı Kerim’i başından sonuna kadar okumaktır. Kuran mealini bu şekilde okumakla büyük sevap kazanmış olursunuz. Okumaya devam ediniz.
Yazarın Tüm Yazıları