Halit Narin’den yanıt var

TEKSTİL sektörü içindeki tartışmalar devam ederken "Fasonculuğun Rehavet Krizi" başlıklı yazıma Türkiye Tekstil Sanayi İşverenler Sendikası Başkanı Halit Narin’den yanıt geldi.

Narin ve diğer 14 sektör temsilcisi başbakana gitmişler, sorunlarını "görüş birliği içinde" anlatmışlar ve genel bir durum değerlendirmesi yapmışlar.

4 milyona yakın tekstil çalışanını işsiz bırakmamak için en önemli madde KDV indirimi imiş. Başbakan’a üretim ve yatırım yapmadan havadan para kazanan insanları, haksız kazancın önünü kesmenin önemi anlatılmışlar ve KDV indirimi hakkı elde etmişler.

Narin, şöyle devam ediyor: "Marka(laşma) ve tasarım hepimiz tarafından kabul edilen hedeflerin bir tanesi. Ama bildiğiniz gibi, gerek Japonya’da, gerek Fransa ve İtalya’da bütün firmalar, ’Made in France’, ’Made in Italy’ şeklinde önce kendi memleketlerini lanse ettiler ve bunların içinden de markaları ortaya çıkardılar. Bugün İspanya üretimi içinde Zara tek bir firma, ama, İspanya’yı temsil eden bir firma değil. Sadece İspanya firmalarından bir tanesi. Türkiye’nin de gerek konfeksiyon ve fasonculukta, gerek ithalat ve ihracat sisteminde temek koşulu, önce Türkiye’nin üretimini dünyaya tanıtmak... Sonra bu lokomotif sektörün devamlılığını sağlayacak olan imkanları yaratmakÖVe sorunları teker teker çözmeye yönelmektir."

Özetlersek Narin diyor ki; önce üretimde güçlü duralım, dünyaya kendimizi duyuralım, sonra nasıl olsa marka yaratmaya sıra gelir.

Tektil sektörünü eleştirdiğim yazımda Çin ve diğer ülkelerle rekabetin alternatiflerden biri olarak markalaşmayı önermiştim.

Diğer öneri ise iş modellerini değiştirmekti. Yani, çözüm ortağı olabilmek için gerekli yönetim, bilgi, teknoloji alt yapısını kurmak.

Her iki önerinin gerçekleşebilmesi için de ön koşul tekstil sektöründe zihniyetin değişmesi!.

Tekstil sektörü "önce üretim, önce üretim" diye diye bu hale geldi. Ne demek istediğimi anlamak için lütfen IKEA yazımı okuyun... Şiddetle...

’Aliye, dizi kahramanıdır dersi’ geliyor

GEÇEN perşembe günü Uluslararası Reklamcılar Derneği’nin Genel Kurulu Dedeman Oteli’nde yapıldı. Yüksek bir katılımın olduğu Kurul’da Başkanlığa yeniden oybirliği ile Mehmet Ali Yalçındağ seçildi.

Genel Kurul öncesi yapılan yemeğe RTÜK Başkanı Zahid Akman da katıldı ve IAA üyelerine yönelik bir konuşma yaptı.

Yalçındağ’ın Akman’ı kürsüye davet ederken söylediği sözler oldukça anlamlıydı: "Lütfen Sayın Başkan değişime açık olun. Esnek olun, kurallar değişmez diye kesip atmayın!"

Zahid Akman’ın konuşması yaklaşık 45 dakika sürdü. Akman’ın söyledikleri ve o konuşurken benim düşündüklerim aynen şöyle:

"Yıllardır lisans tahsisi yapılmaması kaotik bir televizyon sistemi yarattı." (Doğru. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar çok ulusal kanal yok. Reklam yatırımı da az olunca ortaya kalitesizlik çıkmaması kaçınılmaz).

"İzleyici zaaflarını tahrik ediyorsunuz." (Doğru. Ama RTÜK niye var?)

"Reklam sürelerini aşmayın, hálá aşıyorsunuz." (Doğru, hálá sınırları zorlayanlar var. RTÜK’ün iyi niyetini kötüye kullanmamak gerek.)

"Satış hedefi koyarken ’sadece 10 milyon dolar getirin’ diye değil ’şu süreyi kullanarak şu kadar 10 milyon dolar getiririn’ diye koyun." (Doğru, reklamda satış hedefleri yer ve zamana bağlı olmak zorunda)

"Yakında bir araştırma açıklayacağız, insanların sacece % 13’ü televizyon reklamı izlediğini söylüyor, hala siz televizyon reklamı diye ölüyorsunuz." (Yanlış. Bir kere anket yöntemiyle televizyon izleyicisi davranışı ölçmek 50 yıl önce de kaldı. Televizyon reklamlarından kaçınma duygusu etkinliğini azaltıyor ama herşeye rağmen TV reklamı doğru bütçeyle doğru planlanırsa çalışıyor. Planlama doğru yapılmazsa paralar çöpe gidiyor. Sorun televizyonu önceliğe alan medya planlama mantığında. Medya planlama medya yansız başlamalı. Televizyon reklamı her derde çare değil. Örneğin, asla gazete reklamının yerini tutamaz...)

"AGB verilerini kullanarak reklam planlaması yapmak Türkiye’yi yerinde saydırıyor." (Yanlış. Sorun AGB’de değil. Ölçüm yapılan ev sayısı 5 bine çıkmak zorunda. Örnekleme modeli değişmek zorunda. Sadece kafa saymak değil aynı zamanda "ilginlik" ve "beğeni" kavramlarını esas alan ölçümler de sisteme dahil edilmeli.)

"Türk medyası garip çekişmeleri bitirsin, biraya gelsin." (Yanlış. Medya arasında her zaman rekabet olacaktır. Türk kültüründen kaynaklanan çekişme kültürü için bakınız TBMM. RTÜK her şart altında en iyi düzenlemeyi yapmak zorundadır.)

"Okullara medya okuryazarlığı koyduruyoruz." (Doğru. Aliye ile Sanem Çelik’i arasına "filtre" koyabilen bir nesil yetiştirmenin zamanı geldi. Ancak bu dersi herkes veremez. Mutlaka özel programı hazırlanmalı ve İletişim Fakültesi mezunları bu dersi vermeli. Üniversitelerde yeterince medyaya düşman yetiştiriyoruz. Düşman yetiştirmeye orta öğretimden başlamayalım.)

"5 milyon kişi uydudan TV izliyor. Dijital yayını destekliyoruz. Uydu işini bitirip, istenmeyen yayınları engelleyeceğiz." (Dijital yayının desteklenmesi doğru ama uyduyu bitirmek hayal!)

"Haber kanallarının gelirlerini garanti altına alacağız." (İlginç!. Diğer kanalların ne suçu var? Haksız rekabet olmaz mı?..)

"Kararlarımızı tartışmaya açmamak için internette yayınlamıyoruz." (Olacak iş değil! RTÜK gibi kurumların aldığı kararlar açıklanmazsa nasıl eğitici, öğretici olunacak... RTÜK’ü kim nasıl denetleyecek?)

Zahid Akman’ı samimi, sevimli, değişime ve yeni bilgilere açık buldum... Belli ki bazıları onu yanlış bilgilendiriyor. Aman dikkat!

IKEA reklamı ve KDV komedisi

TEKSTİLCİLER Çin’le, Hindistan’la ve diğer ülkelerle rekabet edebilmek için Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ikna ettiler yüzde 10 KDV indirimini kaptılar.

Başbakan’a teşekkür ziyaretini de ihmal etmeyip indirimi jet hızıyla fiyatlarını yansıttılar. Böylece "kayıt dışı" ile mücadele edilecek "tekstil" sektörü güçlenip, Çin’e Hindistan’a, doğu Avrupa ülkelerine kafa tutacak. Ne güzel!

Tekstilciler Başbakan’ın makamında vakit geçirmeye devam ededursunlar. 10 Mart Cuma günü bizim gazeteyi bir açtım karşımda "Biz hemen düşürdük!" diyen yarım sayfa IKEA reklamı...

Reklamda onbir ürünün fotoğrafı var ve metin de aynen şöyle: "Tektilde yüzde 18 olan KDV oranı yüzde 8’e indi. Biz de açıklanır açıklanmaz bu indirimi fiyatlarımıza yansıttık. Düşük fiyatlarınız bundan böyle tekstil ürünlerinde daha da düşük olacak."

Ciddi bir basın reklamı sapığı olduğum için başladım reklamdaki ürünleri incelemeye... Bibbi Nevresim Takımı 13.50 YTL, Polarvide Diz Battaniyesi 8.95 YTL, Saxan Banyo Havlusu 7.95 YTL...

Şeytan dürttü birden IKEA reklamlarındaki ürünlerin hangi ülkede üretildiklerini merak ettim. Kalktım, IKEA’ya gittim, reklamı yapılan ürünleri tek tek buldum, işte sonuç:

* Bibbi Yatak Örtüsü, Bibbi Nevresim Takımı, Granat Minder (Polonya Malı)

* Polarvide Battaniye (Çin Malı)

* Strib Tutacak, Felicia Battaniye, Strib Sandalye Minderi, Thisted Nevresim Takımı,Saxan Banyo Havlusu, Strib Amerikan Servis, Thisted Blom Nevresim (Hindistan Malı).

Reklamdaki onbir ürünün üçü Polonya, biri Çin, yedisi de Hindistan malı... Hepsi de 10 puan KDV indiriminden yaralanıyorlar. Hem de Türk markaları uyurken, reklam yapılarak bağıra, bağıra... Sağır sultana duyura duyura.

Türk tekstilciler ise hálá Başbakanlık makamında vergi indirimi ve enerji maliyetlerinin düşürülmesini bekliyorlar...

Tayyip Erdoğan’ın her danışmanı tekstil sektöründeki danışmanına benziyorsa önce vay Tayyip Erdoğan’ın, sonra da vay Türkiye’nin haline...

Tekstil sektörü bu kafayla sadece birkaç yıl daha idare eder. Ya sonra?

Salatalık meyve mi

SORU: Sayın Hocam Calgon reklamında kireçli rezistans yakın çekimde gösteriliyor. Dikkatli baktım yanılmıyorsam uzun yıllardır reklamda hep aynı kireçli resistansı kullanıyorlar. Rezistansın üzerindeki kireç dalgası aynı yerde. Bir de siz baksanız. (Süleyman Gönülkırmaz)

YANIT:
Baktım Süleymancım. Haklısın, rezistans aynı rezistans, kireç aynı kireç, Calgon da aynı Calgon. Buradan Calgon’un ürün müdürüne sesleniyorum. Yeter artık! Aynı kireçli rezistansı görmekten halk bıktı... Rezistansı değiştirin ama lütfen acınacak gözlerle kireçli rezistansa bakan kadınlar aynı kalsın!

SORU: Arko’nun meyvalı kremleri var. Bir tanesi salatalıklı. Salatalık ne zamandır meyvadan sayılıyor Hocam. (Saffet Yaygın)

YANIT
: Meyva olanına salatalık diyoruz Saffet! Sebze olan daha çok hıyar diye geçiyor.

SORU: Atıf Bey, TV’deki "CILLIT BANG" reklamı Türk insanına çok itici geliyor. Ambalajı da... Şişeye el sürünce patlayacak gibi... Zaten hepsi raflarda, satıldığı falan yok. Ambalajını değiştirseler ya... (Can Bulak)

YANIT:
Bilmiyorum bu ürünün satılmadığını görmek için markette kaç gün beklediniz. Siz rafın önüne gelmeden hemen önce satılanların yerine yenileri konmuş olmasın. Hani sizin olmadığınız zamanlarda da marketten alışveriş yapanlar oluyor ya...

Çekirgelik

Demokrasinin tüm hastalıkları daha fazla demokrasi ile iyileşebilir

(Alfred Smith)
Yazarın Tüm Yazıları