Hanım Ağa’nın öncülüğünde sıcak bölgeden soğuk bölgeye uzanan el

Aslında yazılacak o kadar çok şey var ki hangi birini aktaracağımı şaşırdım. Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün’e yönelik saldırıları mı yazsam, yeni açılan mekânları mı, yoksa Belek turizm yatırımcılarının ‘Sıcak bölgeden soğuk bölgeye’ sloganıyla devreye soktuğu girişimini mi? En iyisi yeniaçılan mekanları gelecek haftaya bırakıp, diğerlerine kısa kısa değinmek...

Bildiğiniz üzere ATO Başkanı Sinan Aygün, renkli kişiliği, haksızlığa karşı sivri çıkışları ve ekonomimiz üzerine hazırladığı gerçekçi raporlarıyla tanınan bir iş adamı. O da Ergenekon davası kapsamında soruşturmaya alınan, kısa sürede olsa cezaevinde ağırlanan bir mağdur. Üstelik serbest kalmasına rağmen hakkında öne sürülen iddianameyle halen boğuşmaya devam ediyor. Yani kaderi, Ergenekon savcılarının elinde. Hal böyle olunca da uzun zamandan beri sesi soluğu çıkmıyor ve herkesin beklediği çıkışlarını yapamıyor. Esnafın büyük desteğiyle Ankara Ticaret Odası’ndaki başkanlık görevini sürdürürken de ekonomik kriz sonrası mağdur olan üyelerine şifa dağıtmaya çalışıyor. Son zamanlarda bakıyorum bazı çevreler onu ATO’nun zirvesinden indirmek için elinden geleni ardına koymuyor. Ama oda üyeleri tarafından da çok sevilen Sinan Bey, yapılan haksızlıklara rağmen dimdik ayakta durmasını iyi biliyor.

MARİFET TATLI SU YILANI DEĞİL GÖNÜL ADAMI OLMAKTA

Kongre merkezi gibi dev bir yatırımı Ankara’ya kazandıran Sinan Aygün’ün bu sıkıntılı hali ise benim gibi birçok kişiyi çok üzüyor. Besbelli adamın eli kolu bağlı ve iddianame kılıcı başının üzerinden eksik değil. Ama bazı gruplar onu bir kaşık suda boğmak için yapmadığını bırakmıyor. Eli kolu bağlı bir insana yumruk atmak çok kolay ama hiç vicdani bir olay değil. Madem Aygün’ün yanlışları ve hatalı yönetimi vardı da muhaliflerin sesi niye Ergenekon iddianamesinden önce çıkmıyordu? Bizim geleneğimizde dostlarımızın sadece iyi günlerinde değil, zor günlerinde de yanında olmak var ama maalesef bazıları tatlı su yılanı olmaktan büyük keyif alıyor.

KURDELEYİ KESMELERİYLE DÖNMELERİ BİR OLDU

Geçen hafta kısa adı BETÜYAB olan Belek Turizm Yatırımcıları Birliği’nin düzenlediği “Spor Turizmi” temasının işlendiği paneldeydim. Limak Arcadia Otel’de gerçekleşen organizasyonun gözde konukları ise Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay başta olmak üzere siyaset, spor ve iş dünyasının tanınmış simalarıydı. Panel boyunca Türkiye’de markalaşmaya yönelik eksiklikler, yanlış bilinenler ve Belek için somut konumlandırma önerileri konuşuldu. Toplantıyı Nur Başnur’un sahibi olduğu N’PR İletişim Danışmanlık şirketi düzenledi ki yöneticileri Filiz Çakır ile Eser Altınok deneyimleri ve organizasyon yetenekleriyle tüm davetlileri bilgi bombardımanına tuttu. Gelişmeleri yazılı ve görsel medyadan takip etmişsinizdir. Hal böyle olunca da bana organizasyonun görünmeyen kısmını yansıtmak düştü.
Panel öncesi Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Antalya Valisi Alaaddin Yüksel, BETUYAB Başkanı Cemil Uğurlu ve Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Turgut Gür tarafından BETUYAB Hoşgörü Bahçesi içinde yer alan “El Sanatları Merkezi”nin açılışı yapıldı. Doğrusu güzel bir girişimdi ama benim gibi birçok davetlinin ilgisini çekmemiş olacak ki, katılanların kurdeleyi kesmesiyle dönmesi bir oldu. Panelin açılışını ise Bakan Ertuğrul Günay yaptı. Konuşmasında 2009 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan küresel ekonomik krize rağmen Türkiye’nin turizmde kayba uğramadığının altını çizerek, turizmcileri iltifata boğdu.

BAKAN ÖVÜYOR BELEDİYE BAŞKANI DÖVÜYOR

Bense, içimden “Bunun arkasından bir şey gelir” diye geçirirken de, ertesi gün sürprizi Belek Belediye Başkanı patlattı. Belek’teki 47 Otel’e bir mektup yollayarak belediye yatırımları için ekstra para isteğini bildirdi. Gerçi geçen seçim öncesi de böyle bir para istenmiş ama toplananlar Anadolu’daki turizmle hiç ilgisi olmayan bir belediyeye seçim yatırımı olarak gönderilmişti. Yani turizm yatırımcıları para ağacı olarak görülmüştü. Eminim ki bu durumdan bakanın haberi olmamıştır. Zira o paneldeki konuşmasında Side belediyesinin örnek yatırımını ballandırarak anlatıyor, yanı başındaki Belek belediye başkanının hizaya gelmesi için kılını kıpırdatmıyordu.

ÖNCELERİ DİREKSİYONU SOLDAN SAĞA KIRDIĞI İÇİN KIZMIŞTIK AMA...

Bu arada Bakan Günay için bir parantez açmak istiyorum. Önceleri soldan sağa zikzaklar yaptığı için kendisine kızanlar kervanına katılmıştım. Ancak gördüm ki mevzisi değişse de dünya görüşü aynı kalmış. Zamanla da düzgün Türkçesiyle yaptığı konuşmalar, sempatik tavırları, Kültür ve Turizme alanındaki çağdaş fikirleri hoşuma gitmeye başladı. Onun döneminde dış dünyaya sesimizi daha iyi duyurduğumuz yadsınamaz bir gerçek. Bakanlığın dar bütçesini popülist değil, akılcı bir yönetim anlayışıyla kullanması, yeni dünya düzenine göre stratejiler geliştirmesi dikkatlerden kaçmadı. Bir yandan kültürel mirasımıza sahip çıkmasını biliyor, diğer yandan da özlenen turizm politikalarını hayata geçiriyor. İnşaat yatırımı kadar markaya ve insana yatırımı teşvik ediyor ki, bu da herkesin çok hoşuna gidiyor.

ELİNE PLAKETİ ALNINA DA ÖPÜCÜĞÜ KONDURDU

Şimdilerde iyi ki taraf değiştirmiş de böylesine aydınlık fikirli Kültür ve Turizm bakanımız var diyorum. Şöyle bir düşünün turizm deyince aklına elma, armut festivali gelip yerel ölçekteki organizasyonlara yönelen bakanımız olsa daha mı iyiydi? Çok değil, Günay’dan önceki dönemlerde bunlara çok şahit olduk. Neyse biz Belek paneline geri dönelim. Bu yıl spor turizminin ele alınması gerçekten önemli bir konu, zira Dünyadaki turizm aktivitesinin yüzde 32’si spor turizminden elde edilen gelirle gerçekleşiyor. Belek’in 69 adet dünya standartlarında tesisi, 51 bin yatak kapasitesi ve 50’ye yakın futbol sahası, dünya standartlarında 15 golf sahası ve 200’ün üzerinde tenis kortu ile spor turizmi konusunda markalaşma yolunda emin adımlarla ilerlediğini bir gerçek. Zaten Antalya Valisi Alaaddin Yüksel’de bu gerçeğin farkına varmış olacak ki baktım tüm turizm yatırımcıları adına BETUYAB Başkanı Cemil Uğurlu’ya plaket vermekle kalmadı, bir de alnına öpücük kondurdu.

DİNLEMEK YERİNE NEDEN BAKILDIĞINI ANLADIM

Panelin moderatörlüğünü üstlenen Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı’nın konu üzerine tespitleri çok yerindeydi. Uluslararası Okçuluk Federasyonu Başkanı ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi Üyesi Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Erdener ile Fenerbahçe kulübü Eski Başkanı Ali Şen’in konuşmaları ise herkesin ilgisini çekti. Bu arada panelist olarak katılan Zaman Gazetesi Yazarı Günseli Özen Ocakoğlu’nun neden konuşmacıseçildiğini ise bir türlü anlayamadım. Ne verdiği turizm rakamları gerçeğe yakındı, ne de fikirleri... Anlaşılan birileri turizmde de zihniyetin nur gibi parlamasını istemişlerdi. Türkiye’nin tanıtım yüzü model Tülin Şahin’in ise konuşmalarını duydukça neden dinlemek yerine bakılması gerektiğini çok iyi anladım.

SICAK BÖLGEDEN SOĞUK BÖLGEYE YARDIM ELİ

Bu organizasyonun konusu değildi ama çok önemli bir girişimi ise Ankaralı Hanım Ağa olarak bilinen Nadire İçkale sayesinde öğrendim. Belek yatırımcıları çok güzel bir olaya imza atmış ve medyaya yansıtılmasını istememişlerdi. Doğuda yardıma muhtaç ailelere, daha doğrusu çocuklara büyük bir yardım paketi hazırlamışlardı. “Sıcak bölgeden soğuk bölgeye” sloganıyla yaşama geçirdikleri yardımlarla 22 bine yakın çocuğa kaban, bot ve çorap yollanmıştı. Üstelik paylaşımı da farklı illere yayarak adaletli olmaya dikkat etmişlerdi. Ağrıya iki bin 800, Kars’a bin 500, Hakkari, Muş, Erzurum, Sivas ve Ardahan’a üçer bin adet paket hazırlamışlardı. Bu arada bin adette Antalya’nın fakir köylerine yollayarak bulundukları bölgeyi de ihmal etmemişlerdi.
Bunun bir başlangıç olduğunu vurgulayan Nadire Hanım, yardımların ülke geneline yayılarak ve miktarın daha da artırılarak sürdürüleceğini söylüyordu. Her ne kadar tüm Belek yatırımcılarının ve Kunaufs isimli Alman şirketi yöneticilerinin organizasyonuyla yardım olayının gerçekleştirdiğini söylese de eminim ki bu projenin yaratılmasında Nadire Hanım’ın öncü rolü olduğu kesin. Zaten onun başta Diyarbakır olmak üzere doğuya yaptığı yardımlar medyanın gündeminden hiç düşmüyor. Açıkçası bu kampanyadaki sloganda, yardım paketleri de alkışlanacak bir girişim. İnşallah tüm iş çevresine örnek olur.

ANKARALI HANIM AĞA’NIN HERKESE ÖRNEK OLACAK YAŞAM MÜCADELESİ

Nadire Hanım, yıllar önce kocası ölünce üç çocuğuyla beraber yaşam mücadelesine girmişti. Bir yandan evlatlarını en iyi şekilde yetiştirmiş, diğer yandan da kurtlar sofrasında aile şirketinin ayakta kalmasını sağlamıştı. Sonuçta da hem iş, hem de özel hayatında çok başarılı oldu. Rahmetli eşinden zorunlu olarak devraldığı şirketi kat kat büyüttü. Hatta ülkemizin sayılı inşaat firmaları arasına soktu. Bunun yanı sıra, turizm yatırımlarına da yönlenip, Ankara ve Antalya’da görkemli tesisler kurdu.
Onun ülkemizde tanınmasını sağlayan girişimleri ise sosyetik hanımlar için düzenlediği yurt içi ve yurt dışı turlar oldu. Hindistan’dan Mısır’a, Diyarbakır’dan Konya’ya kadar birçok ülke ve şehre yönelik geziler basında geniş yer aldı. Ancak en ses getireni Suudi Arabistan’a düzenlenen hac ve umre turları oldu. Zaten Hacca ilk gidişinden sonra da başını örtmeye başladı.
Aslında yüzü gibi içi de güzel olan Nadire İçkale, paraya tahvil olan tüm bu gezileri doğduğu Diyarbakır’daki burslu öğrencileri okutmak ve fakirleri doyurmak için yapıyor. Yani bir yerde, zenginden alıp fakire veriyor. Tabii, kendi cebinden de yüklüce miktar paralar ilave ederek. Onun fikrine göre eğitim alan, iş ve aşa kavuşan bölge insanı teröre bulaşmaz, bu şekilde de ülke barışı sağlanabilir.
Yazarın Tüm Yazıları